2013-2014 EKOYAY 9. Sınıf dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları
sayfa 10-40 arası
İLETİŞİM
SAYFA 10
1
HAZIRLIK
1....................
2.
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen,
sözcük, nesne, görünüş veya olgulara gösterge denir.
1. Dil göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü fiil bu gruba girer. Her
sözcük bir dil göstergesidir.
2. Doğal gösterge: Doğal güzellikler, yaprakların sararması gibi durumlar doğal
göstergelerdir.
3. Sosyal gösterge: Trafik ışıkları, görgü kuralları gibi sosyal ögeler, sosyal
göstergelerdir.
İletişimde
kullanılan göstergeler
1. Dil göstergeleri: Söz ve yazıyla gerçekleştirilen her eylem bu gruba girer. İnsan duygu
ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen
iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü
ve daha kullanılışlıdır.
2. Dil dışı göstergeler: Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.
- A. Belirti:
Amacı olmayan, istem dışı gelişen doğal göstergelere denir. Belirtide gösteren
ile gösterilen arasındaki ilişki nedenlidir. Örneğin; dumanın görülmesi ateşin
olduğunu gösterir.
- B. Belirtke: İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren
göstergelerdir. Gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedensiz ve
uzlaşımsaldır. Örneğin; Trafik levhaları
- C. İkon: Dili
kullanmadan bilgi ve iletileri aktaran en basit araçlardır. Temelde benzerlik
ilişkisi vardır. Örneğin, bir kişinin fotoğrafları, resim, heykel vb.
- D. Simge:
Bir toplumda bir gösteren ile gösterilen arasında sürekliliğini koruyan
uzlaşımsal ve çoğunlukla da nedensiz olan ilişkiye dayanan görsel biçime denir.
3.
Göstergeleri inceleyen bilim dalına Göstergebilim
veya semiyotikdenir.
4. Atatürk'ün basınla ilgili Sözleri
Basın,
milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete
muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan
müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir
mektep, bir rehberdir.
Basın
hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
(1925)
Basının
tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet
olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem
sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar
vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde
olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl
bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda
yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın
hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
Cumhuriyet
devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin
kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının
düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan
Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve
soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek
işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır. (1 Kasım 1925, TBMM)
Gazeteciler,
gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.
Gazeteciler,
kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları
takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.
Matbuat
hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.
5.İletişim:
İletişim,
iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin
bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.
6. kuşlar nasıl iletişim kurar?
Kuşların
ses telleri yoktur. Ses üretmek için bir kuşun ses kutusu boyunca titreşimler
gönderilir. Bu ses kutusuna ne kadar çok kas bağlıysa, o kadar çok ses
çıkarabilir. Örneğin bülbüllerin çok fazla kası vardır ve birçok farklı ses
çıkarabilirler.
Özellikle
ormanlar, otlaklar ve bataklıklar gibi, bitkilerin, görüşe engel olduğu
yerlerde iletişim kuşlar için çok önemli olmaktadır. Kuşlar, şarkı söylemek,
çığlık atmak, hafifçe vurmak ve davul sesi çıkartmak gibi yöntemlerle iletişim
kurarlar. Her türün kendine özgü şarkısı ya da şarkıları vardır. Hatta bazı
kuşların bir düzineden fazla ıslığı ve şarkısı vardır. Bazı kuşlar da diğer
türlerin şarkılarını ya da insanları taklit edebilirler.
sayfa:
11.
* Fotoğrafın sizde uyandırdığı duyguları yazınız.
c.
Fotoğrafta sahilde hafif dalgalı denizi seyreden bir insan görünmektedir.
*
Şair gözleri kapalı olduğu halde iletişimi nasıl sağlamış olabilir?
c..
“İstanbul’u Dinliyorum şiiri duyumsal bir şiirdir; fakat bütün duyular
işlevlerini kulağa yüklemişlerdir. Orhan Veli, bu şiirinde sinestezi (bir duyu
organının işlevini başka bir duyu organına yükleme) bakımından değişik bir
yöntem uygulayarak, İstanbul’a gözleriyle değil; işitme duyusu aracılığıyla
bakar.”.
* "Serin serin Kapalı Çarşı, Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim
bahar rüzgârında ter kokuları;" mısralarında şairin duygularını harekete
geçiren ögeler nelerdir?
c.. Rüzgarın
serin asmesi, çekiç sesleri ve bahar rüzgarı şairin duygularını harekete
geçiriyor.
* "Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından / Kalbinin vuruşundan
anlıyorum;" mısralarında bildirilen ayın doğuşunu iletişim, dil ve
kültür bağlamında açıklayınız.
c.
Burada ay fıstık ağaçları arasından doğmakta. bu bölgesel bir yaklaşımdır. her
yerde fıstık ağacı yoktur. kalbinin vuruşundan anlıyorum ifadesi de dilin
mecaz yönünü ortaya koyar, bütün bu unsurları birleştirdiğimiz vakit
iletişim kültüre ve dilin kullanımına göre değiştiğini görürüz. ayın
doğuşu farkıl kültür ve bölgelerde farklı ifade edilebilir.
1.
Etkinlik:
1. İletişim: İletişim, iletilen
bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir
göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.
2.İletişlimin
meydana gelmesi için öncelikle bir göndericinin vealıcının olması şarttır. Gönderici ile
alıcının kendi arasında bu iletişim sözlü iletişim, yazılı iletişim ya da
simgeye dayalı olabilir. İletişim için aşağıdaki ögeler gereklidir.
Gönderici:
Düşünceyi iletendir. Gönderici, düşünceyi bir mantık temeline dayandırarak
iletir.
Alıcı: Düşünceyi
alan ve bu düşünceyi yorumlayandır.
İleti: Gönderenden
alıcıya iletilen düşünce yada istektir.
Kanal: Düşüncenin
iletilme şeklidir.
Dönüt:
Gönderen ve alıcı arasındaki fikir alışverişidir.
Bağlam:
İletişimin gerçekleştiği mekandır.
3.
iletişim çeşitleri nelerdir?
c.
1) Sözlü İletişim: Sözlü iletişimler
"dil ve dil-ötesi" olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların
karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını "dille iletişim"
kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine
ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir;
sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar
vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin "ne
söyledikleri", dil ötesi iletişimde ise, "nasıl söyledikleri"
önemlidir.
2) Yazılı İletişim: İnsanın zaman ve mekandaki
ilişki sınırlılıklarını genişletmede en etkin iletişim biçimidir. Uzaktan
haberleşmede, bilgi ve deneyimleri zaman içinde biriktirme de sözlü iletişime
göre daha güvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kökeni, mağara
resimlerindedir.
3) Sözsüz İletişim: Yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu
gibi sözsüz mesajlar kullanılarak kurulan iletişimdir.
Yukarıdaki iletişim çeşitleri çeşitli araçlarla gerçekleşir. Dar manada
aşağıda sayacaklarımız iletişim çeşidi sayılabilir:
Mektupla
iletişim
Basın
yayın yoluyla iletişim
İnternetle
iletişim
Telefonla
iletişim
Radyoyla
iletişim
Telgrafla
iletişim
Konferans
Televizyonla
iletişim
2.
Etkinlik:
???? İnsan
uzun süre hiç konuşmadan duramaz. Böyle bir durumda insan kendini sıkılmış,
bunalmışve yalnız hisseder.
???? Öğretmen
ve öğrenciler hiç konuşmadan ders işlenemez. iletişimin olması için alıcı
verivi ve ileti olması gerekir.
???? Birinci
resimde insanların konuşarak iletişim kurduğunu ikinci resimde is azürafaların
dokunarak iletişim kurduğu görülüyor.
3.
Etkinlik:
Orhan,
Esma'ya dönerek "Bu gün hava çok güzel! " dedi.
**Yukarıdaki
cümlede Orhan Esma'ya "Bu gün hava çok güzel" demektedir.
* *Çünkü
iletişim olması için mutlaka gönderen(Verici) alıcı ve ileti olması
gerekmektedir.
**
Merhaba ifadesi ile iletişimin gerçekleşmesi için gerekli olan üç
öge: alıcı verici ve iletidir.
***
Gönderici: Orhan
Alıcı: Esma, İleti:
Bugün hava çok güzel
4. Etkinlik
? gönderici: Fatma Hanım, Mehmet Bey, Alıcı: Emre
ve Garson
İletiler: Ben aç değilim, Yalnızca ayran içeceğim/ Ben de hafif bir şeyler
yemek istiyorum, mevsim salatası tam bana göre/ ben çok açım. önce çorba
içeceğim.
? konuşmaların alıcıya ulaşmasını sağlayan sözlü anlatım( kanal)dır.
?
İletişimi gerçekleştirenlerden biri konuşma engelli olsaydı diğer
kişilerle yazı yoluyla veya işaret diliyle iletişim kurabilirdi.
7. ETKİNLİK
Burada
yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat
elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun
olmalı.
Kişi,
kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde
bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine
göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde
bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp
geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.
Alınan
her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi,
kültürü ve bakış açısı etkilidir.
8. ETKİNLİK
Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?
Okulda
"öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka
işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına
gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi
"bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.
14.İletişimin
oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır.
İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de
ileti bağlama göre anlam kazanabilir.
gönderici .....> Hasan: İleti......>yarın
bize gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe,
tamam, yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim
9. ETKİNLİK
.............
Dille
gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan
iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade
edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir.
10. ETKİNLİK (SAYFA 16)
GÜL:
Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül
görüntüsü- GÖSTERİLEN -)
G.Ü.L
- (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)
Gül
kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil
de temsil eden kelime kullanılır. Bu dil
göstergesidir. dil göstergesinde varlık gösterilmez. dil
göstergesinde semboller vardır.
Gösterge,
gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren,
akla getiren işaret ya da olgudur.
Çünkü
bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.
Göstergeleri
inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.
11.
Etkinlik:
????? Fotoğraflar doğal göstergedir.
????? heyecan duygusunun göstergesidir.
????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.
????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü
vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.
rüzgar, kuşlar, doğal gösterge
gözlerim ,kapal ı dil göstergesi
dalyanlarda ağalrın çekilmesi sosyal gösterge
12. etkinlik:
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen,
kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi:
Söz
veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge:
Ülkelerin
doğal güzellikleri, yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge:
Trafik
ışıkları, görgü kuralları…
İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri:
Söz
veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve
düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim
resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.
* Dil dışı göstergeler:
Resim,
şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.
13.
ter........ret ay......ya laf......fal bu
sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman anlam tamamen değişmekte başka bir
varlığı göstermektedir. Bunun sebebi her varlığı gösteren semboller
farklıdır. her varlığın göstergesi farklıdır.
14. etkinlik:
fokurdamak,
horuldamak, gürükdemek, melemek, ulumak..gibi
15. etkinlik
İstanbulu'u
seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.
16. Etkinlik:
Geçmiş
yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze
ulaşmışlardır.
evde
bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not
bırakırız.
17. Etkinlik:
yavuz
sözcüğünün anlamı birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.
18. Etkinlik:
1.
kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.
2. Acımasız
, merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.
19. Etkinlik:
??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.
??? milletin
ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.
???
yine basın hürriyeti olarak görmüş.
ÖLÇME
DEĞERLENDİRME
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle
doldurunuz.
......dİl
.....iletişim denir.
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
( D )
( Y )
( Y )
( D )
3. D
4. D
5. B
6. E bağlam
7. ETKİNLİK
Burada
yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat
elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun
olmalı.
Kişi,
kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde
bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine
göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde
bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp
geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.
Alınan
her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi,
kültürü ve bakış açısı etkilidir.
8. ETKİNLİK
Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?
Okulda
"öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka
işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına
gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi
"bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.
14.İletişimin
oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır.
İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de
ileti bağlama göre anlam kazanabilir.
gönderici
.....> Hasan: İleti......>yarın bize
gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe, tamam,
yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim
9. ETKİNLİK
.............
Dille
gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan
iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade
edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir.
10. ETKİNLİK (SAYFA 16)
GÜL:
Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül
görüntüsü- GÖSTERİLEN -)
G.Ü.L
- (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)
Gül
kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil de
temsil eden kelime kullanılır. Bu dil göstergesidir. dil
göstergesinde varlık gösterilmez. dil göstergesinde semboller vardır.
Gösterge,
gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren,
akla getiren işaret ya da olgudur.
Çünkü
bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.
Göstergeleri
inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.
11.
Etkinlik:
????? Fotoğraflar doğal göstergedir.
????? heyecan duygusunun göstergesidir.
????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.
????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü
vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.
rüzgar, kuşlar, doğal gösterge
gözlerim ,kapal ı dil göstergesi
dalyanlarda ağalrın çekilmesi sosyal gösterge
12. etkinlik:
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen,
kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi:
Söz
veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge:
Ülkelerin
doğal güzellikleri, yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge:
Trafik
ışıkları, görgü kuralları…
İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri:
Söz
veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve
düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim
resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha
kullanılışlıdır.
* Dil dışı göstergeler:
Resim,
şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.
13.
ter........ret
ay......ya
laf......fal bu sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman
anlam tamamen değişmekte başka bir varlığı göstermektedir. Bunun sebebi
her varlığı gösteren semboller farklıdır. her varlığın göstergesi
farklıdır.
14. etkinlik:
fokurdamak,
horuldamak, gürükdemek, melemek, ulumak..gibi
15. etkinlik
İstanbulu'u
seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.
16. Etkinlik:
Geçmiş
yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze ulaşmışlardır.
evde
bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not
bırakırız.
17. Etkinlik:
yavuz
sözcüğünün anlamı birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.
18. Etkinlik:
1.
kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.
2.
Acımasız , merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.
19. Etkinlik:
??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.
??? milletin
ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.
???
yine basın hürriyeti olarak görmüş.
ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle
doldurunuz.
......dİl
.....iletişim denir.
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
( D )
( Y )
( Y )
( D )
3. D
4. D
5. B
6. E bağlam
2013-2014 Dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları- İNSAN İLİETİŞİM
DİL- sayfa 21-22-23
HAZIRLIK
* DİLİN TANIMLARI
•DİL,
İNSANLAR ARASINDA ANLAŞMAYI SAĞLAYAN DOĞAL BİR ARAÇ,
•KENDİSİNE
ÖZGÜ YASALARI OLAN VE ANCAK BU YASALAR ÇERÇEVESİNDE GELİŞEN CANLI BİR VARLIK,
•TEMELİ
BİLİNMEYEN ZAMANLARDA ATILMIŞ BİR GİZLİ ANLAŞMALAR SİSTEMİ,
•SESLERDEN
ÖRÜLMÜŞ SOSYAL BİR KURUMDUR.
* DİL NASIL MEYDANA GELMİŞTİR?
Dilin
nasıl oluştuğuna dair kesin bir bilgi yoktur. İnsanoğlu yaratıldıuğı günden bu
güne var olan insanalra arsında iletişimi sağlayan en etkili iletişim
unsurudur.
*
işitme engellilerin anlaşmak için kullandıkları bir dil vardır.Bun işaret dili
denir.
Özellikle
dilsiz ve ağır biçimde duyma kaybı olan kimselerin iletişimde kullandıkları
kendine özgü, görsel olarak algılanan doğal dil sistemi, işaret dili olarak
tanımlanmaktadır. İşaret dili sağır ve dilsizlerce “haptik” anlamı (hareket ve
dokunma) el temasıyla algılayarak kullanılıyorsa, buna “taktil” işaret dili
denir.
İşaret
dili, mimik ve ağzın görünüşüyle mesela sessiz konuşulan kelimelerle ya da
hecelerle bağlantılı olarak ve daha çok vücudun şekliyle oluşan bağlamda her
şeyden önce ellerle oluşturulan toplam işaretlerden (el kol hareketleri)
meydana gelir.
*
Beş yaşındaki çocuğun ağlama sebebi daha kolay öğrenilir. Çünkü beş yaşındaki
çocuk artık dili kullanmayı öğrenmiştir. isteklerini sözlü olarak ifade
edebilir.
*
Bıu tür soyut ifadeler dil olmadan kolay ifade edilemez. dil soyut düşüncelerin
anlatımında en etkili yoldur.
SAYFA
22
İNCELEME
*
Yazara dili sevdiren unsurlar divan şiri, halk şiiri, katiplerin kullandığı
süslü dil, karpuz satan çocuğun kullandığı dil
*
Çağdaş Türk dili adlı metinde dilin nasıl doğduğuna cevap aranmaktadır.
*
Yansıma, güneş dil, Ding Dong ve İş gibi teorilerden bahsedilir.
1.
ETKİNLİK.
Yazara
Türkçeyi sevdiren göstergeler: di göstergesi karpuz satan çocuğun
kullandığı dil, Gazel, Türkü
sosyal
göterge atlas şalvarıyla başının üzerinde atlas işlenmiş takke
*
Dişimizin ağrıdığını en kolay dil ile ifade edebiliriz.
*
üç yaşındaki bir çocuk bir nesneyi tarif etmek için işaret ederek gösterir.
*
insanlar işaret ve sembollerle anlaşabilir. Dil diğerlerine göre daha gelişmiş
bir ifade biçimidir.
*işaretler
somut nesneleri anlatmak için daha uygundur. Çünkü somut varlıklar işaret
yoluyla gösterilebilir.
*.......
2. ETKİNLİK:
Bu
gün kitle iletişim aracı olarak, radyo, televizyon, gazete, telefon
kullanılmaktadır. mektup ise daha özel ve dar bir alanı kapsar.
*
İnsanlar geçmişte dil dışında duman, resim ve işaret dilini kullanmışlar.
3. ETKİNLİK
*
Dillerin nasıl doğduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. bunun dışında çeşitli
varsayımlar ileri sürülmüştür.
4.
Etkinlik:..................
sayfa 25
1. Kanalı kontrol işlevi: Yarın okula
gelecek misin?
2. Heyecan bildirme işlevi: Sakın ona
dokunma! Seni döverim!
3. Alıcıyı harekete geçirme: Şu tabloları
buradan kaldırınız.
4. Göndergesel işlev: Okullar bu yıl erken
açıldı.
İstanbul'u
dinliyorum gözlerim kapalı,
Önce
hafiften bir rüzgar esiyor,
Bir
kadının suya değiyor ayakları
bu
mısralarda dil şiirsel işlevde kullanılmıştır.
buna aynı zamanda sanatsal işlev de denir.
SAYFA 26
ANLAAM
YORUMLAMA
Alıcıyı hatekete geçirme işlevi: bana şuradan bir kilo elma ver
Göndericilik
işlevi: Sınav sonuçları
açıklanmış.
Heyecan bildirme
işlevi: Yaşasın, yarın
tatile gidiyoruz.
Kanalı kontrol
işlevi: Alo, alooo...
Duyuyor musun?
Dil ötesi
işlev: Cümlenin en
önemli ögesi yüklemdir.
Şiiirsellik işlevi: Lambada
titreyen alev üşüyor.
***
Dil, insanalr arsında iletişimi sağlayan en önemli unsurdur. dil sayesinde
günlük hayatımızdaki istek ve arzularımızı karşıya iletiriz.
Dil
duyguları açıkça ifade edebilme özelliği taşımaktadır. semboller ise sadece
bunu şekil olarak ifade eder. halbuki dilde ses tonu dahil bir çok özellik
bulunmaktadır.
10. ETKİNLİK:
Ben
divan edebiaytının gazelleriyle mest oldum......> Dil ötesi işlev
Hepimiz
öyle değil miyiz.....> Kanalı kontrol işlevi.
O
gül endam bir al şale bürünsün yürüsün:::::::> Şiirsel işlev
çağdaş
Türk dili
Dillerin
doğuşuyla ilgili bilimsel bir yargı ortaya koymak mümkün değildir:::::>
göndergesel işlev
Tek
kaynakçı kurama göre diller , tek bir ana dilden
doğmuştur::::::::> dil ötesi işlev
11. ETKİNLİK:
Türk İşaret Dili ya da TİD Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'indeki işitme engelliler
tarafından kullanılan dildir. Diğer işaret dilleri gibi Türk İşaret Dili de
Türkçe'nin gramer yapısından farklı olarak kendine özgü bir gramer yapısına
sahiptir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre Türkiye'de 89,043 kişi
(53,543'i erkek 35,500'i kadın) işitme engelli, ve 55,480 kişi de (34,672
erkek, 20,808 kadın) konuşma engellidir.[1] Türk İşaret Dili'nin tarihi 16. ve
17. yüzyıllara Osmanlı Devleti'ne kadar uzanır. O zaman bile Osmanlı
mahkemelerinde işaret dilinin kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur
şitme
engelli çocukların eğitiminde kullanılmakta olan çeşitli yaklaşımlar, işaret
desteği alan ve işaret desteği almayan yöntemler olarak başlıca iki ana bölüm
içinde yer almakta ve yine kendi aralarında farklılıklar göstermektedir. Bu
yöntemler aşağıdaki şekilde özetlenebilir. (Tüfekçioğlu, 1998)
İşaret Kullanan Yöntemler
•
İşaret Dili
•
Parmak Alfabesi
•
Tüm İletişim
•
İpuçları ile Konuşma
Sözlü
Dil Kullanan Yöntemler
•
Oral Yöntem/Yapılandırılmış Sözel Yöntem
•
van Uden Sistemi
•
Akupedik Yaklaşım/ İşitsel-Sözel Yaklaşım (AVT)
•
Doğal İşitsel-Sözel Yaklaşım
Günümüzde
gerek yenidoğan işitme taramalarının giderek yaygınlaşıyor olması, gerekse
işitme engelli çocukların erken yaşta uygun şekilde cihazlandırılmaları, bu
çocukların “sağır ve dilsiz” olarak nitelendirilen, toplumsal hayata
katılmaları neredeyse imkansız, sadece kendi aralarında iletişim kurabilen
bireyler yerine toplumsal hayata gerek sosyal gerek duygusal olarak entegre olabilen,
içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayabilen ve en önemlisi sözel iletişim
kurabilen bireyler olabilmelerine olanak sağlamaktadır.
İşitme
engelli çocuklar, her ne kadar uygun şekilde cihazlandırıldıklarında işitme
seviyeleri daha iyi duruma gelse de işitmeleri normal işiten bireylerden farklı
olacaktır. İşitme, konuşma becerisinin ön şartı olduğundan, işitmenin normalden
farklı olması konuşma becerilerinin de farklı ve yavaş gelişmesi anlamına
gelmektedir. Bu yüzden işitme engelli çocuklar, erken yaşta tanılanıp
cihazlandırıldıktan sonra bir işitme konuşma eğitim programına devam
etmelidirler.
ÖLÇME
DEĞERLENDİRME
1. Göndergesel
işlev: Sınav yarın saat
onda başlayacak
2. Dil öetesi işlev: Kafiye, mısra
sonlarıondaki ses benzerliğidir.
3. Heyecan bildirme işlevi: Eyvah,
babam geliyor!
4. Kanalı kontrol
işlevi: Kapıyı sen mi
kapattın?
5. Alıcıyı harekete geçirme işlevi: Çok ses geliyor, pencereleri
kaaptın.
6. Şiirsel
işlev: "Ağlasam sesimi
duayr mısınız mısraalrımda"
2. ..........Dil ................göstergeleri
3. ( D )
( D )
( Y )
( Y )
4. C
telefon
5.
C Göndericilik işlevi
6.
B Şiirsel işlevde
7.
E Duvar kağıdı
2013-2014 9. sınıf dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları- EKOYAY- Dil-
Kültür İlişkisi
Sayfa
28- hazırlık
:
1. Kültür: Tarihsel, toplumsal gelişme
süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada,
sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine
egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü
2.Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:
Konuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken
kullandığımız dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin kurallı
olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru
olup olmadığına pek dikkat etmeyiz. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye
değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar.
Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği maceradan o
dilin lehçeleri ortaya çıkar.
Yazı dili, adından
anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir. Dilde birliği, anlaşma kolaylığını
sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî dildir. Konuşma
dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma
yazmada kullanılan ortak dildir.
Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:
-
Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
-
Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
-
Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
-
Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
- Konuşma
dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.
3.Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :
Önemi:
Göktürk
Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden
kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen
bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug
Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir.
Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler
içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır.
Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.
Özellikleri:
*Türk
edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.
*
Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından
bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.
*
Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.
*
Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.
*
Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer
de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.
*
Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği,
düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği
vurgulanmıştır.
*
Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni
“Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.
*
Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg
tanıtmıştır.
*
Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te
okumuştur.
*
Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.
4. Argo: Argo, bir dilin parçası olmakla birlikte,
toplumun belli bir çevresi tarafından kullanılan, kendine özgü sözcük, deyim ve
deyişlerden oluşan özel bir dildir. Argo küfür değildir fakat küfürlü argo
terimler de vardır.
Anadili
içinde ayrı bir dil olan argo, anadille birlikte kullanıldığı gibi, belirli
gruplara özgü bir dil olabilir: Suç argosu, okul argosu. Argoda kelimelerin
anlamı örtüktür. Eski anlamlar yeni anlama kavuşturulur. Uydurmadır. Anadildeki
kelimeyi bozma, Yabancı kelimelerle yerliyi birleştirme yaygındır. En çok mizah
ve küfürlü söyleyişlerdedir. Eskiden külhanbeyi ağzı denirdi. Ayaktakımı ağzı
da denir.
Lehçe: Bir
dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi
özellikleriyle ayrılan kolu,
Coğrafi
ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar. Lehçelerde, ses, şekil ve kelime
ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir
dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin
lehçeleridir. Yakutlar, Sibirya'nın kuzeyinde otururlar, Şamanist ve
Ortodoksturlar. Çuvaşlar ise Volga'nın iki kolunun kesiştiği bölgededirler ve
Ortodoks dinindedirler.
Jargon: fikri,
mesleki vb. ortaklık gösteren kişilerin kullandığı ortak ağız olarak
tanımlanır. Genel olarak bu terim belli bir uğraş veya ilgiyi paylaşan
kişilerin kullanıdığı dile karşılık gelir (Gençler, cerrahlar, Vikipedi
yazarları, vb.). Bir jargonu oluşturan sözcükler o gruba ait olmayan bir kişi
için anlaşılmaz gelebilir, veya yaygın sözcükler olmalarına rağmen tamamen
farklı bir anlamda kullanılabilir. Bazı sözlüklerin verdiği tanımlar ise jargon
sözcüğüne aşağılayıcı bir anlam yükler: "anlaşılması güç, bozuk dil"
ve "argo" gibi.
Ağız: Bir
dilin yalnız söyleyiş farklılığı gösteren koludur. Bu fark yazı diline girmez.
Karadeniz
ağzı, Konya ağzı gibi . Geliyorum yerine geliyom der, fakat geliyom diye
yazmaz.
5.
ülkemizde İstanbul ağzı yazı dili olarak esas alınmıştır.
6. Atasözü: Atalarımızdan
günümüze kadar ulaşan,belirli bir yargı içeren,söyleyeni belli olmayan düz
konuşma içinde kullanılan sözlerdir.
Atasözleri
dilden dile kulaktan kulağa aktarılarak anlatılan halk hikayeleriyle,
destanlarla okunulan şiirlerimizle kullanılarak ve Türk sözlüğünün
divanı”anlamına gelen Kitabü divan-ı lügat-it Türk adlı eser sayesinde
gelmiştir.
7. Dil Kültür İlişkisi:
Dr.
Hüseyin Yeniçeri / 2012-05-22 08:52:14
Bir
toplumun sözlü ve yazılı bütün kültür değerleri dil kabı ve kalıbı ile bir
kuşaktan diğerine, bir mekândan başka bir mekâna aktarılır. Türk edebiyatının
bütün örnekleri dilimizin taşıyıcılığı ile bugüne ulaşmıştır. Türk tarihinin
bütün dönemlerini dilimizle öğreniyoruz. Dinimiz, töremiz, sanatımızla ilgili
bilgilerimiz varlığını dile borçlu.
Bir
toplumda yaşayan insanlar, evreni olduğu gibi değil, dillerinin kendilerine
sunduğu biçimde algılamaktadırlar. Humboldt bunu şöyle dile getiriyor:
"İnsanlar bu dünyada ana dillerinin kendilerine sunduğu biçimde dünyayı
görürler." F. Bacon, L. Whore, E. Sapir gibi düşünürler de her toplumun
gerçeği ayrı biçimde yansıttığı konusunda görüş birliği içindedirler. Bu durum
dillerin birbirinden farklılığının nedenini de açıklamaktadır.
Çünkü
bir toplumda dil anlayışı, o toplumun yaşama düzeninin bir ürünü olarak ortaya
çıkıyor. Dil insanların hayat karşısındaki davranış özelliğine göre
biçimleniyor. Söz gelişi Türklerde erkek-dişi ayrımı gözetilmemesi aynen
Türkçeye yansımıştır. Yine Türklerin sözünde durma özelliği dilde sözcük
köklerinin kullanım sırasında değişmemesi sonucunu doğurmuştur. Bu da dili
kültürün yansıtıcı bir parçası yapmaktadır.
Bir
toplumun kültür değerleri dilde kendini gösterir. Toplumlar ne yiyor, ne
içiyor, ne kullanıyor, neye değer veriyor sorularının karşılığını dile bakarak
verebiliriz. Türklerin "at"a, Arapların "deve"ye önem
verdikleri bu dillerdeki sözcüklere bakılarak anlaşılır. Eskimolarda
"kar"la ilgili, Peru ve Bolivya'da yaşayan Aymara adlı Kızılderili
kabilesinde "patates"le ilgili yüzlerce sözcük bulunması toplum
yaşayışı ile dil arasındaki ilişkiyi çok açık biçimde ortaya koyar.
Dil
bir milletin düşünce tarzını da yansıtır. Bir toplumun diline bakarak zihninin
nasıl çalıştığı anlaşılabilir. Söz gelişi Türkçeye bakılarak Türklerin evrene
nasıl gerçekçi bir gözle baktıkları çıkarılabilir. Türkçe parçaların birleşmesi
düzenine dayalı bir dildir. Eklemeli de dediğimiz bu sistemde köklerin sonuna
ekler takılarak konuşma gerçekleşir. Evrene bakıldığında bütün doğal ve yapma
nesnelerin parçaların birleşiminden oluştuğunu görürüz. Türkçede sözcük
sıralanışında önemli öğenin sonra söylenmesi de dünyayı seslendirirken evrenin
gerçeklerine bağlılığın sonucudur. Çünkü evrende önemli olan öğe hep geri
plandadır. Doğal olaylardan bir örnek verelim: Yağmur yağmadan önce birçok
aşama gerçekleşir, ama bunlar asıl önemli olan yağmurdan önce olur.
Dile
bakılarak bir milletin dünya görüşünün, inançlarının, töresinin, tarihinin,
sanatının, kişiliğinin izlerine, yansımalarına ulaşabiliriz. Sözcük dağarcığı
dışında deyimler, atasözleri, tekerlemeler, ninniler, türküler, masallar bu
bakımdan yüzlerce ipucu ile doludur. Fransızca sözlüklere bakıldığında hemen
her sayfada "kilise" ile ilgili bir sözcüğe rastlanması bunun
kanıtıdır. Türkçede aile ilgili sözcüklerin çokluğu aile bağlarının güçlülüğünün
bir kanıtıdır.
Dil,
milletlerin tarih boyunca ilişki kurdukları başka milletlerin kimliğinin de
ipuçlarını taşır. Türkçe, Türklerin Sırplarla, Ermenilerle ilişki içinde
olduklarını ortaya koymaktadır. Sırpçada sekiz binden, Ermenicede dört binden
fazla Türkçe sözcük bulunması bunun kanıtıdır. Türkçede Arapça sözcüklerin
çokluğu Araplarla ilişkilerimizin kanıtıdır.
Dil
kültürün en önemli öğesidir. Bir yandan kültürün bütün öğelerini dünden bugüne
taşırken, bir yandan da kültürü yaşatan insanların birbirinin kardeşleri,
yakınları olduğu bilincini bilinçaltına yerleştirir. Aynı dili konuşan
insanlarda ortak duygu ve düşünce oluşmaktadır. Böylece dil ulusal birlik ve
beraberliğin de perçinleyicisi, sağlayıcısı olmaktadır. Atatürk bu durumu şöyle
belirtir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı, Türk milletidir. Türk
milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir
hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde
ahlakının, ananenelerinin, hatıralarının, kısacası bugün kendi milliyetini
yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk
milletinin kalbidir, zihnidir."
Dil-kültür
ilişkisini incelerken belirtilmesi gereken bir nokta da dilin, kültürün
yaratıcısı olmasıdır. Sözlü ve yazılı bütün edebî ürünler, bilim ve sanat
eserleri dille oluşturulmaktadır. Annelerimizin kundakta bizi uyutmak için
söyledikleri ninnilerden, "Bir varmış, bir yokmuş." diye başlayan
masallara kadar her sözlü ürün, Köktürk yazıtlarından İstiklal Marşı'na kadar
her yazılı ürün dille söylenmiş, yazılmıştır.
Dil-kültür
ilişkilerinin bir yönü de kültür ve uygarlık değişmelerinin dile yansımasıdır.
Köktürkçe ile Uygurca arasında sözcük dağarcığı farkı, Uygurların Buda ve Mani
dinlerine girerek din değiştirmeleri ile ilgilidir. Aynı durum Uygurca ile
Karahanlı Türkçesi arasındaki ayrımda da gözlenmektedir. Karahanlılar da İslam
dünyasının sözcüklerini eserlerine almışlardır. Günümüzde de Batı uygarlığına
özgü sözcüklerin dilimize girmesi hep aynı yansımanın bir sonucudur.
Dille
kültür arasında bu kadar sıkı ilişki varken, bu toprakları bizim yapan kültür
her bakımdan varlığını dile borçluyken, kültürü oluşturan, yayan, işleyen,
taşıyan düzen dille kurulurken Türkçeden başka bir dille eğitim ve öğretime
yeşil ışık yakmaya yönelik her türlü söz, davranış, girişim ulusal birliğin
çimentosu olan dili sulandırmak anlamına gelir. Bunun hem tarihimize, hem
atalarımızın mirasına sahip çıkmamak olduğu açıktır. Böyle bir girişim sonu
belli bunalımlara düşmek, tatlı aşımızı ağılı aşa döndürmek sonucunu
doğuracaktır. Üstelik kendi elimizle… Açılım derken ayaklarımızın altından
vatan topraklarının kayıp gitmesi söz konusu olursa, bu çorbada tuzu
bulunanları; hem tarih, hem halk, hem gelecek kuşaklar affetmeyecektir.
DİL KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Dil:
Duygu, düşünce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan
ögeler ve kurallardan yararlanılarak, başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok
yönlü, çok gelişmiş bir araçtır.
Kültür:Bir
milletin veya bir topluluğun tarihi süreç içinde meydana getirdiği maddi ve
manevi ortak değerlere denir.
Dil,
milli kültürün ilgi alanına giren varlık dünyasını yansıtır, o milletin yapıp
ettiklerinin, duyup düşündüklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm tasavvurlarının
aynasıdır.
Bu
çalışmada dil ile kültür arasındaki ilişki çıkarılmaya çalışılacaktır.
Dil,
toplumsal yaşamın bir ürünüdür.İnsanın toplumsal etkinliği dil olmaksızın
düşünülemez.Dil, şu yada bu biçimde, en eski insan toplumlarında, en eski
zamanlardan beri varolmuş olsa gerektir.
Dilin
doğuşu, bireyin davranış ve deneyiminde hem entelektüel hem duygusal bakımından
değişimi temsil eder. Dile sahip olmak, Piaget’ten alıntılarsak “geçmiş
eylemlerini anlatı biçiminde yeniden inşa etme ve gelecekteki eylemlerini sözlü
sunumlar aracılığıyla önceden gösterme yeteneğini” yaratır. Dil sayesinde
geçmiş ve gelecek bizim için gerçek haline gelir. Geçmişin geleceğe yansıması
ise yazı dili ile olur. Yazı dili aynın zamanda kültür dilidir. Ancak belli bir
kültür seviyesine ulaşabilmiş, medeniyet kurabilmiş ve ortak bir edebiyat
geleneği oluşturabilmiş milletlerin yazı dili bulunmaktadır. Bu nedenle de yazı
dilinin geliştirilmesi kültür ile uğraşan aydınların yardımı ile
gerçekleşmektedir. Her dil, evrenin bir başka yorumunu dile getirmektedir.
Dilin
zenginliği yada yoksulluğu o kültürün zenginliği yada yoksulluğudur.Dilin
sınırlarını, o toplumun kültürü belirler. İlgi alanı artan, idrakı açılan,
dünyası ve çerçevesi genişleyen bir kültürün dili de o ölçüde zenginleşir. İlim,
felsefe, sanat, teknik,fizik, metafizik velhasıl hayatın her alanında problem
alanları genişledikçe, bu problemlere çözümler üretme çabası içerisinde dil
zenginleşir.Ancak hayatın her alanını,kendi diliyle yaşamak şarttır.Kültürün
problemi,dilin problemidir.Kültürün temel sorunları gelişme sürecinin yönü ve
içeriği açılarından ortaya çıkar.Aynı sorunlar dilde de yaşanır.18.yüzyılın en
önemli düşünürlerinden Herder,Wilhelm von Humbolt,Whorf dil,toplum ve kültür
ilişkisi üzerinde durmuşlar,bu düşünürlerden Humboldt dilin,kültürün bir
yansıması olduğunu söylemiştir.Ona göre;toplumun dolayısıyla kültürün geçirdiği
tüm evrelerden dil de geçmiştir.Bunun sonucu olarak insan topluluklarının
yaşamış oldukları olaylar,edinmiş oldukları birikimler en doğru şekilde dil üzerinde
durularak öğrenilebilir.
Her
dilin kendine özgü atasözleri,deyimleri,vecizeleri,nüktelerinin olması ve
bunların başka dillere aktarılmasındaki zorluklar,her dilin ayrı bir inanç
yapısının,bakış açılarının ayrı bir imkanlar ve yönelişler dünyasının esri ve
aynası olduğunu göstermektedir. Yine her dilin, öfkesinin, sevincini korkusunu,
acısını, sevgisini, kederini, saygınsı ifadesinde belli bir sıcaklık ve
samimiyet, bazılarında ise tarafsızlık yada soğukluk vardır. Kısacası toplumun
kültürüne ise dili de odur. Kültür hangi alanlara yönelmiş ise, dilde o yönde
zenginleşmiştir.
Toplumun
başlarından geçen hadiseler elde ettikleri birikimler en doğru şekilde dil
üzerinde durularak öğrenilebilir. Türk kültüründe meydana gelen değişim ve
gelişim buna güzel bir örnek teşkil etmektedir.
Kültür
ile dil ,ilişkisi içerisinde önemli bir noktada toplumun yaşayış biçimlerinde
bakıldığında, özellikle Orta Asya Bölgesinde yaşarken atın önemli bir yerinin
olduğu görülmektedir. Bu durumun sonucu olarak Türkçe’ye bakıldığında atla
ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir. Aynı
şekilde Arap dilinde bizdeki at gibi çok kullanılan bir binek hayvanı olan deve
ile ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir.
Bir
tek sözcüğün bile bir kültür varlığı olan dil en ufak birliği olarak toplumun
inançları, gelenek ve göreneklerini, bireylerin kendi aralarındaki davranış ve
ilişkileri, maddi ve manevi kültürü üzerinde fikir vermektedir.
“Dil
öğretimi, kültür öğretimidir.” İlkesini, modern dil ve eğitim anlayışı
tartışmasız kabul etmektedir. Türkçe öğretimini ilk modern temsilcisi, kurucusu
sayılan Kaşgarlı Mahmud yy. lar öncesinden bu ilkenin önemini kavramış ve
Araplara Türkçe öğretmek maksatıyla yazdığı eserinde uygulamıştır. “Ben onların
en uz dillisi, en açık anlatımlı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi
kargı kullananı olduğu halde onların şarlarını, çöllerini baştan başa dolaştım.
Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil ,Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini
belleyerek faydalandım ; öyle ki , bende onlardan her boyun dilin en iyi yolda
yerleşmiştir “ diyerek, dili çok iyi bilmekle beraber kültürü de çok iyi
bildiğimi ifade etmiştir. Sözlüğünde kelimelerin anlamını açıklarken, kelimenin
Ömer Demircan gibi anadil öğretiminde kültür öğesini uygulamıştır. “ Her
kültür, anlatımı ayrı bir dilde bulur ; dil, kültürü hem kurar hem geliştirir.
İnsanın Anadilini öğrenmesi, kültür edinmesinden başka bir şey değildir. Hiçbir
kültür gücü, önemce insanın anadilini öğrenmesiyle, anadilde gelişip
serpilmesiyle, anadilde gelişmesiyle aynı düzeye konamaz. Çağımız insanı çok
kültürlüdür.” Diyerek dil ile kültürün ayrılmaz olduğunu vurgulamıştır.
Sonuç
olarak dil, kültürün aynası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürü hayata
geçiren gelenek, görenek, folklör gibi değerlerin başında dil gelmektedir. Bir
nevi dil kültürü tanımlar ve tamamlar.
KAYNAKÇA
Demircan,
Ömer. Yabancı-Dil Öğretim Yöntemlerin, İstanbul 1990 sayfa 22-28 1926
Kaplan,
Mehmet Kültür ve Dil, İstanbul : Dergah Yay 1986 sayfa 45 4. Baskı
Kaşgarlı
Mahmud, Divan-u Lügati Türk çeviri Besim Atalay, ANKARA : Türk Dil Kurumu
Yayınları 1984 sayfa 4
programı
Söğütlü
Ersin Osman Dil , Kültür ve Toplum ilişkisi
Turan
Sadık Sorular ve Cevaplarala Kültür, Edebiyat ve Dil Ankara : Ecdad Yayınları
1992 sf. 44
Yangın
Banu 1999 İlköğretimde Türkçe Öğretimi M.E.B yayınları ANKARA
sayfa 29.
1.Metne Göre insan için önemli olan nedir?
Metne
göre insan için önemli olan dilin kendisi değil, dil ile anlatılan şeydir.
2. Yazar metinde dili ne olarak görmektedir?
Yazar
metinde dili bir vasıta olarak görmektedir.
3. Yazara göre dil olmasaydı ne olurdu?
Yazara
göre dil olmasaydı tarih, kültür, edebiyat ve medeniyet de olmazdı.
4. 28. sayfada gördüklerinizi sınıfınızda yorumlayınız:
Resme
göre eskiden insanlar duygu ve düşüncelerini resimlerle ve taşlara kazıdıkları
yazılarla ifade ediyorlardı.
ETKİNLİK
1.
?????İnsanlar aynı dili konuşmasaydı toplum olarak bir arada yaşamaları
niçin zorlaşırdı?
Çünkü
toplum olmanın şartlarından biri de ortak bir dilin olasıdır: dil insanlar
rasında anlaşmayı sağlayan en önemli unusurdur. eğer fertler birbirleriyle
anlaşamazlar, düşüncelerini, isteklerini, arzularını dil vasıtasıyla birbirlerine
aktaramazlarsa toplumda birlik ve beraberlik olmaz. Aynı duygu ve dğşünce
etrafında birleşemezler. daha doğrusu bir millet oplma öxelliği kazanamazlar.
???? Tarihi, edebiyatı ve kültürü olan tek canlı insandır. Bunun sebebi ne
olabilir?
İnsan
yaratılış bakımından diğer varlıklardan üstün kılınmıştır. Onu diğer
varlıklardan üstün kılan en önemli özelliği ise düşünebilmesi ve mükenmmel bir
anlaşma sistemine yani dile sahip olmasıdır.
??????Dilin atasözlerinin oluşmasındaki rolu nedir?
Dil
duygu vedüşüncelerin aktarılmasında en önemli araçtır. dil vasıtasıyla
oluşturulmuş değerler nesilden nesile aktarıulır. atasözleri de kültürümüzün
bir parçasıdır. Atasözlerinin nesilden nesile aktarımında dil bir
araç vazifesi görmüştür.
30. sayfa
Dil ve Kültür İlişkisi
Dil,
duygu ve düşüncenin adeta kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce
hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere,
nesilden nesile aktarılır. Yazı, dilin sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin
bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır.
Dil,
kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı
her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda,
iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker biçer. Dilin duygu
ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.
Aslında
dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna bir oyuncak
verir. "Bak sana otomobil getirdim." der. Böylece çocuk, oyuncak
otomobil ile beraber "otomobil" kelimesini öğrenir. Fakat dil her
zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafında manasını
anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğini
öğrenir.
Dil
deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak lazımdır. Halk
günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu ilgilendiren,
kelimelerin manası, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on dakika oturup
halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tespit edebilirsiniz.
Dilin
kültürle güçlü bir ilişkisi vardır. Bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya
koyduğu eserlerin tümüne kültür denir. Kültürel varlıklar dil sayesinde
aktarılır. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir.
Bu farklılık konuşma dili ile yazı dilinde görülür. Konuşma dili de lehçe, şive
ve ağız gibi bölümlere ayrılır.
2.
ETKİNLİK:
Götürk yazıtlarının önemi ve özellikleri:
Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :
Önemi:
Göktürk
Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden
kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen
bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug
Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir.
Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler
içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır.
Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.
Özellikleri:
*Türk
edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.
*
Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından
bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.
*
Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.
*
Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.
*
Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer
de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.
*
Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği,
düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği
vurgulanmıştır.
*
Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni
“Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.
*
Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg
tanıtmıştır.
*
Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te
okumuştur.
*
Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.
4. etkinlik:
>>>>> kar, yağ-,
başla-, yıllar,şair,sen sözcükleri ortaktır.
>>>>>
Siyasi ve coğrafi ayrım dilin değişmesinde önemli etkenlerden biridir. Coğrafi
lan genişleyiy farklı nesne ve kavramlarla karşıalşoıldıkça bnalar yeni adelar
verilmiştir. fakat geniş bir coğrafyay yayılma neticesi verilen bu isimler birbiriyle
aynı olmamıştır. bu farklılıklar zmanla daha da artmış ve lehçelr ortaya
çıkmıştır.
5.
ETKİNLİK:
>>>>>
Lehçe ve ağız arasındaki farklar:
ŞİVE
Bir
dilin kültür düzeylerine göre gösterdiği değişiklik. Genellikle lehçe, şive,
ağız terimleri birbirine karıştırılmaktadır. Şiveler arasındaki değişiklikler
temelde ses özellikleridir. Buna göre bilinen şiveler, belirli koşullarda ve
dilin herhangi bir döneminde ana dilden ayrılarak, dilin geneldeki gelişimiyle
birlikte bir de kendi içlerinde özel bir gelişim çizgisi izlemişlerdir.
Bunların başlıca ayrımlarını oluşturan ses, ek ve sözcük özellikleri o dönemin
dil malzemeleri ile açıklanabilir.
AĞIZ
Bir
ülkede geçerli olan genel bir şive içinde, o ülkenin çeşitli bölge ve
kentlerindeki konuşma dilinde görülen söyleyiş farkları. Günlük kullanımda şive
ile ağız birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ağız, tanımda da görüldüğü gibi,
şive içinde ele alınmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, Türkiye
Türkçesi bir şivenin, Konya ağzı ise, bu Türkçe içinde, bir bölgede görülen
söyleyiş farklarının adıdır. Söyleyiş farkları da salt bölgeler ya da kentler
arasında görülmez. Köyler arasında bile bu tür ayrılıklara rastlanabilir. Söz
konusu olan, biçimsel bir başkalık değil, bir ses değişimidir. Söz gelimi,
Karadeniz ağzında (g) sesinin (c) gibi çıkarıldığı görülür: "Celdum,
cittum". Aynı ağızda, ekteki düz seslinin (ı), yuvarlak sesli (u) olması
da bir ağız özelliğidir.
LEHÇE
Bir
dilin, tarihî gelişim sürecinde, bilinen dönemlerden önce o dilden ayrılmış ve
farklı biçimde gelişmiş kolları. Genellikle lehçe, şive, ağız terimleri
birbirine karıştırılmaktadır. Lehçelerdeki değişik özellikler, ayrılış
dönemleri bilinemediği için açıklanamamaktadır
Kısacası lehçede hem ses,hem şekil hem de sözcük farklılıkları
vardır. Bu yazıya yansır. fakat ağızda ise
sadecekonuşmada ses farklılıkları olur.
6. ETKİNLİK:
Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklar:
-
Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
-
Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
-
Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
-
Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
-
Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.
ölçme değerlendirme
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun
ifadelerle doldurunuz.
* ağız
* şive
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise
D yanlış ise Y yazınız.
D
Y
D
Y
3.
D. Yine ayaklarını ıslatmışsın
4.e
. farklı kültürlerin dilimizi bozmasından
5.
A. kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak.
ÜNİTE SONU ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun
ifadelerle doldurunuz.
*
ileti(mesaj)
* konuşma
dili
*
şive
*
ağız
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
*
Y
* D
* D
*
Y
3. C
4.
D
5.B
6.E
7.E
8.B
9.
D
10.B
2. Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri
2. Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri
HAZIRLIK
1. Atatürk'ün Türk dili hakkıındaki görüşleri:
*
“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en
kolay olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir.
Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının,
geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan
her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin
kalbidir, zihnidir.”
*
“Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır.
Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde
çalışmak lazımdır.”
* “Milliyetin
çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan,
her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan
Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”
*
“Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin
olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek
bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
2. Hangi Ülkelerde Hangi Diller Konuşuluyor?
Afrikanca
Güney
Afrika
Namibia
Zambia
Almanca
Almanya
Avusturya
Belçika
Danimarka
İsviçre
Liechtenstein
Lüksemburg
Arnavutça
Arnavutluk
Arapça
Bahreyn
Batı
Sahra
Birleşik
Arap Emirlikleri
Cezayir
Çad
Fas
Filistin
Irak
İsrail
Katar
Komor
Adaları
Kuveyt
Libya
Lübnan
Mısır
Moritanya
Somali
Sudan
Suriye
Suudi
Arabistan
Tunus
Umman
Ürdün
Yemen
Eritre
Tanzanya
Azerice
Azerbaycan
Ermenistan
İran
Bengalce
Bangladeş
Bulgarca
Bulgaristan
Burmaca
Burma
Belarusça
Belarus
Çince
Çin
Tayvan
Çeçence
Çeçenistan
Gürcistan
Çekce
Çek
Cumhuriyeti
Danimarkaca
Danimarka
Grönland
Dari
Afganistan
Endonezyaca
Endonezya
Ermenice
Ermenistan
İran
Lübnan
Suriye
Estonyaca
Estonya
Faroece
Faroe
Adaları
Farsça
İran
Irak
Katar
Tacikistan
Felamenkçe
Aruba
Belçika
Hollanda
Hollanda
Antilleri
Surinam
Filipince
Filipinler
Fince
Finlandiya
İsveç
Rusya
Fransızca
Andorra
Benin
Burkina
Çad
Dibuti
Fransa
Fransız
Guyanası
Fransız
Polinezyası
Gabon
Gine
Haiti
İsviçre
İtalya
Kanada
Kongo
Lüksemburg
Madagaskar
Mali
Martinik
Monako
Nijer
Orta
Afrika Cumhuriyeti
Ruanda
Senegal
Togo
Wallis
ve Futuna
Yeni
Kaleydonya
Zaire
Belçika
Cezayir
Lübnan
Tunus
Gürcüce
Gürcistan
Hintçe
Hindistan
İbranice
İsrail
İngilizce
Amerika
Birleşik Devletleri
Anguilla
Antigua
ve Barbados
Avustralya
Bahamalar
Belize
Bermuda
Birleşik
Krallık
Botswana
Dominikya
Eritre
Etyopya
Falkland
Adaları
Fiji
Filipinler
Gambia
Gana
Gibraltar
Granada
Guam
Guernsey
Guyana
Güney
Afrika
Hindistan
İngiliz
Virgin Adaları
İrlanda
İsrail
Jamaika
Jersey
Kamerun
Kanada
Kenya
Kiribati
Kokolar
Kook
Adaları
3. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
*
Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte
yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin
edilmektedir.
*
Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı
yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe
dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.
Yeryüzündeki
diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:
A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri
1. Tek heceli diller:
*
Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
*
Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır. * Cümle
içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme
durumuna göre anlam kazanır.
*
Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve
Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
2. Eklemeli (Bitişken) Diller:
*
Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
*
Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
*
Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz)
küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı
Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
3. Çekimli (Bükümlü) Diller:
*
Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
*
Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya
çıkar.
*
Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli
dil grubuna girer.
B. Köken Bakımından Dünya Dilleri
1.
Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
a.
Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b.
Avrupa kolu:
*
Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve
Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
*
Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
*
İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2.
Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice
3.
Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu
gruba girer.
4.
Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.
5.
Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a.
Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b.
Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
“
Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna
girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. “
Türk Dilinin TarihiGelişimi ve Türkiye Türkçesi
Türk
dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca
farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına
göre şöyle sınıflandırılır:
1. Altay Çağı: Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe-
Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.
2. En Eski Türkçe Çağı: Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.
3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu
dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı
oluşmuştur.
4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski
örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının
kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez
(550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.
Eski
Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe,
Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran
Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan
Anıtı yazılmıştır.
Uygurca
ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde
Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî
metinler yazılmıştır.
Eski
Türkçe Çağından örnekler:
Kültigin
Yazıtı
Üze
kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi
oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng
ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.
5. Orta Türkçe Çağı: 10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler
İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri
korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler
dilimize girmeye başlamıştır.
Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.
1. Doğu Türkçesi (Çağatayca)
2. Batı Türkçesi (Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)
3. Kuzey Doğu Türkçesi (Kırgızca ve Kazakça)
6. Yeni Türkçe: 16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi,
Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.
7. Modern Türkçe: 20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.
Anadolu’da
Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:
11-12
ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu
dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça,
bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili”
sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça
–Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık
Paşa şöyle yakınmaktaydı:
“Türk
diline kimsene bakmaz idi
Türklere
hergiz gönül akmaz idi
Türk
dahi bilmez idi ol dilleri
İnce
yolı ol ulu menzilleri”
Bu
koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs
1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:
“Bugünden
sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil
kullanılmayacaktır.”
Bu
ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur.
Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus
Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür
katkı sağlamıştır.
* Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri:
Türkçe
dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken
bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1.
Ünlü uyumu vardır.
2
Sondan eklemeli bir yapısı vardır.
3.
Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.
4.
Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.
5.
Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.
6.
Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.
* Dünya dilleri hangi esaslara göre sınıflandırılmıştır?
*
Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı
yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve
benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir
* Türkçeye akraba diller hangileridir?
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
* Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı neden doğmuştur?
Dillerin
sınıflandırılma ihtiyacı ses sistemi, söz dizimi, yapı, canlı veya ölü olma
gibi çeşitli yönlerden inceleme araştırma açıssından daha sağlıklı bilgiler
elde etmek amacıyla yapılmıştır.
sayfa
35-
2.
Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri
HAZIRLIK
1.
Atatürk'ün Türk dili hakkıındaki görüşleri:
*
“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en
kolay olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir.
Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının,
geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan
her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin
kalbidir, zihnidir.”
*
“Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır.
Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde
çalışmak lazımdır.”
*
“Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim
diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan
bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak
doğru olmaz.”
*
“Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin
olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek
bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
2.
Hangi Ülkelerde Hangi Diller Konuşuluyor?
Afrikanca
Güney
Afrika
Namibia
Zambia
Almanca
Almanya
Avusturya
Belçika
Danimarka
İsviçre
Liechtenstein
Lüksemburg
Arnavutça
Arnavutluk
Arapça
Bahreyn
Batı
Sahra
Birleşik
Arap Emirlikleri
Cezayir
Çad
Fas
Filistin
Irak
İsrail
Katar
Komor
Adaları
Kuveyt
Libya
Lübnan
Mısır
Moritanya
Somali
Sudan
Suriye
Suudi
Arabistan
Tunus
Umman
Ürdün
Yemen
Eritre
Tanzanya
Azerice
Azerbaycan
Ermenistan
İran
Bengalce
Bangladeş
Bulgarca
Bulgaristan
Burmaca
Burma
Belarusça
Belarus
Çince
Çin
Tayvan
Çeçence
Çeçenistan
Gürcistan
Çekce
Çek
Cumhuriyeti
Danimarkaca
Danimarka
Grönland
Dari
Afganistan
Endonezyaca
Endonezya
Ermenice
Ermenistan
İran
Lübnan
Suriye
Estonyaca
Estonya
Faroece
Faroe
Adaları
Farsça
İran
Irak
Katar
Tacikistan
Felamenkçe
Aruba
Belçika
Hollanda
Hollanda
Antilleri
Surinam
Filipince
Filipinler
Fince
Finlandiya
İsveç
Rusya
Fransızca
Andorra
Benin
Burkina
Çad
Dibuti
Fransa
Fransız
Guyanası
Fransız
Polinezyası
Gabon
Gine
Haiti
İsviçre
İtalya
Kanada
Kongo
Lüksemburg
Madagaskar
Mali
Martinik
Monako
Nijer
Orta
Afrika Cumhuriyeti
Ruanda
Senegal
Togo
Wallis
ve Futuna
Yeni
Kaleydonya
Zaire
Belçika
Cezayir
Lübnan
Tunus
Gürcüce
Gürcistan
Hintçe
Hindistan
İbranice
İsrail
İngilizce
Amerika
Birleşik Devletleri
Anguilla
Antigua
ve Barbados
Avustralya
Bahamalar
Belize
Bermuda
Birleşik
Krallık
Botswana
Dominikya
Eritre
Etyopya
Falkland
Adaları
Fiji
Filipinler
Gambia
Gana
Gibraltar
Granada
Guam
Guernsey
Guyana
Güney
Afrika
Hindistan
İngiliz
Virgin Adaları
İrlanda
İsrail
Jamaika
Jersey
Kamerun
Kanada
Kenya
Kiribati
Kokolar
Kook
Adaları
3.
DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
*
Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla
birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu
tahmin edilmektedir.
* Yeryüzündeki
diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve
benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri
(dil akrabalığı) adı verilir.
Yeryüzündeki
diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:
A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri
1. Tek heceli diller:
*
Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
*
Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır. * Cümle
içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme
durumuna göre anlam kazanır.
*
Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve
Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
2. Eklemeli (Bitişken) Diller:
*
Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
*
Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
*
Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz)
küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı
Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
3. Çekimli (Bükümlü) Diller:
*
Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
*
Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya
çıkar.
*
Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli
dil grubuna girer.
B. Köken Bakımından Dünya Dilleri
1.
Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
a.
Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b.
Avrupa kolu:
*
Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın
bir kısmında kullanılan dil).
*
Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
*
İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2.
Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice
3.
Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu
gruba girer.
4.
Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.
5.
Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a.
Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b.
Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
“
Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna
girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. “
Türk Dilinin TarihiGelişimi ve Türkiye Türkçesi
Türk
dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca
farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına
göre şöyle sınıflandırılır:
1. Altay Çağı: Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe-
Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.
2. En Eski Türkçe Çağı: Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.
3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu
dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı
oluşmuştur.
4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski
örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının
kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez
(550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.
Eski
Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe,
Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran
Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan
Anıtı yazılmıştır.
Uygurca
ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde
Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî
metinler yazılmıştır.
Eski
Türkçe Çağından örnekler:
Kültigin
Yazıtı
Üze
kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi
oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng
ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.
5. Orta Türkçe Çağı: 10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler
İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri
korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler
dilimize girmeye başlamıştır.
Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.
1. Doğu Türkçesi (Çağatayca)
2. Batı Türkçesi (Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)
3. Kuzey Doğu Türkçesi (Kırgızca ve Kazakça)
6. Yeni Türkçe: 16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi,
Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.
7. Modern Türkçe: 20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.
Anadolu’da
Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:
11-12
ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu
dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça,
bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili”
sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça
–Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık
Paşa şöyle yakınmaktaydı:
“Türk
diline kimsene bakmaz idi
Türklere
hergiz gönül akmaz idi
Türk
dahi bilmez idi ol dilleri
İnce
yolı ol ulu menzilleri”
Bu
koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs
1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:
“Bugünden
sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil
kullanılmayacaktır.”
Bu
ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur.
Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus
Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür
katkı sağlamıştır.
* Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri:
Türkçe
dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken
bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:
1.
Ünlü uyumu vardır.
2
Sondan eklemeli bir yapısı vardır.
3.
Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.
4.
Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.
5.
Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.
6.
Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.
* Dünya dilleri hangi esaslara göre sınıflandırılmıştır?
*
Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı
yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve
benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir
* Türkçeye akraba diller hangileridir?
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
* Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı neden doğmuştur?
Dillerin
sınıflandırılma ihtiyacı ses sistemi, söz dizimi, yapı, canlı veya ölü olma
gibi çeşitli yönlerden inceleme araştırma açıssından daha sağlıklı bilgiler
elde etmek amacıyla yapılmıştır.
sayfa
36
◆ Konuşulan dil
ile o dili konuşanların yaşalan tısı, kültürü ve duygu dünyası arasındaki bağı
“Ana Di li” şiirinden de yararlanarak açıklayınız.
Aynı
dili konuşan insan duygu, düşünce ve hayallaerini , arzu ve isteklerini
birbirine daha kolay iletir ve tam olarak akrşıdakine aktarabilirler. kültürün
nesilden ensile aktarılamsında dil aarcılık eder.
◆ İnsanlar,
gönüllerinden geçeni nasıl ifade ederler? Açıklayınız.
İnsanlar
gönüllerinden geçenleri dil ile ifede ederler. dugular soyut ifadelerdir.
bunlar dil vasıyasıyla somutlaştırılarak daah kolay anlaşılması sağlanır.
◆ İnsanlar, ana
dillerini, hangi yolla ve kimlerden öğrenirler?
İnsanlar
ana dillerini anne baba ve çevresindeki inasanalrdan öğrenirler. bu ilk önce
taklitle szölü olarak öğrenilir. sonra yyazılı analtım gelir.
1. ETKİNLİK:
*Dil
ailelerindeki benzerlik insanlar arsındaki akrabalığa benzetilmiş. biraz daha
ayrıntıya inilip roma gensleri gibi daha büyük aile topluluklarına benzetilmiş.
bu
benzetilmenin sebebi, çeşitli yönlerden benzerlik bulunması ve anlatılmak
istenen şeyin daha kolay analşılması içindir.
*
latin, germen, kelt, slav, ve balt aileleri; Hint - Avrupa dil
ailesi; Hami- Sami dil ailesi; ural- Altay dil ailesi...
2.
ETKİNLİK:
Belli Başlı Dil Aileleri
|
|||||
Hami - Sami
Dil Ailesi
1. Arapça
2. Akatça,
3.İbranice
|
Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri:
Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve
Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca,
Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan
bölgesinde kullanılan dil).
|
5. Ural- Altay Dilleri Ailesi
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
|
Bantu Dilleri Ailesi:
|
Çin Dilleri Ailesi:
|
|
*****Türkçenin konuşlul du Bu yerle ri harita üzerinde, farklı renkte bir
kalemle ve ya farklı bir işaretle gösteriniz. Türkçenin konuşulduğu ülkeleri
defterinize yazınız.
Türkçenin Konuşulduğu ülkeler:
Türkiye,
Bulgaristan,
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Makedonya,
Yunanistan,
Kosova,
Romanya,
Azerbaycan,
Suriye,
Irak,
Şu ülkelerdeki göçmen topluluklar:
Almanya,
Hollanda,
Fransa,
Avusturya,
Amerika
Birleşik Devletleri,
Belçika,
İsviçre,
Birleşik
Krallık,
Danimarka,
İsveç,
Avustralya
Sürgündeki Ahıska Türklerinin yasadığı ülkeler:
Kazakistan,
Azerbaycan,
Rusya
Federasyonu,
Kırgızistan,
Özbekistan,
Ukrayna
Türkçe'nin Resmi olduğu ülkeler:
Türkiye
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi
Belediye
Dili olarak;
Makedonya,
Kosova
Çin,
Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan,
Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Makedonya, Romanya,
Polonya, Ukrayna, Moldova
4. ETKİNLİK
Kelime kökü
|
Türetilmiş veya çekimlenmiş kelimeler
|
|||
Ağaç-
|
ağaçlı
|
ağaçlık
|
ağaçta
|
|
Yaz-
|
yazar
|
yazı
|
yazıcı
|
|
Ride(bin-)
|
rode
|
ridden
|
||
Go(git-)
|
went
|
gone
|
||
****Yukarıdaki tabloda 2. ve 3. sıradakikelimelr
diğerleriyle aynı şekilde türetilmemiş. bunlar çekimlenmişlerdir.
****ilk iki sıradaki kelimelerin sonalrına ek
getişrilerek türetilmişlerdir.
5. ETKİNLİK:
5. ETKİNLİK:
Türkçenin
kelime türetimi ile öğrendiğimiz dillerin kelime türetimleri aynı değildir.
İngilizcede kelimelerin çekimleir vardır.
Tek Heceli Diller
|
Eklemeli Diller
|
Çekimli Diller
|
Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan
kalmaktadır. * Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları
yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya
ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
|
* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım
ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler,
yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay
dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri
(Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
|
* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle
kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni
sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca,
Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.
|
ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun
ifadelerle doldurunuz.
***Türkçenin
dahil olduğıu dil grubunun en önemli özelliği kelime türetilirken eklerden yararlanmasıdır.
***Türkçe
köken olarak Ural - Altay dil
ailesindendir ve yapı bakımından sondan
eklemeli bir dildir.
****Yapı bakımından dünya dilleri- Çekimli diller,
Tek heceli diller ve Eklemeli diller diye gruplandırılır.
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
(
Y)
(D)
(Y)
(D)
(Y)
(D)
3. B)
Eski mo-Teleut
4. Aşağıdakilerden hangisi Türkçe kurallara göre türetilmiştir?
A)
Bivefa B) Maksat C)
Televizyon D) Uçak E)
Makas
5. Aşağıdakilerden
hangisi Türkçeyle akraba bir dildir?
A)
Yunanca B) Farsça C) Çince D)
FransızcaE) Moğolca
6. Aşağıdaki ülkelerden hangisinin resmî dili Türkçe değildir?
A)
Azerbaycan B) Kazakistan C) Özbekistan D) Kırgızistan E) Afganistan
7. Aşağıdakilerden hangisi Ural-Altay dillerinden değildir?
A) Romence B)
Macarca C) Fince D) Japonca E) Korece
ALINTIDIR.
Kaynak: Yeni Edebiyat
1 yorum var
devamı nerede
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.
EmoticonEmoticon