KİŞİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KİŞİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 May 2017

REFİK HALİT KARAY,BİR SALDIRI HİKAYESİNİN OLAY ÖRGÜSÜ,ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,TEMASI,TEMEL ÇATIŞMASI

REFİK HALİT KARAY - BİR SALDIRI HİKAYESİ 

ÖZETİ

www.edebiyatfatihi.net 

 Hayrullah Efendi,yağmurlu bir kış günü akşam vakti vapurdan inen dört yolcudan biridir.Her akşamki gibi bayırına tek başına tırmanmaya başlar.Ama birden alnına bir demirin dayandığını hisseder.Boğuk bir ses,cüzdanını vermesini emreder. Hayrullah Efendi,içi para dolu cüzdanını uzatır.Adam cüzdanı bakar,içinde;bir sürü yüzlük,beşlik bulunan cüzdandan bir tane beşlik alır.Cüzdanı geri uzatır ve koşarak uzaklaşır.Hayrullah Efendi ağzına kadar para dolu olan cüzdanından sadece bir beşlik alan bu adamı merak eder ve takip etmeye başlar.Adam takip edildiğinin farkında olmadan bir dükkâna girer.Koca somun bir ekmek alır hemen bir parçasını ağzına atar,peynir,zeytin alarak dükkândan çıkar.Hayrullah Efendi öğrenir ki bu adam hırsız değil,namuslu aç bir adamdır. Çünkü mütareke yıllarında bulunmaktadırlar.Yedek subaylar ne maaş alabilirlerdi ne iş bulabilirlerdi.Yıllarca yaşadıkları hudutlardan eve dönünce açlık ve yoksulluktan kurtulamazlar.Demin gırtlağına sarılan adam kendisi burada kârına bakıp işine sarıldığı yıllarda ; o işi rahatça yapılabilmesi için göğsünü tâ uzaklarda savaş meydanlarında siper yapmıştır. Zorla aldığı para bir pay, hattâ hak idir. Hayrullah Efendi ertesi gün bir kayık erzak hazırlatır ve adamın evine gönderir.

15 Nis 2017

YENİ TURAN ROMANININ OLAY ÖRGÜSÜ,ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ

HALİDE EDİP ADIVAR'IN "YENİ TURAN"  ROMANININ OLAY ÖRGÜSÜ,ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ

Halide Edip Adıvar 1910 yıllarında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte Türk Ocağı'nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı Yeni Turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. II. Meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, Yeni Turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir Türkiye'nin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur.


YENİ TURAN ROMANININ KONUSU: 7 Eylül 1912 tarihinde “Tanin” gazetesinde tefrika edilen ‘Yeni Turan’ romanı, 1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyet sonrası ortaya çıkan siyasî ve sosyal olayları irdeler. 

ROMAN HAKKINDA GENEL BİLGİLER 

II. Meşrutiyet’in getirmiş olduğu hürriyet ve özgürlük sevinci, dönemin diğer sanatçıları gibi Halide Edip Adıvar’ı da derinden etkiler. Bu etkiler, yazarın yazın hayatında değişik şekillerde ifade bulur. ‘Yeni Turan’ romanı da bu etkilerin açık bir şekilde yer aldığı bir eserdir. 

Dönemin siyasî ve sosyal olaylarının siyasî ve ideolojik bir yansıması olan eser, yaşamın siyasete, siyasetin yaşam alanlarıyla ilişkisini kurmaca dünyaya taşır. ‘Yeni Turan’ romanı, isim ve içerik açısından bir bütünlük teşkil eder. Yeni ibaresi, ‘kullanılmamış; oluş veya çıkışından beri çok zaman geçmemiş, en son edinilen, düşünülmemiş, bilinmeyen, daha öncekilerden farklı olan anlamına gelir. Bu açıdan çağrışım değeri olarak başlangıç, doğuş, uyanış gibi değerleri imler. “Turan” kavramı ise dünya üzerinde yaşayan bütün Türklerin bir bayrak altında toplandıkları (ülkü) ülkedir. Yazar, ‘Yeni Turan’ -ülkesinde-ülküsünde, siyasî-politik ve kültürel olarak Türkiye sınırları içinde yaşayan başta Türkler olmak üzere bütün milletleri bir sancak etrafında toplamayı arzular. Böylece ideal insan, toplum ve devlet yaratmayı amaçlar. “Yeni Turan romanı, Ziya Gökalp’ın etkisiyle yeniden ateşlenen milliyetçilik akımını konu edinişi, yazarın sanat hayatında yeni bir dönemin müjdecisi olmuş bir eserdir.” (Acaroğlu 1964: 7). Halide Edip’in siyasî ve sosyal alandaki milliyetçilik düşüncesi ve düşünün kurgusu olan ‘Yeni Turan’ romanında, Ziya Gökalp’ın büyük tesirleri vardır. Ziya Gökalp için; “Onun, başta Yeni Turan olmak şartıyla ilk eserlerimin üzerinde büyük tesiri vardır.” (Adıvar 2008: 189) diyen yazar, Gökalp’ın siyasî ve kültürel fikirlerinin bir kısmını bu eserinde içselleştirir. ‘Yeni Turan’ ülküsü, atalar ruhunu geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe taşımayı amaçlayan yeni bir hayat, yeni bir doğuştur. Bu açıdan romanda ele alınan; yeni hayat, kuruluş ve kurtuluş, sosyal-bireysel yabancılaşma, siyasî-politik ve kültürel çatışma gibi izlekler dönemin meseleleri olarak çağın akışında yankılanır. Romanda yeni ile eski, değişim ile düzen, kuruluş ve kurtuluş arzuları gibi izlekler, kişi, kavram ve simgeler üzerinde verilerek toplumun içinde bulunduğu çıkmazlar, tarihsel gerçeklik içinde irdelenir.

KAYNAK: "Veysel ŞAHİN HALİDE EDİP ADIVAR’IN ‘YENİ TURAN’ ROMANINI YENİDEN ANLAM(LANDIRM)A" adlı makalesi... 

14 Ara 2016

ÖMER SEYFETTİN "HOROZ" ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ,KONUSU,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ

Usta öykücümüz Ömer Seyfettin'in kadın başkarakterin anlatıcı olduğu tek öykü “Horoz” adını taşımaktadır. Ömer Seyfettin bu öyküsünde yine okuru şaşırtmayı başarıyor , sıradışı konusuyla Horoz ilginç bir öykü...Mutlaka okumanızı öneririz...edebiyatfatihi.net
"HOROZ" ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ
Anlatıcı genç kız  , kocaya varmak istememektedir. Tüm ailesi kendisine çılgın gözüyle bakmaktadırlar. Nedenini sorduklarında genç kız onlara cevap verememektedir. Çünkü kendisine güleceklerini düşünmektedir. Onu bu düşünceye götüren olay kümesteki horoz ile ilgilidir. Evden pek çıkmayan bir ailede yaşayan genç kız sık sık tavukların bahçesindedir. Gözlemlerine göre tavuklar insanları beslemek için yumurtlar, civciv çıkarmak ve onları büyütmek için fedakârlık yapar. Hatta kendilerinden yüz misli büyük bir düşmanın üstüne atlarlar yavrularını korumak için. Ancak başlarında horoz adında bir bela vardır. Horoz tavukları devamlı hırpalamaktadır. Yiyecek bir şey bulunca hemen kendi yutar, yenmeyecek bir şeyi de tavuklara ikram eder. Zalim olduğu kadar da ödlektir. Havadan bir çaylak geçince ödü kopar. 

Genç kız bir gün Pamuk adını verdiği bir tavuğu Horoz onu döverken kurtarır ve ayrı bir yere koyar. Bir ayda hayvan kendini toplar ve semirirken kümesteki diğer tavuklar yoluk tüylü, sıska ve kirlidirler. Genç kız giderek horozun tavrını babasının davranışları ile özdeşleştirir. Horoz kümeste, babası evde hüküm sürmektedir. Annesine babasının davranışlarından şikâyet edince aldığı cevap, “”Dünyanın nizamı böyle kurulmuş. Kadın kadın! Erkek efendi. Namuslu insanlar bu kaidenin dışına çıkmazlar” olur. Bu konuşma sonucu bahçeye çıkan genç kız tavuklardan birini bırakıp birini altına almakta olan, tavukları kovalayan ve tuttuğunu dövmekte olan horozu taşla öldürür. Erkeğin de genç kıza göre horozdan farkı yoktur. Horozsuz bir kümes, yani kocasız, efendisiz, kumandasız, amirsiz, emirsiz bir ev istemektedir. İşte genç kız bu nedenle evlenmek istememektedir. Aynı Pamuk’un geçirdiği mesut, gamsız, rahat, sakin ve tatlı bir hayat istemektedir. Oysa annesi ona “Dünyanın nizamını bozacaksın, her kadına mutlaka bir erkek lazım” demeye devam eder.
www.edebiyatfatihi.net
 https://www.edebiyatfatihi.net/2014/07/basini-vermeyen-sehit-oyksunun.html

4 Ara 2016

ÖMER SEYFETTİN HAVYAR ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ,KONUSU,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,SES OLAYLARI,İNCELEMESİ

ÖMER SEYFETTİN HAVYAR ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ,KONUSU,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,SES OLAYLARI,İNCELEMESİ
Usta öykücümüz Ömer Seyfettin'den ilginç bir hikaye "Havyar" .Klasik vak'a öykülerinde farklı temalar ve konuları işleyen Ömer Seyfettin'de "kadın" da önemli bir yer tutar. Havyar adlı kısa hikayesinde de  yirmi senedir dul yaşayan zengin Hamude Hanım’ın başına gelenleri anlatır.

ÖYKÜNÜN ÖZETİNİ AŞAĞIDA BULABİLİRSİNİZ...Ömer Seyfettin'in tüm öykülerini okumanızı öneririz. Diğer öykü incelemeleri içinse 👉BURAYI tıklayınız...

"HAVYAR" ÖYKÜ ÖZETİ :
BÜYÜTMEK İÇİN RESMİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ


29 Kas 2016

NASRETTİN HOCA FIKRASININ OLAY ÖRGÜSÜ, KİŞİLER ,YER VE ZAMAN,ANLATICI , BAKIŞ AÇISI, İNCELENMESİ

NASRETTİN HOCA FIKRASININ OLAY ÖRGÜSÜ, KİŞİLER ,YER VE ZAMAN,ANLATICI , BAKIŞ AÇISI, İNCELENMESİ
Bir gün Nasreddin Hocanın uykusu kaçmış, Canı sıkıldığı için düşünmüş ne yapacağım diye ? Dışarı çıkmaya karar vermiş . Yolda giderken subaşına rastlamış . Subaşı sormuş :
- Gece vakti ne işin var sokakta ? 
Hoca iç geçirmiş ve demiş ki : 
-Uykum kaçtı da onu arıyorum.

  • TÜRÜ : FIKRA
  • OLAY : NASRETTİN HOCANIN UYKUSUNUN KAÇMASIDIR
  • KİŞİLER : Nasrettin Hoca , subaşı
  • YER : SOKAK
  • ZAMAN : Bir gece vakti
  • ANLATICI : ÜÇÜNCÜ KİŞİLİ ANLATICI , HAKİM ANLATICI
  • BAKIŞ AÇISI : İLAHİ BAKIŞ AÇISI 
  • www.edebiyatfatihi.net



21 Kas 2016

BALKON HİKAYESİNİN ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KONUSU,TEMASI,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,ANA FİKRİ,İNCELEMESİ,ÖMER SEYFETTİN


KİTABIN ADI : İLK DÜŞEN AK
ÖYKÜNÜN ADI : BALKON
ÖYKÜNÜN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
ÖYKÜ SAYFA SAYISI: 9
YAYINEVİ : İNKILAP KİTAPEVİ SANAYİ VE TİCARET AŞ.
YAYIN YILI : 2003

ÖZET:
Ömer Seyfettin'in "İlk Düşen Ak" adıyla İnkılap Yayınlarından çıkan kitaptaki "BALKON" adlı öykünün özeti,kişiler,yer ve zaman,ana fikri,incelemesini aşağıdaki yazımızda bulabilirsiniz...Ömer Seyfettin'in bu şoke edici öyküsünü mutlaka okumalısınız. 


YAZAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER:

7 Kas 2016

ORHAN KEMAL'İN "KİTAP SATMAYA DAİR" ÖYKÜSÜNÜN OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,MEKAN VE ZAMAN , KONUSU, TEMASI,İNCELEMESİ

ORHAN KEMAL'İN "KİTAP SATMAYA DAİR" ÖYKÜSÜNÜN OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,MEKAN VE ZAMAN , KONUSU, TEMASI,İNCELEMESİ

Ekmek Kavgası edebiyatımızın usta isimlerinden Orhan Kemal’in 1950 yılında yayımlanmış öykü kitabıdır. Geçim savaşı veren insanların hayatlarını kendine özgü muazzam bir dille anlatan Orhan Kemal Ekmek Kavgası adlı hikaye kitabındaki Kitap Satmaya Dair adlı öyküde işsiz bir adamın eve ekmek götürebilmek  için çok sevdiği kitaplarını satmak istemesi anlatılıyor. Oldukça hüzünlü ve iç burkucu öyküyü mutlaka okumanızı öneririz.edebiyatfatihi.net

"KİTAP SATMAYA DAİR" HİKAYESİNİN

Olay örgüsü:

31 Eki 2016

BİNNAZ OYUNUNUN KONUSU,ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜİ,KİŞİLER ,YER VE ZAMAN

YUSUF ZİYA ORTAÇ / BİNNAZ (1919)Sevgili takipçilerimiz , Cumhuriyet dönemi heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri  Yusuf Ziya Ortaç'ın  / Binnaz adlı eseridir.
KONUSU ŞÖYLE:Lâle Devri’inde Payitaht’ın içinde hortlayan kanunsuzluklar, devletin düştüğü acz ve toprakların kaybedilme sebepleri piyeste acıyla dillendirilir. Lale Devrinin en güzel kadınlarından Binnaz'la devlete karşı ayaklanan Ahmet Efe'nin aşk ve macera öyküsü.

18 Eki 2016

ABDULLAH EFENDİNİN RÜYALARI KİTAP ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN ,DEĞERLENDİRMESİ ,AYRINTILI İNCELEMESİ


ABDULLAH EFENDİNİN RÜYALARI KİTAP ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN ,DEĞERLENDİRMESİ ,AYRINTILI İNCELEMESİ 

ÖZETİ: 
Abdullah Efendi'nin Rüyaları'nda Abdullah Efendi, önce lokantada duygularına, hatta asabına tesir eden olaylar karşısında gerçekte olmayan şeyleri görmeye başlar. Lokantadan bu yorucu ruh haliyle çıkıp arkadaşlarıyla gittiği evlerde de kabul edemeyecegi manzaralar karşısında, olmayan şeyleri görür. Şehrin sokaklarında, sonra gittiği evinde uyanık halde iken dehşet verici tablolar içinde kendini bulur. Psikiyatri bunu "hallüsinasyon" diye isimlendirir. Jung, "içerdiği bu gerilim ya da enerji yakilyle bir kompleksin kendi başına küçük bir kişilik oluşturma eğilimi" gösterdigini söyler. .Hatta bu kompleksler "kendilerini bilinç denetiminden o denli kurtarırlar ki, gözle görülüp kulakla işitilebilir nitelik kazanır, vizyon kılığında kendilerini açığa vurur, belli kişilerin sesleriymiş izlenimini uyandıran seslerle konuşurlar." Yine Jung, düşlerle kompleksIerin çogunlukla kişiselleşmiş bir kimlikle ortaya çıkabilecegini belirtir.
Tanpınar'ın hikayelerinde şahıslar; :içlerinde yaşayan, onları sorgulayan bir "ikinci adam"ın varlığından bazen memnun, fakat ekseriyetle muzdariptirler. Abdullah Efendi, lokantada bir an bu ikinci adamıldan sıyrıldığını hissedince "geniş, ağır, kaypak halkalarını bütün vücuduna doladıktan sonra, zehirli dişini en can alacak yerine geçirmeğe hazırlanan bir yılanın ayaklarının ucunda birden bire uyuyup kaldığını gören bır çöl yolcusunun inanılmaz sevincini duyar. ( s.163) Daha 'sonra bu ikinci kişilik o kadar kuvvet kazanır ki, Abdullah Efendi'nin tasavvurunda, yaşayan ikinci bir kişi olur. Onu lokantada uyur bırakarak uzaklaşır. Lokantanın yanması esnasında onun öldüğünü görür. Hatta ertesi gün ikinci kişisinin cenaze törenine katılmayı, bir konuşma yapmayı bile düşünür. Mehmet Kaplan, bu hikayenin derinlik psikolojisi ile izah edilebilecek fantezilerle dolu olduğunu soyler.
Kaynak: Dr. Latife KILIÇ'IN "HİKAYE YAZARI OLARAK AHMET HAMDİ TANPINAR" adlı makalesinden alınmıştır. Makalenin tamamına ulaşmak için TIKLAYINIZ

12 Eki 2016

DRİNA'DA SON GÜN ROMAN ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER ,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ

DRİNA'DA SON GÜN ROMANI
FAİK BAYSAL

GENEL BİLGİ: 
Faik Baysal, Pertevniyal Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı sırada roman kahramanı Rıza Selmanoviç’in oğlu ve aynı zamanda kendi öğrencisi Kazım Yenerer’den bu hikâyeyi dinleyerek romanlaştırır. Romanın başında yer alan açıklamada da anlatılanların gerçekliğine şöyle dikkat çekilir: “Bu roman gerçekten yaşanmış olan olayların bir yansısıdır; kahramanlarından bir kısmı aramızda yaşamaktadır. Bir kısmı da Tanrı‟nın rahmet ve mağfiretine kavuşmuştur. Adlar değiştirilmemiştir.

6 Eki 2016

SOKAKTA ROMAN ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ,BAHATTİN ÖZKİŞİ

Sokakta
Bahaeddin Özkişi

KONUSU: 1975 Peyami Safa roman yarışmasında başarı
ödülü almıştır. Türkiye’nin son yüzyıl içinde yaşadığı
değişmeleri ele alan, fantastik unsurlar taşıyan
romanda olaylar, cinlerin işlediği varsayılan bir
cinayetin etrafında kurgulanır.

ÖZET:
Sokakta 
1975 yayımladığı Peyami Safa Ödülüne layık görülen “Sokakta” adlı romanı pek de el atılmayan bir konuyu sinesinde barındırır. Kitapta cinler tarafından öldürülen bir kadının yol açtığı hadiseler şaşırtıcı biçimde karşınızı dikilir. Hikaye ile roman arasındaki farkı bilen bir kalem olarak Özkişi hikayenin kaidelerini romana, romanın kaidelerini de hikayeye dayatmamıştır. Romanda dile sırtını tüm ağırlığınca vermenin uygunsuz olacağını sezerek kurguyu öne itmiştir. Kitapta tuhaf tanıklar, tuhaf suç aletleri, tuhaf büyüler, şeytana tapan tuhaf adamlar ve en önemlisi de tuhaf bir sokak vardır. Bu sokağın özelliği cinayetin işlendiği yer olmasıyla sınırlı değildir. O bir mekan olmaktan ziyade, kanlı canlı bir roman kahramanıdır. Onu hissedersiniz, ona dokunuzsunuz, onunla söyleşirsiniz…

1 Eki 2016

YILKI ATI ROMAN ÖZETİ, OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN ,TAHİLİLİ

GENEL BİLGİLER

Önce "yılkı" ne demek bakalım : Yılkı: At  , eşek gibi yük taşımakta kullanılan , onun dışında bir yararı olmayan hayvanların kışın beslenmesinden kurtulmak isteyen sahipleri tarafından salıverilmesi olayı...

YILKI ATI Abbas Sayar‘ın ilk romanıdır ve 1970’te yayınlanmıştır, TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında Yılkı Atı adlı romanıyla başarı ödülü almıştır. İçeriği ve kahramanları ile farklı bir romandır. Çünkü eserde ana kahramanlar atlardır, insanla tabiatın, atların ilişkisi ele alınmıştır. Eserde üzerinde durulan ana konular tevekkül, yoksulluk, tabiat, geleneklere bağlılıktır.

Yılkı Atı
Abbas Sayar

ÖZETİ

Bir Orta Anadolu köyünde İbrahim, ahırdaki samanının öküzlere, taya ve kır ata yetmeyeceği düşüncesiyle Dorukısrak’ı “yılkılık” eder; yani emektar hayvanı ahırdan, köyünden sürer. Zavallı kısrak, kışın dağda, belde başının çaresine bakacak ve çıplak doğayla savaşacak ömrü var olursa, bahara yılkıdan sağ dönebilirse o zaman ona da yeni bir iş düşünülecektir. Sert kışta kendi kaderine terk edilen kısrak, dağlarda köyün kendisi gibi kovulmuş diğer atlarıyla birlikte

LETÂİF-İ RİVÂYÂT ÖYKÜ ÖZETİ,KONUSU,KİŞİLER,MEKAN VE ZAMAN,İNCELEMESİ

LETÂİF-İ RİVÂYÂT ÖYKÜ ÖZETİ,KONUSU,KİŞİLER,MEKAN VE ZAMAN,İNCELEMESİ
LETÂİF-İ RİVÂYÂT
Ahmet Mithat Efendinin edebiyatımızdaki ilk öykü kitabı olan LETÂİF-İ RİVÂYÂT söylenegelen güzel hikayeler demektir.
Tanzimat sonrası Türk öykücülüğünün gelişiminde Ahmet Mithat Efendi'nin önemli yeri vardır. Geleneksel anlatıyla modern öykücülüğün birleşiminden doğan öyküleri, geleneksel öyküden modern öyküye ve hatta uzun öyküden romana geçiş döneminin ürünleridir.
Letâif-i Rivâyât serisinde Ahmet Mithat Efendi, Batı öyküsünden gelen bazı anlatım teknikleri, izlek ve konuları, geleneksel anlatı formuna bilinçli şekilde aşılamak ister.

UYARI; Ahmet Mithat Efendi estetiği, sanatı merkeze almak yerine öğretici ve yararlı olmayı tercih etmiş öncü bir sanatkârdır...

Yazar, halkının büyük çoğunluğunun cahil olduğu bir toplumda sanat değeri yüksek eser vermenin gereğine İnanmaz. Bu sebeple önce halka okuma zevkinin aşılanması gerektiği kanaatindedir. Sanat eseri yoluyla halka ahlak değerlerinin yüklenmesi, bazı davranış kalıplarının kazandırılması gerektiğini düşünür. Bu sebeple öyküyü bilgi aktarmada aracı olarak kullanır.

Ahmet Mithat Efendi, Letâif-i Rivâyât serisinde yer alan öykülerinde meddah tarzı anlatıma bağlı laubali bir üslup kurma yoluna gider. Amacı okuyucuları eğlendirmek, eğlendirirken de eğitmek ve bilgilendirmek olduğu için geniş halk kitlesini bu yolla öykülerinin dünyasına çekmeyi hedefler. Sanat endişesine, yapmacık söyleyişlere düşmez. Karşısında dinleyiciler varmış gibi, sohbet havasında bir ifade tarzı geliştirir. Okuyucularını karşısında bulan bu kıssahan, zaman zaman onlarla diyalog kurar, sorular sorar, şaka ve espriler yapar. Kimi zaman da, tıpkı meddah gibi, olay örgüsünün akışını keserek gerekli gördüğü bir konuda uzun uzun açıklamalarda bulunur, bilgiler aktarır. Verdiği bilgiler bir şekilde olay örgüsüyle ilişkilendirllir. Bu bilgiler ansiklopedist tavırla başka toplumların yaşama tarzları, gelenek ve görenekleri; İcatları ve buluşları içine alır.

Onun öykülerinin gözden kaçırılmaması gereken yanlarından biri de yerli hayatı ayrıntılarıyla konu edinmesidir.

Ahmet Mithat Efendi'nin Letâif-i Rivâyât serisinde yirmi beş kitap içerisinde otuz ayrı eser yer alır. Bunlar arasında 30-40 sayfalık uzun öyküden 200 sayfayı aşan kısa romana ve tiyatroya kadar değişik türlerde kalem ürünlerine rastlanır. Bu eserlerin içerisinde çeviri ve uyarlama olanlar önemli yer tutar. Sayısı on biri bulan çeviri ve uyarlamalar Batı edebiyatlarının Türk edebiyatını ne kadar geniş ölçüde beslediğini ve etkisi altına aldığını gösterir.

UYARI: Onun Letâif-i Rivâyât serisindeki öykülerini Suizan, Esâret, Gençlik, Teehhül, Gönül, Mihnetkeşân, Bir Gerçek Hikâye, Bahtiyarlık, Bir Fitnekâr, Nasip, Bekârlık Sultanlık mı Dedin?, Bir Tövbekar, Çifte İntikam, Esaret, Obur, Para, Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar, Diplomalı Kız, Emanetçi Sıtkı, Cankurtaranlar, Ana Kız, Bîr Acibe-i Saydîye, İki Hud'ekâr olarak belirlemek mümkündür.

Letâif-i Rivâyât'taki öykülerinde Ahmet Mithat Efendi, değişik konulara yer verir. Evlilik ve aşk başta olmak üzere, kadın, kadının eğitimi, esaret, başkaları hakkında kötü düşüncelere sahip olmanın doğuracağı olumsuz sonuçlar, başkalarını dolandırma ve cezasını görme, alafrangalık, eski örf ve âdetler, eğlence, eğitim, namus, kölelik gibi farklı konular onun öykülerinde yer alır. Yazar, öykülerinde kendisini bir konuyla sınırlandırmaz. Merkeze aldığı konunun yanında ikinci, üçüncü dereceden başka konulara da yer verir. Bağlandığı sosyal fayda (toplumsal yarar) ilkesi çerçevesinde genellikle sosyal konuları ele alır. Halk arasında yaşayan yanlış inanışlara, gelenek ve göreneklere eleştirel bakış getirir.

NOT: Letâif-i Rivâyât serişinde evlilik; Gençlik, Teehhül, Gönül, Mihnetkeşân, Bir Fitnekâr, Nasip, Bekârlık Sultanlık mı Dedin?, Bir Tövbekar öykülerinde asıl konu durumundadır.
♦"Gençlik"te hayatı ve insanları pek tanımayan, gözü açılmamış birinin başlangıçta evliliğe karşı oluşu, sonra yaşadığı gülünç çapkınlığa bağlı olarak bir cariye ile evlendirilişi anlatılır.
♦"Teehhül"de ise Gençlik'te komik olarak ele aldığı evlilik konusunu bu defa dramatik şekilde işler.
♦"Gönül"de Avrupa'da sınıf farklarının kuvvetle yaşandığı bir dönemde halktan bir gençle asilzade sınıfından bir kızın birbirini sevmesi ve aralarındaki sınıf farkının getirdiği engellere baş kaldırarak evlenmeleri" anlatılır.
♦"Mihnetkeşân"da, eğlence hayatına düşkün birinin serbest yaşama tarzını değiştirerek evlenmesi işlenir.
♦"Bir Fitnekâr"da aşk ve evlilik entrikasıyla birlikte yürüyen dolandırıcılık ve soygun, bunun sonucunda kişinin yaptıklarının cezasını görmesi anlatılır.
♦"Nasip", insanının nasibi neyse onun dışına çıkamayacağı şeklindeki görüşü ispatlamak için yazılmıştır.
♦"Bekârlık Sultanlık mı Dedin?" de ve "Bir Tövbekâr"da evlilik konusu, alafrangalık ve bohem hayat tarzıyla birleştirilerek ele alınır.
♦"İki Huda'kâr"ın konusu yabancı bir eserden alınmıştır. Şehirdeki insanların davranışlarının yapmacıklığından ve şehir hayatının sıkıcılığından kaçan biri kız diğeri erkek iki kişinin bir kasabada karşılaşmaları, varlıklı ve soylu olmalarına rağmen yoksul insanlarmış gibi evlenmeleri anlatılır.
Letâif-i Rivâyât'taki öykülerde evlilikle birlikte sıkça ele alınan konulardan biri aşk'tır. Aşkın önemli yer tuttuğu öyküler Bir Gerçek Hikâye, Gönül, Gençlik, Bir Tövbekâr, Teehhül, Emanetçi Sıtkı'dır. Bu öykülerde aşk, romantiklerde olduğu gibi, yüce bir duygu şeklinde anlam kazanır.
♦Bir Gerçek Hikâye'de aşk ve evlilik konusu üzerine kurulur.
♦Emanetçi Sıtkı, bir aşk öyküsüdür. Yüz güzelliğinden ahlak güzelliğinin üstün olduğu tezi üzerine kurulur.
Letâif-i Rivâyât serisinde dikkate değer konulardan biri de ailedir. Gençlerin evlenmesi gerektiği tezine bağlanan yazar, bunun sonucu olarak aileye de öykülerinde önemli yer ayırır. Aile içi dayanışma ve yardımlaşma, bu öykülerdeki önemli sosyal mesajlardan birini oluşturur. Yazar, öykü kişilerini evlilik ve aile hayatı üzerine uzun uzun konuşturur. Böyle bir teknikle okuyucularının da evlilik üzerinde düşünmesini amaçlar.
Onun üzerinde durduğu konulardan biri de kadın'dır. Kadını genellikle namuslu ve yüksek değerlere bağlı bir varlık olarak ele alır. Bu tutumu onun ahlakçı anlayışı yanında modernist anlayışından da kaynaklanır. Genç kızların eğitimine ve evlilikte söz sahibi olmaları gerektiği düşüncesine özellikle vurgu yapar,
♦Diplomalı Kız öyküsü eğitimin önemini göstermek düşüncesini taşır.
♦Suizan'da kötü niyete bağlı yanlış anlama konu edinilir.
Letâif-i Rivâyât'ta yer alan konulardan biri de esaret (kölelik)tir. Yazar, daha sonra roman ve tiyatroda çokça işlenecek olan bu konuyu Esaret adlı öyküsünde ele alır. Esaret'te ikinci dereceden konu olarak aşk ve evlilik yer tutar.
***kölelik konusunu ilk kez işler, köleliği bireysel yönüyle işler.
Romantik özellikler taşıyan öyküde Kafkasya'dan kaçırılan, sonra satılan kız ve erkek çocuklar, olağanüstü karşılaşmalarla buluşan kardeşler, efendi ile cariye arasında tek taraflı aşk, kölelerin uzaklarda kalan memleketlerine özlem duymaları dile getirilir.
Gençlik'te arabada gördüğü bir kadına çeşitli işaretler yapan bir gencin bu hareketlerine karşılık alması, davet edildiği evde işaret ettiği kadının teyzesi çıkması üzerine içine düştüğü komik durum anlatılır.

Obur, doymak bilmeyen, fazla yemek yediği için alay konusu edilen bir kişinin öyküsüdür.
Para'da paranın önemi vurgulanmakla birlikte başkalarının biriktirdiği zenginlik üzerine oturan kişilerin bir gün bu parayı yok edebileceği düşüncesi işlenir. Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar'ın konusu Fransa'da geçer. Yabancı kişilerden kurulu bir öyküdür.
NOT: Öykü tekniği ve konusu bakımından yenilik getirmez.
Çifte Intikam'ın da konusu Fransa'da geçer. Şaşırtıcı bir sonla bitmesinin dışında kurgusu ve anlatımı yönünden önemli bir özellik göstermez.
Cankurtaranlar, üç ayrı kişinin anlattığı üç farklı olay üzerine kurulur.
Bir Acibe-i Saydiye serinin zayıf kalan öyküsüdür. Öykü anlatmak yerine Afrika'nın coğrafi yapısı hakkında bilgi vermek için yazılmış izlenimi uyandırır.

29 Eyl 2016

KARARTMA GECELERİ ROMAN ÖZETİ,OLAY ÖRGÜSÜ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN,TAHLİLİ

KARARTMA GECELERİ
YAZARI: RIFAT ILGAZ
TÜRÜ: ROMAN

KONUSU:  II. Dünya Savaşı sürecinde kitabı toplatılan öğretmen-şair Mustafa Ural'ın hikâyesini anlatır.

ESER HAKKINDA GENEL BİLGİ: Eser, İstanbul’un İkinci Dünya Savaşı zamanını ele almaktadır. Kentte baskın tehlikesine karşı geceler karartılmaktadır. Şehirde sağcı solcu davaları ve sıkıyönetim de baş göstermektedir . Karartma Geceleri romanının ana kahramanı olan Mustafa Ural, böyle bir dönemde yazdığı kitaplardan dolayı tutuklanan bir aydın olarak ele alınır. Biyografik özel­likler taşıyan yazarın bu romanında bir aydın kişinin fikirlerinden dolayı düştüğü sıkıntılı durumlar ve savaş dönemi İstanbul’unun siyasi, ekonomik or­tamı çarpıcı bir şekilde sunulmaktadır.

22 Eyl 2016

İSTANBUL'DA BİR ZÜRAFA KİTAP ÖZETİ ,KİŞİLER, YER VE ZAMAN , İNCELEMESİ

İSTANBUL'DA BİR ZÜRAFA KİTAP ÖZETİ ,KİŞİLER, YER VE ZAMAN , İNCELEMESİ

ÖZETİ: 
WWW.EDEBİYATFATİHİ.NET İNCELEDİ.

ARABA SEVDASI ÖZETİ,KİŞİLER,YER VE ZAMAN (AYRINTILI İNCELEME)


Recaizade Mahmut Ekrem’in 1889 yılında yazılan fakat on yıl sonra yayınlanan eseri Araba Sevdası Türk Edebiyatının ilk realist örneğidir.

KONUSU:
Araba Sevdası, baş karakter Bihruz Bey’in Periveş Hanıma duyduğu sıradan bir aşk hikayesini anlatıyor görünse de daha çok, dönemin gerçeklerini yansıtmaktadır. zira batı etkisinin kendisini iyiden iyiye hissettirdiği II. Abdülhamit dönemi, toplumsal ve sosyal özellikleri ile ele alınmakta ve eleştirilmektedir.

ARABA SEVDASI ROMANININ ÖZETİ...
Bihruz Bey bir Osmanlı paşasının oğludur. Evde özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim görmüştür. Alafrangalığa özenir, süsü, gösterişi sever. Şık giyinir. Şımarık, sorumsuz bir gençtir. Her fırsatta az buçuk bildiği Fransızcasıyla terziler, ayakkabıcılar ve garsonlarla konuşur. Böylece Batılı olduğunu sanır.

Felatun Bey'le Rakım Efendi Romanı (özeti,olay örgüsü,kişiler,yer ve zaman)AYRINTILI TAHLİL


Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
(Ahmet Mithat Efendi)
 

11 Nis 2016

HAKKI SÜKUT (SUS PAYI) HİKAYESİNİN OLAY ÖRGÜSÜ , KİŞİLER ,YER VE ZAMAN

HAKK-I SÜKUT (SUS PAYI) HİKAYESİNİN OLAY ÖRGÜSÜ , KİŞİLER ,YER VE ZAMAN

REFİK HALİT KARAY HAKK-I SÜKUT HİKAYESİ
OLAY ÖRGÜSÜ

6 Nis 2016

KOÇYİĞİT KÖROĞLU KONUSU,TEMEL ÇATIŞMASI VE TEMASI,OLAY ÖRGÜSÜ,YER VE ZAMAN ,KİŞİLER,İNCELEMESİ

KOÇYİĞİT KÖROĞLU KONUSU,TEMEL ÇATIŞMASI VE TEMASI,OLAY ÖRGÜSÜ,YER VE ZAMAN ,KİŞİLER,İNCELEMESİ

16 Şub 2016

DAHA ON YEDİ YAŞINDA KONUSU,ÖZETİ,TEMASI ,KİŞİLER, YER VE ZAMAN,İNCELEMESİ

AHMET MİTHAT EFENDİ
HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA
TÜRÜ: ROMAN


KONUSU: Henüz On Yedi Yaşında, büyük talihsizlikler sonucunda bir umumhaneye düşmüş olan on yedi yaşındaki Kalyopi’nin sonu mutlu biten hikâyesini anlatır.

TEMASI: Ahmet Midhat Efendi,  Henüz On Yedi Yaşında adlı romanında "düşmüş kadına acıma ve onu kurtarma"  temasını işler. 

ÖZETİ:
Ahmed Mithat Efendinin 1881 yılında yazdığı Henüz On Yedi Yaşında ismindeki romanında Ahmed Efendi ile arkadaşı Hulusi Efendi'nin izlemiş oldukları bir oyundan sonra zaruri olarak gittikleri bir umumhanede tanıştıkları Kilyopi'nin başından geçenleri anlatmakta. Bu zaruriyet, o geç vakitte kalacak başka yer bulamamaklarından kaynaklanmaktadır. Ahmed Efendi, bu ilk geceden sonra sıklıkla ziyaret ettiği ve sadece hikayesini dinlemekle yetindiği Kilyopi adına oldukça üzüntü duyup, onu içinde bulunduğu bataklıktan kurtulmak için elinden geleni yapmaya çalışır.

ROMANIN DAHA AYRINTILI İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYINIZ