ENFES YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ENFES YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 May 2015

Ünlü Edebiyatçıların Uğrak Yeri 8 Edebileşmiş Mekân

İstanbul, kültürel ve tarihi dokusuyla tarih boyunca edebiyatçılara esin kaynağı olmuş ve Türkiye’de edebiyat dünyasının başkenti olma özelliğini her zaman korumuştur. Buna koşut olarak, İstanbul’un bazı kahveleri, pastahaneleri  Cumhuriyet döneminden itibaren, kimi zaman farklı kimi zaman benzer edebiyat anlayışına sahip edebiyatçıların uğrak yerleri olmuştur. Söz konusu mekânların önemi, bir tartışma platformu görevi üstlenerek edebiyatçıları kamusal yaşamda bir araya getirmeleri ve genç edebiyat heveslilerine, dönemin önemli edebiyatçılarıyla tanışma imkânı vermelerinden kaynaklanmaktadır..

Ünlü Edebiyatçıların Uğrak Yeri 8  Edebileşmiş Mekân
YAZI KAYNAĞI:
EMEL GÜLCAN  www.listelist.com
Çayınızı karıştırırken Sait Faik ile göz göze geliyorsunuz. Kahvenizi yudumlarken Orhan Kemal önündeki kâğıda bir şeyler karalıyor. Kadeh tokuştururken Orhan Veli, Edip Cansever ile koyu bir sohbete dalıyor. Az ileride Cemal Süreya ile Can Yücel atışıyor. Dilerseniz daha gerilere gidelim. Mesela Yahya Kemal’in, Ahmet Hamdi’nin, Peyami Safa’nın bir köşeden çıkageldiği yıllara.
Ünlü şairlerin, yazarların kısaca edebiyatçıların uğrak yeri olmuş mekanları sizin için listeledik.

Nisuaz Pastanesi

11 May 2015

Ünlü mütefekkir Cemil Meriç niçin âmâ olmuştur?

ÜNLÜ MÜTEFEKKİR CEMİL MERİÇ NİÇİN ÂMÂ OLMUŞTUR ?
1916 Hatay doğumlu bir muhacir çocuğu Cemil Meriç... Ailesi Balkan Savaşları esnasında Yunanistan’dan hicret etmiş. Çocukluk yılları pek parlak değil, çevresiyle uyuşamamakta. Babası hep çatık kaşlı, annesi hep mızmız, kasabanın çocukları hep korkunç. Bol bol dayak yemekte, hep hakarete uğramakta. Gözleri de 6 numara miyop, durumundan bir hayli muzdarip: “Şikâyet edeceğim kimse yok. Mektep bahçesinde çocuklar oynuyor, ben yine yalnızım ve yabancıyım, yabancı yani düşman. Dilim başka ve gözlüklerim var, kendimden utanıyorum.”

SEÇİLMİŞ DEV BİR ÇINAR: YAHYA KEMAL

"SEÇİLMİŞ" DEV  BİR ÇINAR: YAHYA KEMAL
www.edebiyatfatihi.net YAZININ KAYNAĞI VE SAHİBİ  www.edebiyatfatihi.net

‘’Baki kalan kendi gökkubbemizde hoş bir sada idi’’ Yahya Kemal ve bize şiirleriyle, nesirlerinde ifade bulan düşünceleriyle, bu düşünceleri ete kemiğe büründüren ‘’hissiyatıyla’’ modern zamanlarda  ‘’gelenek’’le nasıl ilinti kurulacağını gösterdi.

Türk şiirinin dev bir çınarı olan Yahya Kemal, 2 Aralık 1884'te, İstanbul'u merkez bilen bir şehirde, Üsküp'te doğdu. 1 Kasım 1958'de, Üsküp'ü kardeş bilen bir merkezde, Merkezefendi'nin şehrinde öldü.74 yıllık ömürüne bir anlamda halkası olduğu Divan şiiri geleneğine selendiği kitleye görkemli bir çok eser armağan etti.Bunlardan biri de ‘’Kendi Gökkubbbemiz’’ adlı şaheserdir.

5 May 2015

"Metinler yazarların aynasıdır" sözünü yorumlayınız.

"Metinler yazarların aynasıdır" sözünü yorumlayınız.

Her metin az ya da çok metnin yazarı, yazarın sanatı ve edebi kişiliğini yansıtır. Yazar yaşadığı dönemin sosyal, kültürel ve sanat hayatından az ya da çok etkilenir. Bu etki elbette ortaya koyduğu esere de yansımaktadır.  Her yazarın kendine göre bir dünya görüşü, olayları değerlendirme tarzı siyasi anlayışı, yaşama karşı bir duruşu vardır. Yazarın dünyaya ve olaylara bakış tarzı, zihniyeti yazdığı metinlere yansır.Öğretici metinlerde, yazar ile ortaya koyduğu metin arasında birçok yönden doğrudan ilişki vardır. Metinde ortaya atılan görüş ve tezler, metnin dili ve anlatımı, yapılan karşılaştırmalar, örnekler tümüyle metnin yazarına aittir. Yazar, konu ile ilgili bilgi ve tecrübelerini, düşüncelerini bir düzen içinde metin aracılığıyla ortaya koyar.

ÖRNEĞİN , Can Dündar'ın aşağıdaki yazısı onun onun olayları değerlendirme tarzını, anlayışını, kişisel  bakış açısını yansıtmaktadır.Can Dündar'ın diğer yazılarına bakarak onun sanat anlayışı, dünya görüşü , zihniyeti hakkında ipuçları yakalayabiliriz... 

4 May 2015

ÖDÜLLÜ BİR ÖĞRENCİ ANISI: “SU”DAN SEBEPLERLE AYAK ÜSTÜ DERS


                                   “SU”DAN SEBEPLERLE  AYAK ÜSTÜ DERS
   Hazan sarısı yapraklar yerini ne de çabuk lavanta kokulu yazlara bıraktı.Hüznün turuncusu hayallerimin mavisine…Gökyüzü pırıl pırıl, uzak…Yalnız pamuktan bir bulut var sonsuz mavilikte.Yalnız ve de keyifli…

    Gümüşyaka yaz olduğu için mi böyle güzel? Meğer  tozlu teninin içinde masalsı binbir renkli bir cennet bahçesi saklamaktaymış.İklimin yeşili kokladığı yollarda hayaller içinde okul yolundayım.Sanki lise yolunda değil ilk okuluma gidiyorum.Bir ressam öylece durmuş çocukluğumun capcanlı resmini çiziyordu sanki  tuvaline…

3 May 2015

Şevket Rado'dan enfes bir sohbet yazısı: ZAMANI KAZANMAK veya KAYBETMEK

Zamanı Kazanmak veya Kaybetmek
Okumuş aydın bir dostumla konuşuyordum; zamanın azlığından yakınıyordu. Çünkü yaşlı idi. Önünde ne kadar zaman olduğunu bilmiyordu. Eline yabancı dilden bir kitap almıştı. “Bu harikulade bir kitap!” diyordu. “Bunu tercüme etmek istiyorum. Ama buna bir girişirsem öteki işlerimi yapamayacağım diye korkuyorum. Hâlbuki yapılacak çok iş var. Hepsinin de mutlaka yapılması lazım. Benim vaktim bunlardan hangisini yapmaya yetebilir? Yazık! Çok geç kaldık, çok!”
Gerçekten yazık! Zamanın azaldığını insan, ancak bir yaşa geldikten sonra fark edebiliyor. Hazin olan budur. İnsanoğlu kolay yetişmiyor, kolay olgunlaşmıyor. Bazı işleri yapabilmek için belirli bir olgunluğa varmak lazım. Ancak o olgunluğa vardıktan sonra gücünüzün bazı işleri başarmaya yettiğini görürsünüz. İşte bunu gördüğünüz zaman bir telaştır başlar. Yaşınız en az kırka varmıştır. Önünüzde kaç seneniz kaldı? Daha kaç sene yaşayacaksınız? Bilemezsiniz. “Aman şunu da yapayım! Aman bunu da yapayım!” diye çırpınırsınız.

27 Nis 2015

Şevket Rado sohbet örneği GÜLER YÜZ

ŞEVKET RADO 
SOHBET ÖRNEĞİ
GÜLER YÜZ
 Asık suratlı insanlardan hoşlanır mısınız desem tabii bana gülersiniz. Zaten ben de biraz gülmeniz için söze böyle başladım. Güler yüze ve gülmeye dair olan bu konuşmayı asık suratla dinlemenizi istemem tabii. Konuşurken söze başladığınız sırada karşınızdakinin kaşlarını çattığını, asık bir suratla sizi dinlediğini görürseniz konuşmak hevesiniz kırılır. Lafı kısa kesip bu tatsız sohbeti bir an önce bitirmeye bakarsınız. Bir de karşınızdakinin sizi güler yüzle dinlediğini, hatta araya biraz da tatlı söz karıştırarak sohbete renk verdiğini görecek olsanız konuştukça konuşacağınız gelir.
     Zaten öyledir. Güler yüz her şeyden önce insana cesaret verir. Çünkü güler yüzlü insanlar her kusuru hoş gören, affeden insanlardır. Dünyada ilk adımlarını yeni atmaya başlamış bir çocuğa herkes güler yüzle bakar. Onun her kusuru yapabileceğini ve bütün kusurların affedilmeye layık olduğunu önceden kabul ettiğimiz için çocuk karşısında gülümser bir yüz takınırız. Olgun insanlar yalnız çocuklara değil, herkese affedici, kusura pek aldırmayıcı bir yüzle bakarlar. Bu dünya öyle çatık kaşla dolaşmaya, şunun bunun kalbini kırmaya değer bir dünya değildir. Onun için güler yüzlü insanlar arasında yaşayanların hayatı daha tatlı geçer.

16 Şub 2015

İki şair arasında bir kadın:Celile Hanım

Celile Hanım, Nazım Hikmet’in biricik annesi. İlk kadın Türk ressamlarımızdan. Güzel Yüzlü Şairimizin annesi olmasının yanı sıra; Oktay Rıfat’ın teyzesi ama en önemlisi o, Yahya Kemal’in hiç kavuşamadığı aşkı. İşte bu nedenledir ki Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda ayrı bir yeri olması gerek Celile Hanımın.

15 Şub 2015

Derse başlarken okunacak dua

DERSE BAŞLARKEN OKUNACAK DUA





DERSE BAŞLARKEN OKUNACAK DUA

14 Şub 2015

Edebiyatçının Duası Eserinde Gizli

Edebiyatçının Duası Eserinde Gizli
Dua, istemenin âdâbı, kulluğun temeli, ibadetin ta kendisi… Dua edilen zamanlar, kul ile Rabb’i arasındaki çok özel anlar… Edebiyatçılar da eserleriyle bu çok özel anlarına ve dualarına bizleri ortak ediyor.

Allah’a yakarışın, kendini anlatmanın, istemenin en güzel ve özel hali: Dua. Rüzgâr esmesiyle, kuşlar ötmesiyle, yağmur yağmasıyla, çiçek açmasıyla ediyor duasını. Öyle anlar gelir ki, gözyaşları duası olur insanın. Rabb’inin huzuruna, bir kez daha aczini bilerek, mahviyet içinde “Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi” duygusuyla çıkar. Zât-ı Zülcelâl’in huzurunda en mahrem dertlerini anlatır, cümleler kırık dökük de olsa derman ister derdine. İsra Sûresi 44. ayette “Yedi gök, dünya ve ikisi arasında olanlar O’nu tesbih ederler. O’nu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların tesbihini fark edemezsiniz.” diyor. Tüm varlıklar onu bir şekilde tesbih ediyor ve diliyle ya da haliyle duaya duruyor.

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Erşahin de “Edebiyatımızda Cenab-ı Allah” konulu sempozyumda sunduğu ‘Şairin Dua Ufku Münacat ve Bu Şiirlerde Allah’a Hitap’ tebliğiyle birçok şairin duasını bir araya getirdi. “Dua ibadetin özüdür. İnsan kalbinde Allâh’a açılan en yüce kapının anahtarı, kişinin yolunu aydınlatacak ışıktır.” diyen Erşahin, bu konuyu halk edebiyatı ve dinî edebiyat dersinde okuttuğunu söylüyor. Erşahin, sunduğu tebliğin aslında henüz basılmamış olan bir antolojinin sadece küçük bir parçası olduğunu belirtiyor.

Dualarını eserlerine nakşedenler sadece şairler değil. Nesir alanında tanınmış birçok edebiyatçı da dualarını yazılarına döküyor. Kimi şairler âlem-i İslam ve Türk milletinin derdiyle dertlenip, selameti için dua ederken, kimisi de önce Rabb’ini yüceltiyor duasıyla sonra da affedilmeyi dileniyor. Bazı yazarlar ise nesirlerinde ya bizzat ya da eserdeki kahramanları vesilesiyle dua ediyorlar. İşte edebiyatçılarımızın yazı ve şiirlerindeki duaları…

Oğuz Atay - Tutunamayanlar
“Ne olur tutma artık beni hece vezniyle/ Allahın, senin ve tüm sevenlerin izniyle /Çözülsün zincirlerim, tutulan kol çalışsın./ Bir espri uğruna harcatmayın, alışsın./ Selim Işık insana. Söylesin şarkısını/ Kesintisiz, acemi. Oblomov hırkasını Çıkarsın bedeninden. Ey ölü ruh! kıyam et!/ Beğendin mi Süleyman? “Beğenmedim, devam et.”

Reşat Nuri Güntekin - Tanrı Misafiri
“Allah encamımızı (sonumuzu) hayır etsin. O Allah bize yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekildir. Ben Allah’a tevekkül ettim.”

Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf
“Her şeyin Allah sayesinde ayakta durduğu bu âlem bir aynadır, Muhammed’in aynasında  daima Allah görünür. İsyan denizinde boğuluyorum, ey Hazreti Muhammed sana sığınıyorum. Allah’ım hem beni, hem kızımı namerde muhtaç etme. Allah’ım beni affet.”

Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı
“Allah’ım iyilik duygusunu esirgeme bizden. Allah’ım bizi saf ve karışmamış olanın isteklerinden koru. Ya Rabbi sen bizim üzerimizden ışığını hiç eksik etme. Doğu da Batı da Allah’ındır.”

Cemil Meriç
“Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.”

Peyami Safa -Yalnızız
“Kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir  konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak,  seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan mânevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metodlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at.”

Sadettin Kaplan - Esmaü’l Hüsna ile Hakk’a Münacat
“Esirgeyen, bağışlayan Yüce Allah’ın adıyla başlamak istiyorum söze. O Allah ki, yaratan, koruyan, rızıklandıran, duyan ve görendir. O Allah ki, hep var idi, hep var olacak ve O’nun için son yoktur. O Allah ki; her şeyin sonunu bilir, hesap gününün sahibidir. O Allah ki; bağışlamak için ufacık bir vesile bekler. O Allah ki; yarattığı cümle aleme adaletle hükmeder, zulmedenleri sevmez. O Allah ki; hiçbir kudret, O’na karşı duramaz, karşı durmaya kalkanlar, çetin azabıyla kahrolurlar. O Allah ki; dergahına gelenleri, kendisine açılan elleri asla boş çevirmez. O Allah ki; verdiği nimetlere şükredenleri, yaradılış gayesini fikredenleri ve yüce adını zikredenleri darda koymaz, mutlaka bir felaha çıkarır.”

Faruk Nafiz Çamlıbel
Alnımız secdede bulsun bizi her lâhza ezan,
Ve hazîn, ömrümüzün her günü olsun ramazan, 
Zikrimiz arşı geçip ferşe kadar yükselsin 
Mâverâlardan ümîd ettiğimiz ses gelsin.

Fazıl Hüsnü Dağlarca
Yıldızlar meçhulüm olmasın,
Nasibim, nasibin, nasibi, 
Ve semalar geçsin başımdan,
Allah terketmesin kalbi. 

Yunus Emre
Sensin Kerim Sensin Rahim
Allah Sana sundum elim.
Senden artık yoktur umum 
Allah Sana sundum elim.

Nazım Hikmet - Mevlana
Sararken alnımı yokluğun tacı
Gönülden silindi neşeyle acı 
Kalbe muhabbette buldum ilacı
Ben de müridinim işte Mevlana 
Ebede sed çeken zulmeti deldim
Aşkı içten duydum arşa yükseldim 
Kalbden temizlendim huzura geldim
Ben de müridinim işte Mevlana 

Necip Fazıl Kısakürek - Allah’ım Affet
Acize imdadın şerafet
Allah’ım affet

Sen mutlaksın bense izâfet 
Allah’ım affet

Ey Kudret ey rahmet Ey Re’fet 
Allah’ım affet.

Göz kaptırdığım renkten  
kulak verdiğim sesten
Affet senden habersiz  
aldığım her nefesten.

Orhan Seyfi Orhon - Dua
Muhabbetin gönlümüzde  hız olsun
Güttüğümüz Hakk’a  varan iz olsun
Önümüzde uçurumlar düz olsun 
Yolumuzda dikenleri güller et.

Turgut Uyar - Münacat
“Sen yarattın, sendeyiz, suyumuz, toprağımız kanımız/ Senden ey yüce bekleyiş, sanki bu kalın eller kimin elleri/  Biz bir aşk nedir biliriz seninle, biz biliriz/ Ey kim varsa orda o tek olanın adına çekin kürekleri”

Cahit Sıtkı Tarancı - Ararken
Bende, Sen’den gayri hasret
Değmez gözyaşı dökmeğe,
Medet büyük Allah medet, 
Kulunu saran geceye.

Ziya Osman Saba - Geç Kaldık
Geç kaldık, Ya Rab, geç kaldık
Şu hayat işte, gök, dallar, gün,
Bizi sardı, çok oyalandık, 
Geç kaldık, Ya Rab, geç kaldık.

Bedri Rahmi Eyüboğlu - İstida
Yarab!... İnsan oğullarından çektiğim yeter
Gök yüzünden benim 
hisseme düşeni ver
Altına dilediğim gibi 
ömrümü sereyim
Mendil kadar olsun tarlamı ayır 
Beni doyuracak ağacı göster.

Yahya Kemal Beyatlı - 26 Ağustos 1922
Şu kopan fırtına Türk
Ordusudur ya Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu 
budur ya Rabbi
Ta ki yükselsin ezanlarla 
müeyyed namın
Galib et çünki bu son 
ordusudur İslam’ın.

İsmet Özel - Münacat
Şimdi tekrar ne yapsam
dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu 
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin  tütmesi gereken ocak nerde? 

Cahit Zarifoğlu - Sultan
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü 
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim 
ismimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim 
Sana zorsa yanmaya razıyım
Kolaysa affı esirgeme. 

Sezai Karakoç - Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine
Ölüm düşüncesinin 
beni sardığı şu anda 
Af dilemeye geldim 
affa layık olmasam da 
Sevgili, En Sevgili Ey Sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim. 

Arif Nihat Asya - Bırakma Allah’ım
Biz, kısık sesleriz... minareleri,
Sen, ezansız bırakma Allahım! 
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım! 

Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım! 

Mehmed Akif Ersoy - Dua (Amin)
Ya ilahi bize tevfikini gönder...
Amin!

Doğru yol hangisidir millete göster... 
Amin!

Ruh-u islamı şedaid sıkıyor, öldürecek. 
Zulmü te’dib ise maksud-u 

mehibin, gerçek, 
Nara yansın mı beraber 

bu kadar mazlumin? 
Bi-günahız çoğumuz...

Yakma ilahi! 
 Amin!



25 Ara 2014

ATTİLA İLHAN'DAN ŞİİR SEVMEYENLERE...


18 Kas 2014

Yunus Emre'nin İnsana, İnsanlığa Bakışı ve Günümüze Mesajları

Yunus Emre'nin İnsana, İnsanlığa Bakışı ve Günümüze Mesajları / İsmet Şanlı

Yunus’un insan sevgisi, kaynağını İslâm inanç ve bilimlerinden aldığı için bütün insanlara aynı sevgi gözüyle bakar. Onun insan sevgisi, insanı sevme noktasında kalmayıp zerreden toprağa, topraktan hayvana, insandan Allah’a uzanan bir seyir takip
eder ki, bu gerçek sevgi, “Allah sevgisi”dir.

Yunus Emre;

1. Varlığı ve insanlığı “tevhîd”, birlik penceresinden gören,

2. Gönlü “aşk”la dolu olduğu için halkı seven ve halkın
sevdiği,

12 Kas 2014

Türk dilinin, millî bütünlüğü sağlamada nasıl bir etki ve güce sahip olduğu hakkındaki düşünceler

 Türk dilinin, millî bütünlüğü sağlamada nasıl bir etki ve güce sahip olduğu hakkındaki düşünceler
İnsanların karşı karşıya oldukları zaman konuştukları dile konuşma dili denir. Konuşma dili, günlük ihtiyaçların karşılanmasında kullanılan, kelime hazinesi pek zengin olmayan, doğal ve canlı bir dildir. Konuşma dilinde ağız ve hatta şive farklılıklarına rastlanabilir. Dilin bütün kurallarına uyutmayabilir. Konuşma dilinde el , kol, yüz hareketlerinin de belli oranda yeri ve değeri vardır.

5 Kas 2014

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR NEDEN EVLENMEDİ? İlginç tespitler

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR'IN EVLENMESİNE MANİ OLAN BİR HASTALIK-YARD.DOÇ.DR.NURİ SAĞLAM
Yazının Künyesi:'Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Hastalığı: Enürezis Nokturna”, Türk Edebiyatı, S. 400, Şubat 2007, s. 84-87.)

23 Eki 2014

DİLİN ÖNEMİYLE İLGİLİ 10 GÜZEL SÖZ

DİLİN ÖNEMİYLE İLGİLİ SÖZLER
  1. '' Bir milleti yok etmek istiyorsanız işe önce dil ile başlayın" Konfüçyüs
  2. Dili bilimden ayrı mütalaa etmek veya bilimi dilden ayrı düşünebilmek imkansızdır.
  3. İnsanoğluna konuşmayı öğrenebilme si için iki yıl,dilini tutmasını öğrene bilmesi için altmış yıl gereklidir.
  4. İnsan,dilinin ve arzularının hakimi değildir.
  5. Dilin ağır, gözün çabuk işlesin.
  6. Dil bir halkın gerçek anlamda millet olduğunu gösteren en önemli etkendir. Türkçe konuşmayı bıraktığımız anda Türk diye bir milletin yok olduğunu göreceksiniz. Milletimizin devamı için Türkçeyi korumak esastır.
  7. "Türkiye'nin yeni bir Türk dünyası ile karşı karşıya gelmesi, Avrupa, Amerika, Avustralya'da yetişen Türk nesillerinin olması, Türkçe'nin bir dünya dili haline getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
  8. "Bugünden sonra divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır".
  9. “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
  10. Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok?

DİNLERİN EDEBİYATA ETKİSİ NASILDIR?


DİNLERİN EDEBİYATA ETKİSİ NASILDIR?

Dinler tarihin bütün devirlerinde ve bütün toplumlarda daima mevcut olan evrensel ve köklü bir olgudur. 

Toplumların hayatında önemli bir yere sahip dinin edebiyata ve sanata etkileri de çok yoğundur.

Türk edebiyatında dini motifler önemli yer tutmaktadır. Çünkü Müslümanlığı biz en iyi şekilde anlamış ve anlatmış bir ulusuz. Dolayısıyla, kültürümüzün her öğesine dinimiz etkileri sinmiştir. Edebiyatımız da bundan nasibini almıştır. 

Göktürkler Gök Tanrı inancına sahipti ve ilk yazılı kaynağımız olan Göktürk Yazıtlarında Göktürk inancının etkilerini görmekteyiz...

Göktürlerden sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerde  Buda ve Mani dininin yoğun etkisi vardır. Uygur döneminden kalma yazılı metinler olan Kalyanamkara Papamkara, Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek adlı eserler, Budizm’i anlatan dinî metinlerdir.

Edebiyatımızda dini motifleri iki açıdan ele almak mümkündür. Birincisi çok kısa olarak şöyle açıklanabilir: Dilimizde dini kelime ve kavramlar etkili bir şekilde yer aldığı için, hemen her edebi eserde bu kelime ve kavramlara rastlamak mümkündür. Ayrıca, değer hükümlerimiz açısından da durum farklı değildir. Helal haram, doğru, yanlış, günah, sevap, hayırlı, hayırsız gibi diğer hükümlerinin şekillenmesinde dinimizin etkisi vardır. Bu kelimeler ise edebi eserlerde sıkça kullanılmaktadır.

Dinin edebiyatımıza ikinci etkisi ise özel bazı edebi türler ortaya çıkarmasıdır.

Hristanlık da edebiyata yoğun etkileri olan bir dindir.

On dört yüzyıldan beri bir dünya görüşü olan Hristiyanlık ve onun merkezdeki kitap, batı kültürünün oluşmasında baş rolü oynamıştır. Bu nedenle, Hristiyanlık döneminde yazılanlar da dahil olmak üzere birçok edebi yazı, sık sık Hristiyan geleneklerini ve Kutsal Kitap’ı kaynak olarak kullanmaktadır.

CAHİT SITKI TARANCI ÖLÜMDEN NEDEN BU KADAR ÇOK KORKUYORDU?

Edebiyatımızın en  usta şairlerinden Cahit Sıtkı yaşamı boyunca ölüm korkusu,aşk ve doğruluk üçgeninde dolaşıp durdu.Onun hemen her şiirinde ölüm korkusuyla karşılaşabiliriz. Öylesine bir korku ki, hayatı âdeta yaşanmaz hale getirir. Ölüm Tehlikesi adlı şiirinde bu hâl çok açık olarak gözükür:
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ


21 Ağu 2014

SAİT FAİK'TE İNSAN VE DOĞA SEVGİSİ...

Sait Faik , doğayı ve doğanın bir parçası olan her şeyi sevmekte ve bu sevgi onu heyecanlandırmaktadır.O, çevresindeki denizle yaşamını adeta özdeşleştirmiştir.Ada demek onun için deniz demektir.Deniz ise denizci ve balık anlamına gelir.

18 Ağu 2014

ÖMER SEYFETTİN'İN HİKAYECİLİĞİ

Ömer Seyfettin Türk Edebiyatı’nın en ünlü hikâyecisidir. Sade dil akımına büyük ölçüde öncülük eden Ömer Seyfettin İstanbullu bir aileden 11 Mart 1884 yılında Gönen’de doğmuştur.

                Gönen çocukluk öykülerinde büyük yer tutmuştur. Daha sonra Gönen’i 8-9 yaşlarında bırakarak ailesiyle İstanbul’a gelmiştir. Mektebi Osmanî’sinde öğretim gördükten sonra Askeri okullara girer. 19 yaşlarında Mektebi Harbiye-i Şahane’den piyade teğmeni rütbesiyle mezun olmuştur. Seyfettin yazı hevesine de burada başlar.

7 Ağu 2014

HÜSEYİN RAHMİ ROMANLARINDA KADIN TİPLERİ

"Sokağı edebiyatmıza getiren sanatçı" Hüseyin Rahmi Gürpınar romanlarında İstanbul'un her kesiminden , sınıfından insana yer vermiştir, külhanbeyler, züppeler, fahişeler, hanımefedilerü, mahalle kadınları, paşalar, memurlar vs...Aşağıdaki makalede usta romancımız Hüseyin Rahmi'nin romanlarındaki kadın tipleri incelemesini bulabilirsiniz...