22 Eki 2013

EKOYAY 9.SINIF DİL VE ANLATIM 10-40.SAYFA CEVAPLARI

Reklamlar


2013-2014 EKOYAY 9. Sınıf dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları
 sayfa 10-40 arası
İLETİŞİM   
SAYFA 10
1
HAZIRLIK
1....................
2. Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, sözcük, nesne, görünüş veya olgulara gösterge denir.
1. Dil göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü fiil bu gruba girer. Her sözcük bir dil göstergesidir.

2. Doğal gösterge: Doğal güzellikler, yaprakların sararması gibi durumlar doğal göstergelerdir.

3. Sosyal gösterge: Trafik ışıkları, görgü kuralları gibi sosyal ögeler, sosyal göstergelerdir.

İletişimde kullanılan göstergeler



1. Dil göstergeleri: Söz ve yazıyla gerçekleştirilen her eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.

2. Dil dışı göstergeler: Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

- A. Belirti: Amacı olmayan, istem dışı gelişen doğal göstergelere denir. Belirtide gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki nedenlidir. Örneğin; dumanın görülmesi ateşin olduğunu gösterir.

- B. Belirtke: İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren göstergelerdir. Gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedensiz ve uzlaşımsaldır. Örneğin; Trafik levhaları

- C. İkon: Dili kullanmadan bilgi ve iletileri aktaran en basit araçlardır. Temelde benzerlik ilişkisi vardır. Örneğin, bir kişinin fotoğrafları, resim, heykel vb.

- D. Simge: Bir toplumda bir gösteren ile gösterilen arasında sürekliliğini koruyan uzlaşımsal ve çoğunlukla da nedensiz olan ilişkiye dayanan görsel biçime denir.

3. Göstergeleri inceleyen bilim dalına Göstergebilim veya semiyotikdenir.
4. Atatürk'ün basınla ilgili Sözleri
  Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir. (1925)
Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır. (1 Kasım 1925, TBMM)
Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.
Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.
Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.
5.İletişim:
 İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.
6. kuşlar nasıl iletişim kurar?
Kuşların ses telleri yoktur. Ses üretmek için bir kuşun ses kutusu boyunca titreşimler gönderilir. Bu ses kutusuna ne kadar çok kas bağlıysa, o kadar çok ses çıkarabilir. Örneğin bülbüllerin çok fazla kası vardır ve birçok farklı ses çıkarabilirler.
Özellikle ormanlar, otlaklar ve bataklıklar gibi, bitkilerin, görüşe engel olduğu yerlerde iletişim kuşlar için çok önemli olmaktadır. Kuşlar, şarkı söylemek, çığlık atmak, hafifçe vurmak ve davul sesi çıkartmak gibi yöntemlerle iletişim kurarlar. Her türün kendine özgü şarkısı ya da şarkıları vardır. Hatta bazı kuşların bir düzineden fazla ıslığı ve şarkısı vardır. Bazı kuşlar da diğer türlerin şarkılarını ya da insanları taklit edebilirler.
sayfa: 11.
* Fotoğrafın sizde uyandırdığı duyguları yazınız.
c. Fotoğrafta  sahilde hafif dalgalı denizi seyreden bir insan görünmektedir.
* Şair gözleri kapalı olduğu halde iletişimi nasıl sağlamış olabilir?
c.. “İstanbul’u Dinliyorum şiiri duyumsal bir şiirdir; fakat bütün duyular işlevlerini kulağa yüklemişlerdir. Orhan Veli, bu şiirinde sinestezi (bir duyu organının işlevini başka bir duyu organına yükleme) bakımından değişik bir yöntem uygulayarak, İstanbul’a gözleriyle değil; işitme duyusu aracılığıyla bakar.”.
* "Serin serin Kapalı Çarşı, Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;" mısralarında şairin duygularını harekete geçiren ögeler nelerdir?
c.. Rüzgarın serin asmesi, çekiç sesleri ve bahar rüzgarı  şairin duygularını harekete geçiriyor.

* "Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından / Kalbinin vuruşundan anlıyorum;"  mısralarında bildirilen ayın doğuşunu iletişim, dil ve kültür bağlamında açıklayınız.
c. Burada ay fıstık ağaçları arasından doğmakta. bu bölgesel bir yaklaşımdır. her yerde fıstık ağacı yoktur.  kalbinin vuruşundan anlıyorum ifadesi de dilin mecaz yönünü ortaya koyar, bütün bu unsurları birleştirdiğimiz vakit  iletişim kültüre ve dilin kullanımına göre değiştiğini görürüz. ayın doğuşu farkıl kültür ve bölgelerde farklı  ifade edilebilir.

1. Etkinlik:
1. İletişim:   İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.
2.İletişlimin meydana gelmesi için öncelikle bir göndericinin vealıcının olması şarttır. Gönderici ile alıcının kendi arasında bu iletişim sözlü iletişim, yazılı iletişim ya da simgeye dayalı olabilir. İletişim için aşağıdaki ögeler gereklidir.
Gönderici: Düşünceyi iletendir. Gönderici, düşünceyi bir mantık temeline dayandırarak iletir.
Alıcı: Düşünceyi alan ve bu düşünceyi yorumlayandır.
İleti: Gönderenden alıcıya iletilen düşünce yada istektir.
Kanal: Düşüncenin iletilme şeklidir.
Dönüt: Gönderen ve alıcı arasındaki fikir alışverişidir.
Bağlam: İletişimin gerçekleştiği mekandır.

3. iletişim çeşitleri nelerdir?
c. 1) Sözlü İletişim: Sözlü iletişimler "dil ve dil-ötesi" olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını "dille iletişim" kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin "ne söyledikleri", dil ötesi iletişimde ise, "nasıl söyledikleri" önemlidir.
2) Yazılı İletişim: İnsanın zaman ve mekandaki ilişki sınırlılıklarını genişletmede en etkin iletişim biçimidir. Uzaktan haberleşmede, bilgi ve deneyimleri zaman içinde biriktirme de sözlü iletişime göre daha güvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kökeni, mağara resimlerindedir.
3) Sözsüz İletişim: Yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak kurulan iletişimdir.
Yukarıdaki iletişim çeşitleri çeşitli araçlarla gerçekleşir. Dar manada aşağıda sayacaklarımız iletişim çeşidi sayılabilir:
Mektupla iletişim
Basın yayın yoluyla iletişim
İnternetle iletişim
Telefonla iletişim
Radyoyla iletişim
Telgrafla iletişim
Konferans
Televizyonla iletişim
2. Etkinlik:
????  İnsan uzun süre hiç konuşmadan duramaz. Böyle bir durumda insan kendini sıkılmış, bunalmışve yalnız hisseder.
???? Öğretmen ve öğrenciler hiç konuşmadan ders işlenemez. iletişimin olması için alıcı verivi ve ileti olması gerekir.
???? Birinci resimde insanların konuşarak iletişim kurduğunu ikinci resimde is azürafaların dokunarak iletişim kurduğu görülüyor.
3. Etkinlik:
Orhan, Esma'ya dönerek "Bu gün hava çok güzel! " dedi.
**Yukarıdaki cümlede Orhan Esma'ya "Bu gün hava çok güzel" demektedir.
* *Çünkü iletişim olması için mutlaka gönderen(Verici) alıcı ve ileti olması gerekmektedir.
** Merhaba ifadesi  ile iletişimin gerçekleşmesi için gerekli olan üç öge:  alıcı verici ve iletidir.
*** Gönderici: Orhan            Alıcı: Esma,           İleti: Bugün hava çok güzel

4. Etkinlik
? gönderici: Fatma Hanım, Mehmet Bey,    Alıcı: Emre ve Garson
İletiler: Ben aç değilim, Yalnızca ayran içeceğim/ Ben de hafif bir şeyler yemek istiyorum, mevsim salatası tam bana göre/ ben çok açım. önce çorba içeceğim.
? konuşmaların alıcıya ulaşmasını sağlayan sözlü anlatım( kanal)dır.
? İletişimi gerçekleştirenlerden biri konuşma engelli olsaydı   diğer kişilerle yazı yoluyla veya işaret diliyle iletişim kurabilirdi.



7. ETKİNLİK
Burada yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun olmalı.
Kişi, kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.
Alınan her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi, kültürü ve bakış açısı etkilidir.
8. ETKİNLİK
Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?
Okulda "öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi "bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.

14.İletişimin oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır. İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de ileti bağlama göre anlam kazanabilir.
gönderici  .....>   Hasan:     İleti......>yarın bize gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe, tamam, yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim
9. ETKİNLİK
.............
Dille gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir.

10. ETKİNLİK (SAYFA 16)


GÜL: Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül görüntüsü- GÖSTERİLEN -)
G.Ü.L - (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)

Gül kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil de  temsil eden kelime kullanılır. Bu dil göstergesidir.   dil göstergesinde varlık gösterilmez. dil göstergesinde semboller vardır.

Gösterge, gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren, akla getiren işaret ya da olgudur.
Çünkü bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.

Göstergeleri inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.
11. Etkinlik:
 ????? Fotoğraflar doğal göstergedir.
????? heyecan duygusunun göstergesidir.
????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.
????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.
rüzgar, kuşlar, doğal gösterge
gözlerim ,kapal ı   dil göstergesi
dalyanlarda ağalrın çekilmesi  sosyal gösterge

12. etkinlik:
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge:
Ülkelerin doğal güzellikleri, yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge:
Trafik ışıkları, görgü kuralları…

İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.

* Dil dışı göstergeler:
Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

13. ter........ret            ay......ya        laf......fal     bu sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman anlam tamamen değişmekte başka bir varlığı göstermektedir.  Bunun sebebi her varlığı gösteren semboller farklıdır. her varlığın göstergesi  farklıdır.

14. etkinlik:   
  fokurdamak, horuldamak, gürükdemek, melemek,  ulumak..gibi
15. etkinlik
İstanbulu'u seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.


16. Etkinlik:
Geçmiş yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze ulaşmışlardır.
evde bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not bırakırız.
17. Etkinlik:
yavuz sözcüğünün anlamı  birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.
18. Etkinlik:
1. kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.
2.  Acımasız , merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.
19. Etkinlik:
 ??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.
??? milletin ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.
??? yine basın hürriyeti olarak görmüş.
                        
                                         ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.  Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle doldurunuz.
......dİl
.....iletişim denir.
2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(   D )
(  Y  )
( Y  )
( D )
3.  D
4. D
5. B

6.  E bağlam

7. ETKİNLİK
Burada yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun olmalı.
Kişi, kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.
Alınan her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi, kültürü ve bakış açısı etkilidir.
8. ETKİNLİK
Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?
Okulda "öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi "bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.

14.İletişimin oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır. İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de ileti bağlama göre anlam kazanabilir.
gönderici  .....>   Hasan:     İleti......>yarın bize gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe, tamam, yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim
9. ETKİNLİK
.............
Dille gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir.

10. ETKİNLİK (SAYFA 16)


GÜL: Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül görüntüsü- GÖSTERİLEN -)
G.Ü.L - (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)

Gül kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil de  temsil eden kelime kullanılır. Bu dil göstergesidir.   dil göstergesinde varlık gösterilmez. dil göstergesinde semboller vardır.

Gösterge, gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren, akla getiren işaret ya da olgudur.
Çünkü bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.

Göstergeleri inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.
11. Etkinlik:
 ????? Fotoğraflar doğal göstergedir.
????? heyecan duygusunun göstergesidir.
????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.
????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.
rüzgar, kuşlar, doğal gösterge
gözlerim ,kapal ı   dil göstergesi
dalyanlarda ağalrın çekilmesi  sosyal gösterge

12. etkinlik:
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge:
Ülkelerin doğal güzellikleri, yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge:
Trafik ışıkları, görgü kuralları…

İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.

* Dil dışı göstergeler:
Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

13. ter........ret            ay......ya        laf......fal     bu sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman anlam tamamen değişmekte başka bir varlığı göstermektedir.  Bunun sebebi her varlığı gösteren semboller farklıdır. her varlığın göstergesi  farklıdır.

14. etkinlik:   
  fokurdamak, horuldamak, gürükdemek, melemek,  ulumak..gibi
15. etkinlik
İstanbulu'u seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.

16. Etkinlik:
Geçmiş yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze ulaşmışlardır.
evde bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not bırakırız.
17. Etkinlik:
yavuz sözcüğünün anlamı  birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.
18. Etkinlik:
1. kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.
2.  Acımasız , merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.
19. Etkinlik:
 ??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.
??? milletin ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.
??? yine basın hürriyeti olarak görmüş.
                        
                                         ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.  Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle doldurunuz.
......dİl
.....iletişim denir.
2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(   D )
(  Y  )
( Y  )
( D )
3.  D
4. D
5. B
6.  E bağlam

2013-2014 Dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları-   İNSAN İLİETİŞİM DİL- sayfa 21-22-23
                                                      HAZIRLIK
* DİLİN TANIMLARI
•DİL, İNSANLAR ARASINDA ANLAŞMAYI SAĞLAYAN DOĞAL BİR ARAÇ,
•KENDİSİNE ÖZGÜ YASALARI OLAN VE ANCAK BU YASALAR ÇERÇEVESİNDE GELİŞEN CANLI BİR VARLIK,
•TEMELİ BİLİNMEYEN ZAMANLARDA ATILMIŞ BİR GİZLİ ANLAŞMALAR SİSTEMİ,
•SESLERDEN ÖRÜLMÜŞ SOSYAL BİR KURUMDUR.
* DİL NASIL MEYDANA GELMİŞTİR?
 Dilin nasıl oluştuğuna dair kesin bir bilgi yoktur. İnsanoğlu yaratıldıuğı günden bu güne var olan insanalra arsında iletişimi sağlayan en etkili iletişim unsurudur.
* işitme engellilerin anlaşmak için kullandıkları bir dil vardır.Bun işaret dili denir.
Özellikle dilsiz ve ağır biçimde duyma kaybı olan kimselerin iletişimde kullandıkları kendine özgü, görsel olarak algılanan doğal dil sistemi, işaret dili olarak tanımlanmaktadır. İşaret dili sağır ve dilsizlerce “haptik” anlamı (hareket ve dokunma) el temasıyla algılayarak kullanılıyorsa, buna “taktil” işaret dili denir.
İşaret dili, mimik ve ağzın görünüşüyle mesela sessiz konuşulan kelimelerle ya da hecelerle bağlantılı olarak ve daha çok vücudun şekliyle oluşan bağlamda her şeyden önce ellerle oluşturulan toplam işaretlerden (el kol hareketleri) meydana gelir.

* Beş yaşındaki çocuğun ağlama sebebi daha kolay öğrenilir. Çünkü beş yaşındaki çocuk artık dili kullanmayı öğrenmiştir. isteklerini sözlü olarak ifade edebilir.
* Bıu tür soyut ifadeler dil olmadan kolay ifade edilemez. dil soyut düşüncelerin anlatımında en etkili yoldur.
     SAYFA 22                                                      İNCELEME
*  Yazara dili sevdiren unsurlar  divan şiri, halk şiiri, katiplerin kullandığı süslü dil, karpuz satan çocuğun kullandığı dil
* Çağdaş Türk dili adlı metinde dilin nasıl doğduğuna cevap aranmaktadır.
*  Yansıma, güneş dil, Ding Dong ve İş gibi teorilerden bahsedilir.
1. ETKİNLİK.
Yazara Türkçeyi sevdiren göstergeler:  di göstergesi karpuz satan çocuğun kullandığı dil, Gazel, Türkü
sosyal göterge atlas şalvarıyla başının üzerinde atlas işlenmiş takke
* Dişimizin ağrıdığını en kolay dil ile ifade edebiliriz.
*  üç yaşındaki bir çocuk bir nesneyi tarif etmek için işaret ederek gösterir.
* insanlar işaret ve sembollerle anlaşabilir. Dil diğerlerine göre daha gelişmiş bir ifade biçimidir.
*işaretler somut nesneleri anlatmak için daha uygundur. Çünkü somut varlıklar işaret yoluyla gösterilebilir.
*.......
2. ETKİNLİK:
 Bu gün kitle iletişim aracı olarak, radyo, televizyon, gazete, telefon kullanılmaktadır. mektup ise daha özel ve dar bir alanı kapsar.
* İnsanlar geçmişte dil dışında duman, resim  ve işaret dilini kullanmışlar.
 3. ETKİNLİK
* Dillerin nasıl doğduğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. bunun dışında çeşitli varsayımlar ileri sürülmüştür.
4. Etkinlik:..................



sayfa 25
1. Kanalı kontrol işlevi:  Yarın okula gelecek misin?
2. Heyecan bildirme işlevi:  Sakın ona dokunma! Seni döverim!
3. Alıcıyı harekete geçirme: Şu tabloları buradan kaldırınız.
4. Göndergesel işlev:  Okullar bu yıl erken açıldı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı,
Önce hafiften bir rüzgar esiyor,
Bir kadının suya değiyor ayakları
bu mısralarda dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. buna aynı zamanda sanatsal işlev de denir.
SAYFA 26
                   ANLAAM YORUMLAMA
Alıcıyı hatekete geçirme işlevi: bana şuradan bir kilo elma ver
Göndericilik işlevi:                      Sınav sonuçları açıklanmış.
Heyecan bildirme işlevi:             Yaşasın, yarın tatile gidiyoruz.
Kanalı kontrol işlevi:                   Alo, alooo... Duyuyor musun?
Dil ötesi işlev:                               Cümlenin en önemli ögesi yüklemdir.
Şiiirsellik işlevi:                             Lambada titreyen alev üşüyor.
*** Dil, insanalr arsında iletişimi sağlayan en önemli unsurdur. dil sayesinde günlük hayatımızdaki istek ve arzularımızı karşıya iletiriz.
Dil duyguları açıkça ifade edebilme özelliği taşımaktadır. semboller ise sadece bunu şekil olarak ifade eder. halbuki dilde ses tonu dahil bir çok özellik bulunmaktadır.

10. ETKİNLİK:
Ben divan edebiaytının gazelleriyle mest oldum......> Dil ötesi işlev
Hepimiz öyle değil miyiz.....> Kanalı kontrol işlevi.
O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün:::::::> Şiirsel işlev
çağdaş Türk dili
Dillerin doğuşuyla ilgili bilimsel bir yargı ortaya koymak mümkün değildir:::::> göndergesel işlev
Tek kaynakçı kurama göre diller , tek bir ana dilden doğmuştur::::::::>  dil ötesi işlev

11. ETKİNLİK:
Türk İşaret Dili ya da TİD Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'indeki işitme engelliler tarafından kullanılan dildir. Diğer işaret dilleri gibi Türk İşaret Dili de Türkçe'nin gramer yapısından farklı olarak kendine özgü bir gramer yapısına sahiptir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre Türkiye'de 89,043 kişi (53,543'i erkek 35,500'i kadın) işitme engelli, ve 55,480 kişi de (34,672 erkek, 20,808 kadın) konuşma engellidir.[1] Türk İşaret Dili'nin tarihi 16. ve 17. yüzyıllara Osmanlı Devleti'ne kadar uzanır. O zaman bile Osmanlı mahkemelerinde işaret dilinin kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur
şitme engelli çocukların eğitiminde kullanılmakta olan çeşitli yaklaşımlar, işaret desteği alan ve işaret desteği almayan yöntemler olarak başlıca iki ana bölüm içinde yer almakta ve yine kendi aralarında farklılıklar göstermektedir. Bu yöntemler aşağıdaki şekilde özetlenebilir. (Tüfekçioğlu, 1998)
İşaret Kullanan Yöntemler
• İşaret Dili
• Parmak Alfabesi
• Tüm İletişim
• İpuçları ile Konuşma
Sözlü Dil Kullanan Yöntemler
• Oral Yöntem/Yapılandırılmış Sözel Yöntem
• van Uden Sistemi
• Akupedik Yaklaşım/ İşitsel-Sözel Yaklaşım (AVT)
• Doğal İşitsel-Sözel Yaklaşım
Günümüzde gerek yenidoğan işitme taramalarının giderek yaygınlaşıyor olması, gerekse işitme engelli çocukların erken yaşta uygun şekilde cihazlandırılmaları, bu çocukların “sağır ve dilsiz” olarak nitelendirilen, toplumsal hayata katılmaları neredeyse imkansız, sadece kendi aralarında iletişim kurabilen bireyler yerine toplumsal hayata gerek sosyal gerek duygusal olarak entegre olabilen, içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayabilen ve en önemlisi sözel iletişim kurabilen bireyler olabilmelerine olanak sağlamaktadır.
İşitme engelli çocuklar, her ne kadar uygun şekilde cihazlandırıldıklarında işitme seviyeleri daha iyi duruma gelse de işitmeleri normal işiten bireylerden farklı olacaktır. İşitme, konuşma becerisinin ön şartı olduğundan, işitmenin normalden farklı olması konuşma becerilerinin de farklı ve yavaş gelişmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden işitme engelli çocuklar, erken yaşta tanılanıp cihazlandırıldıktan sonra bir işitme konuşma eğitim programına devam etmelidirler.

                                               ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.  Göndergesel işlev:                    Sınav yarın saat onda başlayacak
2. Dil öetesi işlev:                           Kafiye, mısra sonlarıondaki ses benzerliğidir.
3. Heyecan bildirme işlevi:           Eyvah, babam geliyor!
4. Kanalı kontrol işlevi:                  Kapıyı sen mi kapattın?
5. Alıcıyı harekete geçirme işlevi: Çok ses geliyor, pencereleri kaaptın.
6.  Şiirsel işlev:                              "Ağlasam sesimi duayr mısınız mısraalrımda"

2. ..........Dil ................göstergeleri
3.  (   D  )
     (   D   )
     (  Y    )
     (   Y   )
4.   C telefon
5. C Göndericilik işlevi
6. B Şiirsel işlevde
7. E Duvar kağıdı

2013-2014 9. sınıf dil ve Anlatım Ders Kitabı Cevapları- EKOYAY- Dil- Kültür İlişkisi


Sayfa 28-                      hazırlık :
1. Kültür:   Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü
2.Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:
Konuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken kullandığımız dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat etmeyiz. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar. Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği maceradan o dilin lehçeleri ortaya çıkar.

Yazı dili, adından anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir. Dilde birliği, anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî dildir. Konuşma dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir.
Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:
- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.
3.Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :
Önemi:
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir. Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır. Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.
Özellikleri:
*Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.
* Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.
* Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.
* Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.
* Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.
* Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği, düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.
* Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni “Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.
* Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg tanıtmıştır.
* Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te okumuştur.
* Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.
4. Argo: Argo, bir dilin parçası olmakla birlikte, toplumun belli bir çevresi tarafından kullanılan, kendine özgü sözcük, deyim ve deyişlerden oluşan özel bir dildir. Argo küfür değildir fakat küfürlü argo terimler de vardır.
Anadili içinde ayrı bir dil olan argo, anadille birlikte kullanıldığı gibi, belirli gruplara özgü bir dil olabilir: Suç argosu, okul argosu. Argoda kelimelerin anlamı örtüktür. Eski anlamlar yeni anlama kavuşturulur. Uydurmadır. Anadildeki kelimeyi bozma, Yabancı kelimelerle yerliyi birleştirme yaygındır. En çok mizah ve küfürlü söyleyişlerdedir. Eskiden külhanbeyi ağzı denirdi. Ayaktakımı ağzı da denir.
Lehçe: Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu,
Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar. Lehçelerde, ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin lehçeleridir. Yakutlar, Sibirya'nın kuzeyinde otururlar, Şamanist ve Ortodoksturlar. Çuvaşlar ise Volga'nın iki kolunun kesiştiği bölgededirler ve Ortodoks dinindedirler.
Jargon: fikri, mesleki vb. ortaklık gösteren kişilerin kullandığı ortak ağız olarak tanımlanır. Genel olarak bu terim belli bir uğraş veya ilgiyi paylaşan kişilerin kullanıdığı dile karşılık gelir (Gençler, cerrahlar, Vikipedi yazarları, vb.). Bir jargonu oluşturan sözcükler o gruba ait olmayan bir kişi için anlaşılmaz gelebilir, veya yaygın sözcükler olmalarına rağmen tamamen farklı bir anlamda kullanılabilir. Bazı sözlüklerin verdiği tanımlar ise jargon sözcüğüne aşağılayıcı bir anlam yükler: "anlaşılması güç, bozuk dil" ve "argo" gibi.
Ağız: Bir dilin yalnız söyleyiş farklılığı gösteren koludur. Bu fark yazı diline girmez.
Karadeniz ağzı, Konya ağzı gibi . Geliyorum yerine geliyom der, fakat geliyom diye yazmaz.
5. ülkemizde İstanbul ağzı yazı dili  olarak esas alınmıştır.
6. Atasözü: Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan,belirli bir yargı içeren,söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir.
 Atasözleri dilden dile kulaktan kulağa aktarılarak anlatılan halk hikayeleriyle, destanlarla okunulan şiirlerimizle kullanılarak ve Türk sözlüğünün divanı”anlamına gelen Kitabü divan-ı lügat-it Türk adlı eser sayesinde gelmiştir.
7. Dil Kültür İlişkisi:
Dr. Hüseyin Yeniçeri / 2012-05-22 08:52:14
Bir toplumun sözlü ve yazılı bütün kültür değerleri dil kabı ve kalıbı ile bir kuşaktan diğerine, bir mekândan başka bir mekâna aktarılır. Türk edebiyatının bütün örnekleri dilimizin taşıyıcılığı ile bugüne ulaşmıştır. Türk tarihinin bütün dönemlerini dilimizle öğreniyoruz. Dinimiz, töremiz, sanatımızla ilgili bilgilerimiz varlığını dile borçlu.

Bir toplumda yaşayan insanlar, evreni olduğu gibi değil, dillerinin kendilerine sunduğu biçimde algılamaktadırlar. Humboldt bunu şöyle dile getiriyor: "İnsanlar bu dünyada ana dillerinin kendilerine sunduğu biçimde dünyayı görürler." F. Bacon, L. Whore, E. Sapir gibi düşünürler de her toplumun gerçeği ayrı biçimde yansıttığı konusunda görüş birliği içindedirler. Bu durum dillerin birbirinden farklılığının nedenini de açıklamaktadır.

Çünkü bir toplumda dil anlayışı, o toplumun yaşama düzeninin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Dil insanların hayat karşısındaki davranış özelliğine göre biçimleniyor. Söz gelişi Türklerde erkek-dişi ayrımı gözetilmemesi aynen Türkçeye yansımıştır. Yine Türklerin sözünde durma özelliği dilde sözcük köklerinin kullanım sırasında değişmemesi sonucunu doğurmuştur. Bu da dili kültürün yansıtıcı bir parçası yapmaktadır.

Bir toplumun kültür değerleri dilde kendini gösterir. Toplumlar ne yiyor, ne içiyor, ne kullanıyor, neye değer veriyor sorularının karşılığını dile bakarak verebiliriz. Türklerin "at"a, Arapların "deve"ye önem verdikleri bu dillerdeki sözcüklere bakılarak anlaşılır. Eskimolarda "kar"la ilgili, Peru ve Bolivya'da yaşayan Aymara adlı Kızılderili kabilesinde "patates"le ilgili yüzlerce sözcük bulunması toplum yaşayışı ile dil arasındaki ilişkiyi çok açık biçimde ortaya koyar.

Dil bir milletin düşünce tarzını da yansıtır. Bir toplumun diline bakarak zihninin nasıl çalıştığı anlaşılabilir. Söz gelişi Türkçeye bakılarak Türklerin evrene nasıl gerçekçi bir gözle baktıkları çıkarılabilir. Türkçe parçaların birleşmesi düzenine dayalı bir dildir. Eklemeli de dediğimiz bu sistemde köklerin sonuna ekler takılarak konuşma gerçekleşir. Evrene bakıldığında bütün doğal ve yapma nesnelerin parçaların birleşiminden oluştuğunu görürüz. Türkçede sözcük sıralanışında önemli öğenin sonra söylenmesi de dünyayı seslendirirken evrenin gerçeklerine bağlılığın sonucudur. Çünkü evrende önemli olan öğe hep geri plandadır. Doğal olaylardan bir örnek verelim: Yağmur yağmadan önce birçok aşama gerçekleşir, ama bunlar asıl önemli olan yağmurdan önce olur.

Dile bakılarak bir milletin dünya görüşünün, inançlarının, töresinin, tarihinin, sanatının, kişiliğinin izlerine, yansımalarına ulaşabiliriz. Sözcük dağarcığı dışında deyimler, atasözleri, tekerlemeler, ninniler, türküler, masallar bu bakımdan yüzlerce ipucu ile doludur. Fransızca sözlüklere bakıldığında hemen her sayfada "kilise" ile ilgili bir sözcüğe rastlanması bunun kanıtıdır. Türkçede aile ilgili sözcüklerin çokluğu aile bağlarının güçlülüğünün bir kanıtıdır.

Dil, milletlerin tarih boyunca ilişki kurdukları başka milletlerin kimliğinin de ipuçlarını taşır. Türkçe, Türklerin Sırplarla, Ermenilerle ilişki içinde olduklarını ortaya koymaktadır. Sırpçada sekiz binden, Ermenicede dört binden fazla Türkçe sözcük bulunması bunun kanıtıdır. Türkçede Arapça sözcüklerin çokluğu Araplarla ilişkilerimizin kanıtıdır.

Dil kültürün en önemli öğesidir. Bir yandan kültürün bütün öğelerini dünden bugüne taşırken, bir yandan da kültürü yaşatan insanların birbirinin kardeşleri, yakınları olduğu bilincini bilinçaltına yerleştirir. Aynı dili konuşan insanlarda ortak duygu ve düşünce oluşmaktadır. Böylece dil ulusal birlik ve beraberliğin de perçinleyicisi, sağlayıcısı olmaktadır. Atatürk bu durumu şöyle belirtir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlakının, ananenelerinin, hatıralarının, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir."

Dil-kültür ilişkisini incelerken belirtilmesi gereken bir nokta da dilin, kültürün yaratıcısı olmasıdır. Sözlü ve yazılı bütün edebî ürünler, bilim ve sanat eserleri dille oluşturulmaktadır. Annelerimizin kundakta bizi uyutmak için söyledikleri ninnilerden, "Bir varmış, bir yokmuş." diye başlayan masallara kadar her sözlü ürün, Köktürk yazıtlarından İstiklal Marşı'na kadar her yazılı ürün dille söylenmiş, yazılmıştır.

Dil-kültür ilişkilerinin bir yönü de kültür ve uygarlık değişmelerinin dile yansımasıdır. Köktürkçe ile Uygurca arasında sözcük dağarcığı farkı, Uygurların Buda ve Mani dinlerine girerek din değiştirmeleri ile ilgilidir. Aynı durum Uygurca ile Karahanlı Türkçesi arasındaki ayrımda da gözlenmektedir. Karahanlılar da İslam dünyasının sözcüklerini eserlerine almışlardır. Günümüzde de Batı uygarlığına özgü sözcüklerin dilimize girmesi hep aynı yansımanın bir sonucudur.

Dille kültür arasında bu kadar sıkı ilişki varken, bu toprakları bizim yapan kültür her bakımdan varlığını dile borçluyken, kültürü oluşturan, yayan, işleyen, taşıyan düzen dille kurulurken Türkçeden başka bir dille eğitim ve öğretime yeşil ışık yakmaya yönelik her türlü söz, davranış, girişim ulusal birliğin çimentosu olan dili sulandırmak anlamına gelir. Bunun hem tarihimize, hem atalarımızın mirasına sahip çıkmamak olduğu açıktır. Böyle bir girişim sonu belli bunalımlara düşmek, tatlı aşımızı ağılı aşa döndürmek sonucunu doğuracaktır. Üstelik kendi elimizle… Açılım derken ayaklarımızın altından vatan topraklarının kayıp gitmesi söz konusu olursa, bu çorbada tuzu bulunanları; hem tarih, hem halk, hem gelecek kuşaklar affetmeyecektir.

    DİL KÜLTÜR İLİŞKİSİ
    Dil: Duygu, düşünce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak, başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir araçtır.
    Kültür:Bir milletin veya bir topluluğun tarihi süreç içinde meydana getirdiği maddi ve manevi ortak değerlere denir.
    Dil, milli kültürün ilgi alanına giren varlık dünyasını yansıtır, o milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşündüklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm tasavvurlarının aynasıdır.
    Bu çalışmada dil ile kültür arasındaki ilişki çıkarılmaya çalışılacaktır.
    Dil, toplumsal yaşamın bir ürünüdür.İnsanın toplumsal etkinliği dil olmaksızın düşünülemez.Dil, şu yada bu biçimde, en eski insan toplumlarında, en eski zamanlardan beri varolmuş olsa gerektir.
    Dilin doğuşu, bireyin davranış ve deneyiminde hem entelektüel hem duygusal bakımından değişimi temsil eder. Dile sahip olmak, Piaget’ten alıntılarsak “geçmiş eylemlerini anlatı biçiminde yeniden inşa etme ve gelecekteki eylemlerini sözlü sunumlar aracılığıyla önceden gösterme yeteneğini” yaratır. Dil sayesinde geçmiş ve gelecek bizim için gerçek haline gelir. Geçmişin geleceğe yansıması ise yazı dili ile olur. Yazı dili aynın zamanda kültür dilidir. Ancak belli bir kültür seviyesine ulaşabilmiş, medeniyet kurabilmiş ve ortak bir edebiyat geleneği oluşturabilmiş milletlerin yazı dili bulunmaktadır. Bu nedenle de yazı dilinin geliştirilmesi kültür ile uğraşan aydınların yardımı ile gerçekleşmektedir. Her dil, evrenin bir başka yorumunu dile getirmektedir.
    Dilin zenginliği yada yoksulluğu o kültürün zenginliği yada yoksulluğudur.Dilin sınırlarını, o toplumun kültürü belirler. İlgi alanı artan, idrakı açılan, dünyası ve çerçevesi genişleyen bir kültürün dili de o ölçüde zenginleşir. İlim, felsefe, sanat, teknik,fizik, metafizik velhasıl hayatın her alanında problem alanları genişledikçe, bu problemlere çözümler üretme çabası içerisinde dil zenginleşir.Ancak hayatın her alanını,kendi diliyle yaşamak şarttır.Kültürün problemi,dilin problemidir.Kültürün temel sorunları gelişme sürecinin yönü ve içeriği açılarından ortaya çıkar.Aynı sorunlar dilde de yaşanır.18.yüzyılın en önemli düşünürlerinden Herder,Wilhelm von Humbolt,Whorf dil,toplum ve kültür ilişkisi üzerinde durmuşlar,bu düşünürlerden Humboldt dilin,kültürün bir yansıması olduğunu söylemiştir.Ona göre;toplumun dolayısıyla kültürün geçirdiği tüm evrelerden dil de geçmiştir.Bunun sonucu olarak insan topluluklarının yaşamış oldukları olaylar,edinmiş oldukları birikimler en doğru şekilde dil üzerinde durularak öğrenilebilir.
    Her dilin kendine özgü atasözleri,deyimleri,vecizeleri,nüktelerinin olması ve bunların başka dillere aktarılmasındaki zorluklar,her dilin ayrı bir inanç yapısının,bakış açılarının ayrı bir imkanlar ve yönelişler dünyasının esri ve aynası olduğunu göstermektedir. Yine her dilin, öfkesinin, sevincini korkusunu, acısını, sevgisini, kederini, saygınsı ifadesinde belli bir sıcaklık ve samimiyet, bazılarında ise tarafsızlık yada soğukluk vardır. Kısacası toplumun kültürüne ise dili de odur. Kültür hangi alanlara yönelmiş ise, dilde o yönde zenginleşmiştir.
    Toplumun başlarından geçen hadiseler elde ettikleri birikimler en doğru şekilde dil üzerinde durularak öğrenilebilir. Türk kültüründe meydana gelen değişim ve gelişim buna güzel bir örnek teşkil etmektedir.
    Kültür ile dil ,ilişkisi içerisinde önemli bir noktada toplumun yaşayış biçimlerinde bakıldığında, özellikle Orta Asya Bölgesinde yaşarken atın önemli bir yerinin olduğu görülmektedir. Bu durumun sonucu olarak Türkçe’ye bakıldığında atla ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir. Aynı şekilde Arap dilinde bizdeki at gibi çok kullanılan bir binek hayvanı olan deve ile ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir.
    Bir tek sözcüğün bile bir kültür varlığı olan dil en ufak birliği olarak toplumun inançları, gelenek ve göreneklerini, bireylerin kendi aralarındaki davranış ve ilişkileri, maddi ve manevi kültürü üzerinde fikir vermektedir.
    “Dil öğretimi, kültür öğretimidir.” İlkesini, modern dil ve eğitim anlayışı tartışmasız kabul etmektedir. Türkçe öğretimini ilk modern temsilcisi, kurucusu sayılan Kaşgarlı Mahmud yy. lar öncesinden bu ilkenin önemini kavramış ve Araplara Türkçe öğretmek maksatıyla yazdığı eserinde uygulamıştır. “Ben onların en uz dillisi, en açık anlatımlı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğu halde onların şarlarını, çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil ,Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım ; öyle ki , bende onlardan her boyun dilin en iyi yolda yerleşmiştir “ diyerek, dili çok iyi bilmekle beraber kültürü de çok iyi bildiğimi ifade etmiştir. Sözlüğünde kelimelerin anlamını açıklarken, kelimenin Ömer Demircan gibi anadil öğretiminde kültür öğesini uygulamıştır. “ Her kültür, anlatımı ayrı bir dilde bulur ; dil, kültürü hem kurar hem geliştirir. İnsanın Anadilini öğrenmesi, kültür edinmesinden başka bir şey değildir. Hiçbir kültür gücü, önemce insanın anadilini öğrenmesiyle, anadilde gelişip serpilmesiyle, anadilde gelişmesiyle aynı düzeye konamaz. Çağımız insanı çok kültürlüdür.” Diyerek dil ile kültürün ayrılmaz olduğunu vurgulamıştır.
    Sonuç olarak dil, kültürün aynası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürü hayata geçiren gelenek, görenek, folklör gibi değerlerin başında dil gelmektedir. Bir nevi dil kültürü tanımlar ve tamamlar.
    KAYNAKÇA
        Demircan, Ömer. Yabancı-Dil Öğretim Yöntemlerin, İstanbul 1990 sayfa 22-28 1926
        Kaplan, Mehmet Kültür ve Dil, İstanbul : Dergah Yay 1986 sayfa 45 4. Baskı
        Kaşgarlı Mahmud, Divan-u Lügati Türk çeviri Besim Atalay, ANKARA : Türk Dil Kurumu Yayınları 1984 sayfa 4
        programı
        Söğütlü Ersin Osman Dil , Kültür ve Toplum ilişkisi
        Turan Sadık Sorular ve Cevaplarala Kültür, Edebiyat ve Dil Ankara : Ecdad Yayınları 1992 sf. 44
        Yangın Banu 1999 İlköğretimde Türkçe Öğretimi M.E.B yayınları ANKARA


sayfa 29. 

1.Metne Göre insan için önemli olan nedir?
 Metne göre insan için önemli olan dilin kendisi değil, dil ile anlatılan şeydir.
2. Yazar metinde dili ne olarak görmektedir?
 Yazar metinde dili  bir vasıta olarak görmektedir.
3. Yazara göre dil olmasaydı ne olurdu?
Yazara göre dil olmasaydı  tarih, kültür, edebiyat ve medeniyet de olmazdı.
4.  28. sayfada gördüklerinizi sınıfınızda yorumlayınız:
Resme göre eskiden insanlar duygu ve düşüncelerini resimlerle ve taşlara kazıdıkları yazılarla ifade ediyorlardı.
ETKİNLİK 1.
?????İnsanlar aynı dili konuşmasaydı toplum olarak bir arada yaşamaları niçin zorlaşırdı?
Çünkü toplum olmanın şartlarından biri de ortak bir dilin olasıdır: dil insanlar rasında anlaşmayı sağlayan en önemli unusurdur. eğer fertler birbirleriyle anlaşamazlar, düşüncelerini, isteklerini, arzularını dil vasıtasıyla birbirlerine aktaramazlarsa toplumda birlik ve beraberlik olmaz. Aynı duygu ve dğşünce etrafında birleşemezler. daha doğrusu bir millet oplma öxelliği kazanamazlar.
???? Tarihi, edebiyatı ve kültürü olan tek canlı insandır. Bunun sebebi ne olabilir?
 İnsan yaratılış bakımından diğer varlıklardan üstün kılınmıştır. Onu diğer varlıklardan üstün kılan en önemli özelliği ise düşünebilmesi ve mükenmmel bir anlaşma sistemine  yani dile sahip olmasıdır.
??????Dilin atasözlerinin oluşmasındaki rolu nedir?
Dil duygu vedüşüncelerin aktarılmasında en önemli araçtır. dil vasıtasıyla oluşturulmuş değerler nesilden nesile aktarıulır. atasözleri de kültürümüzün bir parçasıdır. Atasözlerinin nesilden nesile aktarımında dil  bir araç vazifesi görmüştür.


30. sayfa
Dil ve Kültür İlişkisi
Dil, duygu ve düşüncenin adeta kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesile aktarılır. Yazı, dilin sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır.

Dil, kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.

Aslında dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna bir oyuncak verir. "Bak sana otomobil getirdim." der. Böylece çocuk, oyuncak otomobil ile beraber "otomobil" kelimesini öğrenir. Fakat dil her zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafında manasını anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğini öğrenir.

Dil deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak lazımdır. Halk günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu ilgilendiren, kelimelerin manası, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on dakika oturup halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tespit edebilirsiniz.

Dilin kültürle güçlü bir ilişkisi vardır. Bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu eserlerin tümüne kültür denir. Kültürel varlıklar dil sayesinde aktarılır. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılık konuşma dili ile yazı dilinde görülür. Konuşma dili de lehçe, şive ve ağız gibi bölümlere ayrılır.

2. ETKİNLİK:
Götürk yazıtlarının önemi ve özellikleri:
Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :
Önemi:
Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir. Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır. Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.
Özellikleri:
*Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.
* Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.
* Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.
* Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.
* Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.
* Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği, düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.
* Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni “Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.
* Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg tanıtmıştır.
* Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te okumuştur.
* Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.


4. etkinlik:
>>>>>  kar, yağ-, başla-,  yıllar,şair,sen sözcükleri ortaktır.
>>>>> Siyasi ve coğrafi ayrım dilin değişmesinde önemli etkenlerden biridir. Coğrafi lan genişleyiy farklı nesne ve kavramlarla karşıalşoıldıkça bnalar yeni adelar verilmiştir. fakat geniş bir coğrafyay yayılma neticesi verilen bu isimler birbiriyle aynı olmamıştır. bu farklılıklar zmanla daha da artmış ve lehçelr ortaya çıkmıştır.
5. ETKİNLİK:
>>>>> Lehçe ve ağız arasındaki farklar:
ŞİVE
Bir dilin kültür düzeylerine göre gösterdiği değişiklik. Genellikle lehçe, şive, ağız terimleri birbirine karıştırılmaktadır. Şiveler arasındaki değişiklikler temelde ses özellikleridir. Buna göre bilinen şiveler, belirli koşullarda ve dilin herhangi bir döneminde ana dilden ayrılarak, dilin geneldeki gelişimiyle birlikte bir de kendi içlerinde özel bir gelişim çizgisi izlemişlerdir. Bunların başlıca ayrımlarını oluşturan ses, ek ve sözcük özellikleri o dönemin dil malzemeleri ile açıklanabilir.
AĞIZ
Bir ülkede geçerli olan genel bir şive içinde, o ülkenin çeşitli bölge ve kentlerindeki konuşma dilinde görülen söyleyiş farkları. Günlük kullanımda şive ile ağız birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ağız, tanımda da görüldüğü gibi, şive içinde ele alınmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, Türkiye Türkçesi bir şivenin, Konya ağzı ise, bu Türkçe içinde, bir bölgede görülen söyleyiş farklarının adıdır. Söyleyiş farkları da salt bölgeler ya da kentler arasında görülmez. Köyler arasında bile bu tür ayrılıklara rastlanabilir. Söz konusu olan, biçimsel bir başkalık değil, bir ses değişimidir. Söz gelimi, Karadeniz ağzında (g) sesinin (c) gibi çıkarıldığı görülür: "Celdum, cittum". Aynı ağızda, ekteki düz seslinin (ı), yuvarlak sesli (u) olması da bir ağız özelliğidir.
LEHÇE
Bir dilin, tarihî gelişim sürecinde, bilinen dönemlerden önce o dilden ayrılmış ve farklı biçimde gelişmiş kolları. Genellikle lehçe, şive, ağız terimleri birbirine karıştırılmaktadır. Lehçelerdeki değişik özellikler, ayrılış dönemleri bilinemediği için açıklanamamaktadır
Kısacası lehçede hem ses,hem şekil hem de sözcük farklılıkları vardır.  Bu yazıya yansır.  fakat ağızda ise sadecekonuşmada  ses farklılıkları olur.

6. ETKİNLİK:

Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklar:
- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.

- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.

- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.

- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.
- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.



ölçme değerlendirme
 1.  Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle  doldurunuz.
*  ağız
* şive
 2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
D
Y
D
Y
3. D.  Yine ayaklarını ıslatmışsın
4.e . farklı kültürlerin dilimizi bozmasından
5. A. kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak.

ÜNİTE SONU ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle  doldurunuz.
* ileti(mesaj)
*  konuşma dili
* şive
* ağız
2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
* Y
* D
*  D
* Y
3.  C
4. D
5.B
6.E
7.E
8.B
9. D
10.B

2. Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri
HAZIRLIK
1. Atatürk'ün Türk dili hakkıındaki görüşleri:
* “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
* “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde çalışmak lazımdır.”
* “Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”
* “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
2. Hangi Ülkelerde Hangi Diller Konuşuluyor?
Afrikanca
Güney Afrika
Namibia
Zambia

Almanca
Almanya
Avusturya
Belçika
Danimarka
İsviçre
Liechtenstein
Lüksemburg

Arnavutça
Arnavutluk

Arapça
Bahreyn
Batı Sahra
Birleşik Arap Emirlikleri
Cezayir
Çad
Fas
Filistin
Irak
İsrail
Katar
Komor Adaları
Kuveyt
Libya
Lübnan
Mısır
Moritanya
Somali
Sudan
Suriye
Suudi Arabistan
Tunus
Umman
Ürdün
Yemen
Eritre
Tanzanya

Azerice
Azerbaycan
Ermenistan
İran

Bengalce
Bangladeş

Bulgarca
Bulgaristan

Burmaca
Burma

Belarusça
Belarus

Çince
Çin
Tayvan

Çeçence
Çeçenistan
Gürcistan

Çekce
Çek Cumhuriyeti

Danimarkaca
Danimarka
Grönland

Dari
Afganistan

Endonezyaca
Endonezya

Ermenice
Ermenistan
İran
Lübnan
Suriye

Estonyaca
Estonya

Faroece
Faroe Adaları

Farsça
İran
Irak
Katar
Tacikistan

Felamenkçe
Aruba
Belçika
Hollanda
Hollanda Antilleri
Surinam

Filipince
Filipinler

Fince
Finlandiya
İsveç
Rusya

Fransızca
Andorra
Benin
Burkina
Çad
Dibuti
Fransa
Fransız Guyanası
Fransız Polinezyası
Gabon
Gine
Haiti
İsviçre
İtalya
Kanada
Kongo
Lüksemburg
Madagaskar
Mali
Martinik
Monako
Nijer
Orta Afrika Cumhuriyeti
Ruanda
Senegal
Togo
Wallis ve Futuna
Yeni Kaleydonya
Zaire
Belçika
Cezayir
Lübnan
Tunus

Gürcüce
Gürcistan
Hintçe
Hindistan

İbranice
İsrail

İngilizce
Amerika Birleşik Devletleri
Anguilla
Antigua ve Barbados
Avustralya
Bahamalar
Belize
Bermuda
Birleşik Krallık
Botswana
Dominikya
Eritre
Etyopya
Falkland Adaları
Fiji
Filipinler
Gambia
Gana
Gibraltar
Granada
Guam
Guernsey
Guyana
Güney Afrika
Hindistan
İngiliz Virgin Adaları
İrlanda
İsrail
Jamaika
Jersey
Kamerun
Kanada
Kenya
Kiribati
Kokolar
Kook Adaları

3.  DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

* Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.

Yeryüzündeki diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:

A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri

1. Tek heceli diller:

* Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.    * Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.

2. Eklemeli (Bitişken) Diller:

* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.

3. Çekimli (Bükümlü) Diller:

* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.

B. Köken Bakımından Dünya Dilleri

1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice

3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.

4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.

5. Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca

“ Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. “

Türk Dilinin TarihiGelişimi ve Türkiye Türkçesi

Türk dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına göre şöyle sınıflandırılır:



1. Altay Çağı: Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe- Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.

2. En Eski Türkçe Çağı: Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.

3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı oluşmuştur.

4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez (550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.


Eski Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe, Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan Anıtı yazılmıştır.

Uygurca ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî metinler yazılmıştır.

Eski Türkçe Çağından örnekler:

Kültigin Yazıtı

Üze kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.



5. Orta Türkçe Çağı: 10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler dilimize girmeye başlamıştır.


Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.

1. Doğu Türkçesi (Çağatayca)

2. Batı Türkçesi (Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)

3. Kuzey Doğu Türkçesi (Kırgızca ve Kazakça)

6. Yeni Türkçe: 16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi, Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.

7. Modern Türkçe: 20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.

Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:

11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili” sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça –Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık Paşa şöyle yakınmaktaydı:

“Türk diline kimsene bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi ol dilleri

İnce yolı ol ulu menzilleri”

Bu koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs 1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:

“Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”


Bu ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.

* Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri:
Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.


Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Ünlü uyumu vardır.
2 Sondan eklemeli bir yapısı vardır.

3. Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.

4. Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.

5. Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.

6. Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.

*  Dünya dilleri hangi esaslara göre sınıflandırılmıştır?
* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir
* Türkçeye akraba diller hangileridir?
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
* Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı neden doğmuştur?

Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı ses sistemi, söz dizimi, yapı, canlı veya ölü olma gibi çeşitli yönlerden inceleme araştırma açıssından daha sağlıklı bilgiler elde etmek amacıyla yapılmıştır.



sayfa 35-
2. Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri
HAZIRLIK
1. Atatürk'ün Türk dili hakkıındaki görüşleri:
* “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
* “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde çalışmak lazımdır.”
* “Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”
* “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
2. Hangi Ülkelerde Hangi Diller Konuşuluyor?
Afrikanca
Güney Afrika
Namibia
Zambia

Almanca
Almanya
Avusturya
Belçika
Danimarka
İsviçre
Liechtenstein
Lüksemburg

Arnavutça
Arnavutluk

Arapça
Bahreyn
Batı Sahra
Birleşik Arap Emirlikleri
Cezayir
Çad
Fas
Filistin
Irak
İsrail
Katar
Komor Adaları
Kuveyt
Libya
Lübnan
Mısır
Moritanya
Somali
Sudan
Suriye
Suudi Arabistan
Tunus
Umman
Ürdün
Yemen
Eritre
Tanzanya

Azerice
Azerbaycan
Ermenistan
İran

Bengalce
Bangladeş

Bulgarca
Bulgaristan

Burmaca
Burma

Belarusça
Belarus

Çince
Çin
Tayvan

Çeçence
Çeçenistan
Gürcistan

Çekce
Çek Cumhuriyeti

Danimarkaca
Danimarka
Grönland

Dari
Afganistan

Endonezyaca
Endonezya

Ermenice
Ermenistan
İran
Lübnan
Suriye

Estonyaca
Estonya

Faroece
Faroe Adaları

Farsça
İran
Irak
Katar
Tacikistan

Felamenkçe
Aruba
Belçika
Hollanda
Hollanda Antilleri
Surinam

Filipince
Filipinler

Fince
Finlandiya
İsveç
Rusya

Fransızca
Andorra
Benin
Burkina
Çad
Dibuti
Fransa
Fransız Guyanası
Fransız Polinezyası
Gabon
Gine
Haiti
İsviçre
İtalya
Kanada
Kongo
Lüksemburg
Madagaskar
Mali
Martinik
Monako
Nijer
Orta Afrika Cumhuriyeti
Ruanda
Senegal
Togo
Wallis ve Futuna
Yeni Kaleydonya
Zaire
Belçika
Cezayir
Lübnan
Tunus

Gürcüce
Gürcistan
Hintçe
Hindistan

İbranice
İsrail

İngilizce
Amerika Birleşik Devletleri
Anguilla
Antigua ve Barbados
Avustralya
Bahamalar
Belize
Bermuda
Birleşik Krallık
Botswana
Dominikya
Eritre
Etyopya
Falkland Adaları
Fiji
Filipinler
Gambia
Gana
Gibraltar
Granada
Guam
Guernsey
Guyana
Güney Afrika
Hindistan
İngiliz Virgin Adaları
İrlanda
İsrail
Jamaika
Jersey
Kamerun
Kanada
Kenya
Kiribati
Kokolar
Kook Adaları
3.  DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

* Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.

Yeryüzündeki diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:

A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri

1. Tek heceli diller:

* Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.    * Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.

2. Eklemeli (Bitişken) Diller:

* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.

3. Çekimli (Bükümlü) Diller:

* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.

B. Köken Bakımından Dünya Dilleri

1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice

3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.

4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.

5. Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca

“ Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. “

Türk Dilinin TarihiGelişimi ve Türkiye Türkçesi

Türk dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına göre şöyle sınıflandırılır:



1. Altay Çağı: Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe- Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.

2. En Eski Türkçe Çağı: Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.

3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı oluşmuştur.

4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez (550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.


Eski Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe, Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan Anıtı yazılmıştır.

Uygurca ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî metinler yazılmıştır.

Eski Türkçe Çağından örnekler:

Kültigin Yazıtı

Üze kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.



5. Orta Türkçe Çağı: 10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler dilimize girmeye başlamıştır.


Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.

1. Doğu Türkçesi (Çağatayca)

2. Batı Türkçesi (Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)

3. Kuzey Doğu Türkçesi (Kırgızca ve Kazakça)

6. Yeni Türkçe: 16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi, Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.

7. Modern Türkçe: 20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.

Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:

11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili” sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça –Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık Paşa şöyle yakınmaktaydı:

“Türk diline kimsene bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi ol dilleri

İnce yolı ol ulu menzilleri”

Bu koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs 1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:

“Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”


Bu ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.

* Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri:
Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.


Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Ünlü uyumu vardır.
2 Sondan eklemeli bir yapısı vardır.

3. Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.

4. Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.

5. Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.

6. Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.

*  Dünya dilleri hangi esaslara göre sınıflandırılmıştır?
* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir
* Türkçeye akraba diller hangileridir?
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
* Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı neden doğmuştur?
Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı ses sistemi, söz dizimi, yapı, canlı veya ölü olma gibi çeşitli yönlerden inceleme araştırma açıssından daha sağlıklı bilgiler elde etmek amacıyla yapılmıştır.
sayfa 36
 Konuşulan dil ile o dili konuşanların yaşalan tısı, kültürü ve duygu dünyası arasındaki bağı “Ana Di li” şiirinden de yararlanarak açıklayınız.
Aynı dili konuşan insan duygu, düşünce ve hayallaerini , arzu ve isteklerini birbirine daha kolay iletir ve tam olarak akrşıdakine aktarabilirler. kültürün nesilden ensile aktarılamsında dil aarcılık eder.

 İnsanlar, gönüllerinden geçeni nasıl ifade ederler? Açıklayınız.
İnsanlar gönüllerinden geçenleri dil ile ifede ederler. dugular soyut ifadelerdir. bunlar dil vasıyasıyla somutlaştırılarak daah kolay anlaşılması sağlanır.
 İnsanlar, ana dillerini, hangi yolla ve kimlerden öğrenirler?
İnsanlar ana dillerini anne baba ve çevresindeki inasanalrdan öğrenirler. bu ilk önce taklitle szölü olarak öğrenilir. sonra yyazılı analtım gelir.
1. ETKİNLİK:
*Dil ailelerindeki benzerlik insanlar arsındaki akrabalığa benzetilmiş. biraz daha ayrıntıya inilip roma gensleri gibi daha büyük aile topluluklarına benzetilmiş.
bu benzetilmenin sebebi, çeşitli yönlerden benzerlik bulunması ve anlatılmak istenen şeyin daha kolay analşılması içindir.
* latin, germen, kelt, slav, ve balt aileleri;   Hint - Avrupa dil ailesi; Hami- Sami dil ailesi; ural- Altay dil ailesi...
2. ETKİNLİK:


Belli Başlı Dil Aileleri
Hami - Sami
Dil Ailesi
1. Arapça
2. Akatça,
3.İbranice
 Hint - Avrupa Dilleri Ailesi
Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri:
Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
5. Ural- Altay Dilleri Ailesi
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
Bantu Dilleri Ailesi:

Çin Dilleri Ailesi:

*****Türkçenin konuşlul du Bu yerle ri harita üzerinde, farklı renkte bir kalemle ve ya farklı bir işaretle gösteriniz. Türkçenin konuşulduğu ülkeleri defterinize yazınız.
Türkçenin Konuşulduğu ülkeler:

Türkiye,
Bulgaristan,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Makedonya,
Yunanistan,
Kosova,
Romanya,
Azerbaycan,
Suriye,
Irak,

Şu ülkelerdeki göçmen topluluklar:

Almanya,
Hollanda,
Fransa,
Avusturya,
Amerika Birleşik Devletleri,
Belçika,
İsviçre,
Birleşik Krallık,
Danimarka,
İsveç,
Avustralya

Sürgündeki Ahıska Türklerinin yasadığı ülkeler:
Kazakistan,
Azerbaycan,
Rusya Federasyonu,
Kırgızistan,
Özbekistan,
Ukrayna
Türkçe'nin Resmi olduğu ülkeler:
Türkiye
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
Belediye Dili olarak;
Makedonya, Kosova
Çin, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Polonya, Ukrayna, Moldova


4. ETKİNLİK

 Kelime kökü

Türetilmiş veya çekimlenmiş kelimeler
Ağaç-
ağaçlı
ağaçlık
ağaçta
Yaz-
yazar
yazı
yazıcı
Ride(bin-)
rode
ridden
Go(git-)
went
gone

****Yukarıdaki tabloda 2. ve 3. sıradakikelimelr diğerleriyle aynı şekilde türetilmemiş. bunlar çekimlenmişlerdir.
****ilk iki sıradaki kelimelerin sonalrına ek getişrilerek türetilmişlerdir.

5. ETKİNLİK:
 Türkçenin kelime türetimi ile öğrendiğimiz dillerin kelime türetimleri aynı değildir. İngilizcede kelimelerin çekimleir vardır.

Tek Heceli Diller
Eklemeli Diller
Çekimli Diller
Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.    * Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.


                                   ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle  doldurunuz.
***Türkçenin dahil olduğıu dil grubunun en önemli özelliği kelime türetilirken eklerden yararlanmasıdır.
***Türkçe köken olarak Ural - Altay dil ailesindendir ve yapı bakımından sondan eklemeli bir dildir.
         ****Yapı bakımından dünya dilleri- Çekimli diller, Tek heceli diller ve Eklemeli diller diye gruplandırılır.
2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
( Y)
(D)
(Y)
(D)
(Y)
(D)
3. B) Eski mo-Teleut
4. Aşağıdakilerden hangisi Türkçe kurallara göre türetilmiştir?
A) Bivefa    B) Maksat     C) Televizyon    D) Uçak     E) Makas

5.  Aşağıdakilerden hangisi Türkçeyle akraba bir dildir?
A) Yunanca    B) Farsça    C) Çince   D) FransızcaE) Moğolca
6. Aşağıdaki ülkelerden hangisinin resmî dili Türkçe değildir?
A) Azerbaycan B) Kazakistan C) Özbekistan   D) Kırgızistan E) Afganistan
7. Aşağıdakilerden hangisi Ural-Altay dillerinden değildir?

A) Romence B) Macarca C) Fince   D) Japonca E) Korece

ALINTIDIR.
Kaynak: Yeni Edebiyat

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

1 yorum var

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!