3 Kas 2014

13. ve 14.YÜZYILLARDA ANADOLU'DA MEYDANA GELEN SOSYAL VE SİYASİ OLAYLAR

Reklamlar

3 ve 14. yüzyıllarda Anadolu, siyasal bakımdan pek çok kargaşanın yaşandığı bir donemdi. 13. yüzyılda Anadolu'da dört devlet vardı: Selçuklular, ilhanlılar, Bizans ve Trabzon Rum imparatorluğu. Bunların en güçlüsü Selçuklular idi.

Selçukluların Moğollar tarafından 1243 yılında Kösedağ savaşı ile yıkılması sonucu Anadolu'da bir çok beylikler kuruldu. Beyliklerin her biri kendi bağımsızlığını ilan etti. Bu kez beylikler arası savaşlar başladı. Osmanlı Beyliği 1299 yılında kuruldu ve diğer beyliklerle yaptığı savaşlar sonucu gelişip
güçlendi.

13 ve 14. yüzyılda Anadolu'da düşünce hareketlerinin merkezi Konya ve dolaylarıdır. Moğol akınlarından korunmak amacıyla Türkmenistan Horasan'dan pek çok alp eren gelerek Anadolu’daki beyliklerin saraylarına sığındılar ve tasavvuf düşüncesini yaymaya başladılar. Bu ortamda tasavvuf edebiyatı doğdu. Daha sonraki yüzyıllarda da gelişip yayıldı.

Tasavvuf alanında; Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Ahmet Fakih, Nesimi, Giilflehri, Sultan Veled gibi pek çok sanat eserler verdi. Anı yüzyıllarda din dışı konularda, Hoca Dehhani, Ahmedi, Hoca Mesut eserler verdi. Bir taraftan da Iran-Arap edebiyatından çok sayıda çeviriler yapıldı. 1360 yılında Kul Mesut tarafından "Kelile ve Dimne" adli fabl kitabi Türkçeye çevrildi.

Bu yüzyıllarda halk edebiyatı alanında "Battalname" ile "Danişmend-name" adli eserler yazıldı. Bunlardan "Battalname'de Seyit Battal Gazi'nin din uğruna Bizans'a karşı giriştiği mücadelelerden söz edilir." "Danişmend name'de ise Melik Ahmet ile oğlu Gazi Bey'in kahramanlıkları anlatılır. Bu öykülerde dini inançlar ve ilahi yardımlar on plandadır. Bu eserlerde eski Türk destan geleneğinin izleri İslam-i karaktere burunmuş nitelikte yaşatıldı.

Bu yüzyıllarda gerek dini (tasavvufi) gerekse din dışı konulan işleyen fikirler üzerinde, İranlı şairlerden Firdevsi, Nizami, Sadi, Feridtiddin Attar ile Farsça eserler yazan Mevlana'nın etkisi görülür. Bilim ve edebiyat yoluyla Arapçadan, Farsçadan dilimize sözcükler yanında bu dillere ait kurallar da girmeye başladi. Ancak 1277 yilmda Karamanoglu Mehmet Bey bir fermanla bunu önlemeye çalıştı. "Bugünden sonra, divanda, dergahta, barigahta, mecliste, meydanda "Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır." Bu ferman dilimizi yabancı etkilerden korumaya yetmedi.

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

▅ ▆ ▇ █ Öne Çıkanlar