ZEYTİNDAĞI- Falih Rıfkı ATAY
Kitapta,
Osmanlının son günlerinden Türkiye Cumhuriyetinin ilk günlerine kadar olan bir
zaman dilimi yansıtılmaya çalışılmaktadır.. Yazar bir görev sebebiyle Cemal
Paşa’nın Zeytindağı’ndaki karargahına katılmıştır. Kitabın ismi; Cemal Paşa’nın
karargahının (4. Karargah) bulunduğu Kudüs’e yakın bir dağın isminden
gelmektedir.
Falih
Rıfkı, Cemal Paşa ile beraber çalışmaya başladıktan sonra, olayları daha açık
ve net bir şekilde görebilmektedir. Bir dönem, bir İmparatorluk yok olmaktadır.
Yazar bunu sezinleyebilmektedir. Suriye, Filistin ve Hicaz’da yaşamış oldukları
bir devrin çöküşünü gözler önüne sermektedir.
Falih
Rıfkı, Osmanlı’nın bir kukla devlet olduğunu söylemektedir. Örneğin şöyle bir
olay anlatılmakta; “Mahmut Şevket Paşa’yı
öldüren Kavaklı Mustafa, memleketten kaçmaya muvaffak olmuştu. Bir Rus vapuruna
binmişti. Fakat Osmanlının Rus sancağı taşıyan bir vapurdan bir kişiyi almaya
hakkı yoktu. Bunun üzerine bir Osmanlı hükümeti görevlisi, Kavaklı Mustafa’yı
gemiden kaçırır ve boğdurur. Bu olayı haber alan Ruslar, Kavaklı Mustafa’yı
kaçıran zatı görevden aldırır ve bundan böyle devlet hizmetinde
kullanılmamasını isterler ve istedikleri de olur.”
Osmanlı,
ümmetçilik fikri sebebiyle neredeyse üç kıtada egemen olmuştu. Bu coğrafyanın
büyük bir kısmını Arapların yaşadıkları ülkeler kapsamaktaydı. Kudüs, Şam,
Filistin, Hicaz gibi. Osmanlı sadece coğrafyada büyüyebilmişti. Çünkü, bu
kazanılan toprakların hiçbirinin kültürlerine, dillerine, ticaretlerine ve
maddiyatlarına egemen olunamamıştı. Hatta Osmanlı, Arapları Türkleştireceğine
oradaki Türkler Araplaşmıştı.
KİTABIN YAPI İNCELEMESİ: (KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ,MEKAN,ZAMAN VE DİLİ)
1.ŞAHIS KADROSU
Falih Rıfkı: Aynı zamanda kitabın yazarı da olan şahıs kitabı kendi hayatından alıntılarla yazmıştır.Yazarımız yedek subay olarak orduda yer almaktadır.Genç ve İttihatçı bir kişiliğe sahiptir.Fakat Enver,Talat ve Cemal Paşaları tanıyınca İttihat ve Terakki hakkındaki fikirleri değişir.
Mustafa Kemal: F. Rıfkı, yaşarken çok yakınında bulunduğu, sonsuz iyiliklerini gördüğü Atatürk’ü aşırı hayranlıkla anlatan bir yazıcıdır. 1938’den sonra da, Atatürk’ten bahseden birçok yazı ve eserleri çıkmıştır.
Cemal Paşa: Biraz gururlu ise de yine de sade ve sevimli olan Cemal Paşa’nın çizgileri kırışık, sakalları kırdır. İşinde sert bir profil çizen Cemal Paşa normalde güler yüzlüdür.
Talat Bey: İşte aldatıcı, politikada hızlı çevre yapabilen, şark ahlakınca faziletinde şüphe edilmez bir şeftir. Talat Bey, meşrutiyetin pek çok adamı gibi bir şarklı, üstünde Tanzimat cilası bile olmayan bir şarklıdır.
Enver Paşa: Bıyıklı ve Alman hayranıdır. Yazara göre Enver’le müslüman ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edecektir.
2. MEKAN: Olaylar genellikle Garp Cephesinde ve Şam'da geçmektedir.
3. ZAMAN: Kitapta Osmanlı saltanatının son günlerinden Türkiye Cumhuriyetinin ilk günlerine kadarki bir zaman dilimi anlatılmaktadır.
4. DİL VE ÜSLUP: Yeni nesrin ustalarından olan F. Rıfkı Atay Genç Kalemlerin sade Türkçeciliği güzelliğe ulaştıranlardandır. Cenap Şahabeddin’den aldığı çeşitli cümle kuruluşu tarzlarını, yenilikler katarak ve Türkçe kelimelerle sürdürmüştür. Çeşitli zamanlı ve bol fiiller kullanarak, devrik cümleye gitmeksizin cümlelerini tek sesli olmaktan kurtarmıştır.
İyi bildiği Osmanlıca sözlere, Türkçe karşılıklar bularak üslubunu zenginleştirmeyi başarmıştır.
Falih Rıfkı’nın gücü, daha çok yazı ve kitap Türkçesinde görülür. Söyleşmeleri yazıya geçirirken aynı ustalığı göstermez. Yani hikaye veya tiyatro diliyle değil fikir Türkçesiyle yazmaktadır. Kelime veya zeka oyunlarıyla donanmış ve sık sık nükte ile kesilip bağlanan bu nesrin mizah tarafı yok gibidir.
Falih Rıfkı’ya göre: ‘yaşamak için nasıl yemek lazımsa yazmak ve taze kalabilmek için de okumak şarttır. Üslup, yaşayan bir şey karakteri taşımalı yani donmamalı, durmamalıdır.’
Önce servet-i Fünun havasında ve Cenap’ın süslü diliyle yazmaya başlamış olan F. Rıfkı, daha sonra Y. Kemal’in etkisiyle fikre yöneldiğini anlatmaktadır.
Türkçeciliğin öncülerinden olan yazar son yıllarında bazı çevrelerin aşırı ‘ayıklamacı ve uydurucu’ tutumunu ‘dil ırkçılığı’ diye yermek zorunda kalmıştır. Türkçe’nin zevkine ve doğru kullanışına önem verilmesini isteyen Falih Rıfkı, bütün yazılarında canlı, sevimli, manalı, zengin üslup Türkçesini yakalamıştır.
Falih Rıfkı: Aynı zamanda kitabın yazarı da olan şahıs kitabı kendi hayatından alıntılarla yazmıştır.Yazarımız yedek subay olarak orduda yer almaktadır.Genç ve İttihatçı bir kişiliğe sahiptir.Fakat Enver,Talat ve Cemal Paşaları tanıyınca İttihat ve Terakki hakkındaki fikirleri değişir.
Mustafa Kemal: F. Rıfkı, yaşarken çok yakınında bulunduğu, sonsuz iyiliklerini gördüğü Atatürk’ü aşırı hayranlıkla anlatan bir yazıcıdır. 1938’den sonra da, Atatürk’ten bahseden birçok yazı ve eserleri çıkmıştır.
Cemal Paşa: Biraz gururlu ise de yine de sade ve sevimli olan Cemal Paşa’nın çizgileri kırışık, sakalları kırdır. İşinde sert bir profil çizen Cemal Paşa normalde güler yüzlüdür.
Talat Bey: İşte aldatıcı, politikada hızlı çevre yapabilen, şark ahlakınca faziletinde şüphe edilmez bir şeftir. Talat Bey, meşrutiyetin pek çok adamı gibi bir şarklı, üstünde Tanzimat cilası bile olmayan bir şarklıdır.
Enver Paşa: Bıyıklı ve Alman hayranıdır. Yazara göre Enver’le müslüman ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edecektir.
2. MEKAN: Olaylar genellikle Garp Cephesinde ve Şam'da geçmektedir.
3. ZAMAN: Kitapta Osmanlı saltanatının son günlerinden Türkiye Cumhuriyetinin ilk günlerine kadarki bir zaman dilimi anlatılmaktadır.
4. DİL VE ÜSLUP: Yeni nesrin ustalarından olan F. Rıfkı Atay Genç Kalemlerin sade Türkçeciliği güzelliğe ulaştıranlardandır. Cenap Şahabeddin’den aldığı çeşitli cümle kuruluşu tarzlarını, yenilikler katarak ve Türkçe kelimelerle sürdürmüştür. Çeşitli zamanlı ve bol fiiller kullanarak, devrik cümleye gitmeksizin cümlelerini tek sesli olmaktan kurtarmıştır.
İyi bildiği Osmanlıca sözlere, Türkçe karşılıklar bularak üslubunu zenginleştirmeyi başarmıştır.
Falih Rıfkı’nın gücü, daha çok yazı ve kitap Türkçesinde görülür. Söyleşmeleri yazıya geçirirken aynı ustalığı göstermez. Yani hikaye veya tiyatro diliyle değil fikir Türkçesiyle yazmaktadır. Kelime veya zeka oyunlarıyla donanmış ve sık sık nükte ile kesilip bağlanan bu nesrin mizah tarafı yok gibidir.
Falih Rıfkı’ya göre: ‘yaşamak için nasıl yemek lazımsa yazmak ve taze kalabilmek için de okumak şarttır. Üslup, yaşayan bir şey karakteri taşımalı yani donmamalı, durmamalıdır.’
Önce servet-i Fünun havasında ve Cenap’ın süslü diliyle yazmaya başlamış olan F. Rıfkı, daha sonra Y. Kemal’in etkisiyle fikre yöneldiğini anlatmaktadır.
Türkçeciliğin öncülerinden olan yazar son yıllarında bazı çevrelerin aşırı ‘ayıklamacı ve uydurucu’ tutumunu ‘dil ırkçılığı’ diye yermek zorunda kalmıştır. Türkçe’nin zevkine ve doğru kullanışına önem verilmesini isteyen Falih Rıfkı, bütün yazılarında canlı, sevimli, manalı, zengin üslup Türkçesini yakalamıştır.
KİTAPTAN PASAJLAR:
ÖNSÖZ
Biz, şimdi kırkına yaklaşanlar, Osmanlı İmparatorluğunun son
gençleriyiz. 1914’de üç, beş, yedi yaşında bulunan çocuklar, bugün yeni
Türkiye’nin gençleri olmuşlardır ve hatırlarında İmparatorluktan hiçbir iz
kalmamıştı. İşte onlara, saltanatın, Suriye’de, Filistin ve Hicaz’daki son
yıllarını anlatmak istiyorum.
Bizden Belgrad’ı
aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı
delegesi ayağa kalkarak:
-Ne hacet, dedi,
İstanbul’u da size verelim.
Babalarımız için Niş,
İstanbul’a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar’ı, Trablus’u, Girid’i ve Medine’yi
bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk.
Çocuklarımızın Avrupa’sı Marmara ve Meriç’te bitiyor.
Hür bir fikir eğitimi görmeyenlerle anlaşmak imkanı var mıdır? Onlar da
gerçeğin yüzde yüz yergi ile yüzde yüz övgünün belki de tam ortasında olduğunu
bilmez değillerdir. Fakat eski zamanların kulluk ahlakına esirdirler. Yerme,
yahut övme, iyilik yahut kötülük gördüğünüze göre, bu ikisini yapmakta, onların
ahlakına göre, haklısınız. Tarihte gerçeğin ne lüzumu var?..
Osmanlı tarihi, bu
sebeple, bir yalan alemi olmuştur. Yalan, Şark’ta ayıp değildir.
Zeytindağı’nda tarihin
hakkını tarihe, Cemal Paşanın hakkını Cemal Paşaya verdim.
“ZEYTİNDAĞI”
HAKKINDA ÇIKAN TERKİDLERDEN BAZILARI
“...Zeytindağı’nı seve
seve okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni
kitabında Falih Rıfkı’nın üslubu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve
zannedersem en güzel haline vasıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne
kadar kuvvetli image’lar yapılabileceğine sağlam bir delildir.”
Nurullah ATAÇ
“...Falih Rıfkı’nın son eseri Zeytindağı, Cumhuriyet devri
edebiyatının en büyük hadiselerinden birini teşkil etti. Falih Rıfkı’nın bize
hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felaket
devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir.
Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekası bu devir üstüne berrak bir aydınlık
gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve
cesaretini kendimizde bulamayacaktık.
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Fikir Hareketleri: 14 Şubat 1953; Matbuat Hayatı sütununda
“ZEYTİNDAĞI” için yazılan yazıdan bir parça:
“...Falih Rıfkı bunları
yazmaya başlarken, Türk edebiyatına ve Türk vatanına bu kadar kıymetli bir
yadigar bırakacağını ihtimal ki ümid edemedi. Buna tevazu belki mani oldu.
Fakat Zeytindağı’nda nasıl Türk’ün o acı günlerini bütün neşeleri, heyecanları
ve ıstırapları ile yaşatmışsa kendi şöhret ve sanatını da Türk edebiyatında çok
yükseklerde ve ilelebed diri tutacak bir abide yaratmıştır.”
Hüseyin Cahit YALÇIN
Zeytindağı, insanın kanını donduran tarihi bir süreci "bir imparatorluğun çöküşünü" o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen'de, Aden'de, Kanal'da, Gazze'de, Arap Çölleri'nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye altınını" nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde okuyacaksınız.
Cemal Paşa'nın emir subayı olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri destan olabilecek, askerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin, Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.
Bu kitabı okumak adeta bir borçtur ve bir vazifedir.
Behçet Kemal Çağlar
3 yorum
gj
bu ne la azcık
eyv
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.
EmoticonEmoticon