Google'dan Aşık Veysel Sürprizi, Aşık Veysel 123 Yaşında 

Dünyanın en büyük arama motoru Google, 20.yüzyılın ünlü ozanı Aşık Veysel'i unutmayarak Aşık Veysel'in doğum günü olan 25 Ekim'de Aşık Veysel doodle'ı hazırladı.

25  Ekim 1894  tarihinde Sivas’ın  Şarkışla ilçesinde  doğan Aşık  Veysel Şatıroğlu, Türk halk ozanlarının son temsilcilerindendir.
  Şarkışla’nın Sivrialan köyünde doğan ünlü ozan, çiftçi bir  ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 
7  yaşında iken geçirdiği  çiçek hastalığı sebebiyle sol gözünü kaybeden Aşık  Veysel, yaşadığı talihsiz bir kaza sebebiyle de sağ gözünü kaybetti.
Gözleri görmeyen Veysel’e babası vakit geçirmesi için bir saz aldı.  Veysel önce başka ozanların eserlerini sazı  ile icra etti. Ardından kendi eserlerini üretmeye başladı.
1933 yılında Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilerek Türk edebiyatına kazandırıldı.
Aşık edebiyatının son büyük  temsilcisi olan ozan, bir  süre Köy Enstitüleri’nde saz hocalığı yaptı.
Sade dil  ve lirik bir söyleyişle şiirlerini söyleyen Veysel’in eserlerinde  hayatın tüm  renklerini görmek mümkündür.
Eserlerinde hüzün ile sevinç; iyimserlik ile umutsuzluk iç içedir.
Eserleri birçok ünlü isim tarafından söylenerek yaygınlaşmaları sağlanmıştır.

Google Aşık Veysel doodle'ı

AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU'NUN ESERLERİ

Anlatamam Derdimi, Aram Seni Gül İlen, Atatürk'e Ağıt, Beni Hor Görme, Beş Günlük Dünya
Bir Kökte Uzamış, Birlik Destanı, Çiçekler, Cümle Alem Senindir, Derdimi Dökersem Derin Dereye
Dost Çevirmiş Yüzünü Benden, Dost Yolunda, Dostlar Beni Hatırlasın, Dün Gece Yar Eşiğinde
Dünyaya Gelmemde Maksat, Esti Bahar Yeli, Gel Ey Aşık, Gonca Gülün Kokusuna, Gönül Sana Nasihatım, Gözyaşı Armağan, Güzelliğin On Para Etmez, Kahpe Felek, Kara Toprak, Kızılırmak Seni Seni, Küçük Dünyam, Ne Ötersin Dertli Dertli, Seherin Vaktinde, Sekizinci Ayın Yirmiikisi,Sen Varsın, Şu Geniş Dünyaya, Uzun İnce Bir Yoldayım, Yaz Gelsin, Yıldız (Sivas ellerinde)


DAHA AYRINTILI BİLGİ:
AŞIK VEYSEL'İN YAŞADIĞI SOSYAL ÇEVRE VE HAYATI:

Aşağıdaki yazı www.kulturturizm.gov.tr adresinden alınmıştır.

Yaşamı
“Üçyüzonda gelmiş idim cihana”
Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Veysel’in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Ama, bugün özellikle dışarıdan bakanlar için ilginçtir, olağandışıdır. Anlatmak gerekirse, annesi Gülizar Ana, Sivrialan dolaylarındaki Ayıpınar merasında koyun sağmaya giderken sancısı tutmuş, oracıkta dünyaya getirmiş Veysel’i. Göbeğini de kendisi kesmiş, bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüştür.
Veysellere yörede “Şatıroğulları” derler. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır. Veysel’den önce, iki kız kardeşi çiçek yüzünden yaşamlarını yitirmiştir.
Yedi yaşına girdiği 1901’de Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaşır; o da yakalanır bu hastalığa. O günleri şöyle anlatıyor:“Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım...Çiçek zorlu geldi.Sol gözüme çiçek beyi çıktı.Sağ gözüme de,solun zorundan olacak,perde indi.O gün bu gündür dünya başıma zindan.”
Bu düşmeden sonra Veysel’in belleğine bir de renk işler: Kırmızı.Düşerken büyük bir olasılıkla elinde sıyrık oluyor,kanıyor.Bunu eşi Gülizar Ana şöyle anlatıyor:“Bilinmez değilsin,renklerden yalnız kırmızıyı hatırladı.Gözleri gönlüne çevrilmeden önce,yani çiçek hastalığına yakalanmadan önce düşmüştü. Kan görmüştü. Kanın rengini hatırlardı yalnız. Kırmızıyı...Yeşili de elleriyle bulur ve severdi.”
Sağ gözünün görme şansı varmış, ışığı seçebiliyormuş bu gözüyle o sıralar. Yalnız yakınlardaki Akdağmağdeni’nde doktor varmış. Babasına “Çocuğu Akdağmadeni’ne götür,orada gözünü açacak bir doktor var” demişler.Sevinmiş babası.
Ne var ki, olumsuzluklar yakasını bırakmamış Veysel’in.“Bir gün inek sağarken babası yanına gelmiş. Veysel ansızın dönüverince; babasının elinde bulunan bir değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece.”
Ali adında bir ağabeyisi ve Elif adında bir kızkardeşi varmış Veysel’in. Tüm aile çok üzülmüş, günlerce gözyaşı dökmüş bu hale. Bundan böyle bacısı elinden tutarak gezdirmeye, dolaştırmaya başlar Veysel’i. Gittikçe içine kapanmaktadır Veysel. Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas’ın bu âşığı/ozanı bol diyarında, Veysel’in babası da şiire meraklı, tekkeyle içli-dışlı biriymiş. Veysel’in dertlerini birazcık da olsa unutacağı bir uğraş olsun diye bir saz verir eline. Halk ozanlarından da şiirler okuyup, ezberleterek avutmağa çalışırmış oğlunu. Ayrıca yöre ozanları da zaman zaman babası Şatıroğlu Ahmet’in evine uğrar, çalıp söylermiş. Merakla dinlermiş bunları Veysel. Komşuları Molla Hüseyin de sazını düzenler, kırılan tellerini takarmış.
İlk saz derslerini babasının arkadaşı olan Divriği’nin köylerinden Çamışıhlı Ali Ağa’dan (Âşık Alâ) almış. Kendini de iyice saza vermiş; usta malı şiirlerden çalıp söylemeye başlamış. Karanlık dünyasını aydınlatan ozanlar dünyasıyla Çamışıhlı Ali tanıştırıyor daha çok Veysel’i. Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli, Ruhsati gibi usta ozanların dünyalarıyla tanışıyor böylece.
“Âşık Veysel’in hayatında ikinci mühim değişiklik seferberlikte başlamıştır.Kardeşi Ali de cepheye gitmiş,küçük Veysel kırık telli sazıyla yalnız kalmıştır. Harp patladıktan sonra Veysel’in bütün arkadaşları, emsalleri cepheye koşuyorlar. Veysel bundan da mahrum...
Böylece münzevi olan ruhunda ikinci bir inziva da açılmıştır. Arkadaşsızlık acısı, sefalet, onu çok bedbin, umutsuz ve mahzun ediyor. Artık küçük bahçesindeki armut ağacının altında yatıp kalkmakta, geceleri ağaçların ta tepelerine çıkarak içindeki derdini göklere ve karanlıklara bırakmaktadır.”
O günlerini Aşık Veysel şöyle anlatır Enver Gökçe’ye;“Eve girerim, yüzüm asık: anam babam halimi bilmez. Ben onlara derdimi, dokunmasın diye, açamam. Onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim, öyle ki, sazdan bile farır gibi oldum.”
Bunda biraz Anadolu’da “erkek oğlan” olgusunun etkisi varsa, daha çok Veysel’in vatanseverliğinin, vatana olan borcunu ödeme duygusunun ağırlığı vardır. Sonradan şöyle dizeleştirir bunu:



“Ne yazık ki bana olmadı kısmet
Düşmanı denize dökerken millet
Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet
Kılıç vurmak için düşman başına.

Bugünler müyesser olsaydı bana
Minnet etmez idim bir kaşık kana
Mukadder harici gelmez meydana
Neler geldi bu Veysel’in başına.”

Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i Esma adında, akrabalarından bir kızla evlendiriyorlar. Esma’dan bir kız, bir oğlu oluyor Veysel’in. Oğlan çocuğu daha on günlükken annesinin memesi ağzında kalarak ölüyor... Veysel’in acıları bununla da bitmiyor; aksilikler, talihsizlikler üst üste gelmeye başlıyor.1921’in 24 Şubat’ında annesi bir gün ondan 18 ay sonra da babası ölüyor. Bu arada bağ, bostan işleriyle uğraşıyor. Köye de birçok âşık gelip gitmekte, Karacaoğlan’dan, Emrah’tan, Âşık Sıtkı, Âşık Veli gibi saz şairlerinden çalıp söylemektedirler. Köy odalarındaki bu âşık fasıllarından Veysel de geri kalmamaktadır.
Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir azap (hizmetkar) tutuyorlar. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın sebebi olacaktır. Bir gün Veysel hasta yatarken, kardeşi Ali de keven toplamakta iken, Veysel’in ilk eşi olan Esma’yı kandırarak kaçırıyor bu yanaşma. Veysel’in acılı yaşamına bir acı daha ekleniyor böylece. Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı varmış. İki yıl kucağında gezdirmiş Veysel onu, ne çare o da yaşamamış. Bir şiirinde dile getirdiği gibi:

“Talih çile kadar sözü bir etmiş,
Her nereye gitsem gezer peşimde.”

Bin katmerli acılar silsilesi kısacası.

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar