hikaye tahlilleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hikaye tahlilleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Oca 2017

Ömer Seyfettin Birdenbire öyküsünün konusu,özeti,olay örgüsü, kişileri,incelemesi

 Ömer Seyfettin "Birdenbire" öyküsünün konusu,özeti,olay örgüsü, kişileri,incelemesi

ÖZETİ:

Dul bir kadın olan kırk yaşlarındaki Ahter ile onun evinde misafir kalmakta olan on dokuz yaşındaki yeni boşanmış Yumuk arasında geçen bir konuşmanın oluşturduğu kısa bir öykü “Birdenbire”

Yumuk, Ahter’in evinde misafirdir. Yaşamında birdenbire gelecek olan bir aşk istemektedir. İki arkadaş konuşmaya başlarlar. Ahter’e göre aşk “uzun süre yaşanmış bir temayül, derin bir hürmet, samimi bir takdir olmadan doğmaz”. Özellikle birdenbire nazariyesini çok saçma bulur. Evet, aşk birdenbire başlamaz ama birdenbire bitebilir ona göre. Bu düşüncesini kanıtlamak üzere Ahter, Yumuk’a bir tanıdığının başından geçen bir olayı anlatır.

Yirmi yirmi beş sene önce bu tanıdık, çocukken beraber oynadıkları köşk komşusu bir delikanlıya âşıkken ailesi tarafından ona sorulmadan başkasıyla evlendirilmiş ama dul kalmış. Aradan on beş yirmi yıl geçtikten sonra bu tanıdık yıllardır sevdiği, şimdi başkasıyla evli olan adamın köşkünün selamlık tarafına kiracı olarak geçmiş. Meğer o adam da yirmi yıl önce alamadığı komşu köşkün kızını seviyormuş. Karısıyla Ahter’in samimiyetinin koyulaşması sonucu aradaki kapıyı açıp bir aile gibi yaşamaya başlamışlar. Ancak bir gün kadın ara kapının arkasından birtakım sesler işitmiş. Sevdiği adam ona söylediği sözlerin aynısını hizmetçi kıza söylemekte. Bunun üzerine ara kapıyı mıhlatıp sevdiği adam ve karısıyla selamı sabahı kesmiş. Bu öyküyü duyan Yumuk o kadının Ahter olduğunu anlar. Hatta adamın kim olduğunu bile bilir. Bu öyküde Ahter evli bir adamı sevmenin cezasını çekerken yaşamında birdenbire doğan ilahi bir aşk düşlemek isteyen Yumuk bunu başaramaz. İki kadın da mutsuzdur.

YAZAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER:

16 Nis 2015

Halime Kaptan kitabının konusu,özeti,olay örgüsü,kişiler ve özellikleri...

RIFAT ILGAZ HALİME KAPTAN ESERİ 

KONUSU: Batı Karadeniz’de Kurtuluş Savaşı’na katılan denizcilerin, kaptanların hayatı anlatılır. Denizcilik terimleri ve yerel ağız kullanılır. Rıfat Ilgaz kadın, genç ve çocukların yararlı oluşunu örnekler.

KİŞİLER /KARAKTERLER ve ÖZELLİKLERİ

HALİME KAPTAN: Cesur, namuslu, becerikli, köy kadını. Bütün gün ineğe, ev ve bahçe işlerine bakar. Güçlü, dayanıklıdır.

TEMEL REİS:
Cide’nin köyünde yaşayan 65 yaşında, tecrübeli kaptan. Halime’nin kayınbabası. Sandalıyla İnebolu’ya yük götürüp getirir. Romatizma ağrılarından rahatsızdır. Uyuyamaz

MEMİŞ: Halime’nin oğlu. Küçük. Dürüst. Sarı saçlı. Oyunu çok sever. Annesi de eve geç gelmesine kızar ve tokat atar
BEKİR:
Temel Reis’in sandalında görevli becerikli genç.”Pantolonu da şalvar biçimiydi, uçkurluydu. Ceket dar geldiği için iki düğmesini iliklememişti.” (s.15)
ZEYNEL:
HALİT:
HARUN REİS: Karadeniz kıyılarında zorba gemici.
TEĞMEN:Türk milleti için çalışır.
SABRİ: Halime’nin kocası, askerdedir
MUHTAR: Güvenilir ve yetkili.

OLAY DİZİSİ

ÖZET: 
On bir bölüm.

1.Temel Reis, köydeki yoksulluğu, yiyeceksizliği düşünür. Lodos kesilince üç gençle İnebolu’ya yük götürmeyi planlar. Gelini Halime ile sandalın satılmasını tartışır.

2.Bekir, teyzesi Halime’nin yanına gelir. Reis Dede’nin sandalıyla sefere çıkacaktır. Temel Reis Bekir’e denizcilik kurallarını öğretir. Bekir ile Halime yolculukta gerekli araç ve yiyeceklerin konduğu zembili, torbayı hazırlar. Muhtar Ali Efendi de onlara yardım için kıyıdadır. Zeynel, Halil öteki iki tayfadır. Halime ile oğlu Memiş de sandalın denize indirilmesi için yardım ederler. Temel Reis hareket etmeden önce gelini Halime’ye şunları söyler:

13 Nis 2015

Sami Paşazade Sezai Küçük Şeyler öykülerinden Pandomima özeti,incelemesi

Küçük Şeyler'de biri Alphonse  Daudet'ten çeviri olmak üzere yedi öykü vardır. Yazar, kitabın başına koyduğu ön sözde, "anlatının artık şaşırtıcı olayları çocukça bir anlatımda anlatmaktan çıktığını, doğanın gizlerine karşı bilimlerin ve fenlerin kazandığı zaferlerle ve insanlığın yüreğiyle ilgili olarak yıllarca süren incelemelerin ortaya koyduğu bilgilere dayanarak yazıldığını" söyler ve "Buna,'edebiyat otopsisi bilimi' diye ekler. Bu ön sözdeki anlatı tanımı, Gerçeklilik ve Doğalcılık akımlarının tanımı olarak görülebilir....
Aşağıda Küçük Şeyler hikaye kitabının 7.(son) öyküsü olan Pandomima'nın özetini ve incelemesini bulabilirsiniz...


Sami Paşazade Sezai Küçük Şeyler hikayesinin özeti, incelemesi, hakkında bilgi

Batılı Anlamda İlk Hikaye Küçük Şeyler ( Sami Paşazade Sezai)

Sami Paşazade Sezai : "Küçük Şeyler" adlı eseriyle modern hikâyeyi oluşturmuştur.

DİKKAT: KİTAPTAKİ TÜM HİKAYELERİN ÖZETLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

KÜÇÜK ŞEYLER:
Sami Paşazade Sezai; hikâye; edebiyatımızdaki Batılı anlamda ilk hikâye eseridir; küçük hikâye türünün ilk örneğidir; yazar bu eserini Alphonse Daudet’in etkisiyle yazmıştır…


Yazınımızda ilk gerçekçi öykülerin ortaya çıktığı bir eserdir.

Küçük Şeyler'de biri Alphonse  Daudet'ten çeviri olmak üzere yedi öykü vardır. Yazar, kitabın başına koyduğu ön sözde, "anlatının artık şaşırtıcı olayları çocukça bir anlatımda anlatmaktan çıktığını, doğanın gizlerine karşı bilimlerin ve fenlerin kazandığı zaferlerle ve insanlığın yüreğiyle ilgili olarak yıllarca süren incelemelerin ortaya koyduğu bilgilere dayanarak yazıldığını" söyler ve "Buna,'edebiyat otopsisi bilimi' diye ekler. Bu ön sözdeki anlatı tanımı, Gerçeklilik ve Doğalcılık akımlarının tanımı olarak görülebilir....

GENEL BİLGİLER:

27 Ara 2014

ÖMER SEYFETTİN HAREM HİKAYESİNİN KONUSU ÖZETİ İNCELEMESİ



ÖMER SEYFETTİN-HAREM ÖYKÜ İNCELEMESİ
KONUSU:Şişli’de yaşayan bir çiftin hayat hikayesini ele alır.
ÖZETİ:


Şişli’de bulunan Sermet ve Nazan’ın yaşantısını ele alır. Bu çift çok mes’ut bir hayat yaşar. Bu hayatları evlenecek olan yeni çiftlere örnek olacak seviyededir. Hatta halk arasında “işte saadetin timsali” şeklinde yakıştırmalar yapılır. Yalnız bir gün öyle bir olay olur ki evde kavga etmeye ve birbirlerine kötü sözler söylemeye başlarlar. Bu mutlu çiftin Refi ve Meliha isimli dostları vardır. Bunların da Sermet ve Nazan gibi mutlu hayatları vardır. Sermet, Nazan’Ia Refi ile evlerinde konuşurken yakalar ve aralarında bir ilişki olduğunu düşünür,  aynı zamanda Meliha da oradadır ve Nazan’da kocasının kendisini Meliha ile aldattığını zanneder. O günden sonra da Nazan babasının evine gider ve orada yaşamaya başlar. Aradan bir hafta gibi bir süre geçer. O bir hafta sonunda Nazan kendisinin ihtiyacı olacak birtakım eşyalarını ve Mâri adlı hizmetçilerini almaya gelir. Nazan Sermet’in annesiyle oturduğunu duymuştu ve evde kimsenin olmayacağının sanıyordu. Yalnız o gün Sermet de Nazanda evin anahtarının olmayacağını sanarak eve ondan önce varır ve o da birtakım eşyalarını almaya gelmiştir. Nazan evin ziline basar ve kapıya hizmetçileri yerine hiç görmek istemediği kocası çıkar. Kocasını karşısında gören Nazan çok şaşırır ve kocasının kendisine yaptıklarının tesirinde kaldığı için hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Kapının önünde biraz münakaşa ederler. Daha sonra Sermet karısını salona götürür ve orada konuşmaya başlarlar. Nazan evli bulundukları üç senenin her gününü bir hatıra defterine yazmıştır. Bu hatıra defterinde de kendisinin masum olduğunu ispat edecek yazılarının olduğunu söyler. Aynı şekilde Sermet de kendisinde böyle bir defter olduğunu ve kendisinin de evlilikerinin her gününü bu deftere yazdığını söyler. Önce birbirlerine inanmazlar. Fakat daha sonra ikiside hatıra defterlerini çıkarır ve okumaya başlarlar. Sermet ve Nazan bir gün evlerine misafir kabul ederler. Kokteyl gibi ufak bir parti düzenlerler. En yakın arkadaşları Refi ile Meliha da gelmiştir. Sermet taklitçiliği hiç sevmeyen biri olduğu için gelen misafirler arasında bazılarının kendisini hoş göstermek için yaptığı bazı maymunlukları (Sermet’e göre) görünce hiç dayanamaz, oradan ayrılmak ister. Fakat karısını da çok sevdiği için buna katlanmak zorunda kalır. Böyle gecelerde salon oyunları adı altında bazı oyunlar oynanır. Oyunlar arasında bir oyun var ki kendisi bu oyuna hiç katlanamaz. O gece de hiç sevmediği oyun oynanır. Oyunda kadınlar ve erkekler vardır. Kadınlar ve erkekler birbirleri hakkında ne düşünüyor, herkes ne diyor gibi sorular soruluyor. Soruların cevapları kâğıtlara yazılıyor ve kâğıtlar katlanıyor. Kâğıtlar açıldığında bazen manalı, bazen tuhaf ve bazen de münasebetsiz yazılar çıkıyordu. Daha sonra kâğıtta yazan kişiler oyundan sonra yan yana gelip konuşuyorlardı. Hatta açılan bir kâğıtta Nazan’la Refi’nin ismi yazılıdır. Kâğıt açıldıktan sonra bir araya gelmiş konuşmaya başlamışlardı. Bunu gören Sermet dayanamaz, bağırarak karısını yanına çağırır ve konuşmak ister. Nazan misafirlere rezil olmamak için onu başka bir odaya götürür. Orada sakinleştirmeye çalışır. Tekrar salona girer. Bu tartışmayı duyan misafirler veda edip evden ayrılırlar. Ertesi gün Sermet ya ayrılmaları gerektiğini ya da salonlarını dostlarına kapatacağını söyler. Nazan dostları için yuvasını bozamayacağından razı olur. Artık bundan sonra kadın ayrı, erkek ayrı bir harem hayatı yaşamaya başlarlar. Ne Sermet bir kadınla ne de Nazan bir erkekle konuşur ve buluşur.Ancak bir gün Nazan sokakta dolaşırken Refi ile karşılaşır. Nazan Refi’nin kendisini nasıl tanıdığını hayretle karşılar. Çünkü peçesi vardır ve onu tanımak oldukça güçtür. Refi Nazan’a harem hakkında bir kaç soru sorar ve Nazan’ın hiç erkek yüzü göremeyeceğini söyler. Nazan bunu kabul etmez. Arkadaşlarına kadın kıyafeti giydirip evine aldığını Refi’yi de bu şekilde eve alabileceği şeklinde cevap verir. Böylece Refi Nazan ile buluşur. O gün Meliha da aynı taktiği kullanarak erkek kıyafetiyle Sermet’in yanına gelir. Kocasının Nazan’la buluştuğunu söyler. Sermet inanmak istemez. Fakat Meliha bir dedektif tuttuğunu, kocasını izlettiğini ve buraya gelebildiğini söyler. Kanıt olarak da kendisinin bir erkek kıyafetiyle gelmesi ve hizmetçinin bunun farkında olmadığını gösteriyordu. Sermet bunu üzerine Meliha’ya inanmak zorunda kalır. Karısının bulunduğu odanın kapısının deliğinden bakar. Odada kadın kıyafetiyle biri vardır. Sermet içerideki sesleri dinler ve o kişinin Refi olduğunu anladığı zaman çok öfkelenir. Hemen o şiddetle odaya girer, Refi’yi dövmeye başlar. Tabi bu sırada Meliha’nın da içeride olduğunu gören Nazan onun üzerine atılır. Yalnız kendisi yeteri kadar güçlü olmadığından Meliha’dan dayak yer. Nazan Refi ile sadece sohbet ediyordu. Ancak Sermet onların aşk yaptığını sanmış bu yüzden de Refi’yi dövmüştü. Aynı şekilde Nazan da Meliha’yı orada görünce onların aşk yaptığını sanmıştı. Halbuki her ikisi de olayın iç yüzünü öğrendiklerinde herşeyi anlayacaklardı. Bu olaydan sonra Nazan babasının evine gitmiştir. Nazan ve Sermet bu itiraflardan sonra birbirlerinin haklı olduğunu, boşuna kalplerini kırdığını anlarlar. Karşılaştıkları o günden itibaren birlikte yaşamaya karar verirler. Nispet olsun diye Refi ile Meliha’nın yanına giderler.

Kitabın Anafikri: . Birbirlerini seven insanlar boşu boşuna birbirlerinden ayrılmamalı, sevgi daima devam etmeli. Ayrıca her türlü görüşe saygılı ve açık olmalıyız.

Kitabın Kahramanları:
Sermet, hikâyede karısına biraz daha hoşgörülü davranabilirdi. Gelen misafirlere sevmese bile iyi davranabilirdi. Burada örf ve adetlerin biraz dışına çıkılmış ve kaba bir insan olarak gösteriliyor. Nazan, piyano çalan güzel bir bayan. Kendisi kocasına göre daha hoşgörülü ve daha cana yakın. Misafirlerin ortasında kocasıyla kavga etmeden onu bir odaya çekerek konuşması da bir başka olgunluğunu gösteriyor. Refi, biraz saf bir adam. Kadın elbisesi giyip bir kadının yanına gidebilecek kadar da kadına düşkün biri. Meliha, içi fesat dolu bir bayan. Hiç utanmadan, sıkılmadan, vicdanı sızlamadan mutlu bir ailenin hayatına son veriyordu. Hikâyede bulunan diğer şahıslar; Rihter, Süleyman, Baria Mahmud, Sabih Hüsnü, Madam Zehra Rıza. Hikâyede bunlardan fazla söz edilmiyor. Sadece yardımcı kahraman olarak bulunuyor.
Kitabın Yorumu:Hikâye kolay anlaşılabilmektedir. Yalın bir anlatımla yazılmış. Süslü yazıdan kaçınılmıştır. Bu şekilde okuyucunun hikâyeyi kolay anlamasını, olayları kolay takip edebilmesini sağlıyor.



29 Kas 2014

SAMİM KOCAGÖZ MOTOR ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ...

21 Ağu 2014

Dülger Balığının Ölümü Hikayesinin konusu, özeti ve tahlili...

DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ 
Konusu: Yazarın dülger balığı üzerinde hakkındaki  duygu, düşünce, yorum ve hikayeleridir...
TEMASI :ÖLÜM (uyarı:☝  mekan ,zaman ve diğer incelemesi aşağıda)

TAHLİLİ:

DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ
MEHMET KAPLAN
Türk edebiyatında Sait Faik Abasıyanık, hikâyelerinde, insanların dışında, başka varlıklara, bilhassa balıklara ve kuşlara karşı büyük bir ilgi göstermiştir. Bu, onun şiir duygusu ile ilgili olmakla beraber, kendisini onlara yakın bulması ile de alâkalıdır. Fuzulî'nin "Leyla ve Mecnun" mesnevisinde görüldüğü gibi, çevreleri ile uyuşamayan in­sanlar tabiata açılırlar. Dağlarla, taşlarla konuşur, hayvanlarla dost olurlar. Karşılık görmeyen sevgi ve yalnızlık, insanları Tanrı'ya veya tabiata iter. Sait Faik'in balıklara ve kuşlara gitmesinde de bu duygunun rolü vardır.

SAİT FAİK SON KUŞLAR ÖYKÜ KİTABINDAKİ ÖYKÜ ÖZETLERİ

SON KUŞLAR ÖYKÜ KİTABI ÖZETLER

Kitaptaki yirmi hikaye  kısaca açıklanmıştır.

Son Kuşlar
Öyküde  normalde insanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin'in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramadığı ve anlatıcının bu duruma çok üzüldüğü anlatılıyor.(BU ÖYKÜNÜN AYRINTILI İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYINIZ...)


Bulamayan
Yazar Arşimet kanunu bir adama kanıtlamaya çalışıyor ,adam sonunda pes ediyor.

Yaşayan
Evinden sahildeki balık tutan adamları gözlemliyor yazar, onların balık tuttukları andaki sevinçlerini,yüz ifadelerini,iş yaparkenki hallerini gözlemliyor. Balıkları pay edilirken yapılan  açgözlülüklerden  bahsediyor.

Kendi Kendine
Yazar denize çok yakın bir yere oturmuş,doğayı ve çevresindeki insanları gözlemliyor,betimliyor.

Radyoaktiviteli Röpartajlı Hikaye
Yazar,eskiden suyu sayesinde meşhur olan fakat şimdilerde kimsenin uğramadığı bir köye gidiyor. Köyü gözlemliyor,betimliyor,köyün çok gelişmiş bir köy olduğunun kanısına varıyor.

Bir Kaya Parçası Gibi
  Yazar, Barba denilen arkadaşıyla balığa çıkıyor.Sandalda balık tutmaya çalışıyorlar,sohbet ediyorlar.Yazar betimlemeleri ile gözlerimlerini okur ile paylaşıyor.

Gün Ola Harman Ola
Yazar,Mercan Usta ile yemek yiyiyor,konuşmalarını ve betimlemelerini okurlarla paylaşıyor.

Ağıt
 Yazar ıstakoz avcısı ile beraber denize açılıyor.Pis bir canlı olmasına rağmen ıstakozun çok pahalı bir yiyecek olduğunu bu yüzden de ıstakoz avcısının bile 4-5 kere yediğini söylüyor.Her zamanki gibi denizi vs. betimliyor.

Balıkçısını Bulan Olta 
Yazarın evde otururken canı sıkılıyor,can sıkıntısı gidermek için balık tutmaya karar veriyor.5 liraya bir olta alıp adadaki bir sahile gidiyor,balık tutmaya çalışıyor fakat pek de başarılı olamıyor. Sigara ve simit keyfi için oltayı orada bulun bir gence emanet ediyor. Emanet ettiği adam ise bir sürü balık tutuyor, bir süre sonra ise oltayı hafiften kaçırmaya çalışıyor.Bunu fark eden yazar ise şakayla karışık oltayı adamdan alıyor.

Barba Antinos
 Yazar, Duvarcı Barba Antimos'un işini çok iyi yaptığını,ülser hastası olduğunu ve mütevazı olduğunu anlatıyor.

Haritadaki Bir Nokta
 Yazar yaptığı pis işlerden dolayı kendisini düzeltebileceğini düşündüğü ailesinin adasına dönüyor.Burada namuslu şerefli insanların olduğunu anlatıyor.Balıkçıların yanına gidiyor ve pay kısmındaki aç gözlülüklerden bahsediyor.

Sivriada Gecesi
Yazar,tövbe etmeye gittiği adadaki tayfa ile denize açılıyor. Gece yemek yiyorlar,balık tutuyorlar vs. Tayfa yazara iş yapmadığı için kızıyorlar.Yazarın ellerinde ise önceden gördüğü diğer martılardan çok farklı olan bir martı ölüyor,yazar bu duruma çok üzülüyor.

Sivriada Sabahı
Tayfa güneşle birlikte kalktıktan sonra iş yapmaya başlıyor; Martı yumurtaları topluyorlar,sakat bir tavşan yakalıyorlar vs. Yazar ise tayfanın reisi ile balık tutmaya çalışıyor fakat pek de başarılı olamıyor, reis yazarla dalga geçiyor.

Türk Ülkesi
Yazar bir Türk ülkesine gidiyor,ülkeyi eleştiriyor,insanlarını beğenmediğini söylüyor. 

Yandan Çarklı 
Sevgi ve saygı hakkında bir mololog yazmış yazar.

Pay
Yazar, tayfa arasındaki payda geçen bir tartışmayı anlatıyor. İnsanlarıın bencilliğini ve aç gözlülüğünü ortaya koyuyor.

Korentli Bir Hakye
Yazar Yunanlı bir  yazarla karşılaşıyor ve birbirlerinin hikayelerinin konularında kendi diliyle sözleriyle anlatıyorlar.Yazar da bu bölümde bize Yunanlı yazardan etkilenerek yazdığı hikayeyi bizimle paylaşıyor.

Kırlangıç Yunasındaki Kadın
Kahve yöneten bir kadından bahsediliyor. Saçlarını hiç toplamadığını söylüyor yazar.Kahvede bulunan kırlangıç yuvasına da dikkat çekiyor yazar.

Dondurmacının Çırağı
Yazar, insanların sürekli birbirlerinin kusularını aradağını,birbirleriyle küstüklerinde bile üzüntü duymadıklarını hatta mutlu olduklarını söylüyor ve küçükken dondurmacının çırağıyla yaşadığı dostluğu anlatıyor.Böyle dostlukların olması gerektiğini söylüyor.

SON KUŞLAR ÖYKÜ ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN...


SON KUŞLAR ÖYKÜSÜ:
ÖZET:Öyküde  normalde insanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin'in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramadığı ve anlatıcının bu duruma çok üzüldüğü anlatılıyor.

KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ:
Kahraman Anlatıcı:  Hikayenin anlatıcısıdır.. Doğayı ve hayvanları seven, küçücük kuşların avlanmasından son derece rahatsız olan, çevreye duyarlı biri...
 Konstantin: Galata’da bir yazıhanesi olan zahire tüccarıdır. Kendi halinde yaşayan, hesaplı, başkaları tarafından sevilen, mütevazi, şakacı bir tavrı yanında canavar bir yönü de vardır çünkü kuşlara kıymaktadır. Yazar tarafından beğenilmemektedir. 

15 Tem 2014

KELİLE VE DİMNE ÖZETİ

BEYDEBA - KELİLE VE DİMNE 
GENEL BİLGİLER:
Adını “doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi” olan Kelile ile “yanlışın ve yalanın simgesi” Dimne’nin hikayesinden alan kitap, MÖ 1. yüzyılda, “Âlimlerin Başı” anlamına gelen “Beydaba” adıyla anılan bir Hint filozofu tarafından Sanskrit diliyle kaleme alınmıştır.
Dünya edebiyatında kimi kaynaklara göre Ezop’a ve La Fontaine’e de öncülük ettiği ileri sürülen Kelile ve Dimne, yüzyıllardır okunmasını fabl türünün en iyi örneklerinden biri olmasının yanı sıra; hayvanların sigeselleştirilmesi yoluyla ulaştığı bir ahlak ve siyasetname kitabı olmasına da borçludur.

10 Tem 2014

ÇAĞLAYANLAR ADLI HİKAYE KİTABININ ÖZETİ,GENEL BİLGİ,DEĞERLENDİRME VE İNCELEMESİ

AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU ÇAĞLAYANLAR HİKAYE KİTABI
GENEL BİLGİ:
Ötüken Neşriyat Tanıtım yazısından...
"Çağlayanları bir kitap tanıtma yazısının bilinen ölçülerine göre inceleyip, değerlendiremem; elimden gelmez. Sırf aklının sağlamlığına güvenip yazanın noksanını bulmak güç değildir, yalnız öğrendiğini satanın yanlışını yakalamak daha da kolaydır. Ama, aşk ile coşan bir Çağlayanın sürükleyici gücüne karşı kim durabilir! Müftüoğlu Ahmet Hikmet, sanki bir kitap yazmamış da sayfalarının arasına yüreğini yerleştirmiş. Hâlâ diri bir yürek, hâlâ büyük bir yürek! Öyle bir yürek ki, katıksız bir imanın beslediği ölümsüz ve kocaman bir sevgi ile çarptığını hâlâ duyabilirsiniz; azıcık bir kabiliyetiniz kalmışsa, ıstırabı ile hâlâ tutuşabilirsiniz. Böyle bir kitap için ne yazılır, hele bencileyin bir garip ne yazabilir... Hiç!.. Sadece okunmasını isterim." Galip Erdem
Kitabı incelemek için TIKLAYINIZ...


ÖZETİ:
Çağlayanlar bir öykü kitabıdır.Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun “Türkeli Zeybeklerine” başlığıyla yazdığı sunuşta belirttiği gibi, “Bu vatan ya senindir, ya kimsenin!” diyerek okura seslenen, onu vatana, örf, adet ve dinine sahip çıkmaya çağıran hikâyeler toplamıdır. Bunların sayısı on yedidir.Kitaptaki öykülerin kısa özetleri:

YARAYI KANATAN
Birkaç yakın arkadaşın evinde gerçekleşen müzikli toplantıda yaşananlar anlatılır. Batı kültürünün,müziğinin, sanatının, felsefesinin etkisinde kalan bir doktorun kendi ülkesini ve kültürünü beğenmemesi, eleştirmesi, dolayısıyla kendi toplumundan kopukluğu irdelenir.
PADİŞAHIM ALINIZ MENEKŞELERİMİ, VERİNİZ GÜLÜMÜ
Samime Hanımla yardımcısı Ayşe aynı kaderi paylaşır. İki dert ortağı olurlar Ayşe’nin pederi 5 yıldır Trablusgarb’dadır. Nişanlısı Tosun da Trablus’a sevkedilir. Samime Hanım’ın kocası Binbaşı Tuğrul Bey de Trablus’a savaşmaya gider. İkisi de yollarını bekledikleri erkeklerden “gülüm” diye söz ederler.Bir gün gazete haberlerine bakarken Ayşe’nin babasının şehit düştüğünü öğrenirler. İkisi de üzüntüden kahrolur. Sabaha kadar dua edip, namaz kılarlar.
O gece Ayşe rüyasında nişanlısı Tosun’u görür. Gördüğü inciler mücevherler karşısında nişanlısına; “ben bunları yarın pâdişâha götürür, senin bedelini veririm” der. Tosun ise; “benim bedelim bir avuç inci, yakut muduri Benim bedelim bu çöllerin bütün kumlarıdır, Trablus’tur. Sen Pâdişâha kendin gibi günahsız şeyler hediye etmelisin. Pâdişâhımıza bir demet çiçek götür ve karşılığında beni ondan iste. Gönlüm diyor ki; ben şehid olmamışsam çiçekleri mutlaka vereceksin.” Ayşe ertesi gün bahçeden bir demet menekşe toplar ve sarayın kapısına gider. Orada bir tabur askerle karşılaşır. Askerlerden birisini nişanlısı Tosun’a benzetir. Heyecandan baygınlık geçirir. Kendine geldiğinde elinde sımsıkı tuttuğu menekşelerin çamurların içinde ezilmiş olduğunu görür.O anda Tosun’un “ben şehid olmamışsam çiçek­leri mutlaka vereceksin” sözleri beynini yakar.
ALTIN ORDU
Bu öyküde Türklerin Orta Asya’dan dünyanın dört bir yanına dağılışı anlatılır. Bir sonbahar sabahı göklerden 3 defa tekrarlanan Göç!.. Göç!.. Göç!., sesini duyar ve hanlarının etrafında toplanarak dünyaya yayılırlar.
ÜZÜMCÜ
Yazar bir temmuz günü Büyükada’da otururken uzaktan gelen sokak sancılarının sesleriyle hayallere dalar. Özellikle, “çaavuuuş!…….” diye bağıran hey­betli üzümcü dikkatini çeker. Bu adamda Türk insanının üstün niteliklerini görür. Bu hikayeyle yazar Anadolu insanının uyanışına tanıklık eder.
SÜMBÜL KOKUSU
Hüseyin Arif isimli genç Budapeşte Üniversitesinde okumaktadır. Gazetelerde düşmanın dört bir yandan İstanbul’a doğru yaklaşmakta olduğunu, Kumkale’ye, Seddülbahir’e, Anafarta’ya çıkan İngiliz ve Fransız askerlerinin ilerlemekte olduğunu okur. Okudukları bir hançer gibi yüreğine saplanır. İstanbul bütün güzellikleriyle gözünün önüne gelir. Bu özlem ve öikeyle arkadaşı Mehmet Siyavuş’la birlikte gönüllü olarak Çanakkale’ye savaşmaya giderler.
TURHAN NASIL ÇILDIRDI
Turhan Paris’te hukuk ve sosyoloji eğitimi görmüş bir gençtir. Arzusu siyasetle uğraşmak; milleti için, İslâmiyet için yaşamak, çalışmaktır. Çalışmalanyla büyük bir nâm bırakmak ister. İslâmlar, Türkler, Tatarlar hakkında ne kadar kitap varsa okur. Türklerin ve Müslümanların geçmişteki kuvvet­lerinin ve bugünkü düşkünlüklerinin nedenlerini öğrenir. Bilgi ve görgüsünü geliştirmek için bütün dünyayı gezer. İstanbul’a geldiğinde ise, Türklük ve İslâm adına bir kez daha hayal kırıklığına uğrar. Büyük birkültürel yozlaşmayla karşılaşır. İslâmlık ve Türklüğü tekrar eski günlerine döndürmek amacıyla Türk Ocağına devam etmeye başlar.
Bir gün ortalık ağarırken kendini Sultan Selim Camiinin şerefesinde bulur. Korkuluğun -üzerinden kendisini aşağıya atar. Cebinden çıkan kağıtta şöyle yazar: “Ey Yavuz! Milletimin selâme­tini yalvaracaktım. Ayaklarına kapanmak için sana yükselmek istedim. Yan yolda gözlerim karardı. Düştüm. Allah günâhımı affetsin!”…
AYŞE KIZ’LA VATO
Türk, Amerikalı, İtalyan ve Alman dört arkadaş Macar Kontu Geza’nın antika koleksiyonunu görmek amacıyla onun konağına giderler. Burada aile yadigarı antikaların yanında duvara asılı Vato’nun bir tablosu ve Gördes halısıyla karşılaşır­lar. Bu halıları Anadolu’nun güzel ve saf Ayşe kızları binbir zorlukla dokumaktadır. Kont, halıya olan hayranlığını fakir düşsem bile Vato’nun eser­lerini satarım, bu halıyı ise asla satmam diye belirtir.
YATAĞAN
Yazar, İstanbul’un en iyi ailelerinden birinin oğlu genç bir zabit olan arkadaşı Tuğrul’un evine ziyarete gelir. Tuğrul, Elena isimli bir kadınla yaşa­maktadır. Bir gün kadın Türklüğe ve Müslümanlara hakaret dolu bir mektup bırakarak ve Tuğrul’a atalarından kalan firuze ve mercan işlemeli “yatağan” ı da alarak kaçar. Bu ihanet iki genci pek fazla şaşırtmaz. Çünkü Osmanlı’nın ege­menliği altında yaşayan bütün milletler hep ona ihanet etmiştir.
RAHAT DÖŞEĞİ
1334 Senesi Kânunuevvel, Pangalü. Mekteb-i Harbiye’nin önündeki arabalara şilteler, karyolalar yüklenir. Yaraklar, hastalar hepsi bu okuldan dışarı çıkarılır.Yaralılar, bitkin durumdaki askerler duvarların dibine çömelmiş bekleşirler. Karşılanndan ise rap rap düşman askerleri geçer. Bu görüntü ise tüm İstanbul halkını kahretmektedir. İki üç asker ise sancakları, bu milletin namusunu kimseye göstermemek için şiltelerin arasına sakla­maya çalışır.
MAVİŞ
Bu öyküde boğaziçinin güzelliği ve ihtişamı anlatılır. Maviş sözcüğüyle kastedilen Boğaziçi’dir.
BAHAR
Bir bahar günü İstanbulu’dur, yazarla koltuk değnekli bir gencin hüzünlenmeleri hikaye edilir.
BAYRAM
Bir bayram günü yazar çocukluğunun bayramlarıyla şimdiki bayramlan karşılaştırır ve içini büyük birhüzün kaplar.
GÖZYAŞI ÇEŞMESİ
Fasih ve Beliğ Beyler, iki şair arkadaştır. Memleketin içine düştüğü kötü durum nedeniyle büyük bir keder içinde Sarayburnu’na doğru ilerlerler.
MATEMİN KUVVETİ
Eşini kaybeden Yavuz Bey’in ızdırabı anlatılır.
İNCİ
Çok güzel bir kadın olanYıldız Hanım’la pulad zırhı içindeki Hilâl Bey’in birbirlerine aşklannı itiraf edişleri dile getirilir.
YAKARIŞ
Türk milleti adına Tanrı’ya yakarış anlatılır.
YAZAR HAKKINDA:
AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU KİMDİR?MADDELER HALİNDE TIKLAYINIZ...

5 Tem 2014

KEMALETTİN TUĞCU BİR OCAK SÖNDÜ HİKAYESİNİN TAHLİLİ

Kemalettin Tuğcu’nun Bir Ocak Söndü Adlı Hikâyesinin Tahlili

16 May 2014

SAİT FAİK'İN ENFES HİŞT HİŞT ÖYKÜSÜ ve İNCELEMESİ...

HİŞT, HİŞT!..
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte.Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:

7 Oca 2014

ÖMER SEYFETTİN FORSA HİKAYESİNİN ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN


       
         KONU: Esaret altında yaşayan bir kişinin başından geçen maceralar.
ÖZETİ VE OLAY ÖRGÜSÜ 

6 Oca 2014

ÖMER SEYFETTİN KAŞAĞI HİKAYESİNİN İNCELEMESİ(ÖZETİ,KONUSU,ANA FİKRİ,KİŞİLER...)

KAŞAĞI-ÖMER SEYFETTİN

 Konu
Kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır.