11.sınıf edebiyat konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11.sınıf edebiyat konu anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ara 2016

Girye-i tabiat adlı metnin oluşmasına zemin hazırlayan zihniyet nedir ?,Mensur şiir zihniyeti



Mensur şiirin edebiyatımızdaki ilk örneklerini Halit Ziya Uşaklıgil vermiştir. Mensur şiirin kaynağı Fransız edebiyatıdır. Halit Ziya'nın "Girye-i Tabiat" adlı metni bir mensur şiir türündedir. Mensur şiir , "sanat sanat içindir anlayışına" bağlı olarak gelişmiştir. Servet-i Fünûncuların şiir cümlesini bir dizeden başlatıp daha sonraki dizelere, hatta şiirin bütününe yayması (anjambman yapması) sonucunda nazmın nesre ve konuşma diline yaklaştırılması sağlanmıştır. Bu da şiirle düz yazı arasında bir tür sayılan mensur şiirin doğmasına yol açmıştır.Ayrıca Divan edebiyatında süslü nesir geleneği ile Fransız edebiyatında yapılan çeviriler ,  mensur şiirin oluşmasına katkı sağlamıştır.

12 Ara 2016

SERVETİFÜNUN ŞİİRİNİN DİVAN ŞİİRİNDEN AYRILAN YÖNLERİ,FARKLARI,KARŞILAŞTIRMASI

SERVETİFÜNUN ŞİİRİYLE DİVAN ŞİİRİNDEN FARKLARI,AYRILAN YÖNLERİ
İLK KEZ edebiyatfatihi.net'te

  • Divan şiirinde parça güzelliği , Servetifünun şiirinde bütün güzelliği esastır.
  • Servetifünun şiirinde şiir dili düzyazıya yaklaştırılmışken Divan şiirinde "anjambman" özelliği yoktur.
  • Servetifünun şiirinde Divan şiirinde kullanılmayan imgeler kullanılmıştır.
  • Servetifünun şiiri yenilikçi ve Batı'yla eşdeğerken Divan şiiri kalıplaşmış ve geleneksellemiştir.
  • Servetifünuncular  aruz ölçüsünü kullanmışlar ; ancak aruzun dizeler üzerin deki egemenliğini  de yıkarak bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
  • Divan  şairleri şiirin son biriminde mahlas kullanıyorlarken  Servetifunun şairlerinde mahlas kullanma yoktur.
  • Servetifununda Divan edebiyatı nazım biçimleri terk edilmiştir.

11 Ara 2016

ELHAN-I ŞİTA ŞİİRİNDE PARNASİZM VE SEMBOLİZME AİT UNSURLAR NELERDİR ?


ELHAN-I ŞİTA (KIŞ EZGİLERİ) ŞİİRİNDE PARNASİZM VE SEMBOLİZME AİT UNSURLAR NELERDİR ?

Cenap Şehabettin Sembolizm akımının edebiyatımızdaki  ilk uygulayıcısıdır. Elhan-ı Şita adlı şiirinde parnasizm ve sembolizm akımına ait unsurlar vardır.

ELHAN-I ŞİTA ŞİİRİNDE PARNASİZME AİT UNSURLAR 

  • Elhan-ı Şita şiirinde tabiatla ilgili ifadeler betimlenerek verilmiştir.Bu özellik resim sanatıyla ilişkilendirilebilir.Bu bakımdan şiir parnasizm akımıyla ilişkilendirilebilir.
  • 👉www.edebiyatfatihi.net

ELHAN-I ŞİTA ŞİİRİNDE SEMBOLİZME  AİT UNSURLAR 
  • İmgelerle yüklü örtük bir dil kullanılması
  • Okurun duygularına sembollerle seslenmeyi ve insanın hayal gücünü harekete geçirmeyi amaçlaması
  • Müzikaliteye önem verilmesi

7 Ara 2016

PARNASİZMİN REALİZMLE İLİŞKİSİ,PARNASİZM-REALİZM ORTAK YÖNLERİ


REALİZM GERÇEKÇİLİK AKIMIDIR .YANİ KONULARI "GERÇEK"TEN ALAN DUYGU VE HAYALLERİN YERİNİ TOPLUM VE İNSAN GERÇEKLERİNE BIRAKAN EDEBİ AKIMDIR. PARNASİZM İSE GERÇEKÇİLİĞİN ŞİİRE YANSIMADIR.

👉REALİZM İLE PARNASİZM ARASINDAKİ ORTAK YÖNLER MADDELER HALİNDE...TIKLA
👉TÜM EDEBİ AKIMLAR VE TEMSİLCİLERİ MADDELER HALİNDE...TIKLA 

4 Ara 2016

Servetifünun , Berlin-Viyana ile Dostluklar adlı metinlerin yazılış amacı,türü ,türe ait özellikleri (tablo)

Servetifünun , Berlin-Viyana ile Dostluklar adlı metinlerin yazılış amacı,türü ,türe ait özellikleri (tablo)
Servetifünun , Berlin-Viyana ile Dostluklar adlı metinlerin yazılış amacı,türü ,türe ait özellikleri (tablo)

30 Kas 2016

FİKİR HAREKETLERİ DERGİSİ


Servetifünun döneminde yayımlanan Fikir Hareketleri dergisi ve dergilerin öğretici metin türlerinin gelişimine katkısı üzerine bir araştırma yapınız

FİKİR HAREKETLERİ DERGİSİ
Hüseyin Cahit Yalçın , 1933'te Akşam gazetesinde yazılar yazmaya ve Cumhuriyet'in 10. kuruluş yıldönümünden itibaren Türk kültür hayatının önemli yayın organlarından biri olan Fikir Hareketleri dergisini yayımlamaya başladı. Fikir Hareketleri Dergisi, 1940 yılına kadar yayın hayatını sürdürdü, 364 sayı yayımlandı. Derginin tüm yazılarını Hüseyin Cahit yazdı, liberal demokrasiyi savundu. Siyasete atıldığı 1939 yılına kadar dergide iç politika ile ilgili güncel yazılar yazmaktan uzak durdu. 1935-1946 arasında Yedigün Dergisi’nde sohbet, deneme, gezi yazıları yayımladı.

26 Kas 2016

Recaizade Mahmut Ekrem’in Servetifünun edebiyatının oluşumundaki rolü nedir ?

Recaizade Mahmut Ekrem’in Servetifünun edebiyatının oluşumundaki rolü nedir ?
Recaizade Mahmut Ekrem Servetifünunun oluşmasına öncülük etmiştir.Yüzyıllardır süregelen edebiyat geleneklerinden kesinlikle vazgeçilmesi gerektiğini savunan  Recaizâde Mahmut Ekrem, , bir bilim ve fen dergisi olan servetifünun'un başına öğrencisi Tevfik Fikret'i getirerek derginin edebiyat dergisi olmasını sağlamış ve yenilikçi gençleri bu dergi etrafında toplayarak Servetifünunun oluşumuna zemin hazırlamıştır.

SERVETİFÜNUN TEMSİLCİLERİNİN SANAT ANLAYIŞI MADDELER HALİNDE

SERVETİFÜNUN TEMSİLCİLERİNİN SANAT ANLAYIŞI MADDELER HALİNDE
SERVETİFÜNUN TEMSİLCİLERİNİN SANAT ANLAYIŞI MADDELER HALİNDE
  • Bu dönem sanat anlayışında estetik kaygılar etkili olmuştur.
  • "Sanat, sanat içindir" ilkesini benimsemişlerdir. 
  • Fransız edebiyatını örnek almışlar, Fransız yazar ve şairlerinden etkilenmişlerdir. 
  • Çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermeyi amaçlamışlardır. 
  • Şiirde, Sembolizm ve Parnasizmin; romanda ise Realizm ve Naturalizmin etkisi görülür. 
  • Batı tarzında eserler vermede Tanzimat edebiyatından daha başarılı olmuşlardır. 
  • Dönemlerinin siyasi şartları yüzünden, eserlerinde toplumsal konulara yer vermemişlerdir. 
  • Tanzimat döneminde ele alınan "vatan, millet, adalet, hak hürriyet" gibi konular, Servet-i Fünun döneminde yerini "aşk, üzüntü, mutluluk, doğa güzellikleri" gibi bireysel konulara bırakmıştır. 
  • Halktan ve toplumsal gerçeklerden kopuk bir üst sınıf edebiyatı oluşturmuşlardır.

Hatıra yazıları edebi dönemleri ve edebî akımları anlamada nasıl bir fayda sağlar?

Hatıra yazılarının edebi dönemleri  ve edebî akımları anlamada nasıl bir fayda sağlayacağını açıklayınız.

Serveti Fünun Edebiyatının Önde Gelen Yazarlarının Eğitim Durumları İle Yetişme Tarzları

Serveti Fünun Edebiyatının Önde Gelen Yazarlarının Eğitim Durumları İle Yetişme Tarzları 
1. Servet-i Fünun yazarlarının hemen hepsi Tanzimat döneminde açılan yabancı okullarda öğrenim görmüş, Batı kültürüyle yetişmişlerdir; birkaç dil bilirler.

2. Servet-i Fünuncular, Batı edebiyatını - özellikle de Fransız edebiyatını - yakından izlemiş, anlamışlardır.

3. Hepsinin eserlerinde Fransız edebiyatının ve Batılı akımların etkileri görülür.

4. Divan edebiyatını - aruz ölçüsü dışında - tamamen reddetmişlerdir. Doğu kültürünü iyi bilmezler ve Divan şiirinden hoşlanmazlar.

5. "Sanat için sanat" görüşüyle yazmışlar; bireysel sorunlarını dile getirmişlerdir.

6. II. Abdülhamit'ten ve dönemin siyasal koşullarından nefret ederler.
Bu dönemde yasayan yazarlar ve sairler genelde batıya yönelik yasamışlardır batıya özenmişlerdir. Fransız edebiyatına bağlı kalmakla birlikte yasamlarını son derece geliştirmişler ve herçesit müzik dinmeye başlamışlar ve batıya gidip tahsillerini ilerletmişler.

19 Kas 2016

NEDİR BU ANJAMBMAN ? ANJAMBMAN ÖRNEKLERİ...

Anjambman nedir? Anjambman şiirin ifade biçimine nasıl etki eder?Anjambman edebiyatımıza nerden gelmiştir? Anjambman örnekleri...

ÖRNEK:
Aşağıda verilen Tevfik Fikret'in Yağmur şiirinde bentler ile iki, dört, altı, yedi ve sekizinci beyitlerde anjambman vardır. Bu durum şiir dilinin nesir (düz yazı) diline yaklaştığını gösterir. 
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler 
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz 
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler... 

Sokaklarda seylabeler ağlaşır 
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır; 

Bulutlar karardıkça zerrata bir 
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir; 

Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep, 
Numayan olur gündüzün nısf-ı şeb. 

Söner şimdi, manzur olurken demin 
Hayulası karşımda bir alemin. 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; 
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. 

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi, 
Şitaban u puşide-ser bir sabi; 

O dem leyl-i yadımda, solgun, tebah, 
Surur bir kadın bir rıda-yı siyah 

Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! - 
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. 

Öter guş-ı ruhumda boş bir enin, 
Boğuk bir tezad-ı sukun u tanın; 

Küçük, pür heves, gevherin katreler 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Olur muttasıl nevha-ger, nağme-saz 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Küçük, pür heves, gevherin katreler... 

YAĞMUR 
(Günümüz Türkçe'siyle) 

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar 
Kafeslerde, camlarda titreşerek 
Dürmadan türkü söyler, ağıt yakar 
Kafeslerde, camlarda titreşerek 
Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar 

Sokaklarda seller ağlaşır 
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır; 

Bulutlar karardıkca zerrelere bir 
Ağır, olgun dalgalanma gelir; 

Bir soğuk gölge çevreyi bürür, 
Gündüzden geceyarısı görünür. 

Söner şimdi, görünürken demin 
Maddesi karşımda bir alemin 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; 
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. 

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi 
Koşarak bir Cocuk, başı Ortülü 

O sıra, andığım gece, solgun ve bitkin, 
Sürür bir kara Carşafı bir kadın 

Saçaklarda kuşlar - acıdır bu pek! - 
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. 

Oter ruhumun kulağında boş bir inilti, 
Boğuk bir sessizlikle tınlamanın çelişkisi 

Servet–i Fünûn şiiri genel özellikleri maddeler halinde...

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ NASIL OLUŞMUŞTUR?


Fecr-i Âti edebiyatının oluşumu

Fecr-i Ati Oluşmasını Sağlayan Sosyal, Siyasi ve Kültürel Ortam

Tanzimat Dönemi’ni hazırlayan sosyal ve siyasal olayların başında “zihniyet değişikliği” yatmaktadır. Servetifünun Dönemi edebiyatının ortaya çıkmasında “eski-yeni” çatışmasının rolü vardır. Yeniyi savunanların bir araya gelme istekleri, Servetifünün edebiyatının oluşumunu sağlamıştır.
Kendilerini Fecriati (Geleceğin Şafağı) Topluluğu olarak adlandıran gençlerin, siyasi ve sosyal yönlerden olduğu gibi kültür ve zevk bakımlarından da bir dayanakları yoktur. Servetifünün’un dağılmasından sonra gençler, Batı’daki edebi topluluklara özenerek bir araya gelirler. Bir beyanname ile seslerini duyurmak istediklerini ifade ederler. Bu gençlerin kendilerini “sanat, şahsi ve muhteremdir (sanat kişisel ve değerlidir)” cümleleriyle ifade etmeleri bile Fecriati sanatçıları arasında, sanat anlayışları bakımından birlik sağlanamadığını gösterir.

Topluluğun Oluşumu

Servet–i Fünûn Dönemi edebiyatının Tanzimat Dönemi edebiyatından ayrılan yönleri maddeler hâlinde

 Servet–i Fünûn Dönemi edebiyatının Tanzimat Dönemi edebiyatından ayrılan yönlerini maddeler hâlinde belirleyerek ulaştığınız sonuçları aşağıda verilen tabloya maddeler hâlinde yazınız

2 Kas 2016

TANZİMAT EDEBİYATINDA ÇEVİRİ, TERCÜME ESERLER

  • TANZİMAT EDEBİYATINDA ÇEVİRİ ,TERCÜME  ESERLER
  • Türk edebiyatı Batılılaşma eğilimine girdiğinde verilen ilk eserler genellikle çeviriler üzerine olmuştur. Tanzimat döneminin hemen öncesinde ve Tanzimat döneminde özellikle Fransız edebiyatının ve romantizmin etkisi ile çeviri eserler yapılmıştır.Bu eserler şunlardır : 
  • 1660’lı yılların başında Tezkereci Köse İbrahim Efendi, Fransız astronom Noel Duret’nin 1651’de Paris’te basılmış eserini Secencel el Eflak fi Gayet el-İdrak adıyla önce Arapçaya sonra da Türkçeye çevirir.
  • İbrahim MüteferrikaKâtip Çelebi’nin Cihannüma ve Andreas Cellarius’un Atlas Celestis adlı eserlerini Türkçeye çevirdi.
  • Şanizade Ataullah Efendi, 1812 yılında Baron von Storck’un Miyar’ül-etibba adlı eserini,Hekimbaşı Behçet Efendi, İtalyan Antonio’dan ÇiçekaşısıKolera Risaleleri ve Ruhiyyat Risaleleri’ni çevirir.
  • Münif Paşa’nın Volter, Fenelon ve Fontenel’den seçilmiş felsefi parçalar içeren eseriMuheverat-ı Hikemiyye (1859) ve Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan Telemaque çevirileri (1859) yenileşme hareketlerinin düşünsel zeminin oluşturur.
  • Aynı yıl (1859) Ceride-i Havadis’te Victor Hugo’nun Sefiller’i Hikâye-i Mağdurin adıyla tefrika edilir.
  • Ahmet Lütfi EfendiDaniel Defoe’nun Robenson Cruzoe adlı eserini (1864), Teodor KasapMonte Cristo’yu (1871-1873) ve Lesage’dan Topal Şeytan’ı (1872) çevirir.
  • Ziya PaşaRousseau’nun Emil (1870) ve Moliere’in Riyanın Encamı (1881) adlı eserlerini çevirir.
  • Ahmet Vefik Paşa, Moliere’in Tartuffe, İnfial-i Aşk, Don Juan, Adamcıl adlı eserlerini çevirir. Yine Moliere ait olan Zor Nikâh, Zoraki Tabip, Tabip-i Aşk, Dekbazlık adlı oyunlarını uyarlar.
  • Recaizade Mahmut EkremChateaubriand’ın Atala (1873) ve Bernard de Saint Pierre’in Pol ve Virjini’ini çevirir. 

1 Kas 2016

TANZİMAT DÖNEMİNDE TÜRK KÜLTÜRÜ İLE BATI KÜLTÜRÜ ARASINDAKİ ETKİLEŞİM


TANZİMAT DÖNEMİNDE TÜRK KÜLTÜRÜ İLE BATI KÜLTÜRÜ ARASINDAKİ ETKİLEŞİM
XVIII. yüzyıldan (18.yy)  itibaren Batı'yla hız kazanan diplomatik ilişkiler, askerî alanda ve eğitim alanında boy göstermeye başlar. Yüzyılın sonuna doğru ise Batı modeli askerî okulların, o zamanki adıyla “Mühendishane-i Berriye” ile“Mühendishane-i Bahriye” yani kara ve deniz harp okullarının açılması ile bu ilişkiler sosyal alanlara yayılmaya başlamıştır.

XIX. yüzyılın (19.yy) başlarından itibaren bu ilişkiler iyiden iyiye gelişmeye başlar. Batı’yı örnek alma, devletin pek çok kuruluşunda kendini hissettirir. Bunların en ciddi olanı Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ve yerine modern bir ordu sisteminin kurulmasıdır. Bunları, yeni oluşturulan devlet daireleri izler. Böylece yenileşme ve değişme, sosyal düzen ve hayat tarzında belirgin bir biçimde varlığını hissettirir.

Yüzyılın en önemli hareketi ise devletin eliyle ve kararıyla ortaya çıkan 1839 tarihli Tanzimat Fermanı’dır. Tanzimat Fermanı’yla birlikte artık devlet, halkının ve insanının insanca yaşamasını müjdelemiş; “Can, mal, ırz, namus, hak ve hukuk” değerleri ile tebaaya eşit ve güvenli bir ortam vadetmiştir. Bu fermanla birlikte, “Tanzimat Dönemi” diyeceğimiz bir süreç başlamıştır. “Tanzimat Dönemi” ile “Tanzimat edebiyatı“nın karıştırılmaması gerekir. “Tanzimat edebiyatı” kavramı, siyasi Tanzimat Dönemi içinde daha sınırlı bir süreyi kapsar (1860 – 1896). Tanzimat edebiyatıyla birlikte Türk kültürü ile Batı kültürü birbirine iyice yaklaşmıştır.

Tanzimat Fermanı’yla; Batı’ya ait değerlerin, sosyal yaşamda ve edebiyatta etkileri iyice hissedilmeye başlanmıştır. Bu değerlerin başında “eğitim” gelmektedir. Nitekim Tanzimat Fermanı’ndan sonra, adlarını andığımız askerî okulların ardından Batı modeli yeni eğitim kurumlarının oluşturulmasına ve açılmasına hız verilmiş; “Mekteb-i Tıbbiye”, “Mekteb-i Hukuk”, “Mekteb-i Mülkiye” gibi okulları eski eğitim sistemi yanında “Sultanilerin açılması izlemiştir. Üstelik bu yeni eğitim kurumlarına yön verecek, plan ve programlarını hazırlayacak, araç ve gereçlerini tespit edecek; hatta okutulacak kitaplarını yazacak veya yazdıracak bir kurum olarak “Meclis-i Maarif-i Umumi” kurulmuş ve bu meclis de bizim ilk akademi örneğimiz olan “Encümen-i Dâniş” adlı bilim kurumunu oluşturmuştur.


Eğitimin bir başka boyutu ise “Batıya öğrenci gönderilmesi“ydi. Aslında bu, Batı ile karşılıklı iletişimin en çarpıcı örneğiydi. XVIII. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak yeni yeni açılan Batı modeli eğitim kurumları için gerekli araç ve gereç yanında yetişmiş insan unsuru, yani eğitimciler de oradan getiriliyordu. Bu kez, oraya öğrenci göndermenin hem yararlı, hem kolay, hem de ekonomik olacağı gerçeği anlaşıldı. Nitekim Şinasi’nin de aralarında bulunduğu ilk öğrenci kafilesi yüzyılın ortalarında Fransa’ya gönderildi. Birkaç yüz yıldan beri süregelen bu yeni medeniyet dünyasını tanıma, beraberinde zihniyet değişimini de getirecekti.

Tanzimat’ın oluşturduğu bir başka kurum ise gazete ve dolayısıyla basın dünyasıdır. Türk kültür dünyasının-değiş-me ve gelişme evresinde gazete çok önemli ve etkili bir araç olmuştur. Yüzyıllar boyu halk arasında bilim ve iletişim ağını büyük bir sabrın ve emeğin ürünü olarak “el yazması” geleneği sürdürüp getirmişti. Oysa gazete, geniş okuyucu kitlesine hem hızlı hem de güncel ulaşma özelliği ile insanın eğitimine büyük ölçüde hizmet etmiştir.

Gazete, Takvim-i Vakayi ile ilk örneğini verirken 1840 yılında yayın hayatına geçen Ceride-i Havadis de bir başka model oldu. Gazetenin yanında sanat hayatı da Batı’yı tanımamızda büyük etken oldu. Özellikle tiyatro bu dönemde çok rağbet gördü. Yabancı tiyatro grupları, özellikle İtalyan kumpanyaları İstanbul’u iyi bir kazanç kapısı olarak gördü ve 1940 yılında Doğu’nun büyülü bu zengin kültür merkezinde yeni bir tiyatro binası yaptırdı. Hemen ardından da Hacı Naum‘un yaptırdığı yerli tiyatro binası faaliyete geçti. Kısa sürede tiyatro, İstanbul’un gözde sanat etkinlikleri arasında yerini almış oldu.

Bütün bu kurumların, hareketlerin ve oluşumların Türk edebiyatına kazandırdığı önemli ve yeni bir değer vardı. O da yeni kılıklı ve kimlikli “nesir edebiyatıydı. XVIII. yüzyıldan başlayarak Batı dünyasını tanımaya başlayan Türk insanı, devlet adamı, aydını, artık gördüğü ve düşündüğü değerleri mümkün olduğu kadar açık ve net anlatmayı amaçlıyordu. Aydınlar ve yazarlar, sanatlı anlatım yerine bilgilendirici, eğitici ve öğretici bir üslubu tercih ediyordu. Yeni türler edebiyatımıza giriyor; tiyatroyu, roman ve Batılı anlamdaki hikâye izliyordu. Gazete aracılığıyla makale, fıkra, mektup, eleştiri ve deneme türünün örnekleri veriliyordu.

XIX. Yüzyılın, Türk düşünce ve edebiyat dünyamızda oluşmaya başlayan bu yeni değer yargılarının birdenbire kolayca yerleştiğini söylemek mümkün değildir. Söz gelimi, altı yüz yıllık bir geçmişi olan “divan geleneği” ile halkın özünde yaşamış ve yaşamakta olan bir “halk edebiyatı gerçeği” vardı. Bunların yanında Batı kültür dünyasının siyasi, askerî, sosyal ve edebî değerlerini öyle birdenbire benimsemek, kabul etmek ve uygulamak kolay değildi. Yeri geldi, heyecanla karşılanan bu yeni değerler, zaman geldi mutaassıp bir zihniyetle reddedildi; alaya alındı; hatta cezalandırıldı. Tanzimat ruhu ile yetişen insanlarda, aydınlarda tereddütler, ikili zihniyetler oluştu. Doğu ile Batı ikilemi arasında sıkışıp kalan aydınlar ve sanatçılar oldu. Gönül gözü ile Doğu’ya bağlı olanlar, akılcı bir yaklaşımla Batı’yı irdelemeye ve uygulamaya yöneldiler. Böylece Tanzimat ruhu, bir başkatyönüyle ikili bir aydın tipi ve ruh dünyasına sahip sanatçı kimliği yaratmış oluyordu. Böyle de olsa Tanzimat hareketi, bizim düşünce dünyamıza, siyasi ve sosyal hayatımıza, sanat ve edebiyat çizgimize yeni bir yön ve yol gösteriyordu. Bu yol; “halka yönelme” yoluydu, halkı hakça yaşamaya yöneltme idi, onu eğitme idi. Bu nedenle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren edebiyat dünyamız bu ruh ile beslenmeye başladı. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal üçlüsünün öncülü-ğünde halkçı ve toplumcu bir karakter taşıyan bir edebiyat zihniyeti oluştu.

30 Eki 2016

Tanzimat Dönemi Edebiyatını etkileyen sosyal yapı , kültürel yapı, siyasi yapıyla ilgili özellikler

Tanzimat Dönemi Edebiyatını etkileyen sosyal yapısı ,
 kültürel yapısı, 
siyasi yapısıyla ilgili özellikler
Tanzimat Dönemi Edebiyatını etkileyen sosyal yapısı ,
 kültürel yapısı, 

siyasi yapısıyla ilgili özellikler

RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN RESMİN ÜSTÜNE TIKLAYINIZ

Şair Evlenmesi ile Vatan Yahut Silistre oyunlarının yazılış amacı,konu,kişi,mekan ve zaman karşılaştırması

Şair Evlenmesi ile Vatan Yahut Silistre oyunlarının yazılış amacı,konu,kişi,mekan ve zaman karşılaştırması
Şair Evlenmesi ile Vatan Yahut Silistre oyunlarının yazılış amacı,konu,kişi,mekan ve zaman karşılaştırması
Şair Evlenmesi ile Vatan Yahut Silistre oyunlarının yazılış amacı,konu,kişi,mekan ve zaman karşılaştırması
büyütmek için resmin üzerine tıklayınız

"Vatan yahut Silistre" adlı eserinin teması ve konusu nedir ?

 "Vatan yahut Silistre" adlı eserinin temasını ve konusu nedir ?
Konusu :Tiyatro eserindeki olaylar 1853 yılında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında başlayan Kırım Savaşı'nda gönüllü olarak orduya katılan İslam Bey ile onun peşinden Silistre’ye giden Zekiye adlı genç kızın aşkı etrafında gelişir. Silistre Kalesi, 15 Mayıs 1854’te Rus ordusu tarafından kuşatılmıştır. İmparatorluğun her yerinden gelen gönüllüler kaleyi savunmaktadır. Zekiye, erkek giysileri giyip Adem ismi ile gönüllülerin arasına karışır. İslam Bey yaralandığında ona bakar. İslam Bey, yaralı olmasına rağmen yanında Zekiye ile birlikte düşman cephanesini ateşlemeye gider. Kuşatma, haftalar boyu süren yoğun saldırılardan sonra Müslüman askerlerin kahramanca direnişi sayesinde kaldırılır. Döndüklerinde kuşatmanın kaldırıldığını gören Zekiye ile İslam Bey bu mutluluk içinde yapılan düğünle evlenir.
Tema: Vatan sevgisi