Edebî eleştiri, gezi yazısı, hatıra ve makalenin edebiyatımızdaki gelişimi hakkında bilgiler

Edebi Eleştiri:

Türk edebiyatında eleştiri, Tanzimat edebiyatıyla başlamıştır. Edebiyatımızdaki ilk eleştiri Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat adlı eseridir.

Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde Batı tarzında tenkitler ka­leme alınmıştır. Bu dönemde Ahmed Şuayb, Hüseyin Cahit, Cenap Sahabettin tenkit yazıları yazmıştır.

Edebiyatımızda "eski-yeni" tartışması, tenkit türünün gelişme­sine katkı yapmıştır. "Eski-yeni" tartışması 1809'dan itibaren üç yıl sürmüştür. Bu tartışma, temelde fikir tartışması olmasına rağmen, zaman zaman kişiselliğe de dökülmüştür. Eskinin ten­kit anlayışı, Divan edebiyatındaki "hiciv", Halk edebiyatındaki "taşlama" ve Batı edebiyatındaki "izlenimci tenkit" ile paralellik­ler gösterir. Servet-i Fünûncular ise Muallim Naci'nin etrafında­ki heyecanlı topluluğa göre daha objektif davranmışlardır.


Gezi Yazısının Gelişimi:

Gezi yazılarının tarihi çok eskidir. Seyahatnameler, yazarların sadece gezip görmek ihti­yacından doğmamıştır. Çeşitli savaşlar, hac ziyareti, görevle başka ülkelere gönderilen memurların yolculukları sebebiyle seyahatnameler yazılmıştır.

Türk Edebiyatında ilk seyahatnameler, genellikle başka ülkelerde elçi olarak gönderilen devlet memurlarının gittikleri ülkenin yaşama biçimi, kültürel özellikleri, sosyal ilişkileri, giyim kuşamları, sokakları, şehircilikleri, bürokrasileri ve başka özellikleri hakkında Türk okuyucusu için aktardıkları ilgi çekici bilgilerden oluşmaktadır.

Kimi yazarlar, gittikleri ülkelerden gönderdikleri mektuplarda bulundukları ülke ile ilgili bazı bilgiler de vermişlerdir. Sultanların sefer sırasında konaklar arası mesafeleri gösteren menâzil kitapları, her gün yapılan işleri anlatan rûznâmeler de gezi türüne ilişkin bilgiler içermektedirler.Haydar Çelebi Rûznâmesi buna örnek olarak gösterilebilir. Keçecizade İzzet Molla sürgüne gönderildiği Keşan ve İstanbul’a dönüş izlenimlerini MihnetKeşan (1269) adlı eserinde anlatır.

Ömer Lütfi, Ümit Burnu Seyahatnamesi’nde dört yıl din bilgisi hocası olarak kaldığı Ümit Burnu ve havalisini değişik yönleriyle tanıtır.

Türk edebiyatında gezi türünde eser verenlerin en önemlisi “Seyahatnâme”nin yazarı Evliya Çelebi'dir (1611-1685'ten son­ra). XVIII. yüzyılda Avrupa ile ilişkiler çoğalınca, elçilik göreviyle yabancı ülkelere giden kimseler de, gittikleri yerler üzerine, sefaretname adı verilen eserler yazmışlardır; yapılan görevin sonucunu saraya bildirmek amacıyla yazılan bu eserler de gezi yazısı niteliği göstermektedir; Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi'nin Paris, Ahmet Resmî Efendi'nin Berlin üzerine yazdıkları sefaretnameler bunların en ünlüleridir. Daha fazla bilgi için tıkla


Hatıra:

Türk Edebiyatında şuara tezkireleri, menakıpname, siyer, vakayiname, gazavatname, fetihname, sefaretname gibi eserler bilinen anlamıyla birer anı olmasalar bile bu türün özelliklerini taşırlar. Hatırat terimi yeni bir terim olmasına rağmen işlerliği bakımından tarihle yaşıttır. Roma imparatoru Sezar'ın Gallia Savaşı, Göktürk Hükümdarı Bilge Kağan'ın Göktürk Kitabeleri, Baburşah'ın Baburnamesi bu türün ilk örnekleri sayılabilir.

Hatırat kelimesi bizde 19. yy'dan itibaren Muallim Naci'yle kullanılmaya başlanmıştır. Muallim Naci, Lûgat-ı Naci isimli eserinde hatıra kelimesinin karşısında "hatırda kalmış olan hususi keyfiyet, cem'i hatırat" açıklaması vererek bu türün ilk açıklamasını yapmıştır. Son yıllarda ise hatıra ve hatırat yerine anı kelimesi daha sık kullanılmaktadır.
Osmanlı döneminde 19. yy ortalarına kadar yazılan tezkire, menkıbe gibi eserler tam olarak bir anı özelliği taşımaz.

Bu dönemde anı özelliği taşıyan pek az eser verilmiştir. Barbaros Hayrettin Paşa'nın Gazavat-ı Hayreddin Paşa, Keçecizade İzzet Molla'nın Mihnet-i Keşan, Akif Paşa'nın Tabsıra adlı eserleri hatıra türündedir. Daha fazla bilgi için 

Makale: 

Türk edebiyatında ilk makaleyi, İbrahim Şinasî ilk sayısı 22 Ekim 1860′ta çıkan Tercümanı Ahval gazetesinde yayımlamıştır.Makalenin, Türk edebiyatına ilk olarak gazeteyle girmesi tesadüfi değildir. Makale, Türk toplumunun düşünce hayatına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Olayları sorgulama, neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde değerlendirme, çözüm önerileri getirme, kanıtlara dayandırma bu türün bünyesinde taşıdığı özeliklerdir.Şinasi’nin 1862′te tek başına çıkardığı Tasvîr-i Efkâr ikinci özel gazetedir. Şinasi, adı geçen gazeteler aracılığıyla “makale”nin yazılı bir tür kapsamında temellerini atmıştır. Bu gazetelerde özellikle güncel konular hakkında yayınlanan makaleler Türk edebiyatında türünün ilk örnekleri kabul edilirler.
Gazete ise halka ulaşmanın en yaygın araçlarından biridir. Dolayısıyla Şinasi gazete aracılığıyla halka ulaşabilmiş, makaleler aracılığıyla ise ele aldığı konuyu açık, anlaşılır bir şekilde ve her yönüyle insanlara anlatma imkânı bulmuştur. Daha fazla bilgi için tıkla


Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar