Edebiyatımızdan Popülerlik Gemisini Kaçırmış 8 Başyapıt

T.Alp Özgül/rengihayat.com

Millet olarak ezilmiş olanın, arka planda kalanın yanında olmayı severiz, sempati duyarız onlara. Bu yüzdendir içimizde ki Kızılderili sevgisi, bu yüzden mahalle bakkallarını hala yaşatırız. Ancak edebiyatta popüler olamamış olana çok acımasız davrandığımızın artık farkına varmalıyız. Üstü tozlanmış bazı başyapıtları artık sandıklardan çıkarmanın vakti geldi, geçiyor. İşte bunlardan 8 tanesini sizin için listeledik: 

                                                 



Adını Unutan Adam – Mehmet EROĞLU
Mehmet Eroğlu’nun bir mühendis işçiliğiyle yarattığı kurgusuyla, modern edebiyatımızın klasikleri arasına rahatça giren Adını Unutan Adam, bol ödüllü bir film olabilecek temasıyla okur için muhteşem bir edebi serüvendir. Roman, 1969 yılında İsrail askerlerine yakalanmak üzere olan bir Filistinlinin, arkadaşlarını ele vermemek için adını unutması ve 18 yıl sonra “kıvırcık saçlı ve kısa etekli esmer kız” ile adını aramak için çıktığı yolculuğun hikayesidir.

                                                  

Sevgili Arsız Ölüm – Latife TEKİN
Gabriel Garcia Marquez’in aklımızı başımızdan aldığı büyülü gerçekçilik akımının edebiyatımızda ki en önemli örneğidir Sevgili Arsız Ölüm. Latife Tekin, kelimeleri dans ettirerek, cinleri,perileri, kadını, erkeği, çocuğu, Anadolu’yu anlatır, bizi anlatır, sımsıcak bir hikayeyle. Dirmit’i anlatır, onun deliliğini, duygusallığını, direnişini. Onun doğayla ve doğaüstüyle ilişkisini anlatır, şiirsel diliyle.



                                                         



“Kimse” ve “O” – Ferit EDGÜ
Ülkemizin önemli aydınlarından olan Ferit Edgü’nün, er-öğretmen olarak gittiği Hakkari’nin Pirkanis köyünde yaşadıklarının bir yansımasıdır bu iki roman. Türkiye’nin en doğusunda küçük, yalnız bir köyde karanlık ve sessizlik içinde kalmış bir şehirliyi anlatır Ferit Edgü. Rüzgarın, kurtların ve köylülerin sessizliğinde kendisiyle konuşur, anlamak, yaşamak ve direnmek için. Naif ve şiirsel diliyle, bir şehirli bakışıyla köyü yaşatır bize.



                                                            



Bir Uzun Sonbahar – Demir ÖZLÜ
Siyasal gerginlikler içerisinde, boşlukta kalmış bir adamın, yazarın deyimiyle bir küçükburjuvanın varoluşsal hüznünün romanı. Birçok kitabında olduğu gibi, Bir Uzun Sonbahar’da da kendi hayatından kesitlerle yola çıkan Demir Özlü, yerinde tespitleri, anlatımında ki basitliği, bir döneme ışık tutan gözlemleri ve yaşamı sorgulayan düşünceleriyle uzun süre akıllardan çıkmayacak bir başyapıt bırakır.



                                                        

Peygamberin Son Beş Günü – Tahsin YÜCEL
Hep en önde olma arzusu içerisinde olan ve bu arzusu nediniyle yakın çevresi tarafından “Peygamber” lakabı takılan bir adamın, zamanlar toplumdan uzaklaşması, dışlanması, yalnız kalmasını çok titiz bir dil ve kelime oyunlarıyla anlatıyor Tahsin Yücel. Topluma, siyasete ve edebiyata bir eleştiri niteliğinde olan Peygamberin Son Beş Günü’nü asıl öne çıkaran ise politik tartışmalarla gündem yaratmasıdır.

                                                                 

Batık Bir Gemi – Oktay Akbal
Toplumu, insanı, yalnızlığı ve aşkı dostça anlatır bize Oktay Akbal.Bu romanında da, huzur için bir sahil kasabasına yerleşen yaşlı bir adamın, ölüm, pişmanlık, hataları ile yüzleşme ve unutma çabası içinde ki boğuşmalarını anlatır. Oktay Akbal, muazzam sorgulamalarıyla, denizi, aşkı, ölümü ve edebiyatı ustalıkla yazar ve yaşar.

                                                   

Afrodit Buhurdanında Bir Kadın – Reşat Enis

Reşat Enis
’in 1937 yılında kaleme aldığı bu romanı, toplumsal çözümlemeleriyle günümüzde bile çağdaşlığını korumaktadır. Romanda annesiz – babasız büyüyen bir kızın, patronlarıyla yaşadıkları, iş yerlerinde sömürülmesi, cinsel istismarlar ve evliliği ile hayat mücadelesini anlatır. Kadın meselesini ve adaletsiz iş hayatını tüm gerçekliği ile yansıtır, Topluma ve ahlakına okkalı bir tokat atar. Bu cesur roman için “ Türk edebiyatının temel taşı” der Nazım Hikmet.

                                                  

Gece – Bilge Karasu

“Bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?” Böyle biter Gece. Düşsel ve gerçeğin roman olamamış hikayesidir. Bilge Karasu, insana ve insanın tanrılaşmasına cevap arar bu başyapıtta. İmgelerle kurulmuş anlatımı, birbirinden kopuk parçalar, anlatıcı olan “yazar”ın düşünsel yolculuğu, felsefi altyapısı … Ve aradığı cevabı bulmuştur belki de.

Yazı Kaynak: www.rengihayat.com

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar