Sinekli
Bakkal
A- ROMAN HAKKINDA
BİLGİLER
1- Romanın Adı: Sinekli Bakkal
2- Romanın Yazarı: Halide Edib Adıvar
3- Basıldığı Yer ve Tarih: Özgür Yayınları, Mart 2004
4- Sayfa Sayısı: 458
B-
ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ
1- Romanın Özeti:
İmam’ın
kızı Emine ile Tevfik çocukluktan beri birbirlerine aşıktırlar. Emine sonunda
Tevfik’e kaçar ve İmam Emine’yi evlatlıktan reddeder. Fakat bir süre sonra
araları bozulur. Emine bir gece Tevfik’i arkadaşlarına kendi taklidini
yaptığını görünce terk eder.. Tevfik bir süre sonra yaptığına pişman olur ve
Emine’nin kapısında dolanmaya, derdini mahalleli kadınlara anlatmaya başlar. Mahalleli
Tevfik’i komisere şikayet eder. Şikayet padişaha kadar gider. Tevfik
Gelibolu’ya sürülür.
Emine
hamiledir. Tevfik ve Emine’nin bir kızları olur. Adını Rabia koyarlar. İmam ve
Emine Rabia’nın sesinin çok güzel olduğunu fark eder. İmam, torununu hafız
yapmaya karar verir. Rabia’nın ünü çabuk yayılır. Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın
karısı Sabiha Hanım Rabia’yı dinlemek ister ve kandilde Kuran okuması için
çağırır.
Selim
Paşa, Sabiha Hanım’dan kendisi gibi bir erkek evlat ister. Oğlu Hilmi ise
çelimsiz, peltek bir oğlandır. Ayrıca Hilmi ileride babasının hiç tasvip
etmediği bir şekilde Jön Türkler’e katılır. Sabiha Hanım başka çocuk
doğurmayınca Paşa da gizlice bir buğday tüccarının kızıyla evlenir. Fakat
ikinci karısı da Hilmi’den daha çelimsiz bir kız doğuruken ölür. Selim Paşa
daha bu durumu karısıa anlatamadan Sabiha Hanım her şeyi bildiğini söyler.
Selim Paşa’nın anasız kalan kızını da yanına alıp büyütmeyi teklif eder.
Sabiha
Hanım, Rabia’nın eğitiminin kendi konaklarında devam etmesini ister. İmam da bu
teklifi kabul eder. Bir gün Rabia, Selim Paşa’nın uşağı Şevket Ağa’yla İmam’ın
evine dönerken, Tevfik’in evinde ışık görür. Rabia babasının döndüğünü anlar.
Öğleden sonraları konak yerine Tevfik’in evine gitmeye başlar. Bu durum fark
edilince Emine konağa gider. Selim Paşa, İmam ve Emine’ye çocuğun seçme hakkı
olduğunu söyler. Rabia Tevfik’le yaşamayı tercih eder. İmam tüm kazancını
Rabia’dan elde ettiği için bu durumu kabul etmez. Tevfik, İmam’a Rabia’nın tüm
gelirini vermeyi teklif eder. İmam bu durumda Rabia’nın gitmesini kabul eder. Aylar
sonra mahalle kadınları Tevfik’e Emine’nin kötü durumda olduğunu, Emine ile
Rabia’yı barıştırmak gerektiğini anlatırlar. Tevfik, Rabia’yı Emine’ye
gönderir. Bunu zaten istemeyen Rabia, Emine’nin evinde hiç iyi karşılanmaz.
Emine onu istemediğini söyler ve evinden kovar. Bu Rabia ile annesinin son
görüşmesi olur.
Selim
Paşa’nın bahçıvanının yeğeni Bilal, Manastır’dan İstanbul’a gelir. Bir gün
Sinekli Bakkal’dan geçerken Rabia’yı görür. Onunla tanışmak ister. Fakat Rabia
ona pek iyi davranmaz ama sonra araları düzelir.
Tevfik
haftada üç gün mahalle kıraathanesinde Karagöz oynatmaya başlamıştır. Bu arada
Rabia büyümüş, güzel, genç bir kız olmuştur. Etrafındakiler de bunun
farkındadırlar. Rabia ile Bilal yakınlaşmaya başlar. Bilal hep gelecekte nasıl
büyük ve zengin bir insan olacağından bahsetmektedir. En büyük hayali ise Selim
Paşa gibi bir zorba olmaktır. Rabia bu durumu öğrenince Bilal’e küser. Bilal de
Rabia’nın kendisini kıskanması için Selim Paşa’nın kızı Mihri’yle evlenmeye
karar verir. Fakat amacına ulaşamayacaktır.
Tevfik
hastalanmıştır. Bu sırada Rabia hutbe okumaya gitmediği için İmam’a para
gitmez. Emine yoksulluk içinde ölür.
Tevfik
ortaoyunlarındaki Mirasyedi karakterini değiştirmiş, gizliden gizliye onun
yerine Dahiliye Nazırı Zati Bey’i oynatmaktadır. Zati Bey bu durumu bir şekilde
duyar ve Tevfik’i konağına çağırıp uyarır. Bu arada Selim Paşa padişahın
gözünde gittikçe düşmekte Zati Bey ise gittikçe yükselmektedir. Padişah, Selim
Paşa’ya Hilmi ve arkadaşlarını araştırması vazifesini verir. Hilmi Beyrut’a
gider. Selim Paşa Hilmi’nin peşine adam gönderir. Beyrut’tan gelen haberler
olumsuz değildir. Hilmi’nin hiçbir yabancı evrak almadığı ve hiçbir olaya
karışmadığı haberi gelir.
Bir
gece Tevfik kadın kılığında Fransız Postane’sine gider. Çıkışta yakalanır ve
Selim Paşa’nın karşısına çıkarılır. Şam’a sürülecektir. Bu arada Hilmi de Şam
Vali Muavinliğine atanır.
Peregrini’nin
annesi ölür ve Peregrini ülkesine döner. Bir sene kadar sonra dönünce Rabia’ya
evlenme teklifi eder. Müslümanlığı kabul eder. Yeni adı Osman olur.
Rabia
ile Osman evlenir. Fakat evlilikleri bekledikleri kadar mutlu sürmez. Aksine
Vehbi Dede’nin söylediği gibi kültürler arası fark ortaya çıkar. Mutsuzluk
dışında kavgalar da başlar. Fakat ettikleri kavgalar hiçbir zaman uzun sürmez.
Çünkü birbirlerini hala sevmektedirler.
Rabia
hamiledir. Doktorlar, bebeğin sezeryanla alınması gerektiğini bunun az da olsa
tehlikeli olduğunu söylerler. Osman bebeği aldırmak ister. Rabia’yı kaybetmek
istemiyordur. Rabia ise bebeğini doğurmak istemektedir. Rabia doğumu sağ salim
atlatır.
Bu
arada 1908 ihtilali olmuş, padişah devrilmiştir. Tüm sürgünler evlerine geri
dönerler. Bunların içinde Tevfik de vardır. Tevfik ve diğer sürgünler bir anda
halkın kahramanı olmuşlardır. Torun sahibi olduğunu Tevfik damadından öğrenir.
Gözlerinden iki yaş yanaklarına damlar.
2- Karakterler (Asıl ve Yardımcı Karakterler) Karakterlerin
Ruhsal ve Fiziksel Özellikleri:
Asıl Karakterler
RABİA:
Çocukluğu dedesi İmam ve annesi Emine’nin terbiyesinde geçmiştir. Çocukluğunu
yaşayamamıştır. Dedesi tarafından sürekli olarak cehennem tasvirleriyle
büyütülmüştür. On bir yaşında hıfzını dedesine dinletmiştir. İstanbul’un en
küçük, fakat üslubuyla ve sesiyle en meşhur hafızı olmuştur. On bir-on iki
yaşlarında Vehbi Dede’den ders almaya başlar; kısa sürede tef, ud, kanun gibi
alaturka sazları süratle ve kabiliyetle öğrenir. Alaturka pek çok şarkıyı da
güzel bir şekilde söyleyebilmektedir. Daha sonra Peregrini’den de batı müziği
dersleri almaya başlar ve bunda da başarılı olur. Hatta doğu ve batı müziğini
kendi üslubuyla birleştirir. Babasıyla kalmaya başladıktan sonra ise neşeli ve
sanatkar yönü daha baskın bir şekilde ortaya çıkar.
Karar
verdi mi peşini bırakmayan; kendisine ihtiyacı olanlara yardımseverdir. Sinekli
Bakkal’a her şeyiyle bağlıdır. Aynı zamanda “giydiği her kıyafete şahsiyetinden
bir şeyler katan” bir özelliği vardır. Uyuşamadığı noktalarda, tartışma
esnasında, inatçı ve kesinlikle cevap vermeyen bir yapıya sahip; aynı zamanda
kabullenmediği şeyleri asla yapmayacak kadar inatçı ve güçlüdür. Açıklayamadığı
ve gücünün yetmediği konularda kadere, alınyazısına son derece bağlıdır. Olumlu
özelliklerin çoğunu kendinde toplamış bir kadın tiplemesidir. Eserde diğer
bütün hayatlar onun hayatı etrafında ortak bir şekilde anlatılmaktadır.
PEREGRİNİ,
OSMAN: Peregrini, Batı müziğinin üstadı olan, kulağı çok hassas bir müzik
hocası. Ateşli ve heyecanlı bir yapıya sahip. Felsefeyi, fikri tartışmaları ve
konuşmayı çok seviyor. Gençlik döneminde ise zevklerin hepsini tatmış olarak, yirmi
dört yaşında manastıra çekilir. Buradan usanınca dinini bırakarak tekrar dünya
hayatına döner. Daha sonra Osmanlı milliyetine geçer, ismini değiştirir ve
müzik hocalığı yapmaya başlar. Kendisinin üç şahsiyeti olduğuna inanır;
birincisi dimağı, ikincisi ruhu, üçüncüsü de kalbi.
Rabia’yı
tanıştıklarından itibaren en çok tahlil eden kişi. Sürekli soru soran ve öğrenmeye
hevesli bir yapısı var. Rabia’yı gerçekten seviyor ve ona saygı duyuyor; çok
zengin ve asil bir aileden olsa bile sırf bu sevgisinden dolayı her şeyi geride
bırakıp Rabia’nın istediği hayatı kabul ediyor. Zaman zaman alıştığı yaşantının
çok dışındaki bu hayattan dolayı sıkıntı çekse de Rabia’ya olan bağlılığıyla ve
çevresindekilerin ona gösterdiği alaka ile bu yeni hayatına uyum sağlıyor. Yeni
evlerine taşındıktan sonra ancak kendine özel bir çalışma odası ayırıp,orada
yapmak istediği beste ile uğraşabiliyor. “Tılsımlı kuyu” operası da aynı
zamanda Rabia ile Osman sentezinin canlı bir göstergesi oluyor.
VEHBİ
DEDE: Romanın hemen hemen her anında karşımıza çözüm olarak çıkıyor. Rabia onun
sayesinde yumuşayıp, kendini her yönde geliştirir. Peregrini’nin Osman’a
dönmesinde alt yapı olarak onun katkısı çok büyüktür. İnsani özelliklerden
soyutlanmış bir karakter değildir. Aksine hayatın her alanında olan bir
karakterdir. Felsefenin dışında pek çok telli saz ve neyi kullanabilen bir
alaturka musiki hocasıdır. İnsanların kızını, bütün ailesini güvenerek teslim
ettiği, emanet ettiği bir güven kapısıdır. Ayrıca insanların rahatlıkla
sırlarını, dertlerini de paylaştığı bir kişidir. Her olaya daima yumuşak bir
tavırla yaklaşır. İnsana huzur veren bir yapısı vardır; hem iç alemiyle hem de
dış görünüşüyle. Sakin ve telaşsız bir yapıya sahiptir
TEVFİK: Karagöz ve Ortaoyunu sanatçısı.
Çocukluğundan itibaren hem fiziki özellikleriyle hem de sanatçı yönüyle ön
planda olmuş. Çocukluğu yeğeni olduğu İstanbul Bakkaliyesi sahibi Mustafa
Efendi’nin yanında geçiyor. Paraya önem vermiyor ve mahallenin daha ziyade
fakirleriyle arkadaş. Tembel ve çocuk ruhlu, neşeli, oyunu seviyor. Elleri
kağıt parçalarına can veren bir çevikliğe sahip. Sesini, mimiklerini kullanma
da oldukça usta. Tevfik’in dinle ilgisi ve bağlantısı yok; içki içen, ilk
sürgününde eğlence hayatını yaşamış birisi. Paraya hiç kıymet vermiyor. Sevdiği
kişi,arkadaşı,dostu için cezaya ve canını bile vermeye razı olacak kadar sadık
ve cesaretli bir yapıya sahip.
İMAM: Mahallenin imamı. Mahalle sakinleri
tarafından pinti ve çıkarcı olarak biliniyor. Paraya düşkün; para için
ispiyonculuk yapabilen biri. Görünüşünde ve konuşmasında heybet var.
Vaazlarında cehennemi daha parlak ve canlı olarak anlatıyor. Eğlenceye ve sevince
karşı bitmeyen bir kin ve düşmanlığı herkese öğretmeye çalışıyor. Hiç gülmeyen
biri. Yeni olan şeylere karşı. Bütün katılığına rağmen Vehbi Dede’ye evliya
olarak bakıyor; ona saygı duyuyor. Kinci ve inatçı. Yaşlılığında bile rahmet, şefaat
vadeden surelere bile kinini, insanları hiç affetmeyen nefretini karıştırıyor.
Bütün mahalle halkını “cehennemlik” olarak görüyor. İmam karakteri olarak
olumsuz ve korkutucu bir tip.
EMİNE: İmam’ın kızı, Tevfik’in karısı ve
Rabia’nın annesi. Çocukluğundan itibaren hamarat, titiz, mahalle çocuklarıyla
oynamaya tenezzül etmeyen biri. Suratsız ve gülmeyen bir kişi. On yedi yaşında
Tevfik’e kaçıyor; Tevfik’e oyunculuğu bırakacağına dair söz verdirttiği için
onunla evleniyor. Kalbi kuru, kafası dar ve dilinin zehir gibi olmasının
yanında kinci ve gururlu. İdeal olarak babasını düşünüyor. O da babası gibi
paraya önem veriyor. Kendine göre olan namus anlayışı çok önemli. Tevfik’ten
ayrıldıktan sonra ona sürekli beddua eden ve onu kötüleyen biri. Tevfik’ten ne
kadar nefret etse de onu kendi malı gibi görüyor ve ona döneceğini düşünüyor.
Asla affetmiyor. Kini ve üzüntüsüyle günden güne çöküp vefat ediyor.
SELİM PAŞA: Hükümdarın Zaptiye Nazırı. İyi bir
aile babası ve karısına bağlı. Paşa,tamamen eski zaman adamı. Samimi ve kendi
ölçüleriyle namuskar.
SABİHA HANIM: Selim Paşa’nın karısı. Bir
yönüyle hayır sahibi, merhametli, bağış seven; sağ elinin verdiğini sol elinin
duymadığı biri; diğer yönüyle de saza söze düşkün, bir dalda durmayan bir
kadın. Hükmeden, meraklı; emri altındaki
her ferdin ne yaptığını, ne düşündüğünü öğrenmezse içi rahat etmez. Bunların
yanında sır saklayan, ağzı sıkı biri. Ailesine düşkün; eşinin ikinci bir hanımı
ve ondan çocuğu olduğunu bildiği halde bunu saklamış, hanım ölünce de kızlarına
bakmış. Bunun yanında oğlunu çok seven bir anne.
HİLMİ:
Selim Paşa ile Sabiha Hanım’ın oğlu. Jön Türk. Genç ve devrimci aydınları
temsil ediyor. Giyimine dikkat eder ve zevkinde diğer “paşazade” çocuklarından
onu ayıran bir başkalık, durgunluk vardır. Gözleri ve bakışının manası ile ağzı
ve dudaklarının ifadesi onun ince düşünceli bir mizaca sahip olduğu havasını
vermektedir. Annesine derin bir sevgi ve hürmeti vardır; bunu davranışlarıyla
da gösterir.
RAKIM
AMCA, CÜCE: Tevfik’in oyuncu arkadaşlarından. Rabia’ya sözünü geçirebilen, çıkışabilen
yegane kişilerden biri.
Neşeli, taklit yeteneği olan bir oyuncu.
Dindar değil, zaman zaman içki içiyor; Ramazan’da oruç tutmuyor ve namaz
kılmıyor; Vehbi Dede’ye ve dindarlara saygılı.
Yardımcı Karakterler
BİLAL:
Rumelili Bahçıvan Ramazan Ağa’nın yeğeni. Tokattan,tekmeden kaçan; başını her
halden kurtarabilen biri. Yaşlıları bile ürküten bakışlara sahip. İş yapmayı
sevmiyor. Selim Paşa tarafından görünüşü ve gözlerindeki kudreti fark edilerek
okutuluyor. Rabia’yı tutkulu bir şekilde seviyor. Rabia ise ilk kendi
yaşlarında bir karşı cins olarak ondan hoşlanıyor; fakat Selim Paşa’nın dile
getirdiği evlenme teklifini kesin olarak reddediyor. Bundan sonra
Bilal,Paşa’nın damadı olma yolunda ilerliyor. Bilal, Vehbi Dede ve Peregrini’yi
çalgıcı olarak; Hilmi ve arkadaşlarını ise birer züppe olarak görüyor. Paşa’yı
beğeniyor ve her haliyle onun gibi olmak istiyor. Rabia’nın evleneceğini
öğrendiğinde bile onu sevdiğini fark ediyor.
TULUMBACI
BAŞI SABİT BEYAĞABEY: Mahallenin Tulumbacı başlarından en hatırı sayılırı.
Kendine mahsus bir babayiğitliği, namus ölçüsü vardı; ama bunun yanında
külhanbeyliğin verdiği bir kabadayılığı, sert ve yakışıksız davranışları vardı.
Rabia’ya göz dağı vermek için gidip bunu başaramayınca, bu olaydan sonra Rabia’dan
korkar, ona saygı gösterir. Kendisiyle birlikte bütün tulumbacılar Rabia ile
bağlantısı olan herkese saygı gösterirler. Rabia Osman ile evlendikten sonra da
Osman ile iyi diyalog kuran biri olur.
ÇİNGENE
PENBE: Batıl inançları bol olan bir çingene. Tevfik ile ilgilenirken Rabia’nın
ikazıyla bundan vazgeçmiştir. Onlarla kalmaya başladıktan sonra Rabia’ya ev
işlerinde yardım eden,onun “teyze” diye hitap ettiği biri olur.
KANARYA:
Sabiha Hanım’ın alıp yetiştirdiği bir güzel Çerkes kızı. Daha sonra saraya
Kadın Hanım’a verilen böylece saraya giren birisi. Sarayda sultanın yeğeniyle
evlendirilir; bundan sonra Nejat Bey’in eşi olarak karşımıza çıkar.
Abdülhamit’ten korkar ve onu sevmez. Nejat Bey’in eşi olduktan sonra da aslını
unutmaz ve Sabiha Hanımlara saygıda kusur etmez. Rabia’nın düğün
hazırlıklarında yardım ediyor ve sık sık görüşüyorlar. En son Rabia’nın
hamileliği esnasında karşımıza çıkıyor. Yardımsever birisi.
NEJAT
BEY: Padişahın yeğeni. Saray içinde yetişmiş,bundan dolayı halkın yaşantısı ona
ilginç ve gizemli geliyor. Rabia’ya sanatkarlığının dışında bu yönünden dolayı
bir yakınlık duyuyor. Batı müziğini ve piyano çalmayı biliyor. Vehbi Dede ve
Peregrini ile her hafta toplanıyorlar. Babası da kendisi de çocuk tabiatlı
olduğu için hiçbir entrikaya karışmazlar. Onun için saray çevresinin en rahat
ailesidirler.
SAFVET
BEY: İkinci Mabeyinci. Hiç evlenmemiş. Yeğenlerini büyütüp, eğitimini sağlamış.
DÜRNEV: Selim Paşa’ların gelini; Hilmi’nin eşi. Sabiha Hanım tarafından küçükken alınıp yetiştirilmiş, terbiye edilmiş,iyi bir tahsil verilmiş ve oğluyla evlendirilmiş bir Çerkes kızı. Fakat Sabiha Hanım romatizmaya yakalanıp yatağa bağlandıktan sonra cesaretlenip kendi başına hareket etmeye başlar. Aşırı süslü, karışık ve abartılı makyaja ve giyinişe sahip. Ama sürgünde yaşadığı zorluklardan sonra biraz daha olumlu hale gelmiş birisi.
DÜRNEV: Selim Paşa’ların gelini; Hilmi’nin eşi. Sabiha Hanım tarafından küçükken alınıp yetiştirilmiş, terbiye edilmiş,iyi bir tahsil verilmiş ve oğluyla evlendirilmiş bir Çerkes kızı. Fakat Sabiha Hanım romatizmaya yakalanıp yatağa bağlandıktan sonra cesaretlenip kendi başına hareket etmeye başlar. Aşırı süslü, karışık ve abartılı makyaja ve giyinişe sahip. Ama sürgünde yaşadığı zorluklardan sonra biraz daha olumlu hale gelmiş birisi.
GALİP:
Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından. Annesi ölmüş,zengin bir babanın oğlu. İleri
ki dönemlerde Rabia’yı istiyor; fakat Rabia kabul etmiyor.
ŞEVKİ: Hilmi’nin Jön Türk arkadaşlarından.
Vehbi Dede’nin İmam’dan daha tehlikeli olduğunu düşünüyor. Konuşkan, taklitçi
ve düşüncesine ateşli bir şekilde bağlı.
ZATİ
BEY: Yeni Dahiliye Nazırı. Dilediği ferdi asmak, boğdurmak kudretine sahip
olmak için ömrünün on senesini fedaya hazır. Evi o zamanın alafrangalığına
özenilerek dekor edilmiş; hizmetlileriyle, eşyasıyla ve kendi giyimiyle
özentili birisi. Menfaatine düşkün. Dinle hiçbir alışverişi olmayan bir adam.
BAYRAM
AĞA: Selim Paşa’nın bahçıvanı. Rumelili. Kendine ve yetiştiği ortama has kural
ve prensipleri var.
BEHİRE
HANIM: Safvet Bey’in kız kardeşinin kızı. Mürebbiyelerle büyütülen kibar
kızlara kendi kültürleri,kendi klasiklerinin de öğretildiği devirde yetişmiş.
Kocası sadece Avrupa’da yapmış olduğu için kendi kızlarını Fransız mürebbiyeler
elinde yetiştirmiş; Avrupa’dan gelen her şeyi gökten inmiş bir emir kabul eden
biriydi. Hayatları serbest ve mesut olsa da Behire Hanım ananelere bağlı;
bundan dolayı da dayısının yanına sık geliyor.
ARİF:
Safvet Bey’in yetim yeğeni. Safvet Bey tarafından büyütülmüş ve onunla birlikte
kalıyor. Nejat Bey’den sonra en iyi Türk piyanist. Tembel olduğu için ve
müzikten para kazanılması adet olmadığından çalışmıyor; canı istediği zaman
Robert Koleji’ne kaydoluyor,bir müddet devam edip çıkıyor.
MUAVİN
RANA BEY: Selim Paşa’nın yardımcısı.
GÖZPATLATAN
MUZAFFER: Tehlikeli,siyasi sanıkları sorgulamayla memur. Görünüş olarak eski
pehlivanlara benziyor. Yardımsever, vazifesini yerine getiren bir adam imajı
var. 1908 ihtilalinden sonra ise Meşrutiyet hatibi olur.
MİSİS
HOPKİNS: Robert Koleji’nin İngilizce hocasının madamı. Kanarya’nın arkadaşı;
ondan hayatı hakkında pek çok şeyi öğreniyor.
EBE
ZEHRA HANIM: Mahallenin ebesi.
KAHYA
ŞÜKRİYE HANIM: Sabiha Hanım’ın kahyası. Konaktaki her şeyi hanımına haber
veren, kendisine verilen görevleri yapan biri.
UŞAK
ŞEVKET AĞA: Selim Paşa’nın uşağı. On beş yıldır Paşa’ya hizmet ediyor.
ESKİCİ
FEHMİ EFENDİ: Sinekli Bakkal’ın umumi ve içtimai hayatına,her vesileyle
karışan; ihtiyar heyetinin hatırı sayılır üyelerinden. Osman’a da yakınlık
gösteren komşulardan. Mahallenin muhafazakar kısmını idare ediyor.
BEKÇİ
RAMAZAN AĞA: Sinekli Bakkal bekçisi.
DOKTOR
KASIM: Dahiliyeci. Türk tıbbına Alman fennini,biraz da katılığını getiren
meşhur simalardan. Rabia’nın doktorlarından. Hastaların dimağlarına etki ederek
tedavi etme fikrini İstanbul’da yayan ilk doktor olarak geçiyor. Çoluk çocuğu
olmadığı için biraz daha sert yaklaştığı belirtiliyor.
DOKTOR SALİM: Jinekolog. Türk tıbbına Alman fennini ve katılığını sokan diğer meşhur sima. Rabia’nın doktoru. İlk sezeryan uygulayacağı hastası olduğu için Rabia ile çok ilgilenir. Daha yumuşak tabiatlı.
DOKTOR SALİM: Jinekolog. Türk tıbbına Alman fennini ve katılığını sokan diğer meşhur sima. Rabia’nın doktoru. İlk sezeryan uygulayacağı hastası olduğu için Rabia ile çok ilgilenir. Daha yumuşak tabiatlı.
İKBAL
HANIM: İkinci Mabeyinci Safvet Beyin süt ninesi ve yalının hanımı.
İhtiyar,kendine göre bir sevimliliği olan, Çerkes asıllı. Elli beş senedir
İstanbul’da olmasına rağmen Türkçe’yi tam öğrenememiş. Şiddetli taassupla
dindar; fakat bu dindarlığının içi dolu değil. Vehbi Dede’ye ve Rabia’ya
hürmeti çok. Çileli bir gençliği var; bunu daha sonra Rabia ile paylaşıyor.
ELENİ:
Osman’ın aşçısı.
BAKKAL
MUSTAFA EFENDİ: İstanbul Bakkaliyesi’nin sahibi, Tevfik’in dayısı. Tiryaki bir
mahalle bakkalı.
MİHRİ:
Selim Paşa’nın kızı.
3- Olayın Geçtiği Yerler:
Romanın
esas mekanı Sinekli Bakkal sokağı ve mahallesidir. Sinekli Bakkal Sokağı,
Aksaray civarında dar bir sokaktır. Sinekli Bakkal; bakkalıyla, kahvesiyle,
ahşap evleriyle, çeşmesiyle tam anlamıyla halka ait bir yerdir. İstanbul’un bu
mekanı halkı ve halk kültürünü temsil etmektedir. Ayrıca mekanda da romanda
olduğu gibi doğu-batı; eski-yeni meselesiyle karşılaşıyoruz. Rabia’nın
mekandaki güzellik anlayışı; genişlik, ışık, açıklık, sadelik ile anlatılırken,
Osman’ınki ise daha karışık, daha zıt unsurların birleşmesiyle oluşan bir
güzellik anlayışıdır.
4- Olayın Meydana Geldiği Zaman:
Bu
roman II.Abdülhamit zamanında geçiyor. Roman, Sinekli Bakkal’ın tanıtımı ve
Emine ile Tevfik’in çocukluklarıyla başlar. Çocuklukları gibi evlilik dönemi de
kısaca anlatılır. Bu dönemi yaklaşık olarak 15-20 sene kadar düşünebiliriz.
Rabia’nın doğumuyla birlikte onun hayatı çevresinde diğer hayatlar da
anlatılıyor. Rabia’nın hayatını zamanı hesaplamak için düşünecek olursak;
kitapta geçen zaman yaklaşık 40-50 yıllık bir zaman.
5- Romanın Dil ve Anlatım Özellikleri:
Roman
iki ana kısımdan oluşuyor. Birinci kısım kendi içinde yirmi yedi bölüm
halindedir. İkinci kısım ise kendi içinde yirmi üç bölümden oluşuyor.
Romanın
geneli göz önüne alınırsa siyasal, toplumsal ve duygusal sorunlar dikkati
çeker. II.Abdülhamit dönemi anlatılmaktadır. Ama sadece bir dönemin anlatıldığı
bir roman değildir. Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır. Romanın
ilk bölümünde daha çok olaylar birbiri ardınca anlatılıyor; bu bölüm çözülecek
olan bir düğüm şeklinde son buluyor. İkinci bölümde olay daha özele iniyor;
daha yavaş bir şekilde Rabia’nın hayatı anlatılıyor. Romanın sonu hızlı bir
şekilde ve çözüme ulaşarak bitiyor.
Dil
özelliklerine bakıldığı zaman Halide Edib’in yer yer devrik cümleler
kullandığını görüyoruz. Olaylar da birbirlerine iyi bağlanmış. Konu ve olay
örgüsü akıcı ve okuyucuyu sıkmıyor.
6- Romanın Ana Fikri:
Halide
Edib, bu romanında doğu-batı, eski-yeni, aşk-mantık, kalp-akıl gibi zıtlıkları
işlemiştir. Romanda güzel sanatların birçok dalı bulunmaktadır. Ama en çok öne
çıkanı musikidir. Kısaca Halide Edib romanda bir kadının kendi ruh
çatışmalarının yanı sıra din etkisiyle kalbi ve aklı arasında karar verişini
anlatıyor.
C-YAZAR
HAKKINDA BİLGİ
35 yorum
Yaa bütün sitelere girdim ozet denilen sey kisa ve öz olur maşallah destan yazmışsınız hic demiyomusunuz bu insanlar bunu nasil yazcak diye
@AdsızYani hacimli bir roman için kısa bir özet bile denebilir...
Ozet denen sey kitabin ana hatlariyla ayrintilara yer vermeden anlatilmasidir
Ozet dedigimiz, kitabin ana hatlari ile ayrıntıya yer vermeden anlatilma seklidir yazanin ellerine saglik ama bence de cok ayrinti var
Özet dediğimiz şey, bir kitabın ana hatları ile detaylara girmeden anlatı lmasıdır.Fakat burada özetin çok ince ayrıntılara yer verdiği görülüyor, burada biz de kitabın hacimli olduğunu görüyoruz
Bence de eğer çok kısa bir özet istiyorsan otur odevini kendin yap
Yorum için teşekkür edip de yoruma karşılık yazanı ilk kez görüyorum. Yorum yap diyosan eleştirilere de açık olman gerekir...
Yorum yaz deyip de yorumu eleştireni ilk defa görüyorum. Bir de teşekkür etmişsiniz. Yorum yaz diyosan elestrileri kabul etmelisin.
Arkadaşlar bu gün maalesef çok acı kayıplar yaşandı tüm Türkiye'nin başı sağolsun.
@Adsızduyarlı yorumunun için teşekkür ediyoruz.
@AdsızEleştiriler başımız,gözümüz üstüne,ama eleştiriyi eleştirmek de hakkımız diye düşünüyoruz:-) teşekkür ederiz...
saolun .. okumadan bilemezsiniz arkadaşlar güzel anlatılmış
Insanlar eksik yonlerini bazen de kabul etmeli.Yazarimiz zaten sitenin başına AYRINTILI diye yazmış...
Sitenin sonuna da "eleştirileriniz eleştirilecektir"yazsaydiniz da biz de bu uzun sizeti daha da uzatmasaydik.ASIL BIZ TEŞEKKÜR EDERIZ...
@Adsızilginiz ve değerli görüşleriniz içten teşekkürler ...
@AdsızTeşekkürler :)
Önemli değil ne zaman istersen:):):)
Demek ki sen okumamışsın.
sen de okuyup anlayamayanlardanmişsın...
Okumadan önce türkçeyi öğren sen. Solun değil sağolun
Bu kadar nie okula gidip geliyorum hemen hemen her yerinde sizinle olması gerekir ki de bir çok yeni bir halı fabrikası Sue Makyaj Dolabı Alttaki mavi kutuya tıklayın ve oyun başlasın bir şey yok ki sende bunu biliyorsun
Gayet ğüzel olmuş. Böyle değerli ve ehemmiyetli bir romanın 4 5 satırla anlatılacak hali yoktu . Romandan biraz anlayan biri bunu farkedebilir . Harika olmuş . Ellerinize sağlık .
sonuçta bu bir roman tabi bukadar uzun olacak beğenmeyen oturup yazsın ayrıca bu siteler olmasaydı ödevimi bu ladar kolaylıkla yapazdım ...
Gercekten cok guzel anlatilmis. Daha kisa ozetlenseydi o zaman sinavda hoca kitabi okumadigimi fark ederdi. Bence tam kivaminda.
Kitabın konusu ne ?
sende oku kitabı kısa özet çııkar o zaman
Aynen
470 sayfalık kitaptan ne bekliyorsun
Kitabin ismi neden sinekli bakkaldır?
walla tesekkurler boylesi daha iyi oldu...
roman incelememe gerçekten çok yardımcı oldu
yanıtına bayıldım :)
1
Çok uzun ve ayrıntılı anlatılmış...çok güzel...çok yardımcı oldunuz...teşekkürler...
Çok uzun ve ayrıntılı anlatılmış...çok güzel...çok yardımcı oldunuz...teşekkürler...
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.
EmoticonEmoticon