15 Tem 2014

KELİLE VE DİMNE ÖZETİ

Reklamlar

BEYDEBA - KELİLE VE DİMNE 
GENEL BİLGİLER:
Adını “doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi” olan Kelile ile “yanlışın ve yalanın simgesi” Dimne’nin hikayesinden alan kitap, MÖ 1. yüzyılda, “Âlimlerin Başı” anlamına gelen “Beydaba” adıyla anılan bir Hint filozofu tarafından Sanskrit diliyle kaleme alınmıştır.
Dünya edebiyatında kimi kaynaklara göre Ezop’a ve La Fontaine’e de öncülük ettiği ileri sürülen Kelile ve Dimne, yüzyıllardır okunmasını fabl türünün en iyi örneklerinden biri olmasının yanı sıra; hayvanların sigeselleştirilmesi yoluyla ulaştığı bir ahlak ve siyasetname kitabı olmasına da borçludur.

Gerçekle düşün yer yer birbirine karıştığı,düşündürücü olduğu kadar da eğlendirici Kelile Ve Dimne, bir yanıyla masal kitabı olarak da okunabilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Kitabın Künyesi
Kelile ve Dimne
Beydaba
Say Yayınları / Edebiyat Dizisi
Çeviri: Nuriye Bilici
İstanbul, Ocak 2012, 1. Basım
160 sayfa
“Eser, yönetimi elinde bulunduranları ayırmak amacı ile basılmıştır. Siyasal, felsefi, eğitimsel bir nitelik taşır…” Enver Gökçe
Kelile ve Dimne doğu edebiyatının temel direklerinden biridir. Yazıldığı bin üç yüz yıldan beri klasik değerinden hiçbir şey yitirmemiştir. Hemen hemen bütün Doğu ve Batı dillerine çevrilmiştir.
Kelile ve Dimne M.Ö. 1 yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen Beydeba tarafından kaleme alınmış fabl tarzında hikâyeler barındıran bir hikâye kitabıdır.
Beydeba’nın yaşadığı zaman hakkında birçok ihtilaf bulunmakta ise de kitabın Depşelem isimli bir Hint hükümdarı zamanında yazıldığı düşünülmektedir. Zira eserin hükümdara sunulduğu ve hükümdara bir tür nasihat niteliğinde olduğu öne sürülmüştür. Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikâyeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı konuyu ele almıştır. Eser adını ilk bölümündeki bir hikâyenin kahramanı olan iki çakaldan almıştır; “doğrunun ve dürüstlüğün” simgesi “Kelile” ile “yanlışın ve yalanın” simgesi.
Sanskritçe yazılmış olan eser ilk önce Pehlevice’ye, sonra Pehlevice’den Arapça’ya ve daha sonraları Arapça’dan Farsça’ya çevrilmiştir. Batı dillerine olan tercümeleri bu son Farsça çeviriden yapılmıştır. Edebi otoritelerce, Ezop ve La Fontaine fabllarının, Kelile ve Dimne`den ilham alınarak yazıldığı öne sürülür.
Kitabın Künyesi
Kelile ve Dimne
Filozof Beydaba
Kavis Kitap / Masal Dizisi
İstanbul, 2011, 1. Basım
176 sayfa
Kitabın Künyesi
Kelile ve Dimne
Beydeba
Hazırlayan: Enver Gökçe
Resimleyen: Kıymet Pur
Evrensel Basım Yayım
Basım Tarihi: 2006
Sayfa sayısı: 176
DİĞER BİLGİLER:
Kelile ve Dimne'nin yazarı Beydeba, bir Brahman'dır. Kelile ve Dimne'yi Hint hükümdarlarından Debşelem Şah için kaleme almıştır. Bunun dışında elimizde, yazar hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Kelile ve Dimne'nin ilk hali kaybolduktan sonra M.S. 300'lü yıllarda Keşmir'de tekrar derlenir. Böylece eser ikinci kez hazırlanır ve Pança Tatra adıyla meşhur olur. Hindistan'da bir halk kitabı haline gelen eserin sayısız değişik şekilleri yazılmıştır.
KONUSU
Kelile ve Dinme hükümdarlar için yazılmış olan ahlakî bir Hint masal kitabıdır. Eser ismini masalın iki başkahramanı, yani iki çakal olan, Kalilag ve Damnag'dan almıştır. Bu masal kitabı öncelikle Sanskritçeden Pehleviceye ve Pehleviceden Arapçaya tercüme edilmiştir. Ardından Batı dillerine de çevrilen eser, hem Doğu'da hem de Batı'da büyük bir rağbet görmüştür.
Hikayeler, Bin Bir Gece Masallarında olduğu gibi iç içe girmiş çerçeve hikayelerden oluşur. Eser giriş ve beş bölümden oluşmaktadır. Her bölümde bir çerçeve hikaye ve bu hikayeye bağlı hikayecikler ile manzum hikayeler bulunmaktadır.


Hikayenin yazılış amacı Mehapur hükümdarının tembel üç şehzadesini yola getirmektir. Kahramanlar: Kral Aslan, Kral Aslan'ın müşaviri Boğa, Kral Aslan'ın nedimleri, Kelile, Dimne. 

Eser şu bölümlerden oluşmaktadır:
1. Bölüm: Dostluğun Bozuluşu
2. Bölüm: Nasıl Dost Kazanılacağı Hakkında
3. Bölüm: Savaş ve Barış
4. Bölüm: Kazandıklarımızın Kaybı
5. Bölüm: Tedbirsizlik Hakkında
ESERDEN ÖRNEK HİKAYELER:
İKİ GÜVERCİNİN HİKAYESİ
Vaktin birinde bir ülkede iki güvercin vardı. Yuvalarında güven içinde yaşıyorlardı. Birinin adı Bazende, diğerininki Nevazende'ydi.
Yuvaları o kadar güvenliydi ki, doğrusu oradan ayrılmayı düşünmek düpedüz aptallık olurdu. Buna rağmen Bazende 'nin içine bir gün gezme arzusu düştü. Nevazende 'ye bu isteğini açtı:
- Sevgili arkadaşım, daha ne zamana kadar yuvamızda oturup duracağız. Ben uzak ülkeleri, masmavi denizleri çok merak ediyorum. Gezip tozmak istiyorum. Bilgimi, görgümü, artırmak niyetindeyim. Ne dersin?
Nevazende, onun bu düşüncesini kaygıyla karşıladı:
- Güzel, dedi, gezmek, değişik yerler görmek çok güzel. Fakat tehlikelerden emin olamazsın. Bir fırtına, bir rüzgar, yırtıcı bir hayvan... Bütün bunlar olmasa...
Bazende, söze girdi hemen,
- Doğru, haklısın, ben de o tehlikeleri hesaba katmıyor değilim. Fakat sıkıntı çekmeden rahata kavuşulmaz. Yolda çekeceğim çilelere karşı bilgimi, görgümü artıracağım.
-Nevazende, arkadaşının kararının kesin olduğunu gördü:
- Yine de gel şu düşünceden vazgeç dostum, dedi. Yanında yakınların olsa ya neyse. Böyle yalnız başına tehlikelere nasıl göğüs gerebilirsin? Boş ver! Vazgeç bu sevdadan. Yuvamızda mutluyuz. Bunu bozmayalım.
Nevazende'nin öğütleri Bazende'yi bir türlü etkilemedi. O, kararlıydı. Her türlü tehlikeye rağmen gezme düşüncesinden vazgeçemiyordu. Kararını kesin vermişti. Uçacaktı.
Uzak ülkelere gidecekti. Sonunda hazırlığını yaptı, Bazende. Arkadaşıyla vedalaştı. Yuvadan havalandı. Yüksekler doğru kanat çırptı. Ufukta kayboldu. Nice denizler aştı. Nice dağlar dolaştı. Günlerce yol aldı. Havada süzülürken ayaklar altında kayan güzelliği zevkle seyrediyordu. Günlerce kanat çırptı. Fakat keyfi o kadar yerindeydi ki, yorgun oluşu aklının ucundan geçmiyordu. Günler günleri kovaladı. Bazende, arada bir dinlenerek sürekli uçtu. Sürekli yol aldı.
Bir gün yüce mi yüce bir dağın doruğuna ulaştı. Cennet gibi bir yerdi burası. Zümrüt gibi yemyeşildi. Ağaçlar, çiçekler, aşağıda akarsular, dereler... Mis gibi bir koku vardı. Şırıl şırıl sular akıyordu.
Bir süre dinlenmek istedi. Hem bu cennet güzelliği de seyredecekti. Fakat birden büyü bozuldu. Sessizliğin ortasına bir fırtına düştü. Kuvvetli bir rüzgar sanki sessizliği yırtar gibi esiyordu. Gökyüzünü yağmur bulutları doldurdu bir anda. Ortalık kararıverdi. Şimşekler çakmaya yıldırımlar düşmeye başladı.
Bazende neye uğradığını şaşırmıştı. Fırtına sağanak bir yağmurla sürdü gitti. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında zavallı Bazende sığınacak doğru dürüst yer bulamadı. Hele şimşek ve yıldırım gürültüsü! En çok onu korkutan buydu. Bazende yağmur altında sırılsıklam olmuştu. Üşüyordu. Fırtınaya karşı uçmaya çalıştı, çok yorgun düşmüştü. Kanatlarını kaldıramaz bir haldeydi. Fırtına biraz biraz yavaşladığında kalın gövdeli bir ağacın kovuğuna sığındı. Bir an sevgili arkadaşı Nevazende ve yuvası aklına geldi. Sessizce iç geçirdi."Ah!" diye inledi,"İnsanın kendi yuvası gibi var mı?" Şimdi yuvasında olsaydı! Kendisini güvende hissedecekti.
Bazende, gurbete çıkmanın ilk pişmanlığını duyuyordu. Neden sonra fırtına dindi. Sabaha doğru artık hava normale döndü. Güneş açtı. Tekrar zümrüt güzellik ortaya çıktı. Çiçekler gülüşmeğe, böcekler ötüşmeğe başladı. Kelebekler kesik, zarif danslarıyla zümrüt güzelliği süslediler. Kuşlar şarkılar söylemeye başladılar.
Bazende sığındığı kovuktan çıktı. Kendisini müthiş yorgun hissediyordu. Çaresiz, uçmalıydı. Tekrar havalandı. Öğleye dek uçtu Bazende. Yine halsizleşmişti. Güneşte iyice yükselmişti. Bir de ne görsün. Aman Allah'ım! Koskocaman bir şahin! Büyük bir iştahla üzerine doğru gelmiyor mu? Şahinin heybetinden çok korktu Bazende. Neydi bu başına gelen. Korkudan gözleri karardı. Başı dönmeğe başladı. Kulakları uğulduyordu. Kanatlarında artık güç kalmamıştı.
Ölümün yaklaştığını hissetti. Şahin hızla üzerine geliyordu. Bazende'nin gözünün önüne yuvası ve arkadaşı geldi. Bu tehlikeyi de atlatırsa hemen yuvasına dönecekti. Şaşılacak bir şey oldu bu sıra. Kocaman bir tavşancıl kuşu ortaya çıktı. O da şahin gibi Bazende'yi gözüne kestirmişti. Üzerine doğru geliyordu. Şahin'le tavşancıl avı paylaşmaya yanaşmadılar anlaşılan ve birbirlerine düştüler. Aralarında amansız bir dövüş başladı. Bazende kavgadan yararlanarak oradan uzaklaştı. Kuytu bir yere sığındı. Korkudan tir tir titriyordu zavallı güvercin. Kalbi duracakmış gibiydi. Sabaha dek orada sessizce bekledi Bazende. Sabahın diri ışıklarıyla çıktı gizlendiği yerden. Tabiat cıvıl cıvıldı. Her şey tatlı bir güzellik içindeydi.
"Oh! Çok şükür" diye mırıldandı,"yaşamak ne güzel şey!"
Dünkü kararını unutmuştu. Hiçbir şey olmamış gibi yine havalandı. Yorgun kanatlarını boşluğa bıraktı. Süzülmeye başladı. Uzak diyarlara doğru yol almaya durdu. Uçtu. uçtu; günlerce uçtu. Yoruldu, dinlendi, tekrar havalandı. Bir hayli acıkmıştı, yorulmuştu. Süzüldüğü yerde aşağı doğru baktı. Yemyeşil bir bahçe gördü. Aşağıda güzel bir çimlik vardı. O da ne! Kendisi gibi bir güvercin çimende tatlı tatlı yem yiyordu.
Yanına doğru süzüldü onun. Çimliğe kondu. Konar konmaz taneleri yemeye başladı. Sağına soluna bakmadan yemeye koyulduğu çimenlikte bir tuzak vardı. Bazende bundan habersizdi. Sonunda "şak" diye kurulan tuzağa düşmesin mi?
"Eyvah! bir tuzak galiba" diye bağırdı.
Çaresiz çırpınmaya başladı. Yerdeki yemin oraya mahsustan konulduğunu anladı. O güvercinde av çekmek için duruyordu orada. Anladı ama, iş işten geçmişti. Yapılacak bir şey yoktu.
Güvercin yanına yaklaştı. Bazende, sitemli bir biçimde konuştu:
- Güvercin kardeş, sen de benim cinsimdensin. Burada bir tuzak olduğunu insan söylemez mi? Güldü diğer güvercin:
- Yapılacak hiç bir şey yok, dedi. Bizde bu hırs olduktan sonra. Bırak bizim gibi zavallı kuşları, insanları bile tuzağa düşürür bu duygu. İnsanların ilk atası Hazret? Adem'in de cennetten çıkarılması hep bu hırs yüzünden değil mi?
Bazende, güvercinin sözlerine hak verdi. Fakat yapılacak bir şey yoktu. Kendisine ancak o yardım edebilirdi.
- Haklısın, dedi güvercine. Fakat bu tuzaktan kurtulmam gerek, bana yardım edebilir misin? Eğer bunu yaparsan ömrüm boyunca sana minnettar kalırım.
Çağırtkan güvercin de çaresizdi:
- Ayağıma baksana, dedi. Bazende, baktı ayağı bağlıydı.
- Görüyorsun, dedi çağırtkan güvercin, ben de bağlıyım.
Kendi isteğimle burada durmuyorum. Gücüm olsaydı, önce kendim kurtulurdum.

Kelile ve Dimne


Günlerin birinde iki arkadaş yaşarmış.Bu arkadaşların biri çok dürüst,çok aklıllı ve de çok çalışkanmış.Diğer arkadaşı ise yalancı,tembel ve çok kurnaz biriymiş.Dürüst olanın ismi Kelile,diğerinin ismi se Dimne’ymiş.
Bir gün bu iki arkadaşın yaşadığı ülkenin padişahı,ülkede hiç vezir bulamamış.Dimne ile Kelile arasında bir seçim yapacakmış.O da Dimne’yi seçmiş.Çünkü o çok kurnaz biriymiş.Ülkenin kralı onu vezir yapmış.Ona çok güveniyormuş
Günün birinde kral odada yalnı başına otururken,bir ses gelmiş.Çok derin bir sesmiş.Bu sesin kaynağını öğrenmek için araştırmalar yapmış.Ama hiçkimseye de söyliyemiyormuş derdini.Çünkü koskoca bir kral,bir sesten korkarmıymış hiç!Her nese.Dimne,kralın birşeylerden korktuğunu biliyormuş.
Bir gün,Dimne yine kraln yanındayken yine o ses gelmiş.Ses bir inek sesiymiş.Ama kral bunu çözememiş.Kral korkuyla orada dururken Dimne neden korktuğunu anlamış.Sesin kaynağına doğru yol almış.İşte o zaman kral sesin bir inekten geldiğini sezinlemiş.(Nihayet!)Kral,bu ineği çok severmiş.Her gün onunla oynamaya başlamış.Dimne bu olayı kıskanmaya başlamış.Ve bir iftşra uydurmuş.Krala şöyle demiş”Sayın kralım,bu inek sizin tahtınıza göz koyuyor.Bunun böyle sürüp gitmesine göz yumamazsınız sanıyorum”demiş.Kral da düşünmeye başlamış.
O düşüne dursun,Dimne,ineğin yanına gidip şöyle demiş”Bak inek kardeş,ben kralın yanından geliyorum.Kral ykında seni kesip kendine yemek olarak pişirecek.Sen buradan kaçamazsn da.Benden söylemesi.”demiş.Ama inek bunu pek kafasına takmamış kral kadar.Fakat içinde hâlâ İiçinde bir şüphe varmış doğrusu.
Yine günlerden bir gün kral onun yanına gitmiş.Bunu gören inek,hemen ona saldırmaya başlamış.Kral bunu görünce Dimne’nin sözlerini doğrulamaya başlamış.Hemen ineği öldütmüş.


***
Aradan 2 yıl geçmiş.(Aradan uzun bir süre geçmiş diyordu.Fakat ben 2 yıl dedim)Kral yaptığıdan pişmanmış.Ama bir şey de yapamamış Dimne’ye.Çünkü onu suçsuz olarak görüyormuş.
Annesi o anda içeri girmiş:
-Bak evladım,demiş.Sen,Dimne’nin suçsuz olduğuna inanmaya devam et.Ama şunu da bil ki,bugün ineğini öldüren,yarın seni öldürür.Eğer canını seviyorsan öldür onu….
Kral bu sözlerden etkilenmiş.Ve Dimne’yi öldürmüş. 
***
Kelile ise,bu durumdan etkilenip,hastalanmış.Ve sonunda ÖLMÜŞ…
Bu iki arkadaşın sonu böyle bitmiş.Eğer Dimne bunları söylememiş olsaydı,şu and yaşayabilirdi.Hem de vezir olarak….

Ateş Sıcağında Dürüstlük Sınavı

Bir zamanlar Basra'da ormanla kuşatılmış bir ada vardı.Ada değil sanki bir cenneti burası.Yemyeşil ağaçlar...Berrak sular...Kuşlar...Çiçekler...Birbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda. İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişikti.Keskin dişleri vardı.Güçlü pençesi... 

Çok çevikti. 

Kaplandı bu. 

Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştu.Suçluları hemen cezalandırırdı. 

Haksızlığı önlerdi.Yoksullara yardım ederdi. 

Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardı.Kaplanın miniminnacık bir de yavrusu vardı.Gözü gibi koruyordu onu.Ormanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı. 

Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu. 

Haklı ile haksızı nasıl ayırdedeceğini öğretmişti.Suçlunun nasıl belirleneceğini...Nasıl cezalandırılacağını...Haklıya hakkının ne şekilde verileceğini...Toplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini... 

Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan. 

Yavru henüz büyümemişti.Babası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti. 

Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtı.Vahşi hayvanlar birbirlerine girdiler.Herkes liderlik peşindeydi. 

Büyük kavgalar oldu.Birçok hayvan birbirini hırpaladı.Bazıları öldü. 

Sonuçta galip çıkan aslan oldu. 

Dev pençeleriyle herkese korku verdi.Hiçkimse karşısına çıkamadı. 

Yavru Kaplan çaresizdi.Bir süre ortalıkta görünmedi. 

Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi. 

Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibi dolaştı.Sonunda pençesi kuvvetlenmişti.Oldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti. 

Gitti, yaşlı kaplanlara danıştı.Arslana karşı bir harekete girişmek istiyordu.Yaşlılar deneyimlerini anlattılar...Onu yüreklendirdiler...Fakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler. 

Yavru Kaplan, Arslan 'a bizzat kendisi gitti. 

Arslan, iyi kalpli biriydi. 

Kaplan'ı sarayına aldı. Yakınında bir görev verdi.Her defasında ona güvendiğini belirtiyordu. 

Günler böyle geçip giderken... 

İlginç bir olay oldu. 

Hava sıcak mı sıcaktı. Bunalmıştı herkes.Uzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı. 

Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu. 

"Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?" diye koşuşturuyordu. 

Kaplan içeri girdi. 

- Sizi bu düşünceye düşüren nedir? diye sordu. 

Arslan, 

- Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor, dedi. 

Kaplan, 

- Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir, dedi; izniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum. 

Arslan çok şaşırdı. 

"Nasıl olur" diye düşündü.Kimse gitmek istemezken...Gerçi kaplana güveniyordu.Onun bu işi başaracağına da inanıyordu. 

- Beni çok sevindirdin , dedi. 

Kaplan hemen davrandı.Yanına birkaç asker de alarak yola çıktı. 

Havada ateş sıcaklığı vardı.Güneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu. 

Epeyi yol aldılar. 

Artık yürümek imkansızlaşmıştı. 

Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler. 

Biri atıldı, 

- Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak? diyecek oldu. 

Kaplan kestirip attı: 

- Sizler dayanamıyorsanız geri dönün. Ben tek başıma devam ederim.Padişahımızın bize güvendiğini biliyoruz.Bu güvene layık olmalıyım. 

Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gitti.Sevincine diyecek yoktu.Kaplan'a o olaydan sonra önemli görevler verdi.En yakınına aldı.Hayatı boyunca çok güvendi.

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

13 yorum

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!