Home
Posts filed under hikaye incelemesi
hikaye incelemesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hikaye incelemesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
3 Ara 2017
12 Kas 2017
Mustafa Kutlu İyiler Ölmez Hikaye Kitabının Konusu, Özeti, Teması, Karakterler ve Özellikleri, İncelemesi
Mustafa Kutlu İyiler Ölmez Hikaye Kitabının Konusu, Özeti, Teması, Karakterler ve Özellikleri, İncelemesi
Mustafa Kutlu
İyiler Ölmez
Dergah Yayınları
1.Baskı Ekim 2016
151 Sayfa
Fatih Kutay /edebiyatfatihi.net
Mustafa Kutlu'nun 2016'da çıkan "İyiler Ölmez" adlı hikaye kitabında bir Anadolu kentinde bir kahvehanede yolları kesisen dört kader ortağının hikâyesini anlatıyor. Bu dört kişiden üçü sevda vurgunu biri de felek vurgunu yemiştir. "Karşılıksız yapılan iyilik, merhamet" temalarını merkeze alan bu kitapta Mustafa Kutlu, yine son derece yalın ve sade bir üslupla yer yer iç konuşma ve çokça diyalog tekniğinin kullanıldığı bir anlatımı tercih etmiş.
"İyiler Ölmez" kitabında Mustafa Kutlu; Sıtkı, Civan, Fotoğrafçı Sarhoş Mustafa, Doktor, Dörtler Makamı taşıyan başlıklarla hikayeyi kurgulamış. Hikaye karakterlerinin hayat hikayelerini ayrıntılı bir şekilde anlatan Kutlu, hikayedeki yan karakterleri de es geçmiyor. Hepsini detaylı bir şekilde aktarıyor. Hikayedeki her bir karakter eski Yeşilçam filmlerinden çıkmış gibi... Kitabı okurken bir Yeşilçam filmi izliyor gibi hissediyorsunuz.
Mustafa Kutlu
İyiler Ölmez
Dergah Yayınları
1.Baskı Ekim 2016
151 Sayfa
Fatih Kutay /edebiyatfatihi.net
Mustafa Kutlu'nun 2016'da çıkan "İyiler Ölmez" adlı hikaye kitabında bir Anadolu kentinde bir kahvehanede yolları kesisen dört kader ortağının hikâyesini anlatıyor. Bu dört kişiden üçü sevda vurgunu biri de felek vurgunu yemiştir. "Karşılıksız yapılan iyilik, merhamet" temalarını merkeze alan bu kitapta Mustafa Kutlu, yine son derece yalın ve sade bir üslupla yer yer iç konuşma ve çokça diyalog tekniğinin kullanıldığı bir anlatımı tercih etmiş.
"İyiler Ölmez" kitabında Mustafa Kutlu; Sıtkı, Civan, Fotoğrafçı Sarhoş Mustafa, Doktor, Dörtler Makamı taşıyan başlıklarla hikayeyi kurgulamış. Hikaye karakterlerinin hayat hikayelerini ayrıntılı bir şekilde anlatan Kutlu, hikayedeki yan karakterleri de es geçmiyor. Hepsini detaylı bir şekilde aktarıyor. Hikayedeki her bir karakter eski Yeşilçam filmlerinden çıkmış gibi... Kitabı okurken bir Yeşilçam filmi izliyor gibi hissediyorsunuz.
5 Kas 2017
Ömer Seyfettin Beynamaz Hikayesinin Konusu, Özeti, Olay Örgüsü, Kişiler, Yer ve Zaman
Ömer Seyfettin Beynamaz Hikayesinin Konusu, Özeti, Olay Örgüsü, Kişiler, Yer ve Zaman
BEYNAMAZ
Özeti:
Hacı İmam biraz ihtiyarca, küçük çakır gözlü mübarek, dini bütün bir adamdır. 17 senedir yaşadığı köyde herkesi namaza alıştırmış son derede takvalı bir adamdır. O sıralar köyde bir kuralık olur. Köylü ihtiyarlardan biri yağmur duası için Hacı İmam'a gelir. Hacı İmam da bu köyde Gavur Ali olduğu sürece Allah dualarımızı kabul eder mi der. Gavur Ali, köyün biraz dışında yaşayan, koyun ticaretiyle uğraşan, bekar, hısım akrabaya dargın, küfürbaz, korkusuz, hayatında bir kez olsun camiye gitmeyen beynamazın biridir.
Hacı İmam kafasına koymuştur bir gün Gavur Ali'yi namaz kılmak için ikna edecektir. Gavur Ali'nn ağılına gider. Fakat Gavur Ali gelen kişinin Hacı İmam olduğunu anlayınca köpeği Zok'u üstüne salar, köpekten güç bela kurtulan Hacı İmam, Gavur Ali'yle konuşmak ister. Gavur Ali önce buna yanaşmaz ama Hacı İmam'ın az zamanda koyunlarının iki katına çıkmasını ister misin? sorusunu duyunca Hacı İmam'la konuşmaya ikna olur. Bu, nasıl olacak sorusuna ise Hacı İmam "Namaza başla. Koyunların iki misli daha artmazsa yine namazdan vazgeç, ama bir kere dene din kardeşiyiz, sen de bizim köyün evlâdısın." cevabını verir.
Hacı İmam'ın teklifini kabul eden beynamaz Gavur Ali, namaza başlar ve kısa zaman içinde alışır. Artık mevlitlere, namaz sonrasındaki kahvedeki sohbetlere bile katılmaktadır. Gel zaman git zaman Allah öyle bir yağmu yağmur bereketi verir ki yağmur iki ay boyunca hiç dinmez. Her tarafı sel götürür. Bu esnada ilginç olaylar olur. Gavur Ali'nin koyunları teker teker ölmeye başlar. Kala kala elli koyun kalır. Gavur Ali Hacı İmam'a Hani bizim koyunlar çoğalacaktı diye çıkışır. Hacı İmam, "Sen kalbini sağlam tut. Allah, ellinin yerine yüz verir, sonunda göreceksin..." diye teselli eder.
Fakat koyunlar habire ölmeye devam eder. Yalnızca koyunları değil köpeği Zok da durduk yerde ölmüştür. Gavur Ali'nin tepesinin tası atar, tekrar namaz kılmamaya başlar. Bütün koyunlarını kaybeden Gavur Ali, Hacı İmam'a nasıl olup da inandığı için çok dövünür ve bir sabah, ezan okunurken köyü terk eder. edebiyatfatihi.net hazırladı
KİŞİLER:
Hacı İmam: Biraz ihtiyarca, çok rahattan semirmiş, küçük, çakır gözlü mübarek bir adamdır. Bütün köylüyü cemaatle namaz kıldırmaya alıştırmıştır.
Gavur Ali: Hayatı boyunca bir kez namaz kılmamış beynamazın tekidir. Bekar, hısım akrabaya dargın, korkusuz, geçimsiz, gözü maldan mülkten başkasını görmeyen biridir.
Diğer kişiler köylüler, çoban çocuk...
Mekan: Hikayedeki olaylar, Doğardı adındaki bir köyde geçmektedir. Köydeki halk bir tek kişi dışında çok dindar olduğu civar köylüleri bu köye Sofular adını takmıştır.
Zaman: Hikayedeki olaylar geniş bir zaman diliminde geçer, "Bir gün" gibi belirsiz zaman ifadeleri geçmektedir.
Anlatıcı: Olaylar, İlahi bakış açılı hakim anlatıcı tarafından anlatılmıştır. Anlatım III.tekil kişilidir.
Yazar Hakkında:
Ömer Seyfettin edebi kişiliği ve tüm eserleri
Diğer Ömer Seyfettin hikaye incelemeleri için tıklayınız
BEYNAMAZ
Özeti:
Hacı İmam biraz ihtiyarca, küçük çakır gözlü mübarek, dini bütün bir adamdır. 17 senedir yaşadığı köyde herkesi namaza alıştırmış son derede takvalı bir adamdır. O sıralar köyde bir kuralık olur. Köylü ihtiyarlardan biri yağmur duası için Hacı İmam'a gelir. Hacı İmam da bu köyde Gavur Ali olduğu sürece Allah dualarımızı kabul eder mi der. Gavur Ali, köyün biraz dışında yaşayan, koyun ticaretiyle uğraşan, bekar, hısım akrabaya dargın, küfürbaz, korkusuz, hayatında bir kez olsun camiye gitmeyen beynamazın biridir.
Hacı İmam kafasına koymuştur bir gün Gavur Ali'yi namaz kılmak için ikna edecektir. Gavur Ali'nn ağılına gider. Fakat Gavur Ali gelen kişinin Hacı İmam olduğunu anlayınca köpeği Zok'u üstüne salar, köpekten güç bela kurtulan Hacı İmam, Gavur Ali'yle konuşmak ister. Gavur Ali önce buna yanaşmaz ama Hacı İmam'ın az zamanda koyunlarının iki katına çıkmasını ister misin? sorusunu duyunca Hacı İmam'la konuşmaya ikna olur. Bu, nasıl olacak sorusuna ise Hacı İmam "Namaza başla. Koyunların iki misli daha artmazsa yine namazdan vazgeç, ama bir kere dene din kardeşiyiz, sen de bizim köyün evlâdısın." cevabını verir.
Hacı İmam'ın teklifini kabul eden beynamaz Gavur Ali, namaza başlar ve kısa zaman içinde alışır. Artık mevlitlere, namaz sonrasındaki kahvedeki sohbetlere bile katılmaktadır. Gel zaman git zaman Allah öyle bir yağmu yağmur bereketi verir ki yağmur iki ay boyunca hiç dinmez. Her tarafı sel götürür. Bu esnada ilginç olaylar olur. Gavur Ali'nin koyunları teker teker ölmeye başlar. Kala kala elli koyun kalır. Gavur Ali Hacı İmam'a Hani bizim koyunlar çoğalacaktı diye çıkışır. Hacı İmam, "Sen kalbini sağlam tut. Allah, ellinin yerine yüz verir, sonunda göreceksin..." diye teselli eder.
Fakat koyunlar habire ölmeye devam eder. Yalnızca koyunları değil köpeği Zok da durduk yerde ölmüştür. Gavur Ali'nin tepesinin tası atar, tekrar namaz kılmamaya başlar. Bütün koyunlarını kaybeden Gavur Ali, Hacı İmam'a nasıl olup da inandığı için çok dövünür ve bir sabah, ezan okunurken köyü terk eder. edebiyatfatihi.net hazırladı
KİŞİLER:
Hacı İmam: Biraz ihtiyarca, çok rahattan semirmiş, küçük, çakır gözlü mübarek bir adamdır. Bütün köylüyü cemaatle namaz kıldırmaya alıştırmıştır.
Gavur Ali: Hayatı boyunca bir kez namaz kılmamış beynamazın tekidir. Bekar, hısım akrabaya dargın, korkusuz, geçimsiz, gözü maldan mülkten başkasını görmeyen biridir.
Diğer kişiler köylüler, çoban çocuk...
Mekan: Hikayedeki olaylar, Doğardı adındaki bir köyde geçmektedir. Köydeki halk bir tek kişi dışında çok dindar olduğu civar köylüleri bu köye Sofular adını takmıştır.
Zaman: Hikayedeki olaylar geniş bir zaman diliminde geçer, "Bir gün" gibi belirsiz zaman ifadeleri geçmektedir.
Anlatıcı: Olaylar, İlahi bakış açılı hakim anlatıcı tarafından anlatılmıştır. Anlatım III.tekil kişilidir.
Yazar Hakkında:
Ömer Seyfettin edebi kişiliği ve tüm eserleri
Diğer Ömer Seyfettin hikaye incelemeleri için tıklayınız
16 Eki 2017
Halide Edip Adıvar, Kabak Çekirdekçi Hikayesinin Konusu, Özeti, İncelemesi
Bu yazımızda Halide Edip Adıvar'ın Dağa Çıkan Kurt adlı yapıtındaki "Kabak Çekirdekçi" adlı duygusal ve etkileyici hikayesinin incelemesini bulabilirsiniz...
Konusu:
Kabak Çekirdekçi hikayesindeki olaylar, İstanbul’da genellikle zengin ailelerin oturduğu Fazlı Paşa yokuşunda geçmektedir. Öyküde, teyze (kahraman anlatıcı) yeğeni, kabak çekirdekçi ve kabak çekirdekçinin kızı konu edilmektedir.
Özeti:
Bir zamanlar katip olan, ancak işten çıkarıldıktan sonra geçim sıkıntısı çekmeye başlayan, okula giden kızına iyi bir gelecek hazırlayabilmek için kabak çekirdeği satan adamın çekirdekleri sattığı mahalledeki sakinlerden okuma sevdası nedeniyle eski gazeteleri alması konu edilmektedir. İstanbul'da onurlu bir hayat mücadelesi veren "Kabak Çekirdekçi”, Dağa Çıkan Kurt adlı kitabın en etkili, en duygusal hikayelerinden biridir. edebiyatfatihi.net hazırladı
Halide Edip Adıvar |
- Millî Edebiyat akımının ünlü kadın romancısıdır.
- Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
- Halide Edip Adıvar, edebiyatın birçok türünde eser vermesine karşın romancı olarak tanınmıştır.
- Eserleri romantizmden realizme doğru bir gelişme gösterir.
- Romanlarında ilk başta aşk temasını, kadın psikolojisini ele alır. Daha sonra Türkçülük, milliyetçilik ve memleketçilik konularına yönelir; kişileri yaşadıkları olay çevresinde, gelenek ve göreneklere bağlayarak anlatır.
- Romanlarında canlı, kuvvetli karakterler yaratır.
- Yazar, üslubu genellikle ikinci plana itmiştir. Eserlerinde basit cümle yanlışlarından, anlatım bozukluğuna kadar birçok eksiklik göze çarpar.
İlk dönem romanları: Yazar, ilk dönem romanlarında özellikle aşk gibi bireysel konuları ele alır. Bu romanlarda güçlü kadın kahramanlar öne çıkar. Kahramanların ruhsal durumları başarıyla çözümlenir. Seviye Talib, Handan, Kalp Ağrısı bu tür romanlardandır.
Kurtuluş Savaşı dönemi romanları: Anadolu'ya geçip Kurtuluş Savaşı'na katılmasıyla Halide Edip'in sanat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde Anadolu insanını yakından tanır. Onun sabrını, direnişini, fedakârlığını, yurt sevgisini görür. Türkçülük akımının etkisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin değişik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî coşkuyu anlatan toplumcu sayılabilecek eserler kaleme alır. Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Zeyno'nun Oğlu bu dönemin romanlarındandır.
Toplum ve töre romanları: Yazar, özellikle son yıllarında İstanbul'da ve Anadolu'yu, Anadolu'da yaşayan insanları konu alır. Doğu - Batı çelişkisini gündeme getirir, bu konuya bir cevap arar. Bunu yazarken değişik yörelerin törelerini de sergiler. Romanlarındaki bazı olay ve izlenimler, yazarın hayatından kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır bu türden romanlardır.
14 Eki 2017
Pandomima Hikayesinin Olay Örgüsü Şeması
Pandomima Hikayesinin Olay Örgüsü Şeması
Sami Paşazade Sezai'nin Batılı anlamdaki ilk hikaye örnekleri sayılan Küçük Şeyler kitabının son hikayesi olan Pandomima son derece etkileyici ve sarsıcı bir öykü...Kimsesiz ve yalnız bir pandomim sanatçısının platonik aşkını ve onun aşkından habersiz güzel Etfelya evlenince hayatına son vermesi çok dokunaklı... Dönemin hakim zihniyeti hikayenin dil özelliklerinde kendini gösteriyor. Birçok Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaların kullanıldığı hikayenin dili, şimdiki genç nesil için biraz ağır duruyor... İçinde geçen yabancı kelimelere aldırış etmeden bu enfes öyküyü mutlaka okumanızı öneririz. edebiyatfatihi.net
Pandomima Hikayesinin Olay Örgüsü Şeması
- Haseki taraflarında bir evin betimlenmesi www.edebiyatfatihi.net
- Öykünün baş kahramanı Paskal'ın tanıtılması
- Paskal'ın pandomim sanatçılığı yaptığı tiyatroya gelmesi
- Paskal'ın kendisini seyretmeye gelen Etfelya adlı bir kıza platonik aşık olması
- Paskal'ın aşkını kimseye söyleyememesi ve yalnızlığı
- Paskal'ın içindeki platonik aşkı gittikçe büyütmesi ve Eftelya ile ilgili hayaller kurması
- İki hafta tiyatroya gelmeyen Eftelya'nın başka biriyle evlenmesi ve Paskal'ın bunu öğrenince yıkılması
- Eftelya'nın bir akşam da kocasıyla tiyatroya gelmesi
- Paskal'ın evinde yaşamına son vermesi...
8 Eki 2017
Himmet Çocuk Hikayesinin Olay Örgüsü, Konusu, Özeti, Kişiler, Yer ve Zaman, İncelemesi
Edebiyatımızın ve Milli Mücadele döneminin en önemli kadın romancılarından Halide Edip yalnızca edebi kişiliğiyle değil milli mücadele sürecinde, ülkenin kurtuluşu adına çok önemli işler yapan başarılı bir yazarımızdır.
Halide Edip'in Milli mücadele yıllarında Anadolu'da yaşanan acıyı, ıstırapı ama her şeye rağmen mücadeleyi asla bırakmayan o kahraman insanları anlatan "Himmet Çocuk" adlı öykünün incelemesini sunuyoruz...
Himmet Çocuk Hikayesinin Olay Örgüsü, Konusu, Özeti, Kişiler, Yer ve Zaman, İncelemesi
Konusu: Milli Mücadele yıllarında Anadolu insanının yaşadığı acı, ıstırap, yokluk ve felaketlere karşı koyması
Olay Örgüsü:
1. Anlatıcının Himmet adındaki çocukla karşılaştığı ana kadar gördükleri ve edindiği izlenimler
2. Himmet Çocuk ve onun kişiliği, yaşadıkları
3. Himmet Çocuk’a benzeyen başka bir Anadolu çocuğu ve çözüm
Kişiler:
Halide Onbaşı: Hikayenin anlatıcısı, gazetecidir. Kurtuluş Savaşı'nda Yunan ordusunun Anadolu'ya verdiği zararı incelemek için görevlendirilmiştir.
Himmet Çocuk: On üç yaşındadır.Yedi yaşında anasız babasız kalmıştır. İhtiyar bir ninesi ve bir de kız kardeşi vardır. Onlara bakabilmek için var gücüyle çalışır, mücadeleci ve azimli bir çocuk... Hikâyedeki Himmet Çocuk, yalnızca bir tek çocuk değil, Anadolu’daki binlerce benzerini temsil eden bir kahramandır.”
Hikayedeki diğer kişiler, kamyondaki diğer gazeteciler, imam...
Mekan: Elvanlar, İney, Uşak...
Zaman: Hikayedeki olaylar İstiklal Savaşı yıllarında geçmektedir.
Dil ve Üslup: Hikayenin dili sade ve yalındır.
Ana düşünce: Anadolu, yaşadığı onca yokluk ve felakete rağmen Himmet Çocuk ve onun benzeri kahraman insanların azim, inan. ve mücadeleleriyle var olmuştur. edebiyatfatihi.net
Yazar Hakkında:
- HALİDE EDİP ADIVAR(1884-1964)
- Millî Edebiyat akımının ünlü kadın romancısıdır.
- Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
- Halide Edip Adıvar, edebiyatın birçok türünde eser vermesine karşın romancı olarak tanınmıştır.
- Eserleri romantizmden realizme doğru bir gelişme gösterir.
- Romanlarında ilk başta aşk temasını, kadın psikolojisini ele alır. Daha sonra Türkçülük, milliyetçilik ve memleketçilik konularına yönelir; kişileri yaşadıkları olay çevresinde, gelenek ve göreneklere bağlayarak anlatır.
- Romanlarında canlı, kuvvetli karakterler yaratır.
- Yazar, üslubu genellikle ikinci plana itmiştir. Eserlerinde basit cümle yanlışlarından, anlatım bozukluğuna kadar birçok eksiklik göze çarpar.
- Halide Edip'in romanlarını içerikleri ve dönem bakımından üç bölümde toplanır:
- İlk dönem romanları: Yazar, ilk dönem romanlarında özellikle aşk gibi bireysel konuları ele alır. Bu romanlarda güçlü kadın kahramanlar öne çıkar. Kahramanların ruhsal durumları başarıyla çözümlenir. Seviye Talib, Handan, Kalp Ağrısı bu tür romanlardandır.
- Kurtuluş Savaşı dönemi romanları: Anadolu'ya geçip Kurtuluş Savaşı'na katılmasıyla Halide Edip'in sanat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde Anadolu insanını yakından tanır. Onun sabrını, direnişini, fedakârlığını, yurt sevgisini görür. Türkçülük akımının etkisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin değişik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî coşkuyu anlatan toplumcu sayılabilecek eserler kaleme alır. Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Zeyno'nun Oğlu bu dönemin romanlarındandır.
- Toplum ve töre romanları: Yazar, özellikle son yıllarında İstanbul'da ve Anadolu'yu, Anadolu'da yaşayan insanları konu alır. Doğu - Batı çelişkisini gündeme getirir, bu konuya bir cevap arar. Bunu yazarken değişik yörelerin törelerini de sergiler. Romanlarındaki bazı olay ve izlenimler, yazarın hayatından kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır bu türden romanlardır.
3 Eki 2017
Anton Çehov, Kırda Bir Gün Hikayesi
Durum öykücülüğünün dünya edebiyatındaki ilk temsilcisi olan Rus yazar Anton Çehov "Kırda Bir Gün" adlı hikayesinde sıradan insanların gözünden doğaya bakış temasını ele alıyor. edebiyatfatihi.net
Öykü Kahramanları ve Özellikleri
Fiokla: Yoksul, öksüz dilenci kız çocuğu. Açık sarı saçlı, solgun yüzlü ve yalınayaktır.
Danilka: Fiokla'nın kardeşi...
Terenti: Kunduracılıkla uğraşan uzun boylu, upuzun bacaklı, yalınayaklı, zayıf yüzlü bir ihtiyardır.
Silenti Siliç: Terenti'nin arkadaşı, kilise kutsal eşya muhafızı
Tür Özellikleri
Kırda Bir Gün durum(kesit) hikayesidir. Bu hikaye türünün özellikleri şöyle:
Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz
Belli bir sonucu da yoktur.
Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir.
Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
Öykü Kahramanları ve Özellikleri
Fiokla: Yoksul, öksüz dilenci kız çocuğu. Açık sarı saçlı, solgun yüzlü ve yalınayaktır.
Danilka: Fiokla'nın kardeşi...
Terenti: Kunduracılıkla uğraşan uzun boylu, upuzun bacaklı, yalınayaklı, zayıf yüzlü bir ihtiyardır.
Silenti Siliç: Terenti'nin arkadaşı, kilise kutsal eşya muhafızı
Tür Özellikleri
Kırda Bir Gün durum(kesit) hikayesidir. Bu hikaye türünün özellikleri şöyle:
Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz
Belli bir sonucu da yoktur.
Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir.
Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
Üslup: Hikayede gerçekliği yakalayan konuşma diline yakın sade, yalın bir anlatım vardır. Metinde diyalog tekniği hakimdir. Kahramanlar doğal halleriyle yansıtılmıştır. Hikaye, ilahi bakış açılı hakim anlatıcı tarafından anlatılmıştır.
İçerik: Yaşlı bir adam ve öksüz iki yoksul çocuğun fırtınadan sonra doğada yaşadıkları ve izlenimleri anlatılmıştır. edebiyatfatihi.net
24 Eyl 2017
Oğuz Atay'ın Çok Acayip "Unutulan" Öyküsü
Oğuz Atay'ın "Unutulan" Öyküsünün Konusu, Özeti ve İncelemesi
Fatih Kutay
Bugüne kadar okuduğum öykülerden şüphesiz en ilginci, karmaşığı veyahut ürperticisi mi desem Oğuz Atay'ın Unutulan adlı öyküsü oldu.
Yaşadığı dönemde değeri pek de anlaşılmayan postmodernist edebiyatın güçlü temsilcisi Oğuz Atay'ın imgelerle dopdolu "fantastik-ironik" bu hikayesi öyle düz yüzeysel bir okumayla anlaşılacak gibi değil. Her okuyanın kendince çok farklı anlamlar çıkarabileceği sıradışı, görünenin ötesinde gizil birçok anlam barındıran adeta bir bilmece gibi olan ürpertici bir hikaye Unutulan.
Unutulan Atay'ın Korkuyu Beklerken adlı tek öykü kitabının en kısa öyküsü olarak karşımızda duruyor. Hikayeyi en az beş kere okudum. Derinlemesine ve pür dikkat bir okuma gerektiriyor bu hikâye.
“Unutulan”, ikinci evliliğini yapmış bir kadının bir gün, "Bugünlerde çok para ediyor." düşüncesiyle eski kitaplarını bulmak için yaşadığı evin tavan arasına çıkmasını, orada bulduğu eskiye ait çeşitli objeler vasıtasıyla bir tür hayat muhasebesine girişmesini anlatır. Şüphesiz ki bütün bu “unutulmuşlar” arasında okuyucuyu en ürperteni kadın karakterin tavan arasında intihar eden eski sevgilisinin cesedini de bulması ve bunlardan yola çıkarak yaşamını, geçmişini, bugününü sorgulaması...
Oğuz Atay'ın muhteşem kurguladığı bu kısacık hikaye aslında sembollerle okuyucunun çıkarması gereken gizli anlamlar barındırıyor. Keyifli okumalar dileriz.
edebiyatfatihi.net
Fatih Kutay
Bugüne kadar okuduğum öykülerden şüphesiz en ilginci, karmaşığı veyahut ürperticisi mi desem Oğuz Atay'ın Unutulan adlı öyküsü oldu.
Yaşadığı dönemde değeri pek de anlaşılmayan postmodernist edebiyatın güçlü temsilcisi Oğuz Atay'ın imgelerle dopdolu "fantastik-ironik" bu hikayesi öyle düz yüzeysel bir okumayla anlaşılacak gibi değil. Her okuyanın kendince çok farklı anlamlar çıkarabileceği sıradışı, görünenin ötesinde gizil birçok anlam barındıran adeta bir bilmece gibi olan ürpertici bir hikaye Unutulan.
Unutulan Atay'ın Korkuyu Beklerken adlı tek öykü kitabının en kısa öyküsü olarak karşımızda duruyor. Hikayeyi en az beş kere okudum. Derinlemesine ve pür dikkat bir okuma gerektiriyor bu hikâye.
“Unutulan”, ikinci evliliğini yapmış bir kadının bir gün, "Bugünlerde çok para ediyor." düşüncesiyle eski kitaplarını bulmak için yaşadığı evin tavan arasına çıkmasını, orada bulduğu eskiye ait çeşitli objeler vasıtasıyla bir tür hayat muhasebesine girişmesini anlatır. Şüphesiz ki bütün bu “unutulmuşlar” arasında okuyucuyu en ürperteni kadın karakterin tavan arasında intihar eden eski sevgilisinin cesedini de bulması ve bunlardan yola çıkarak yaşamını, geçmişini, bugününü sorgulaması...
Oğuz Atay'ın muhteşem kurguladığı bu kısacık hikaye aslında sembollerle okuyucunun çıkarması gereken gizli anlamlar barındırıyor. Keyifli okumalar dileriz.
edebiyatfatihi.net
20 Eyl 2017
Son Kuşlar Hikayesiyle İlgili Değerlendirme
Son Kuşlar Hikayesi Değerlendirme Yazısı
Sait Faik Abasıyanık'ın unutulmaz hikayesi Son Kuşlar hikayesinde normalde insanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin'in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramadığı ve anlatıcının bu duruma çok üzüldüğü anlatılıyor.
SON KUŞLAR HİKAYESİ DEĞERLENDİRME YAZISI
Hikayelerde uzun tasvirlerden bazen sıkılsam da “Son Kuşlar” hikayesini ilgiyle ve merakla okudum.
Sait Faik Abasıyanık'ın unutulmaz hikayesi Son Kuşlar hikayesinde normalde insanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin'in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramadığı ve anlatıcının bu duruma çok üzüldüğü anlatılıyor.
Bu enfes öyküyü ŞURADAKİ yazımızda incelemiştik. Blogumuzun sıkı takipçisi de M. Topçu da hikayeyi beğenerek okumuş ve hikayeyle ilgili bir değerlendirme yazısı yazmış. Bu yazıyı sizlerle paylaşıyoruz... edebiyatfatihi.net
Hikayelerde uzun tasvirlerden bazen sıkılsam da “Son Kuşlar” hikayesini ilgiyle ve merakla okudum.
Adanın kışı karşılayan rüzgarlı tarafı ile gitmek üzere olan yazı uğurlayan diğer tarafı arasındaki zıtlıklarla başlayan hikaye, kır kahvesi ve sahibinin tasvirleriyle devam ediyor. Bu uzun giriş bölümünden sonra gökyüzünden geçen uçaklar ve yolcularından bahsedilerek hikayenin gelişme bölümüne yumuşak bir geçiş yapılıyor ve hikayeye de adını veren kaybolan kuşlar mevzusu gündeme getiriliyor.
Vaktiyle küme küme adaya uğrayan ve cıvıltılarıyla adayı şenlendiren kuşların kayboluşu, onları avlayıp yiyen Konstantin Efendi karakteri üzerinden sorgulanıyor. Kuş seslerinin insan ruhunda yarattığı sevinç ve onların gidişinin yarattığı hüzün mukayese edilerek kaybolan kuşlardan sonra çimenlerin bile sökülmeye başlanması bardağı taşıran son damla olarak okuyucuya yansıtılıyor. İnsanın git gide doğadan uzaklaşarak ona düşman kesilip zarar vermesi ve gelecek nesilleri bekleyen tehlikeden bahsedilerek hikaye sonlandırılıyor.
Hikaye insanı sıkmadan doğal bir seyirle ilerliyor. Yazarın adeta okuyucusuyla konuşurcasına olan anlatım tarzı insanı sürüklüyor. Dikte etmeden ve okuyucuya bırakılarak verilen mesaj okurun yazara hak vermesini kolaylaştırıyor. Kaybolup giden kuşlar imgesi üzerinden insanın doğaya verdiği zarar verdiği müddetçe güzelliklerden mahrum kalacağı fikri başarılı bir şekilde hikaye edilmiş.
Hikaye insanı sıkmadan doğal bir seyirle ilerliyor. Yazarın adeta okuyucusuyla konuşurcasına olan anlatım tarzı insanı sürüklüyor. Dikte etmeden ve okuyucuya bırakılarak verilen mesaj okurun yazara hak vermesini kolaylaştırıyor. Kaybolup giden kuşlar imgesi üzerinden insanın doğaya verdiği zarar verdiği müddetçe güzelliklerden mahrum kalacağı fikri başarılı bir şekilde hikaye edilmiş.
M.Topçu/ edebiyatfatihi.net
SAİT FAİK KİMDİR?
- Hikayeciliği meslek edinen ve modern edebiyatımızın en güçlü öykücülerinden olan yazar, belli bir iş tutmamış, başıboş bir bohem hayatın sonunda içki ve sirozdan ölmüştür.
- O BİR iSTANBUL ÖYKÜCÜSÜDÜR.
- Düşüncelerini ve hayallerini içtenlikle anlatır.
- Öykülerinde yakından tanıdığı, gözlemlediği kişileri okuyucularına tanıtır. Kişileri, yaşadıkları çevreye ve karakterlerine uygun olarak ele alır ve anlatır. Deniz, doğa, yaşlı bir adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi... Onun öykülerinde sık sık rastlanan unsurlardır.
- Öykülerini yapmacıklıktan ve sanat kaygısından uzak bir dille yazmıştır.Öykü sayısının çokluğu, konu çeşitliliği, öykü yazma yönteminde yaptığı değişiklikle dikkat çekmiştir.
- Sayısı yüz elliyi aşan öykülerinin, konusu çoğunlukla kısa bir süre içinde gördüğü, kişiler, olaylar olduğundan, öykülerinde alışılagelen giriş-gelişme-sonuç bölümleri bulunmaz. Bu özellikleriyle bir durum öyküsü niteliği taşıyan öyküleriyle klasik yöntemden ayrılmıştır.
- Edebiyatımızda Çehov tarzı öykünün temsilcilerindendir. Öykülerinde ele aldığı konulan, insan ve toplum, insan ve doğa, psikolojik konular olarak üç grupta toplayabiliriz.
- İnsan ve toplumu konu aldığı öykülerinde, genel olarak, toplumun herhangi bir olaya ya da insana karşı gösterdiği tepki, sınıf ayrılıklarının ortaya çıkardığı sakıncalar, işveren-işçi ilişkileri, toplumun düşkünlere karşı ilgisizliği, zenginlik-yoksulluk gibi, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını dile getirmiştir. En çok üzerinde durduğu konu ekonomik dengesizliktir, insan ve doğayı konu edindiği öykülerinde insanın doğayla mücadelesi ve doğaya verdiği zarar üzerinde durmuştur.
- Psikolojik konulu öykülerinde de dostluk, insan sevgisi başta olmak üzere aşk, özlem, yalnızlık gibi, değişik konuları işlemiştir. Hayaller üzerine kurulan kimi öyküleri de bir ölçüde gerçeğe dayalıdır. Çünkü onu hayal kurmaya yönelten genellikle gündelik yaşayışında rastladığı insanlardır.
- Yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğuna inanmıştır. Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır. Toplumu konu alan öykülerinde toplumdaki bazı problemleri işler.
- Sait Faik'in dikkati çeken bir başka yönü de, öyküsündeki kişilerle, kendisindeki insan sevgisini okuyucularına da aktarmasıdır.
- Sanat kaygısından uzak bir dille yazması ise öykülerini okuyucuya sevdiren önemli öğelerden biridir.
- Cumhuriyet Dönemi öykü yazarları arasında, kendi çizgisinde gelişen bir yazar olarak tanınmıştır.
Jules Amcam Hikayesi, Guy De Maupassant
Olay öykücülüğünün dünya edebiyatındaki öncüsü Fransız yazar Guy De Maupassant'ın (Mopasan) Jules Amcam adlı hikayesi hayal-gerçek çatışması ekseninde okuyucuyu meraklandıran olay örgüsüyle karşımıza çıkıyor. edebiyatfatihi.net
Kahraman anlatıcının ağzından anlatılan hikayenin özeti şöyle: Anlatıcının arkadaşı Joseph, yoksul yaşlı bir adama sadaka verir. Yaşlı dilenci, hikaye kahramanının hiç unutamadığı bir olayı hatırlamasına neden olur. Kahramanın Jules amcası yaşadıkları Fransa'dan Amerika'ya gitmiştir. Anlatıcının babası, annesi ve diğer aile fertleri Jules amcanın bir gün zengin olup tekrar Fransa'ya döneceğini ve kendilerini yoksul hayattan kurtaracağı umuduyla yaşarlar. Ama bu umut, hikayenin sonunda yerini derin bir hayal kırıklığına bırakır.
Tür özellikleri:
Jules Amca hikayesi bir olay hikayesidir. Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşmuştur. Hikayede merak ögesi canlı tutulmuştur. Çözüm bölümünde okuyucuda merak uyandıran sorular cevap bulmuştur.
Olay hikayesi (Klasik Vak'a Hikayesi) Diğer Özellikleri
Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.
Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.
Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir.
Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.
Biçim Özellikleri
Jules amcam adlı metin, hikaye türünün biçim özelliklerini taşımaktadır.
Üslup:
Hikayenin dili açık, akıcı ve anlaşılırdır. Öyküleyici anlatım kullanılmıştır.Olaylar kahramanın anlatıcının ağzından anlatılmıştır. 1.tekil şahıslı anlatım vardır.
İçerik:
"Jules amca" hikayesinde bir ailenin yaşadığı hayal kırıklığı, kahraman anlatıcının gözünden anlatılıyor.
edebiyatfatihi.net
Maupassant Kimdir? Edebi Kişiliği ve Eserleri
1850'de Fransa'da doğan Guy de Maupassant, yine ünlü bir Fransız romancı Flaubert'in rehberliğinde edebiyat dünyasındaki yerini alır. Flaubert’ in yardımı ile rus romancı İvan Turgenyev, Emile Zola ve birçok naturalist ve realist yazar ile tanışır. Bu süre içinde çok sayıda kısa oyun ve mısra yazar.
1878 yılında, gazetelere makale hazırlamak üzere başka bir bakanlıkta görevlendirilir ve Figaro gibi önemli gazetelere makaleler yazar. Flaubert, Maupassant’ın şiirlerinin yetersiz olduğunu söyler ve onu öykü ve roman yazmaya teşvik eder. Bu dönemde boş zamanlarını roman ve hikâye yazmaya adar. 1880 yılında ilk başyapıtı Boule de Suif’i yayınlar. ( Henüz Türkçe olarak yayınlanmamıştır). Eser Zola tarafından 1880 yılında düzenlenen ve natüraliste yazarların buluştuğu toplulukta büyük ilgi toplar. Flaubert yapıtı “kalıcı bir başyapıt” olarak nitelendirir.
1880 ile 1891 yılları arasında Maupassant en verimli dönemini yaşar. İlk yapıtıyla meşhur oluşunun ardından düzenli şekilde çalışır ve yılda iki, hatta bazen dört kitap yayınlar. 1881 yılında La Maison Tellier adlı ilk hikâye serisini yayınlar. Bu kitap iki yıl içinde oniki baskı yapar. 1883 yılında ilk romanı olan Une Vie’yi tamamlar. Bu kitap bir yıldan kısa bir sürede yirmibeşbin kopya satar. Romanları hikâyelerinde ayrı ayrı değindiği gözlemlerinin buluşmasıdır. İkinci romanı Bel-Ami 1885 yılında yayınlanır ve dört ayda otuzyedi adet baskı yapar. Aynı dönemde birçoklarının yazarın başyapıtı olarak değerlendirdiği Pierre ve Jean’ı yazar. Yapıtlarında biçem, gözlem, içerik ve derinlik büyük bir uyum ve doğallıkla yer alır. Cezayir, İtalya, İngiltere, Sicilya gibi bölgelere geziler yapar ve neredeyse her gezisinde yeni bir kitap yazar.
Flaubert edebiyat konusunda her zaman Maupassant’ın yol göstericisi olmuştur. Ünlü Goncourt kardeşlerle arkadaşlığı çok kısa sürmüştür. Bu kardeşlerin 18.yüzyıl etkisinde yarattıkları edebiyat salonunun yapısını asla kabul etmemiştir.
Kahraman anlatıcının ağzından anlatılan hikayenin özeti şöyle: Anlatıcının arkadaşı Joseph, yoksul yaşlı bir adama sadaka verir. Yaşlı dilenci, hikaye kahramanının hiç unutamadığı bir olayı hatırlamasına neden olur. Kahramanın Jules amcası yaşadıkları Fransa'dan Amerika'ya gitmiştir. Anlatıcının babası, annesi ve diğer aile fertleri Jules amcanın bir gün zengin olup tekrar Fransa'ya döneceğini ve kendilerini yoksul hayattan kurtaracağı umuduyla yaşarlar. Ama bu umut, hikayenin sonunda yerini derin bir hayal kırıklığına bırakır.
Tür özellikleri:
Jules Amca hikayesi bir olay hikayesidir. Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşmuştur. Hikayede merak ögesi canlı tutulmuştur. Çözüm bölümünde okuyucuda merak uyandıran sorular cevap bulmuştur.
Olay hikayesi (Klasik Vak'a Hikayesi) Diğer Özellikleri
Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.
Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.
Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir.
Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.
Biçim Özellikleri
Jules amcam adlı metin, hikaye türünün biçim özelliklerini taşımaktadır.
Üslup:
Hikayenin dili açık, akıcı ve anlaşılırdır. Öyküleyici anlatım kullanılmıştır.Olaylar kahramanın anlatıcının ağzından anlatılmıştır. 1.tekil şahıslı anlatım vardır.
İçerik:
"Jules amca" hikayesinde bir ailenin yaşadığı hayal kırıklığı, kahraman anlatıcının gözünden anlatılıyor.
edebiyatfatihi.net
Maupassant Kimdir? Edebi Kişiliği ve Eserleri
1850'de Fransa'da doğan Guy de Maupassant, yine ünlü bir Fransız romancı Flaubert'in rehberliğinde edebiyat dünyasındaki yerini alır. Flaubert’ in yardımı ile rus romancı İvan Turgenyev, Emile Zola ve birçok naturalist ve realist yazar ile tanışır. Bu süre içinde çok sayıda kısa oyun ve mısra yazar.
1878 yılında, gazetelere makale hazırlamak üzere başka bir bakanlıkta görevlendirilir ve Figaro gibi önemli gazetelere makaleler yazar. Flaubert, Maupassant’ın şiirlerinin yetersiz olduğunu söyler ve onu öykü ve roman yazmaya teşvik eder. Bu dönemde boş zamanlarını roman ve hikâye yazmaya adar. 1880 yılında ilk başyapıtı Boule de Suif’i yayınlar. ( Henüz Türkçe olarak yayınlanmamıştır). Eser Zola tarafından 1880 yılında düzenlenen ve natüraliste yazarların buluştuğu toplulukta büyük ilgi toplar. Flaubert yapıtı “kalıcı bir başyapıt” olarak nitelendirir.
1880 ile 1891 yılları arasında Maupassant en verimli dönemini yaşar. İlk yapıtıyla meşhur oluşunun ardından düzenli şekilde çalışır ve yılda iki, hatta bazen dört kitap yayınlar. 1881 yılında La Maison Tellier adlı ilk hikâye serisini yayınlar. Bu kitap iki yıl içinde oniki baskı yapar. 1883 yılında ilk romanı olan Une Vie’yi tamamlar. Bu kitap bir yıldan kısa bir sürede yirmibeşbin kopya satar. Romanları hikâyelerinde ayrı ayrı değindiği gözlemlerinin buluşmasıdır. İkinci romanı Bel-Ami 1885 yılında yayınlanır ve dört ayda otuzyedi adet baskı yapar. Aynı dönemde birçoklarının yazarın başyapıtı olarak değerlendirdiği Pierre ve Jean’ı yazar. Yapıtlarında biçem, gözlem, içerik ve derinlik büyük bir uyum ve doğallıkla yer alır. Cezayir, İtalya, İngiltere, Sicilya gibi bölgelere geziler yapar ve neredeyse her gezisinde yeni bir kitap yazar.
Flaubert edebiyat konusunda her zaman Maupassant’ın yol göstericisi olmuştur. Ünlü Goncourt kardeşlerle arkadaşlığı çok kısa sürmüştür. Bu kardeşlerin 18.yüzyıl etkisinde yarattıkları edebiyat salonunun yapısını asla kabul etmemiştir.
22 Ağu 2017
Tarık Buğra Oğlumuz Hikayesinin Konusu, Özeti ve İncelemesi
TARIK BUĞRA "OĞLUMUZ" HİKAYESİ
Anne babalar için evlatlarının yaşı kaç olursa olsun onlar hep çocuktur. Onlar için hep bir kaygı ve endişe duyulur. Bizdeki gibi güçlü ve sıkı aile bağları olan toplumlarda bu durum daha belirgindir.
OĞLUMUZ HİKAYESİNİN KONUSU
Edebiyatımızın önemli yazarı Tarık Buğra Oğlumuz hikayesinde oğulları için endişelenen bir anne babayı sımsıcak üslubuyla anlatıyor. Yukarıda da yazdığım gibi anne babalar için evlatları kaç yaşında olursa olsun hep çocuktur. Oğlumuz hikayesinde de sorunlu bir gençlik dönemi geçiren ve son zamanlarda eve geç gelen Ömer adındaki oğullarının artık yuvadan uçmak üzere olduğunu fark eden bir anne babanın duygu yüklü halleri anlatılıyor. edebiyatfatihi.net
KİTAPLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER
OĞLUMUZ Tarık Buğra'nın ilk kitabıdır. 13 öykü içerir. Kitaba adını veren öykü, daha önce “Oğlum” adıyla 18 Şubat 1948'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış ve gazetenin açtığı yarışmada ikincilik ödülü kazanmıştır. Oğlumuz, kitap olarak çıktığında edebiyat dünyasının ve yazılı basının yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır.
"Oğlumuz hikayesinin ilginç bir de ödül hikayesi var: "Kaplan bu hikâyeyi çok beğenerek Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Hikâye Yarışması'na gönderir. Cevat Fehmi Başkurt tarafından Buğra'ya birinci olduğu haberi iletilir ve gazetede yazarlık teklifi yapılır. Yazara birincilik kazandığı söylenmesine rağmen, 18 Şubat 1948 tarihindeki ilanda ikinci olduğu ilan edilmiştir. Birincilik ise Doğan Nadi'nin askerden bölük komutanı olan, daha sonra adı edebiyat çevrelerinde duyulmamış bir askere verilmiştir." (1)
OĞLUMUZ Tarık Buğra'nın ilk kitabıdır. 13 öykü içerir. Kitaba adını veren öykü, daha önce “Oğlum” adıyla 18 Şubat 1948'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış ve gazetenin açtığı yarışmada ikincilik ödülü kazanmıştır. Oğlumuz, kitap olarak çıktığında edebiyat dünyasının ve yazılı basının yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır.
"Oğlumuz hikayesinin ilginç bir de ödül hikayesi var: "Kaplan bu hikâyeyi çok beğenerek Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Hikâye Yarışması'na gönderir. Cevat Fehmi Başkurt tarafından Buğra'ya birinci olduğu haberi iletilir ve gazetede yazarlık teklifi yapılır. Yazara birincilik kazandığı söylenmesine rağmen, 18 Şubat 1948 tarihindeki ilanda ikinci olduğu ilan edilmiştir. Birincilik ise Doğan Nadi'nin askerden bölük komutanı olan, daha sonra adı edebiyat çevrelerinde duyulmamış bir askere verilmiştir." (1)
1) Bu kısımdaki bilgi Yıldıray Bulut'un TARIK BUĞRA'NIN ROMANCILIĞI adlı doktora tezinden alınmıştır.
YAZAR HAKKINDA:
YAZAR HAKKINDA:
1 Ağu 2017
Tahsin Yücel Sümüklü Böcek Hikayesi
Sümüklü Böcek Hikayesi
Fatih Kutay
Geçtiğimiz yıl(2016) kaybettiğimiz yazar Tahsin Yücel'in herhangi bir öyküsünü okumamıştım. TDK Yayınlarından çıkan Güzel Hikayeler kitabında rastladım ve Sümüklü Böcek adlı hikayesini okudum.
Öyküden daha çok masalı andıran bu anlatıda bir sümüklü böcek ve kelebek arasındaki aşk anlatılıyor.
Zayıf, güçsüz, düşünceli ve içli bir sümüklü böcek bir gün gördüğü koza içindeki kelebeğe aşık olur. Dış görünüşe daha çok önem veren kelebek ise bu aşka kayıtsız kalıp göz alıcı güzelliğe sahip Yusufçuk böceği ile evlenir; fakat sonuç hüsran olur.
Sembolik değerlere sahip bu masalda yazarın okuyucuya vermek istediği çok güzel mesajlar var.
Tahsin Yücel Kimdir?
Çağdaş yazarlardan olan Tahsin Yücel, edebiyatımızın en ağırbaşlı ve kişilikli yazarlarından biri olarak bilinir.
Fransız dil ve edebiyatı profesörüdür.
Yazın hayatına öykü ile başlar. Sonraları roman, eleştiri ve deneme türlerinde de önemli eserler kaleme alır.
Eserlerinin dili oldukça sade ve anlaşılır olup eserlerinde modern sözcükler kullanır.
"Peygamberin Son Beş Günü", "Mutfak Çıkmazı" ve "Bıyık Söylencesi" romanlarında genel anlamda halka karşı ironik eleştirilerde bulunur.
Öykülerinden bazıları İsveççe ve Fransızcaya çevrildi.
"Yazın Gene Yazın" ismindeki deneme kitabı kendi hayatından alıntılar içerir. "Tartışmalar" ismindeki deneme kitabında ise dilsel konuları ve polemikleri işler.
"Uçan Daireler", "Haney Yaşamalı" ve "Düşlerin Ölümü" adlı öykü kitaplarında otobiyografik parçalar kullandı. Bu kitapları oldukça karamsar bir bakışı içerir.
"Yaşadıktan Sonra ve Dönüşüm", "Vatandaş", "Ben ve Öteki" kitaplarıyla yazarlık anlayışında değişikliğe gitti. Bu kitaplarla dış dünyadan iç dünyaya yöneldi.
"Komşular" kitabında politika hakkındaki görüşlerine yer verir.
Tahsin Yücel 1956'da Sait Faik Hikâye Armağanı ile ödüllendirildi. 1958'de "Düşlerin Ölümü" eseriyle Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü'nü aldı. 1970 yılında yaptığı çevirilerle "Azra Erhat Çeviri Yazını Üstün Hizmet Ödülü"nü aldı.
Fatih Kutay
Geçtiğimiz yıl(2016) kaybettiğimiz yazar Tahsin Yücel'in herhangi bir öyküsünü okumamıştım. TDK Yayınlarından çıkan Güzel Hikayeler kitabında rastladım ve Sümüklü Böcek adlı hikayesini okudum.
Öyküden daha çok masalı andıran bu anlatıda bir sümüklü böcek ve kelebek arasındaki aşk anlatılıyor.
Zayıf, güçsüz, düşünceli ve içli bir sümüklü böcek bir gün gördüğü koza içindeki kelebeğe aşık olur. Dış görünüşe daha çok önem veren kelebek ise bu aşka kayıtsız kalıp göz alıcı güzelliğe sahip Yusufçuk böceği ile evlenir; fakat sonuç hüsran olur.
Sembolik değerlere sahip bu masalda yazarın okuyucuya vermek istediği çok güzel mesajlar var.
Tahsin Yücel Kimdir?
Çağdaş yazarlardan olan Tahsin Yücel, edebiyatımızın en ağırbaşlı ve kişilikli yazarlarından biri olarak bilinir.
Fransız dil ve edebiyatı profesörüdür.
Yazın hayatına öykü ile başlar. Sonraları roman, eleştiri ve deneme türlerinde de önemli eserler kaleme alır.
Eserlerinin dili oldukça sade ve anlaşılır olup eserlerinde modern sözcükler kullanır.
"Peygamberin Son Beş Günü", "Mutfak Çıkmazı" ve "Bıyık Söylencesi" romanlarında genel anlamda halka karşı ironik eleştirilerde bulunur.
Öykülerinden bazıları İsveççe ve Fransızcaya çevrildi.
"Yazın Gene Yazın" ismindeki deneme kitabı kendi hayatından alıntılar içerir. "Tartışmalar" ismindeki deneme kitabında ise dilsel konuları ve polemikleri işler.
"Uçan Daireler", "Haney Yaşamalı" ve "Düşlerin Ölümü" adlı öykü kitaplarında otobiyografik parçalar kullandı. Bu kitapları oldukça karamsar bir bakışı içerir.
"Yaşadıktan Sonra ve Dönüşüm", "Vatandaş", "Ben ve Öteki" kitaplarıyla yazarlık anlayışında değişikliğe gitti. Bu kitaplarla dış dünyadan iç dünyaya yöneldi.
"Komşular" kitabında politika hakkındaki görüşlerine yer verir.
Tahsin Yücel 1956'da Sait Faik Hikâye Armağanı ile ödüllendirildi. 1958'de "Düşlerin Ölümü" eseriyle Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü'nü aldı. 1970 yılında yaptığı çevirilerle "Azra Erhat Çeviri Yazını Üstün Hizmet Ödülü"nü aldı.
28 Tem 2017
Bilge Karasu "Odalardan Biri" Öyküsünün Incelemesi
Bilge Karasu "Odalardan Biri" Öyküsünün Konusu, Özeti ve Incelemesi
Gece adlı romanıyla Pegasus ödülünü ilk kez alan postmodern türün edebiyatımızdaki önemli temsilcilerinden Bilge Karasu "özel" ve edebi kişiliğiyle de dikkat çeken bir isim.
1963'te yayınlanan Troya'da Ölüm Vardı adlı kitabında geçen "Odalardan Biri" adlı enfes öyküde yazar, bireyin iç dünyası etrafında günlük yaşamdan bir kesit sunuyor okurlarına.
Odalardan Biri adlı hikayede Müşfik Börekçi adındaki öykü kahramanının arkadaşı Suat'la birlikte balığa gitmesi, geç vakitte anne ve babasıyla yaşadığı eve gitmek istemediğinden geceyi ilk kez bir otel odasında geçirmesi anlatılıyor.
Kimliği yanında olmadığı için otele gitmekte tereddüt yaşayan Müşfik Börekçi daha sonra gecenin bir yarısı kendi mahallelerindeki otele gider. Resepsiyondaki su yeşili renginde gözleri olan katip aklına takılır ve onu artık unutamayacağını düşünür...
Bilge Karasu'yu daha iyi anlamlandırmak için hayatını ve eserlerine yansıyan kişilik özelliklerini iyi bilmek gerektiğini hatırlatalım. edebiyatfatihi.net
Gece adlı romanıyla Pegasus ödülünü ilk kez alan postmodern türün edebiyatımızdaki önemli temsilcilerinden Bilge Karasu "özel" ve edebi kişiliğiyle de dikkat çeken bir isim.
1963'te yayınlanan Troya'da Ölüm Vardı adlı kitabında geçen "Odalardan Biri" adlı enfes öyküde yazar, bireyin iç dünyası etrafında günlük yaşamdan bir kesit sunuyor okurlarına.
Odalardan Biri adlı hikayede Müşfik Börekçi adındaki öykü kahramanının arkadaşı Suat'la birlikte balığa gitmesi, geç vakitte anne ve babasıyla yaşadığı eve gitmek istemediğinden geceyi ilk kez bir otel odasında geçirmesi anlatılıyor.
Kimliği yanında olmadığı için otele gitmekte tereddüt yaşayan Müşfik Börekçi daha sonra gecenin bir yarısı kendi mahallelerindeki otele gider. Resepsiyondaki su yeşili renginde gözleri olan katip aklına takılır ve onu artık unutamayacağını düşünür...
Bilge Karasu'yu daha iyi anlamlandırmak için hayatını ve eserlerine yansıyan kişilik özelliklerini iyi bilmek gerektiğini hatırlatalım. edebiyatfatihi.net
23 Tem 2017
Mustafa Kutlu 5402 Hikayesinin Konusu, Özeti ve İncelemesi
Mustafa Kutlu 5402 Hikayesinin Konusu, Özeti ve İncelemesi
Trenlere ve demiryollarına özel bir ilgisi olan Mustafa Kutlu'nun "Bütün demiryolu çalışanlarına ve bütün buharlı tren aşıklarına" adadığı enfes hikayesi 5402 yazarın kendi hayatından otobiyografik izler taşıyor.
Kahraman anlatıcının ağzından anlatılan hikayede küçük bir istasyonda 5402 numaralı bir marşandiz katarının çağrıştırdıkları çarpıcı ve sade bir üslupla hikâye edilmiş.
Yaşayan büyük hikâyecilerimizden Mustafa Kutlu'nun bu kısa hikâyesi de küçük bir istasyondaki yaşamlara, kendi hatıralarına nostaljik dokunuşlar yapıp okuyanı kara trenlerin hüzünlü yolculuğuna çıkarıyor. edebiyatfatihi.net
23 Ara 2016
Ana-Kız hikayesinin olay örgüsü
hikaye incelemesi
incelemesi
işlevleri
kişiler
KONUSU
MEHMET RAUF
Özeti
tema ve çatışma
YER VE ZAMAN
zihniyeti
Mehmet Rauf,Ana-Kız hikayesinin olay örgüsü,konusu,özeti,kişiler,işlevleri,yer ve zaman,tema ve çatışma,zihniyeti,incelemesi
MEHMET RAUF , ANA-KIZ HİKAYESİ
MEHMET RAUF ,ANA-KIZ HİKAYESİNİN KONUSU,OLAY ÖRGÜSÜ,ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ
TÜM İNCELEMESİ: edebiyatfatihi.net
ÖZETİ:
Mehmet Rauf Ana-Kız hikayesinde küçük bir yerleşim yerinde sürekli karşılaştığı ama tanımadığı yaşlı bir kadınla kızını merkeze alıyor. Yaşlı kadın müstahdem olan kocasının vefat etmesinden sonra kızıyla zar zor geçinmeye biridir.edebiyatfatihi.net
Anlatıcı her akşam gezmeye çıktığında bu ana-kıza mutlaka rastlar ve onları gizlice gözlemler. Ana-kızın sessiz , sakin halleri anlatıcının çok dikkatini çeker ve onlara içten içe saygı duyar.
Bir gün anlatıcı Büyükdere'de yine bu ana-kıza rastlar , yağmur yağmaktadır ve insanlar bir gazinonun bahçesine sığınırlar ana kız da bunların içindedir. Anlatıcı ana kızı gözlemler.Bir arabacıyla pazarlık yaptığını görür , ama arabacının istediği para yoktur. Ellerindeki paranın iki kuruşunu da gazino bahçesinde içeceğe vermişlerdir. Ana-kız yağmurlu havada evlerine yürüyerek dönerler.
Vapurla Tarabya'ya geçen anlatıcı , ana-kızla tekrar karşılaşır, sırılsıklamdırlar.Onlara saygısı daha da büyür. Anlatıcı köyün doktorundan ana-kızın kim olduğunu öğrenir.Uzun bir zaman sonra anlatıcı bu sefer sadece yaşlı kadınla rastlar, kadın hızlıca eczaneye yürümektedir. Yaşlı kadın anlatıcıya kızının on beş gündür hasta olduğunu ama iyileşmeye başladığını anlatır. Anlatıcı yaşlı kadına çok üzülür ve bu yaşlı kadının kızı her türlü fedakarlığı göstereceğini , çok az tanıdığı ana-kızın aslında kendi hayatında ne denli önemli bir yer tuttuklarını düşünür.
OLAY ÖRGÜSÜ: Yukarıda verilen olay örgüsünde dile getirilenler kurmaca gerçekliğe sahiptir.
www.edebiyatfatihi.net
DÖNEME AİT UNSURLAR , ZİHNİYET UNSURLARI
14 Ara 2016
DEDE KORKUT BOĞAÇ HAN HİKAYESİNDEKİ GÜNLÜK HAYAT İLE İLGİLİ UNSURLAR
- DEDE KORKUT BOĞAÇ HAN HİKAYESİNDEKİ GÜNLÜK HAYAT İLE İLGİLİ UNSURLAR
- Bir işin hayırlısıyla sonuçlanması için ziyafet vermek
- Ziyafette at , deve , koç gibi hayvanların kesilmesi
- Hayır için yoksulları yedirip içirmek
- Kımız denilen at sütü ikram etmek
- Duanın gücüne inanmak
- Varlıklı ailelerin çocuklarını da dadılara baktırması
- Aşık oynamak
- Develerle boğaları güreştirmek
DİRSE HAN OĞLU BOĞAÇ HAN HİKAYESİNDEKİ ZİHNİYET UNSURLARI
Hikayede Türklerin 12.ve 14.yüzyıllar arasında İslami dönemle İslamiyet öncesi döneme ait unsurları birlikte yaşattıkları olgusu vardır.
Alplik
Ad verme geleneği
Toy ( ziyafet verme(
Cesarete ve erdeme övgü İslamiyet öncesi zihniyet ürünleridir.
Fakire yardım
Allah kavramı
Dua etmek
gibi unsurlar da İslami döneme ait zihniyet unsurlarıdır .
Alplik
Ad verme geleneği
Toy ( ziyafet verme(
Cesarete ve erdeme övgü İslamiyet öncesi zihniyet ürünleridir.
Fakire yardım
Allah kavramı
Dua etmek
gibi unsurlar da İslami döneme ait zihniyet unsurlarıdır .
29 Kas 2016
hikaye incelemesi
İNCELEMESİ
KİŞİLERİ
ORHAN KEMAL-HARİKA ÇOCUK ADLI ÖYKÜSÜNÜN OLAY ÖRGÜSÜ
TEMASI
YER VE ZAMAN
ORHAN KEMAL-HARİKA ÇOCUK ADLI ÖYKÜSÜNÜN OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLERİ,YER VE ZAMAN,TEMASI,İNCELEMESİ
ORHAN KEMAL-HARİKA ÇOCUK ADLI ÖYKÜSÜNÜN İNCELEMESİ
Orhan Kemal tarafından kaleme alınan bu eserin türü hikayedir. Toplumcu-gerçekçi bir anlayışla işçi ve köylünün, dar gelirli memurların, işsizlerin, sokaktaki adamın sorunlarını yansıtan
Orhan Kemal "Harika Çocuk" adlı hikayesinde çalışmak zorunda kalan küçük sevimli bir çocukla ilgili izlenimlerini anlatıyor.edebiyatfatihi.net
TÜM İNCELEME : www.edebiyatfatihi.net
14 Kas 2016
DİL-ANLATIM BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
ESKİCİ HİKAYESİYLE MENDİL ALTINDA HİKAYESİNİN TEMA
hikaye incelemesi
YAPI
ESKİCİ HİKAYESİYLE MENDİL ALTINDA HİKAYESİNİN TEMA , YAPI ,DİL-ANLATIM BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
ESKİCİ HİKAYESİYLE MENDİL ALTINDA HİKAYESİNİN TEMA , YAPI ,DİL-ANLATIM BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Bu yazımızda Refik Halit Karay'ın Eskici hikayesiyle Memduh Şevket Esendal'ın Mendil Altında öyküsünün yapı ,tema , dil ve anlatım bakımından karşılaştırmasını bulabilirsiniz...
Bu yazımızda Refik Halit Karay'ın Eskici hikayesiyle Memduh Şevket Esendal'ın Mendil Altında öyküsünün yapı ,tema , dil ve anlatım bakımından karşılaştırmasını bulabilirsiniz...
büyütmek için resmin üzerine tıklayınız |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)