ÖZELLİKLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖZELLİKLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ara 2016

AŞK VE GURUR ÖZETİ,KONUSU,KARAKTERLERİ,ÖZELLİKLERİ,İNCELEMESİ

Jane AUSTEN - AŞK VE GURUR


GENEL BİLGİLER VE KONUSU:


Aşk ve Gurur, taşralı bir beyefendinin kızı olan Elizabeth Bennett
ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy
arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri
birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama “ilk izlenim”i
tersine çevirmekte gecikmez: Soyluluk ve servetten kaynaklanan
“gurur” ile Elizabeth’in ailesinin soylu olmayışı karşısında beslediği “önyargı”, Darcy’yi mesafeli davranmak zorunda bırakır.
Elizabeth’in davranışında da hem özsaygının uyandırdığı “gurur”,
hem de Darcy’nin züppeliği karşısındaki “önyargı” etkili olur.
Zeki ve coşkulu Elizabeth yalnızca Austen’ın en çok sevdiği kadın
kahramanı değil, aynı zamanda bütün İngiliz edebiyatının
en çok ilgi uyandıran kadın roman kişiliklerinden biridir.

AŞK ve GURUR sıradan insanların günlük yaşamlarını işleyerek romana ilk kez belirgin bir modern nitelik kazandıran Austen’ın en sevilen romanlarından biridir.


GENİŞ ÖZETİ


Jane Austen’in en romantik kitabı. Kitap genç bir adamın kendisine asla yakıştırmayı düşünmediği bir genç kıza nasıl aşık olduğunu konu alıyor.

Bennet ailesi çok varlıklı bir aile olmasına rağmen anne Bennet kızlarının varlıklı birer beyle evlenmesini istemektedir. Çünkü o zamanın yasalarıyla ailenin tüm mal varlığı ailenin erkek evlatlarına kalmaktadır. Bu durumda Bennet’lerin mal varlığı hiç görüşmedikleri amcalarının oğluna kalacaktır. Bunu kendine dert etmiş olan anne Bennet kızlarına kendilerinden daha zengin birer kısmet bulmak için hiçbir baloyu kaçırmamaktadır. Bu sebeple Bennet’ler her baloda boy göstermektedir. Gene böyle bir baloda Bennet’lerin en büyük ve en güzel kızı Jane oldukça varlıklı bir bey olan Bay Bingley’le tanışır. Aralarında büyük bir aşk başlar ancak Bay Bingley’in çok yakın arkadaşı olan Bay Darcy Jane’in sevgisine inanmamaktadır. Çünkü genç kız kendisine bile Bay Bingley’e aşık olduğunu itiraf etmekte utanmaktadır.
Sevgisine inanmadığı için Bay Darcy arkadaşı Bay Bingley’i Jane’den uzaklaştırmaya karar verir ve uzaklaştırır. Gördüğü ilk günden beri Bay Darcy’i kibirli bulan Elizabeth ablasına bu kötülüğü yaptığı için ondan iyice nefret etmeye başlar. Ta ki kuzenin evine gittiği tatilde Bay Darcy’le karşılaşana kadar. Bu karşılaşmada kibirli Bay Darcy Elizabeth’e çok içten davranmaktadır. Bu durum genç kızın kafasını karıştırmakla birlikte gururunu okşamaktadır ama ablasına yaptığı kötülükten dolayı da onu affedememektedir. Bir gün Bay Darcy Elizabeth’e kuzeninin evinde evlenme teklif eder bunu hiç beklemeyen Elizabeth ona ablasına yaptıkları yüzünden kızgın olduğunu söyler ve tartışmaya başlarlar. Bu tartışma sonunda Bay Darcy evi terk eder. Ertesi gün Elizabeth’e bütün bu yaptıklarının açıklamasını içeren bir mektup verir ve ortadan kaybolur. Elizabeth mektubu okuyunca Bay Darcy’e hak verir ve artık Bay Darcy hakkında eskisi gibi düşünmemektedir.
Elizabeth tatilden eve döner. Jane ise Bay Bingley’in bulunduğu şehirde yaşayan dayısına gittiği tatilden henüz dönememiştir.
Birkaç hafta sonra Jane dayısı ve yengesiyle birlikte eve döner. Dayısı ve yengesi küçük bir tatil düşünmektedirler ve bu tatile Elizabeth’i de davet ederler. Elizabeth’in dayısı ve yengesi gittikleri bu yerdeki şatoları gezmektedirler. Gene bir gün bir şatoyu gezerken bu şatonun Bay Darcy’e ait olduğunu öğrenirler. Bunu duyan Elizabeth bir an önce bu gezinin bitmesi için dua eder. Çünkü her an Bay Darcy ile karşılaşmaktan korkar. Ancak kâhyadan evin sahibinin tatilde olduğunu ve birkaç gün sonra döneceğini duyunca rahatlar. Şato gezisi bittiğinde şatodan ayrılmak üzere bahçe kapısına doğru yürürlerken bir atlının onlara doğru yaklaştığını görürler. Atlı iyice yaklaşınca onun Bay Darcy olduğunu gören Elizabeth kalbinin duracağını sanır. Çünkü son konuşmalarından sonra Bay Darcy’nin kendisini görmek istemediğini sanmaktadır. Ama aksine genç adam onu gördüğüne çok sevinmiştir hatta tekrar görüşmek için dayısını yemeğe davet etmiştir. Dayısıyla yakınlık kurmaya başlaması Elizabeth’i hem mutlu etmektedir hem de dayısının anlayacağını korktuğundan tedirgin etmektedir. Bu ilginin farkına varan dayı ve yenge Bay Darcy’nin Elizabeth’e teklif ettiği davetleri kabul etmesi için genç kıza baskı yapmaya başlarlar. Aslında Elizabeth de bu durumdan memnundur
Gene bir gün Bay Darcy onu kaldıkları handan almaya geldiğinde Elizabeth Jane’den kötü haberler içeren bir mektup almıştır ve ağlamaktadır. Mektupta Jane küçük kardeşlerinin bir subayla kaçtığını, aile şereflerini çiğnediğini yazmaktadır. Bu haberi alan Elizabeth bir an önce eve dönmek ister. Mektupta yazılanları da utana sıkıla Bay Darcy’e anlatır. Darcy Elizabeth’den müsaade ister ve yanından ayrılır. Elizabeth Bay Darcy’nin ailesine böyle bir utanç yaşatan kardeşi yüzünden kendisinden uzaklaşmak istediğini düşünür. Ama şu an bunu düşünecek durumda değildir. Hemen eve döner.
Bay Bennet kızını ve o alçak subayı bulmak, ailesinin şerefini kurtarmak için Elizabeht’in dayısına yani Londra’ya gitmiştir. Kısa bir süre sonra onları bulurlar ve nikâh kıyılmasına karar verirler. Böylece Bennetlar nikâha hazırlanmaya başlarlar.
Nikâh hazırlıkları devam ederken bir gün Jane pencereden dışarısını seyretmektedir ve eve Bay Bingley ve arkadaşı Bay Darcy’nin geldiğini görür. Genç kız kırgın olduğu sevgilisini gördüğüne hem mutlu olur hem de kızar.
Bayan Bennet zengin damat adayını yeniden karşısında görünce çok mutlu olur ve tekrar Jane ile aralarını yapmak için akşam yemeğine davet eder. Jane bu duruma içindeki kırgınlıkla mutlu olur ama Bay Bingley’in kendisini unuttuğunu düşünür. Bu yüzden kendisine mesafeli davranır. Ancak yemeğe oturduklarında Bay Bingley Jane’nin yanına oturarak ona mesaj verir
Birkaç gün sonra Bay Bingley Jane’e evlilik teklif eder. Evlenme teklifinin kabul edilmesiyle genç çift evlilik hazırlıklarına başlar. Bu koşuşturma sırasında Bay Darcy de Elizabeth’e evlilik teklif eder. Bay Darcy’nin kendisinden soğuduğunu düşünen Elizabeth büyük bir sevinçle evlenme teklifini kabul eder.
Evlendikten sonra Bayan Jane Bingley ve Bayan Elizabeth Darcy Londra’da birbirlerine yakın şatolarda hayatlarını sürdürürler.



JANE AUSTEN (1775-1817)

* 1775'de İngilterenin güneyinde Steventon, Hamshire'da doğdu.

* Annesi Cassandra Oxford eğitimli bir babanın kızı, babası William George'da Oxford eğitimli bir rahipdi.

* Babasını 300 kişilik bir cemaati vardı ancak rahiplikten geliri iyi olmadığı için öğretmenlikte yapmıştır.

* Altı erkek ve bir kız kardesi vardır. Kendisi sekiz kardeşin yedincisidir.

* Zamanı için iyi eğitimli sayılırdı. Babasının öğretmenlik yapması eğitimini kolaylaştırmıştır. Babası her zaman okumasına ve yazmasına destek vermiştir. Geçmiş döneme ait çok kitap okurdu ve kısa hikayeler yazardı. Yazdığı hikaleri yüksek sesle ailesine okurdu.

* Jane Austen , orta sınıfın para kaygılarını kendi ailesi içinde hep yaşamıştır. Babası erkek çocuklarından yanlızca birini Oxford'da okutabilmştir. Jane'in iyi bir çeyizi yoktu ve mirasıda kayda değer değildi.

* Bu kitabı ilk yazmaya başladığında 21 yaşındaydı ve yaşadığı kasabadan başka biryeri görmemişti. Babası kitabın ilk halini bir yayınevine götürdüysede olumlu bir yanıt alamamıştır.


25 Eki 2016

MÜSAMERETNAME (GECE HİKAYELERİ) KONUSU,ÖZETİ,ÖZELLİKLERİ,EMİN NİHAT

Müsameretname "gece hikayeleri" demektir.
Emin Nihad’ın yedi uzun hikâyeyi ihtiva eden Müsâmeretnâme’si (1872-1875) Ahmet Mithat Efendi'nin Letaif-i Rivayat serisinden çıkan ilk hikayelerinden sonra, Modern Türk hikayesinin ilk ve önemli örneklerindendir.

KONUSU:
İlk cüzün başındaki açıklamalardan :

Bir evde toplanan kafa dengi dostlar vakit geçirmek için önce gazete okurlar bir süre sonra dinleyenlere ibret olması için gençliklerinde başlarından geçen maceralarını anlatırlar. İlk cüzün sonuna konan açıklama notunda ise Müsameretname ‘deki hikayelerin gerçek hadiselerden ibret verici 10 adet hikayeyi ihtiba ettiği bildiriliyor.

10 hikaye bulunması gereken Müsameretnamede 7 hikaye bulunuyor. Bunun sebebi ise Emin Nihat Bey ‘e hikaye vermeyi vaat edenlerin sözünde durmayışıdır.

Eserin Bölümleri:

1) Binbaşı Rıfat Bey’in Sergüzeşti

2) Kapı Kethüdası Behçet Efendi ile Makbule Hanım ‘ın Sergüzeşti

3) Bir Osmanlı Kaptanının Bir İngiliz Kızıyla Vuku Bulan Sergüzeşti

4) Gerdanlık Hikayesi

5) Vasfi Bey ‘in ve Mukaddes Hanım ‘ın Sergüzeşti

6) Faik Bey ile Nuru Dil Hanım ‘ın Sergüzeşti

7) İhsan Hanım yahut Atiye Hanım ile Aşığının Sergüzeşti

24 Eyl 2016

TARTIŞMA TÜRLERİ,ÖZELLİKLERİ,ÇEŞİTLERİ ,MADDELER HALİNDE

TARTIŞMA TÜRLERİ,ÇEŞİTLERİ MADDELER HALİNDE

Belli bir konunun, olumlu ve olumsuz yönleri üzerinde durarak gerçek nedenleri ortaya çıkarmak için yapılan konuşmalara tartışma denir. 

Tartışma türleri; 
  • Münazara, 
  • Forum, 
  • Açık Oturum, 
  • Sempozyum(Bilgi Şöleni

1 Oca 2016

TOPLUMCU GERÇEKÇİLİK AKIMI,GELENEĞİ ,ÖZELLİKLERİ, SANATÇILARI



TOPLUMCU - GERÇEKÇİLİK AKIMI, ÖZELLİKLERİ, SANATÇILARI

Toplumcu Gerçekçilik , Marksist dünya görüşü üzerine oturtulan , dünyayı ve insanı bu görüş paralelinde değerlendiren bir yazın akımıdır. Bu akımın gelişmesinde I . Dünya Savaşı ve sonrasında Rusya’daki Bolşevik ihtilalinin etkileri vardır.
1930’larda Rusya’da güçlenen Toplumcu Gerçekçilik akımı 1930 – 40 yıllarında bizde de taratar bulmuş , şiirde , romanda ve öyküde bu anlayış doğrultusunda eserler verilmiştir.
1930 – 40 yıllarında Toplumcu – Gerçekçi romanların ilk örnekleri görülür. 1940 sonrasında ise yeni içeriklerle ve yaygınlaşarak devam eder. Başlangıcında sosyal romanlar çerçevesinde ele alabileceğimiz köy ve kasaba hayatı ve buralarda yaşayan insanların sıkıntıları anlatılır. 1940’lardan sonra ise temalar çeşitlenmeye başlar. Türkiye’nin sanayileşmede gösterdiği gelişmeler , çoğulcu demokrasinin benimsenmesiyle memleketin sorunlarına maddeci bir yaklaşımla eserlerde anlatılır. Köyden veya İstanbul dışından gelen yazarlar yetiştikleri ortamı , şehirleşme ve sanayileşme süreci içinde köylülerin durumlarını sosyolojik bir yaklaşımla anlatırlar.
Toplumsal – Gerçekçiler , toplumsal çatışmayı ve toplumsal çatışmaların insan üzerindeki etkilerini yansıtmaya çalışırlar. Eserlerinde ; toplumdaki düzensizlikler ve çatışmalar köylünün sorunları üzerine yoğunlaşırlar. Eserlerini ağa-köylü , zengin-fakir, güçlü-güçsüz , öğretmen-imam , halk – yönetici gibi belirgin farklılıklar üzerine kurarlar. Köylerdeki toprak kavgaları, dar gelirlinin sorunları ve geçim mücadelesi anlatılır. Anadolu coğrafyası ve insanı ele alınır , Büyük şehirlere göçün ( varoşlar ) ortaya çıkardığı sorunlar anlatılır.

Realizm ve naturalizm akımlarının etkisinde kalan bu yazarlar yapıtlarını konuşma diliyle yazmış, kahramanlarını bölgesel ağızlarına göre konuşturmuş, güçlü tasvirler yapmışlardır. Toplumsal – Gerçekçilik realizmden farklıdır. Realizmde yazar gördüklerini tarafsız bir gözle aktarırken , Toplumsal – Gerçekçilikte böyle bir durum yoktur. Yazarlar , Sosyalist , Marksist ideolojiyi eserlerine yansıtmaya çalışırlar.
Başlangıçta Sabahattin Ali ve Sadri Ertem’in eserleriyle ortaya çıkan ve esasen Anadolu köy ve kasabalarının sorunlarını anlatan toplumcu-gerçekçi roman ve hikaye 1930’ların sonunda Kemal Bilbaşar ve Samim Kocagöz gibi yazarlarla alanını genişletmiştir. 1950’den sonra Köy Enstitüsü çıkışlı yazarlarla yaygınlaşan “ köy romanı” bu dönemden sonra sosyalist düşüncenin etkisiyle ideolojik bir yön kazanarak gelişmeye devam etmiştir. Bu etki 1960’lı ve 1970’li yıllarda da devam etmiştir.

Bu anlayışta eser veren başlıca yazarlar ise şunlardır: Sabahattin Ali , Sadri Ertem , Samim Kocagöz , Kemal Bilbaşar , Orhan Kemal , Kemal Tahir, Yaşar Kemal , Fakir Baykurt , Faik Baysal , Aziz Nesin , Rıfat Ilgaz , Dursun Akçam , Cevdet Kudret , Talip Apaydın , Cahit Irgat , Reşat Enis , İlhan Tarus , Muzaffer Buyrukçu , Halikarnas Balıkçısı ( Cevat Şakir Kabaağaçlı )


Toplumcu Gerçekçi Anlayışla yazılan öykü ve romanların özellikleri:

20 Haz 2013

SABAHATTİN ALİ-KUYUCAKLI YUSUF ROMAN İNCELEMESİ(ÖZETİ,YER,ZAMAN,KİŞİLER (AYRINTILI TAHLİLİ)

KUYUCAKLI YUSUF ROMAN TAHLİLİ
ÖZETİ:
   Yusuf, Kuyucak’ta doğmuştur. Bir gün, köylerini haydut­lar basmış, bütün ailesini öldürmüştür. Daha çocuk yaşta o-lan Yusuf bu olaydan sonra kimsesiz kalakalmıştır. Kazanın iyi yürekli kaymakamı köyde tek başına sefil hâlde kalan Yu­suf’a acımış, onu evlat edinmiştir. Bundan sonra Yusuf’a her­kes doğduğu yerden ötürü Kuyucaklı Yusuf demeye başla­mıştır.
Kaymakam, Yusuf’a babalık yapmaktadır. Kaymakam’ın Kuyucaklı Yusuf‘tan az küçük Muazzez adında bir kızı vardır. Muazzez ve Yusuf kardeş gibi büyümeye başlarlar. İkisi aynı okulda o-kumaya başlar. Yusuf oldukça zekidir. Fakat küçük yaşta ya­şadığı olumsuz tecrübeler, dış etkiler onu dış dünyaya karşı sert, acımasız yapmıştır. Bu yüzden okuyamaz. Bir yandan da kaymakamın eşi Şahende Hanım, Yusuf’a üvey annelik yapmakta, onu hiç sevmemekte, fırsat buldukça onu hırpala­maktadır. Bu ruh hâli içinde Yusuf büyür, yetişkin bir insan olur.