KİTABIN ADI : KİRALIK
KONAK
KİTABIN YAZARI : YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
YAYINEVİ : İLETİŞİM YAYINLARI
1.KİTABIN KONUSU:
Türk toplumunun tarihsel gelişim sürecinde ilk belirtileri 18.yüzyılda görülen ve Tanzimat’la somutlaşan Batılılaşma hareketleri ve buna bağlı olarak hayat tarzı, değerler , ahlak kısacası kültürel değişim.
2.KİTABIN ÖZETİ:BÖLÜM BÖLÜM ÖZETİ
KİTABIN YAZARI : YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
YAYINEVİ : İLETİŞİM YAYINLARI
1.KİTABIN KONUSU:
Türk toplumunun tarihsel gelişim sürecinde ilk belirtileri 18.yüzyılda görülen ve Tanzimat’la somutlaşan Batılılaşma hareketleri ve buna bağlı olarak hayat tarzı, değerler , ahlak kısacası kültürel değişim.
2.KİTABIN ÖZETİ:BÖLÜM BÖLÜM ÖZETİ
I.Bölüm:
Gençliğinde Mabeyn-i Hümayun mensubu olan NAÎM EFENDİ, daha birçok memuriyetten
sonra emekliye ayrılır. Bütün ruhuyla “İstanbulin” denilen devrenin
temsilcisidir. Yenilikler ona tuhaf gelir. Konağın diğer sakinlerinden olan
damadı SERVET BEY ve torunları SENİHA ile CEMİL, Avrupa hayatına özenen, o
hayatı bütün teferruatıyla benimseyip birçoğunu da uygulayan insanlardır. Naîm
Efendi, onların bu yaşayış tarzını anlayamaz, hatta garip bulur; fakat onlara
pek de karışmaz. Delikanlılık çağına henüz girmiş bulunan Cemil, yaşının çok
çok ötesinde sefahat alemine dalmıştır. Seniha ise aklına eseni yapan, şımarık,
kolaylıkla bunalan bir genç kızdır. Evde hüküm sürmekte olan bu garip havaya
Naîm Efendi karşı çıkacak olsa, damadı işe karışır; kayınpederini kıracak kadar
ileri gittiği de olur.
II.Bölüm:
Her Pazartesi olduğu gibi, o gün de Seniha’nın ÇAY GÜNÜdür. Öğle vaktine yakın,
ilk davetli olarak, FAİK BEY gelir. Saniha onu, her zaman olduğu gibi, gece
kıyafetiyle karşılar. Cemil’in arkadaşı olan Faik Bey, teklifsiz gelir gider.
Çocukluğu Avrupa’da geçtiğinden Avrupalıların kendilerine has kadın erkek
münasebetlerini ve bunlara ait kuralları iyi bilir. Bundan dolayı, yapmacıklıktan
uzak hareketlerinin de katkısıyla, kadınların hoşlandıkları bir tiptir. Kumara
düşkünlüğü ve Cemil’e kötü örnek olması yüzünden Naîm Efendi tarafından hiç
sevilmez.
Çaya, Seniha’nın halasının oğlu HAKKI
CELİS de gelir. Hakkı Celis şairdir. NEYYİRE ve NURİYE hanımların büyük bir
hayranlıkla dinlemelerine karşılık, Seniha onu sıkıcı bulur.
Her şeyden çok çabuk bıkan Seniha, Faik
Beyi’in bir köşede kumar partisi düzenlemesinden de sıkılır.
Hakkı Celis, Seniha’yı içten içe
sevmekte, fakat içe dönük birisi olduğundan, ona karşı beslediği duyguları
açığa vurmaktan çekinmektedir.
Seniha, çay partisi bittikten sonra
düşünür: Bu hayat, bu konak ve bu insanlar sıkıcı... Dadısı MADAM KRONSKİ’nin
anlattığı Avrupa hayatı ise ne kadar çekici ve güzeldir! Seniha, çok zengin
olmadıklarına çok üzülür; bunu dedesine de söyler. Naîm Efendi ilk defa olarak,
büyük bir yoksulluk endişesine kapılır. Seniha’nın “sefalete düştük değil mi?
sorusu karşısında üzülür, şaşırır, bunalır...
III.Bölüm:
Naîm Efendi, evdeki acaip yaşayışın havasından biraz olsun uzaklaşmak ihtiyacı
duyar, kızkardeşi SELMA HANIMEFENDİ’ye gider. Selma Hanımefendi, her zaman
olduğu gibi, konaktaki yaşayışı şiddetle tenkid eder. Ağabeyine, ayağını denk
alması gerektiğini, yoksa sonlarının kötü olacağını anlatmaya çalışır, Naîm
Efendi ise, onun söylediklerini kabule yanaşmadığı gibi, gezip eğlenmelerini
kısıtlayıp torunlarını üzmek de istemez.
Eve döndüğünde Hakkı Celis’le
karşılaşır. Hakkı Celis, Faik Bey’le aralarındaki münasebetten dolayı Seniha’yı
aşırı derecede kıskanmakta ve çok da üzülmektedir.
IV.Bölüm:
Çevresine bir türlü uyum sağlayamayan Seniha, sinir krizleri geçirmektedir.
Hekimler evlenmesini tavsiye ederlerse de buna yanaşmaz. Onun gözü Avrupa’da ve
oradaki serbest hayattadır. Oraları gezip görmüş olduğundan dolayı Faik Bey’e
imrenir. Hatta ara sıra ondan hoşlandığı bile olur. Fakat Faik Bey havai bir
gençtir. Seniha, evlilik için , kendisini Avrupa’ya götürebilecek zengin birini
beklemekte, Faik Bey ise “seçkin ve zengin bir dul” düşünmektedir.
V.Bölüm:
Seniha, hekimlerin hava değişikliği tavsiye etmeleri üzerine, sevda
entrikalarını seven, eğlenceye ve zevke düşkün halası NECİBE HANIM’ın
Büyükada’daki köşküne gider. Halasından hoşlanmamaktadır. Canı sıkılır. Cemil,
halasının isteği üzerine, arkadaşlarını toplayıp adaya gelir; Neyyire ve Nuriye
Hanımlar, Faik Bey, Hakkı Celis... Gece, mehtaba çıkarlar. Hakkı Celis’in
sevdakâr, fakat acemi davranışları karşısında Seniha ona “çocuk” der. Hakkı ise
–cesaretini toplayıp- “ben sizi bir büyük adam gibi seviyorum!” karşılığını
verir; fakat alaya alınır. Hakkı Celis, onların bu davranışlarından tiksinir.
Şiirlerinin hayranı olan Nuriye Hanım, ona bu aşktan vazgeçmesi gerektiğini
anlatmaya çalışır.
Seniha ile Faik Bey yalnız dolaşırlar;
Seniha onu hep uzaklara, tenhalara doğru götürür...
VI-VII.Bölümler:
Eğlenceler sürer gider. Seniha’nın sinirleri sonunda yatışır. Aradıklarının
epeyce bir kısmını bulmuş gibidir; tavırları değişir. Faik Bey’le olan
münasebeti artar. Fakat Naîm Efendi ve Servet Bey’e bu konuyla ilgili mektuplar
da gelmeye başlar. Naîm Efendi bu durum karşısında üzgün ve tedirgindir; fakat
Seniha’yı haklı gösterecek sebepler bulmaya çalışır. Servet Bey ise, çocukların
haklı davranışlar içinde bulunduklarını, asıl şahsiyetsizliğin imzasız
mektuplar göndermek olduğunu ileri sürmektedir.
Faik Bey’in konağa gelip gitmeleri
sıklaşmış, Naîm Efendi’nin hoşnutsuzluğu da artmıştır. Faik Bey’i konaktan
uzaklaştırmanın çarelerini düşünür.
Ailenin maddi durumu gittikçe
bozulmaktadır. Bunu hatırlatarak Vefa Hanındaki hissenin satılması gerektiğini
hatırlatan RAGIP EFENDİ’nin bu duruma çocukların savruk yaşayışlarının sebep
olduğunu iddia etmesinden hoşlanmayan Naîm Efendi, değişen zamanı ve Meşrutiyet
idaresini esas suçlu olarak görmeyi tercih eder. Bu, yufka yürekli ve pasif bir
dedenin zoraki kabullerinden birisidir.
VIII.Bölüm:
Hakkı Celis, hem Seniha’ya karşı beslediği aşktan, hem de Faik Bey’le
aralarındaki münasebetin gittikçe artmasından dolayı perişandır. Onların hemen
hiçbir sınır tanımayan yaşayışlarından nefret eder. Sevgi ile nefret birleşerek
ona dayanılmaz bir azap vermekte, şairlere mahsus çoşkunluğu gitgide
azalmaktadır. Onun aksine, Seniha coşkun bir ruh haline doğru açılmış, romantik
bir yapıya bürünmüştür. Faik Bey’e pek romantik hediyeler verir. Aşkta da
herkesten ayrı, herkesten değişik olmak peşindedir. Bu yüzden yapmacık
davranışlar gösterir. Kadın-erkek münasebetlerinde romantizme yer vermeyen Faik
Bey, onun çeşitli saçmalıklarına katlanır.
Bir gece, Faik Bey kumarda 350 lira
kaybeder. Cemil’in yardımı ile Seniha’nın mücevherlerini rehin vermek zorunda
kalır. Bu hareket Seniha’yı çok etkiler. Faik Bey’in asıl yüzünü görmüş ve
yaptıklarından pişmanlığa düşmüştür. O günden sonra yeniden eski hayatını
yaşamaya başlar. Bu arada Hakkı Celis’le yeniden dostluk kurar. Faik Bey ise,
şimdiye kadar hiçbir kadına karşı duymadığı bir ilgiyle Seniha’ya bağlanmış
bulunduğu için, ortaya çıkan bu yeni durumdan dolayı çok üzülmektedir. Seniha’nın
ilgisizliği ondaki duygusal yaklaşımı azaltmak yerine arttırır. Fakat Seniha,
onunla evlenmeyeceğini dadısı Madam Kronski'ye kesin bir dille söyler...
IX.Bölüm:
Madam Kronski, durumu Servet Bey’e açar. Önceleri habersizmiş ve durumu
önemsemezmiş gibi davranmaya çalışırlar, fakat beceremezler. Servet bey, her
zaman olduğu gibi, bu durumun sorumluluğunu da Naîm Efendi’ye yükler.
Naîm Efendi, bunca rezaletten sonra,
vaziyeti biraz olsun kurtarabilmek ümidiyle, Faik Bey’in babası Kasım Paşa’nın
konağına giderse de istediğini elde edemeden döner; üzüntüsünden hastalanır.
Seniha ise, böyle bir davranışta bulunduğu için dedesine hakaret eder;
evleneceği kişiyi ancak kendisinin tayin edebileceğini, Faik Bey’le
seviştiğini, fakat parasız olduğundan dolayı evlenmeyeceğini, işine kimsenin
karışamayacağını söyler. Naîm Efendi fenalaşır, doktor çağrılır... Bu
gelişmeleri anlamaktan, hazmetmekten çok uzak bir terbiye ile yetişmiş bulunan
Naîm Efendi, çaresizlikten ağlar.
X.Bölüm:
Konağın eski gidişi artık değişmiş, Naîm Efendi ortalıkta gözükmez olmuştur.
Seniha onun yanına uğramamakta, fakat hastalığına sebep olduğu için de
üzülmektedir. Bu arada, Hakkı Celis de Seniha ile ilgilenmektedir.
Bir gün Seniha’nın eski dertleri
alevlenir. Hakkı Celis’le aralarında kısmen sıcak bir münasebet başlar. Fakat
BELKIS HANIM’ın birgün konağa gelmesi her şeyi alt üst eder. Çünkü Belkıs Hanım
Avrupa’ya gideceği için vedalaşmaya gelmiştir. Seniha ömrünün bu konakta
geçeceğini düşünerek hayıflanır. Bütünüyle sinirli bir ruh haline bürünmüştür.
Sık sık sokağa çıkar. Dedikodular başını alıp gitmektedir.
Selma Hanımefendi, dedikoduların ortaya
çıkardığı yeni durumu ve Naîm Efendi ailesinin içine düştüğü rezaleti görüşmek
üzere konağa gelir. Son derece otoriter bir kadın olan Selma Hanımefendi,
ağabeyine bu dedikodulardan söz açar; fakat artık, olan otoritesini de
kaybetmiş bulunan Naîm Efendi, en geçerli çare olarak, söylentilere inanmamayı
tercih eder.
XI.Bölüm:
Seniha birgün evden çıkıp gider. Evi bir telaş alır; yaşlı ve hasta dedenin
duymaması için uğraşırlar. Avrupa hayalleriyle dolu Seniha, evden kaçmıştır.
Önce Faik Bey’e, daha sonra da konağa gelen telgraflardan öğrenilir ki Seniha
Triyeste’dedir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra Faik
Bey’in de Avrupa’ya gittiğini öğrenen Hakkı Celis, çok üzgün ve çaresizdir.
Seniha, yazdığı bir mektupla hem
dedesinden özür diler, hem de para ister. Naîm Efendi ise, mümkün olduğu kadar,
Seniha ile ilgili herhangi bir söz söylememeye dikkat ederse de için için
üzülmektedir.
Servet bey’e göre sorumlu yine bellidir:
Naîm Efendi!
XII.Bölüm:
Servet Bey’in kaynatasına karşı duyduğu kin, son haddine varmıştır. Karısına,
devamlı, ayrı bir eve çıkmayı teklif eder. Eskiden beri özlemini duyduğu bir
apartman dairesine taşınmak ve orda Avrupai zevkine göre bir hayat kurmak
isteğindedir. Karısı SEKİNE HANIM onu yatıştırmaya çabalarsa da başaramaz;
Şişli’de bir apartman dairesine yerleşirler. Naîm Efendi konakta tek başına
kalır. Hakkı Celis onu yalnız bırakmamaya çalışır. Mali durumu iyice kötüleşmiştir.
Buna rağmen, Seniha’ya istediği parayı gönderir.
XIII.Bölüm:
Bir gün Hakkı Celis Seniha’nın Avrupa’dan döndüğünü duyar. Genç şair, büyük bir
heyecenla Naîm Efendi’ye haber verdikten sonra Şişli’ye koşar. Evdekilerin
hepsi neşelidir. Hakkı Celis’e göre, Seniha eski kıvraklığını kaybetmiş, olgun
bir kadın görünümü kazanmıştır. Ona askerliğinden bahseder. Seniha onu dinler
görünmekle beraber kafası başka yerdedir. Bir ara Hakkı Celis’e: “Sen hayat
adamı olamayacaksın!” der. Genç şair, “öyleyse ölüm adamı olurum...”
karşılığını verir. Bu sözlerde, Seniha’nın Avrupa’daki çirkin yaşayışını
hazmedememenin burukluğu vardır. Ona karşı beslediği aşk ile vatan aşkı
arasında bocalar.
Seniha’nın Avrupa’da NEDİM BEY adlı bir
elçilik memuru ile Faik Bey’e benzer bir münasebet içinde bulunmuş olduğuna
dair dedikodular yayılır. Bu arada, Seniha dedesi ile barışmak ister, fakat o
kabul etmez. Ne var ki Seniha’ya karşı beslediği sevgiyi de bir türlü geri
plana atamaz. Ara sıra, konaktaki odasına çıkar, ve onun bir zamanlar şen
şekrak dolaştığı bu odayı, bütün tozuna toprağına rağmen seyreder, eski günleri
yad eder.
Naîm Efendi’nin hastalığı gittikçe artma
temayülü gösterince Selma Hanımefendi onu yanına almak isterse de razı edemez.
Fakat durumu kötüleşmektedir. Maddi durumunun iyiden iyiye fenalaşması yüzünden
konağın kiraya verilmesi konusu ortaya atılalı huzursuzluğu son haddine
varmıştır.
XIV.
Bölüm: Naîm Efendi, konağı kiralamak üzere
gelenleri –kiraya verilirse kardeşinin yanına taşınmak zorunda kalacağı için-
kapıdan çevirir. Fakat bir gün Selma Hanımefendi bir kiracıyı yanına alarak
konağa gelir. Kiracılar, Naîm Efendi’nin perişan bir halde yatmakta olduğu
odaya girip de onu görünce korku ve şaşkınlıktan bağırırlar. Durumu yürekler
acısıdır.
Hakkı Celis, dayısını ziyarete devam
eder ve her defasında Seniha’dan bahsedilir. Naîm Efendi’nin kırgınlığı
azalmıştır. Hakkı Celis ise, hâlâ, Seniha ile vatan aşkı arasında
bocalamaktadır.
XV.
Bölüm: Hakkı Celis, yeniden askere gideceği
için veda ziyaretlerine çıkar. Nuriye ve Neyyire Hanımlara, Belkıs Hanımlara
uğrar. Belkıs Hanım’a, Seniha ile mebus NECİP BEY arasında başlamış bulunan
münasebetin pek yakında resmiyete döküleceğini söyler.
Konak hâlâ kiracısını beklemektedir.
Naîm Efendi hırçın ve hiddetli bir ihtiyar olmuştur. Her saat, her dakika Hakkı
Celis’i aramaktadır. Başkalarını yanında konuşturmaz bile. Hakkı Celis, iki gün
izin alarak çıkagelir. Naîm Efendi ona Seniha’nın evliliğinin kaldığını söyler;
kendi yalnızlığından yakınır. Konak da Naîm Efendi ile birlikte günbegün
yıkılıp gitmektedir.
Hakkı Celis, Faik Bey’i aramaya giderken
ona yolda rastlar. Gezinirlerken Seniha onları görür. Faik Bey’e elini dahi
uzatmadan Hakkı Celis’i arabaya alır, eve giderler. Hakkı Celis, hâlâ onu
sevmekte olduğunu anlar. Birlikte yemeğe inerler. Daha sonra Hakkı Celis
cepheye gitmek üzere ayrılır.
XVI.
Bölüm: Seniha ile Hakkı Celis’in görüşmelerinden on beş gün sonra, Servet
Beylerde, düğün gecelerini andırır gösterişte bir ziyafet verilir. Herkesin
dekolte ve smokinli olduğu bu toplantıda, seferi kıyafetli iki kişi dikkati
çekmektedir. Biri Suriye’den gelmiştir ve Seniha onu: “AZMİ BEY, nişanlım!”
diye tanıtır. Diğeri ise silah arkadaşı HÜSNÜ BEY’dir.
Naîm Efendi ölüm döşeğinde.. Sekine
Hanım baş ucunda nöbette.. Servet Bey bir harp zengini şatafatı içinde
kendinden geçmiş.. ortağı bulunan şeker tüccarının gözü Seniha’da...
Ve Hakkı Celis, cephede, Hüsnü Bey’in
kucağında can vermiştir. Anafartalarda ilk süngü hücumuna kalkanlar arasında
bulunan Hakkı Celis, sağ kol ve omuzundan, sonra da göğsünün tam ortasından
vurulmuştur. Hüsnü Bey’in olayı bütün teferruatıyla anlatmaya başlaması
karşısında Seniha dayanamaz. Azmi Bey’in ikazı üzerine Hüsnü Bey susar...
“Fakat, Seniha sadece güzel ve
süslüdür.”
3. KİTABIN ANA FİKRİ:
Batı medeniyeti alınırken temel değerlerimiz ihmal edilmiş, alınanlar da yarım yamalak alındığı için çok zararlı bir “değerler kargaşası” doğmuş, bundan da Türk milleti çok büyük zararlar görmüştür.
(Bu anafikir, daha kısa olarak şöyle toparlanabilir: “Batılılaşma hareketi bilinen karakteriyle sürer gider ve tedbir alınmazsa millet bundan zarar görür.”)
4. KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
3. KİTABIN ANA FİKRİ:
Batı medeniyeti alınırken temel değerlerimiz ihmal edilmiş, alınanlar da yarım yamalak alındığı için çok zararlı bir “değerler kargaşası” doğmuş, bundan da Türk milleti çok büyük zararlar görmüştür.
(Bu anafikir, daha kısa olarak şöyle toparlanabilir: “Batılılaşma hareketi bilinen karakteriyle sürer gider ve tedbir alınmazsa millet bundan zarar görür.”)
4. KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
K A H R A M A N L A R:
S
E N İ H A :
Fizikî portresi: Daima,
son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzer. Körpe, ince, çevik vücudu ipek
böcekleri gibi sürekli bir değişim içindedir. Gözlerinin rengi, sesinin
bestesi, kımıldanışlarının ahengi ve başının şekli de – günün aydınlığına göre-
daimi olarak değişir.
Sosyal portresi: Servet
Bey ve Sekine Hanım’ın kızı, Naîm Efendi’nin kız tarafından torunudur. İyi bir
öğrenim görmüştür, Fransızca bilir, bekârdır. Kapalı bir konakta yetişmiş,
sonraları çevresi çok genişlemiş; gittikçe Batıya açılmış, açıldıkça da kendini
dağıtmıştır. Yetiştiği konak, önemli devlet adamları yetiştirmiş, kültürlü ve
önceleri varlıklı bir ailenin konağıdır. Batılılaşma macerasına yenik düştükten
sonra, konağın kendine mahsus havası kaybolmuş; değişmenin merkezinde de Seniha
yer almıştır.
Ruh portresi: İçi
de dışı gibidir, durmadan değişir. Bazan şen ve şuh, bazan içine kapanık,
dalgın ve kötümserdir. Şımarık, havai, maymun iştahlı, istekleri yerine gelse
bile mutlu olmayan birisidir. Büyük bunalımları vardır. Yaşadığı ortamdan kaçıp
uzaklaşmak ister. Kafasına koyduğunu yapar. Neyi ne zaman yapacağını bilemez.
Bazan çok şefkatli, bazan çok hırçındır. Kıskanç, gururlu, çevreye sığamayan,
sorumsuz, daldan dala konan, aklı kısa bir tiptir.
Seniha, romandaki yerini iyi doldurmakta
ve vak’ayı rahatlıkla sürükleyebilmektedir. Hemen her olay onun etrafında
gelişmiş; hemen her olay onun hal ve hareketlerine göre şekillenmiştir. Bütün
bu özelliklerinden dolayı romanın ana kahramanı odur.
N A Î M
E F E N D İ :
Fizikî portresi: Yaşı
altmışın üzerinde, temiz ve düzenli giyinen bir adamdır. Dışarıda İstanbulin,
ütülü pantolon, beyaz gömlek, siyah kıravat, beyaz dik kolalı yakadan meydana
gelen bir kıyafetle dolaşır. Evin içinde ise gecelik biçiminde entari giyer, başına
takke geçirir. (Yazar Naîm Efendi’nin dış görünüşünü teferruatıyla
vermemiştir.)
Sosyal portresi: II.Abdülmaid
devri ricalindendir. Mabeyn-i Hümayuna mensubiyeti olmuş, buradan, Meşrutiyet
inkılabından iki sene evvel istifa etmiştir. Hayatı kalabalık bir konakta
geçmiştir. Eski terbiyeye göre yetişmiş, bilgili, görgülü, dostları arasında
sevilip sayılan bir insandır.
Ruh Portresi: Çekingen,
içten titiz, iradesi zayıf, eğlenceyi seven, ahbaplar arasındaki sohbet ve
ziyafetlere düşkün, zevkleri kırk evveline ait, bir ana kadar müşfik, bir dul
kadın kadar titiz, fakat titizliği huysuzluğa kadar varmayan.. yenilikleri bir türlü
hazmedemeyen bir insandır. Evindeki her gün daha kötülereşerek giden garip ve
sefih hayatı kabul etmediği halde, bir türlü aktif tavır alamaz.
S E R V E T B E Y:
45 yaşlarında, alafranga hayat namına
akla gelmedik gariplikleri yapan, kelimenin tam manasıyla “züppe” birisidir.
Kazasker Sadri Molla’nın oğlu Galatasaray mezunu ve Düyun-ı Umumiyye
müfettişidir. Çocuklarını Avrupa terbiyesine göre yetiştirmek maksadıyla Madam
Kronski’yi getirtmiştir. Evini Avrupa zevkine göre döşemiştir. Sorumsuz, hiçbir
işi ciddiye almayan, küstah ve menfaatçi, zenginlik uğruna kirli işlere
girmekten bile çekinmeyen, Türklük ve Müslümanlıktan nefret eden.. dejenere bir
tiptir.
(Romanda Faik Bey hayli aktif olmakla
beraber, temsil ettiği Meşrutiyet nesli içinde Seniha’dan sonra gelmektedir.
Naîm Efendi Tanzimat’ın, Servet Bey Servet-i Fünun devrinin, Seniha ise
Meşrutiyet devrinin karakteristiğini temsil ederler. Romanın üzerine
oturtulduğu üç neslin en kuvvetli tiplerinden biri (orta nesil temsilcisi)
olduğu için. Servet Bey birinci derecedeki kahramanlar arasına alınmış; Faik
Bey ise kendi neslinin temsilcisi olan Seniha’nın mütemmimi özelliğini
taşıdığından ikinci derecedeki kahramanların ilki olarak değerlendirilmiştir.)
F A İ K
B E Y :
Kasım Paşa’nı oğludur. Kumral, zayıf,
uzun boylu, saçları iyi taranmış, yüz hatları gayrimuntazam, ağzı büyük.
gözleri yorgun, bakışları hummalı.. bu bakışlarından dolayı kadınların
hoşlandıkları bir gençtir. Eğlenceden çok hoşlanır. Havai, şımarık ve kumar
düşkünüdür. Sevilmek için sever, kimsenin nazını çekmez. Bütün düşünce ve
davranışlarında maddi menfaatini ön planda tutar. Avrupa’da tahsil gördüğü için
iyi Fransızca bilir. Belli bir işi yoktur. Eğlence yerlerinin, dans ve
benzerlerinin bütün adabını bilir.
H A K K I C E L İ S:
Selma Hanımefendi’ni torunudur. Hassas,
romantik, çekingen, şiire meraklı, ıztırabı zevk edinmiş, kendine güven
duymayan, ağır başlı, makul tavırlı bir gençtir. Nereye çekilirse oraya gidecek
kadar yumuşak huyludur. Seniha’yı içten içe sever, fakat bu duygusunu
açıklamakta çok tereddütlü davranır.
(Yazar, Hakkı Celis’i romandaki dejenere
tiplerin karşısına koymuş, onların züppeliklerine karşılık, ona, vatansever,
dürüst, fedakar, hamiyetli bir genç rolü yüklemiştir. Ancak, tıpkı Naîm
Efendi’de olduğu gibi, Hakkı Celis bu rol için hayli zayıf bırakılmıştır. Eğer
o daha kuvvetli bir karakter olarak verilmiş olsaydı, romandaki nesil çatışması
çok daha etkili bir şekilde ortaya konabilir, entrik unsur da artabilirdi.)
S
E K İ N E H A N I M:
Naîm Efendi’nin kızı, Servet Bey’in
karısıdır. Çekingen, tembel, çocukları üzerinde etkisi olmayan, eski terbiyeye
göre yetişmiş, iyilik ve saflığı budalalık derecesine varan, başkalarının
iradesiyle hareket eden, eşi ve çocuklarının iradesine tümüyle teslim olmuş bir
kadındır.
SELMA
HANIMEFENDİ:
Naîm Efendi’nin kızkardeşidir.
Otoriterliği yanında telaşlıdır. Konakta olup bitenlere doğrudan müdahale
edebilen tek kişi odur. Tombul, haşmetli, otoriter, ağırbaşlı, akıllı, iradesi
güçlü bir insan olan Selma Hanımefendi, Batılılaşma macerasından pek
etkilenmemiştir. “Konak”ta olup bitenlerle ilgili gayretlerinden hiçbir olumlu
sonuç alamaz.
CEMİL:
Seniha’nın kardeşidir. Eğlenceye düşkün
olan bu genç, yaşının çok üzerinde bir gece hayatına bulaşmıştır. Sorumluluk
duygusu taşımaz. Yanlış Batılılaşmanın “kurban” kahramanlarındandır.
Neyyire, Nuriye, Belkıs Hanımlar, Madam
Kronski vb. karakterler arka planda bırakılmıştır. Yazar bunları vak’a akışının
tamamlayıcıları olarak kullanmıştır.
5) ROMANIN TEKNİK ÖZELLİKLERİ:
a) PLÂN:
Giriş/Serim
Bölümü: Eserin G i r i ş bölümü, 5.sayfadan
38.sayfaya (Seniha’nın Büyükada’ya gidişi ve orada, nasıl birisi olduğunun tam
olarak ortaya konulmasına) kadar devam eder. Yazar bu bölümde, vak’ayı
başlatmış, başlıca karakterleri tanıtmış, ana düğümün ne olduğuna dair
ipuçlarını vermiş, bazı ara düğümleri de atmıştır.
Gelişme/Düğüm
Bölümü: G e l i ş m e bölümü 39-183.sayfalar
arasında yer almaktadır. Seniha’nın Büyükada’ya gidişi ve orada başlayan bazı
ilişkiler ve olaylar, eserin tansiyonunu yükseltmiştir. (Bu bölümde, olay
sayısı, ara düğüm sayısı ve çeşidi arttırılmış, arka plandaki kahramanlar da
vak’anın içine sokulmuş, yeni bazı ara düğümlerin atılması yanında bazı ara
düğümler de çözüme kavuşturulmuştur.)
Sonuç/Çözüm
Bölümü: Sonuç bölümü 183.sayfada başlayıp
189.sayfada bitmiştir. 189 sayfalık bir eser için toplam 6 sayfalık sonuç
bölümü kısadır. Böyle bir tutum, vak’anın birdenbire kesildiği intibaını vermektedir.
Bu bölümde, Seniha bütünüyle menfi bir dünyanın insanı olmanın son basamağına
gelmiş, Naîm Efendi ölüm döşeğine düşmüş, Servet Bey ise –harp zenginliğinin de
tesiriyle- Batılılaşmanın yıkımına tamamen kapılmış durumdadır. Romanın ana
düğümünü teşkil eden “Yanlış Batılılaşmanın ve Seniha’nın sonu ne olacak?”
sorusu bu bölümde cevabını bulmuştur. Kahramanlar sahneden çekilmiş, olaylar
mukadder çözümlerine ulaşmış, anafikir tam olarak ortaya konulmuştur.
6) DİL VE ÜSLÛBU:
Eserin dili, devrin özelliklerini
yansıtan bazı ibare ve ifadeler hariç tutulursa, konuşma dilidir. Bugün bile
rahatlıkla anlaşılır. Terkipler fazla olmadığı gibi, zaman zaman kullanılanlar
da kalıplaşmış terkiplerdir. Uslûp ise, fikir yönü ağır basan bir eser için
hareketli sayılabilir.
**Yazar, cümleleri gereğinden fazla
uzatmamış, açık ve akıcı cümle kurmaya özen göstermiştir;
**Devrik cümleye pek yer vermemiş,
normal sentaksa uymuştur;
**Edebi sanatlara rağbet etmemiş, ara
sıra baş vurduğu mecazları ise, kahramanların iç dünyalarını aydınlatmak
maksadıyla kullanmış, bunda da istediğine ulaşmıştır;
**Bozuk ve karışık cümle kullanmamıştır;
**Cümle sonlarında değişik zamanlı
fiiller kullanmak suretiyle monotonluğu önlemiştir;
**Fikir cümlelerinin sıkıcı ve yeknesak
olmaması için, kısa ve kesik cümleler yanında soru ve ünlem cümleleri
kullanmış, böylelikle, fikir cümlelerine de akıcılık, açıklık ve tesir gücü
kazandırmıştır.
(Bütün bu saydığımız özelliklere
dayanarak, Yakup Kadri’nin bu romanda sağlam bir üslûb kullandığı, eserin,
yazıldığı döneme göre sade bir dille kaleme alındığı, sağlam cümle kurmaya özel
bir önem verildiği...söylenebilir.)
7) KİTAPLA İLGİLİ GENEL DEĞERLENDİRME/YARGILAR
Yazar, Türk milletinin karşı karşıya
bulunduğu çok önemli bir sosyal problemi –geniş boyutlu olarak- okuyucuya sunmuştur.
Ailelerin ve fertlerin öteden beri sürüp gelen kültür yapısının dışında
kalışından doğan sosyal ve psikolojik sıkıntıların cemiyeti derinden sarstığı
görüşü, bu romandaki kahramanların karşı karşıya geldikleri bazen gülünç, bazen
acıklı olay ve durumlar vasıtasıyla anlatılmıştır.
Yanlış batılılaşmaya karşı olduğu
anlaşılan yazar, kendisi gibi düşünen kahramanları (Naîm Efendi, Hakkı Celis
vb.) çekingen, zayıf iradeli; kendisi gibi düşünmeyenleri ise atılgan, arsız,
hırslı bir yapıda göstermiştir. Olayların merkezinde yer aldığı halde her şeyin
dışında kalan Naîm Efendi, olması gerektiğinden çok başka bir karakterde
karşımıza çıkar. Onun gibi gün görmüş birisinin tepkilerinin daha kanlı-canlı
olması, davranışlarının daha tutarlı, itirazlarının daha köklü olması beklenir.
Fakat Naîm Efendi çok pasiftir. Buna karşılık, Seniha son derece hırçın ve
girişken, Servet Bey utanmaz ve züppe, Faik Bey kural tanımaz ve aşırı serbest
kimseler olarak ortaya çıkarlar. Buna rağmen her iki grubun da belirgin bir başarı
kazanamadığı görülür. Yazar, mukavemet edenleri zayıf göstermiş, Batılılaşma
taraftarlarını da belli bir başarıya ulaştırmamıştır. Bu tutumuyla, iki arada
bir derede kaldığımızı göstermek istemiştir, denilebilir.
Yazar, sosyal meseleleri tahlil ederken
genellikle tarafsızdır. İmparatorluğun son zamanlarında daha fazla şahit olunan
“ailenin çözülüş manzarası”nın tasvirinde, zaman zaman romantizmin de karıştığı
bir realizm hakimdir.
Eser, gerek çözülmenin acısını kuvvetle
hissettirici bakış tarzı ve gerekse roman tekniği bakımından başarılı bir
romandır. Anlatılan konu, elbette, çok ciddidir; ele alınış tarzı da buna
uygundur. Tahliller, cemiyetimizin bünyesinde meydana gelen derin tahribatı
gözler önüne serecek ciddiyettedir.
Yazar, bu tahribatı:
a-Türk ailesi dağılmıştır,
b-İnsanımız ahlâk yönünden aşınmıştır,
c-Cemiyet, adet ve geleneklerin
bozulması sebebiyle içten çürümüştür,
d-Milli duyguların yerini kahredici bir
aşağılık duygusu almıştır, gibi, sağlam temellere dayalı iddialarla ortaya
koymuştur.
Eserin dikkat edilmesi gereken bir yönü
de, yazarın bu sosyal meseleyi ortaya koyarken “güdümlü sanat çıkmazı”na
düşmemiş, bir başka deyişle, sanatkâr şahsiyetini ihmal etmemiş olmasıdır.
8) . KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
8) . KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Roman yazarı. Kahire’de doğdu. Abdülkadir Bey’in oğludur. İlköğrenimini Manisa’da, ortaöğretimini İzmir ve Mısır’da yaptı. 1908′de İstanbul’a geldi. Yükseköğrenimine başladığı Mekteb-i Hukuk’un üçüncü sınıfından ayrıldı.Fecr-i Ati edebiyatı topluluğunda edebî faaliyetlere katıldı (1909). Müterake döneminde İkdam gazetesinde siyasî yazılar yazdt. İsviçre’ye tedavi için gitti (1916). 1921′de Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’ye katıldı. Mardin (1923-1931) ve Manisa (1933 1934) milletvekilliği yaptı. Yakup Kadri, Arnavutluk, Çekoslovakya, İsviçre ve iran’da elçilik görevlerinde bulundu (1934-1954). 1961′-de Manisa milletvekili oldu. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı iken Ankara’da öldü. Beşiktaş’ta Yahya Efendi Mezarlığı’na gömüldü.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, mensur şiir, deneme, hatıra, monografi, hikaye, roman ve oyun türünde eser veren XX’ncı asır yazarlarındandır. Tanzimat’tan Atatürk Türkiyesi’ne kadar gelen nesillerin geçirdiği sosyal değişme ve bunalımlarını, her neslin yaşayış, hayâta ve olaylara bakış tarzını özellikle romanlarında çok başarılı bir şekilde işledi. Hatıralarında çocukluk, millî mücadele ve politika yıllarını anlattı. Mensur şiirler de yazan Yakup Kadri’nin kendine has bir üslûbu vardır. Atatürk’ü çeşitli yönleriyle değrelendiren ilk önemli eserin de yazarıdır. Hikayelerinde aşk, düşmanlık, görev duygusu, kadın, din, namus, bâtıl inançlar, cehalet, yoksulluk ve savaş konularını işledi. Bâzı eserleri yabancı dillere çevrilmiştir.
Hikaye kitapları:
1. Bir Serencam (1913),
2. izmir’den Bursa’ya (Halide Edip Adıvar -R.Rıfkı-M.Âsım ile birlikte, 1922),
3. Rahmet (1923),
4. Milli Savaş Hikayeleri (1947).
Romanları:
1. Kiralık Konak (1922),
2. Nur Baba (1922),
3. Hüküm Gecesi (1927),
4. Sodom ve Gomore (1928),
5. Yaban (1932),
6. Ankara (1934),
8. Bir Sürgün (1937),
8. Panorama (2 cilt, 1953-1954),
9. Hep O Şarkı (1956).
Mensur şiirleri:
1. Erenlerin Bağından (1922),
2. Okun Ucundan (1940),
3. Alp Dağlarından ve Miss Chaif-rin’in Albümünden (1942).
Hatıraları:
1. Zoraki Diplomat (1955),
2. Anamın Kitabı (1957),
3. Vatan Yolunda (1958),
4. Politikada 45 Yıl (1948),
5. Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969).
Monografileri:
1. Ahmed Hâşim (1943),
2. Atatürk (1946).
Makaleleri:
1.Kadınlık ve Kadınlarımız (1923),
2. Ergenekon (2 cilt, 1929),
Oyunları:
1. Nİrvana (1909),
2. Veda (1909),
3. Sağanak (basılmadı),
4. Mağara (1934).
Yaban romanı ile CHP 1942 Roman Mükâfâtı’nda ikincilik kazandı. Birikim Yayınları, yazarın bütün eserlerini yayımladı.
çok işime yaradı..süper olmuş..
YanıtlayınSilDiğer kaynaklar bu kadar ayrıntılı değildi teşekkürler.
YanıtlayınSilDiğer kaynaklar bu kadar ayrıntılı değildi teşekkürler.
YanıtlayınSilElinize sağlık gerçekten uğraşılmış bir çalışma teşekkürler...
YanıtlayınSilÖdevimi tam anlamiyla yapabildim
YanıtlayınSilSüper bir çalışmaydı.
YanıtlayınSilÇok saolun
YanıtlayınSilÇok teşekkurler hocam okulun kütüphanesinden aldığım kitapta 13.bolum yoktu busayede hikayeden kopmamış oldum.Sağolun varolun...
YanıtlayınSilteşekkürlerrrrr
YanıtlayınSilevet digerlerinde bu kadar ayrinti yok basarilarinizin devamini dilerim
YanıtlayınSilEywallah kardesim super olmus eline saglik
YanıtlayınSilCok guzel kitap okumaktsn kurtuldum
YanıtlayınSilvize sinavimdi
çok işime yaradı sağolun
YanıtlayınSilçok teşekkürler sınava sadece bunu okuyup girmeyi düşünüyorum
YanıtlayınSilBu kadar guzel ozet ve ayrinti bir arada oldugu icin tesekkrler insallh bir gn bnm romanimida boyle ayrintili anlatrsiniz :)
YanıtlayınSilİnsallh bir gun bnm romanimida bu sekilde anlartsiniz simdidn tesekkrker imza gelecegin sairi
YanıtlayınSil@AdsızİNŞALLAH GELECEĞİN ŞAİRİ/YAZARI...
YanıtlayınSil@AdsızKitabın tamamını okumanızı öneririz...
YanıtlayınSilTeşekkürler ;)
YanıtlayınSilSağolun çok güzel hazırlanmış.
YanıtlayınSilSağolun çok güzel hazırlanmış.
YanıtlayınSilEn ayrıntılı kaynak süper..
YanıtlayınSilmükemmel olmuş, tebrikler
YanıtlayınSil:)) (h) :d
YanıtlayınSilnormal boyutta a4 kağıdına yazıldığında kaç sayfa tutuyor acaba? :-?
YanıtlayınSil19.75 sahife
SilÇok teşekkürler güzel bir çalışma olmuş :)
YanıtlayınSilDiğer özetler bu kadar ayrıntılı değildi. Çok teşekkürler çok işime yaradı
YanıtlayınSilEllerine sağlık hocam proje ödevim bunu yazmayı planlıyorum :)
YanıtlayınSilCok guzel olmus sinavima calisabildim
YanıtlayınSilçok güzel gerçekten kim yaptıysa ellerine sağlık çok işime yaradı :D
YanıtlayınSilGerçekten de harika olmuş. Ayrıca benim kitap sınavım var ama kitabı alamadım bu site çok işime yariyicak çok teşekkür ederim
YanıtlayınSilYarın sınavım var gerçekten çok detaylı ve güzel bi yazı olmuş değindiğimiz önemli noktalar sınavda isime yarar umarım saolun
YanıtlayınSilGüzel, beğendim
YanıtlayınSilharika
YanıtlayınSilEMEĞENİZE SAĞLIK GERÇEKTEN ÇOK GÜZEL VE EMEK VERİLMİŞ BİR SİTE ELİNİZE SAĞLIK. İNŞALLAH GİRECEĞİM OLAN EDEBİYAT SINAVINDANDA YÜKSEK NOT ALIRIM.
YanıtlayınSilTeşekkürler.
YanıtlayınSilAllah razı olsun gerçekten
YanıtlayınSilbu olmasa bitmiştim çok sağolun
YanıtlayınSilYorum Gönderme
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.