21 Oca 2014

FAKİR BAYKURT- "KAPLUMBAĞALAR" ROMAN İNCELEMESİ

Reklamlar

ROMAN HAKKINDA GENEL BİLGİ:
 Fakir Başkurt, öğretmen ve müfettişlikle yurdu dolaşırken köylünün durumunu görür
ve bu gerçeğin bir kesitini yansıtmak ve ilgilileri uyarmak için romanını yazdığını belirtir.
Ankara’nın kuzeyinde görevlilerin vergi için geldiği köyde öncü eğitmen ile yaşlı köylünün üzüm
asmaları dikip bağlar oluşturmaları asıl olaydır. Köylünün üretici, yaratıcı yönü öne çıkarılır.
Ancak yeme ve şaraplık üzüm üreten köylülerin bağlarına ve üzümlerine kadastrocuların orman
alanı diye rapor vermeleri üzerine devlet görevlileri el koyacaktır. Burada devletin, Ankara’nın iş
gücünü, üreticiliği ve köylülüğü yok edeci tutumu görülür. Kaplumbağa öğesiyle köylünün
durumunu da öğreniriz. Toplumcu gerçekçi anlayışa bağlı Fakir Başkurt, köylünün
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgular. 1976’dan sonra “yerel ağız”la
yazmaktan vazgeçer, İstanbul Türkçesize uyar.



FAKİR BAYKURT
1929 yılında Burdur'da doğmuştur. Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğrenimine Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nde devam etmiştir. Değişik yerlerde öğretmenlik, mü­fettişlik yapmıştır. Daha sonra, TÖS ve TÖB Genel Başkanı olmuştur. Eserlerinde Anadolu'nun köy hayatını yansıtmaya çalışmıştır. Çok sayıda eser vermiştir. Yılanların Öcü adlı ro­manıyla Cumhuriyet gazetesi Yunus Nadi Roman Mükâfatı'nda birincilik almıştır. Başlıca eserleri: Onuncu Köy, Can Parası, Kara Ahmet Destanı, Sakarca, Tırpan ve Çilli'dir.

KAPLUMBAĞALAR ROMAN İNCELEMESİ:
Fakir Baykurt, eselerinde köy sorunlarını ve gerçeklerini gözler önüne sermeye çalışır. Sosyal yaralara parmak basar. Kaplumbağalar romanında da bu anlayışının tezahürü görü­lür. Fakir Baykurt, bu romanının önemini şu cümlelerle dile getirmektedir:

"Bu roman, her türlü teknik ve elektronik araçların büyük gelişmeler gösterdiği ve üretkenliğin alabildiğine arttığı bu dün­yada, yiyeceği yıllık zahireyi, yanıp kül olmuş topraklardan parmaklarıyla toplamaya çalışan ve varlığını sürdürebilmek için istekle üreten Türk köylüsünün hayatından bir kesittir."
Başlıca Kahramanlar
Eğitmen Rıza: Tozak köyünün öğretmenidir. Bu köyde yetişmiş, atak, aklı başında, cesur ve bilgili bir kişidir. Köylüye yardım etmek için çabalar.
Kır Abbas: Köyün ileri gelenlerindendir. Cesur, yenilgi­yi kabul etmeyen bir kişiliği vardır. Çalışkan, merhametli bir kişidir. Eğitmen Rıza'nın en büyük destekçisidir.
 ÖZETİ
Roman, Ankara'ya 100, Kızılırmak'a 15 km uzaklıkta ci­lan Tozak köyünde geçmektedir.
Tozak, çevresi Sünni köyleriyle çevrili bir Alevi köyüdür. Alevilik geleneği ve kültürü bu fakir ve kıraç köyde hâlâ hü­küm sürmektedir. Neşe ve eğlenceye düşkün Aleviler, şarap ve içkiye bu eğlencelerinde çokça ihtiyaç duymaktadırlar. Fa­kat köy, her imkândan yoksun, susuz, karasal bir köydür. Üzüm yetişmemektedir. Köylülere, civar köylerden de üzüm verilmemektedir. Çünkü Sünniler şarabı günah saymaktadır.
Köylüler, yoksulluk ve sıkıntı içinde hayatlarından bezgin bir hâlde yaşarken Eğitmen Rıza bir öneride bulunur. To­zak'ın kıyısındaki düzlük, bağ hâline getirilebilir. Bütün köy halkı ve Rıza canla başla çalışırlar. Verimsiz, taş dolu, susuz toprakları beş altı ay içinde bağ hâline getirirler. Bağ, o kadar verimlidir ki köyün hem şarap hem de pekmez ihtiyacını kar­şılayabilir.

Tozaklılar bu olaydan sonra daha mutlu, daha neşeli olurlar. Eski eğlenceleri devam eder. Eskiden susuz, yeşilsiz olan köy âdeta dirilmiştir. Köylünün 'Purluk' dediği bağa kaplumbağalar akın etmeye başlar. Çünkü hayvanlar güne­şin yakıcılığından bu yeşilliğe sığınarak kurtulmaktadır. Kır Abbas, bağı korur ve canlandırırken, kaplumbağalara da yar­dım eder. Onların serinlikten faydalanmalarını sağlar. Kır Abbas, yaşına rağmen hiç para almadan bu işleri üstlenmiştir.

Köyde törenler düzenlenmektedir. Köye âdeta bereket gelmiştir. Halkın yüzü gülmekte, koyunların dişi doğurması için adaklar adanmaktadır. Bir akşamüstü, köye havadan ka­ra bir şey düşer. Düşen şey, meteoroloji gözlem aracıdır. Köy­lü, çok çekinir ve bu yabancı cisimden korkarlar. Bu cismi okulun bir odasına kapatırlar.

Ertesi gün, toprakları ölçmek için kadastro komisyonu gelir. Köylü devletten gelen her şeye temkinli yaklaşmaktadır. Bu komisyondakilere güvenmezler. Komisyondaki insanlar kendilerine hiç benzememektedir. Kendilerinden bir şey ala­caklarını zannederler. Oysa komisyon, herkesin mülkünü öl­çüp üzerlerine yazdıktan sonra gidecektir. Fakat beklenme­yen bir gelişme olur. Purluk'taki bağın, devlete ait olduğuna karar verir komisyon üyeleri. Köylü kendilerine ait olduğunu ispatlamaya çalışsa da başaramaz. Memurlar tutanak tutarak hükümete havale eder işi.

Devlet ve köylü arasında bir çekişme başlar. Köylü, çok zayıf ve cahildir. Kendini savunacak güçte değildir. Köylü ge­lişmeleri takip edemez, olan olur. Tozaklılara Purluk arazisi yüzünden ev başına yüklü bir kira yüklenir. Köylü ne yapa­cağını şaşırır; çünkü bu kadar parayı asla ödeyemeyecektir. Avukatlara, yargıca, memurlara giderler, hepsi de sadece ken­dilerini düşündüğü için onlara yardımcı olmaz.
En sonunda, köylüler zorluklarla yeşerttikleri tarlalarını bozarlar. Köydeki bütün sığırları tarlaya sürerler. Yeşil tarla es­ki hâline döner. Köylüler yıkılan ümitleri ve gözyaşlarıyla e-meklerine ağlarlar.

Kaplumbağalar da eskisi gibi güneşin yakıcı alevleri altın­da kalakalmıştır. Onlar da köyü terk eder. Kır Abbas, yeni do­ğan torununa Yeşer ismi verir. Fakat devlete kırgındır. Eğit­men Rıza da köy okulunda yaşamına devam eder.

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

1 yorum var

Güzel kitap

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!