ŞEYH GALİP EDEBİ KİŞİLİĞİ (1757 İstanbul - 3 Ocak 1799)
Şeyh Galip, Nedim’den sonra divan şirinin en son zirvesi ve divan şirininin son büyük şairi olarak kabul edilmektedir.  Ayrıca divan şiirinin en son şairlerinden de birisi olmaktadır. Nabi ve  Nedim’den sonra yetişen bu büyük şairimiz şiirde yeni anlam, hayal ve  mazmun üretme amacını taşıyan Sebk-i Hindi tarzını en iyi anlayarak bu tarzın verdiği ilhamla şiirde yeni mazmunlar, semboller, hayaller, söyleyişler ve buluşlar ortaya koymayı başarmıştır.


Şeyh Galip, Sebk-i Hindi akımının en güçlü şairdir. Sembolizm benzeri olan Sebk-i Hindi anlayışını kendince yorumlama kabiliyetine sahip bir şair olarak Türk şiirinde fark yaratabilmeyi başaran ender şairlerden biri olmuştur. Gâlib’in temel kaynağı Mesnevî’dir. Gâlib’in şiirleri, güçlü semboller ve zaman zaman çözülmesi zor ifadelerle doludur.


Gelişimci yenilikçi, özgün tutumuna rağmen divan şiiri geleneklerinden kopmamış oluşturduğu bu yenilikleri eski şiirin kuralları içinde yapmayı başarmıştır. Klâsik şiirin bildik mazmunlarını da kullanmakla birlikte, şiirlerinde kendine has yeni mazmunlar bulmayı amaç eden bir şairdir.
Şeyh Galip’in kendisi de bu özelliklerinin farkındadır. Daha doğrusu şiirlerini böyle bir bilinç ve maksatla yazmıştır. Şeyh Gâlib, Hüsn ü Aşk’ında "Eski şairlerin taze mazmun bırakmayarak hepsini tükettiklerini, zamane şâirlerinin eskilerini taklididen başka bir şey yapmadıklarını, bu eski üstadların hakiki vârisi olarak, yalnız kendisinin kaldığını”  iddia eder.

Şeyh Galip’in şiirlerinde gösterdiği sembolizm ve betimlemeler batılı şairlerin dahi dikkatini çekmiş, beğenilerini kazanmıştır.  Şeyh Galip, şiirlerinde tasavvufu işleyen tasavvuf şiiri açısından önemli bir şairdir.   “Şeyh Gâlib, bu mânevî dönüşüm sürecini, temel esaslarını “Vahdet-i Vücûd” düşüncesi içerisinde Muhyiddîn İbni Arabî’nin ortaya koymuş olduğu “insan” anlayışı bağlamında Şiirlerinde kendine has bir üslupla, orijinal mazmunlar geliştirerek ve Sebk-i Hindî’nin de etkisiyle ilk bakışta anlaşılması güç olan muğlâk ifadeler kullanmak suretiyle anlatır. Bu yönüyle Gâlib, klâsik şiirin son sözcüsü olarak şiirlerinde, içerisinde yetiştiği tasavvuf çevresinin ve tasavvuf merkezli geleneksel Şiirin insan anlayışını, bu insanın tinsel gelişim sürecini ve neticede elde edilen kemâl durumunu sanatsal bir form içerisinde düzenleyerek okurunu aydınlatmaktadır.”

“Şeyh Galip’in şiirlerindeki Tasavvuf, Nailî ve diğer Sebk-i Hindî şairlerinde de olduğu gibi derindedir.”  Şiirlerinde ıstırap teması önemli bir yer tutmaktadır.  Çok güçlü bir hayal gücüne sahip olan şairin şiirleri oldukça kuvvetli, renkli ve özgün hayallerle doludur. Soyut kavramları oldukça somut benzetmelerle somutlaştırmak hususunda divan şiirinin en başarılı şairlerindendir.
Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenare düştüDayanır mı Şişedir bu reh-i sengi sare düştü
( Yine derunumun kayıkları kırılıp kenare düştü ( Tıpkı) Dayanır mı şişedir bu,  taşlı yollara düştü)
Beyitlerindeki gibi imgeleri anlamları ve duygularını somutlaştırarak anlatmakta çok ustadır. Ahenkten çok mânâya önem ver­diği halde şiirlerinin birçoğu ahenk inşasının zarif örnekleridir.
Gele bir devr ki bu Galibi yâd eyleyelerFırsat- ı sohbeti ahbab ganimet bilsin

Şiirlerini zengin ve renkli hayaller, ince duygu ve düşünceler ve bunları en iyi yansıtacak ince anlamlı mana mühendisliğine çok özen göstermiştir. 

Şiirlerinde teşbih, istiare, mecaz, kinaye, telmih gibi sanatlarına ve anlam oyunlarına sık sık başvurmuştur.



GÂLİBİN ESERLERİ
1. DÎVÂN
Tek matbu nüshas9 1252 / 1836 tarihlidir Mısır Bulak matbaasında bastrılımıştır. 380 sahife olan divanının, 124 sahifesi kasideleri, 164 sahifesi gazelleri, 92 sahifesi de Hüsn ü Aşk mesnevîsini meydana getirir.
Dîvânda 30 Kasîde, 71 Tarih, 13 Terci-ibend, 1 Sâkinâme, 8 Müseddes, 19 Tahmis, 2 Muhammes, 1 Tard u Rekb , 11 Rark9, 11 Mesnevî, 1 Bahr-9 Tavîl, 1 Tezkire, 371 Gazel, 1 Mersiye, 2 Lügaz, 43 K9t’a, 63 Rübâ, 70 Beyit, 4 mısra yer alır. ( OKÇU, Naci , age,shf.7) .

2. HÜSNÜ AŞK
Gâlib’in en şöhretli eseri olan Hüsnü Aşk mesnevi 2101 beyitten meydana gelmiştir.  Divanla beraber basıldığı gibi ayrıca da basılmıştır. Vasfi Mahir Kocatürk 1961 yılında Hüsn ü Aşk’ı nesre çevirmiştir. Hüsn ü Aşk, Prof, Dr. Hüseyin AYAN ve Prof. Dr. Orhan OKAY son olarak Prof. Dr. M. NURDOĞAN tarafından nesre çevrilmiştir. Şeyh Galip, bu eserinde Nabi’nin Hayrabad Mesnevisinden daha güzel bir eser yazmak amacıyla bu eseri bir iddia neticesinde yazdığını da belirtir.
“Sebk-i Hindi’nin yeni buluşlarıyla eski mazmunları işleyen, fakat gerçekten de hem tasavvuf, hem şiir bakımından tesiri altında kaldığı eserleri bile yapıcı bünyesinde eriten, bu suretle de tek kalan bir eserdir." Galib, bu eseriyle tarikatte visalin gayet çetin eziyetlere tahammüllerle mümkün olabileceğini, seyrin bir mürşit tarafından aydınlatılmayı gerektirdiğini, visden sonra da Hüsn’nün Aşk’tan başka bir şey olmadığını anlatır.
Eserde; Hüsn, Tanrı güzelliğini; Aşk, dervişi; Mekteb-i Edep, tekkeyi; Mollayı Cünun da doğru yolu temsil eden simgelerdir. Eser soyut ve sembolik özellikleri kendisinden önceki mesnevilerden farklı bir özellik taşır.

3. ES- SOHBETÜ’S- SÂFİYYE
Köseç Ahmet Dede’nin, Er-risâletü’1-Behiyye Fi tarikati’l-mevleviyye adh risâlesine tahşiyedir. Eser Türkçe’ye de çevrilmiştir.
.
4. ŞERH-CEZÎRE- MESNEVÎ
Yusuf Sîne-Çâk’ın Mesnevî’nin altı cildinden mevzu ve mana bakımından uygun yüzer beyit seçerek altı bölüm olmak üzere tertib ettiği Mesnevî “sinin şerhidir. Henüz basılmamıştır. (1789)
5. MEVELEVİ ŞAİRLERE TEZKİRE
Kütüphanelerimizde birçok yazmaları bulunan bu eserde Gâlib, Mevlevi şâirlerinin hal tercümelerini kısaca yazmış ve bazı şiirlerinden seçmeler meydana getirmiştir.

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar