"Kızıl Elma Neresi?" hikaye incelemesi

"KIZIL ELMA NERESİ?" HİKAYESİ İNCELEMESİ
Konusu: Ömer Seyfettin’in milli kimlik üzerine yoğunlaştığı 1917’de yazdığı Kızıl Elma Neresi? adlı öyküde ordunun hükümdara mutlak itaati ve devletin ilkelerine bağlılığı vurgulanır. Askerin içinden gelişigüzel seçilen üç neferin aynı şeyleri söylemiş olması bir ideal devlet birliği etrafında birleşecek topluma duyulan özlemin neticesidir.

Kızıl Elma Nedir?

Kızılelma, Türkler arasında cihan hâkimiyetinin sembolüdür. Bazen Türklerin yaşadıkları bölgeye göre  daha batıda, ulaşılması gereken bir yer, bazen de bir  ülkenin önemli bir yapısının üzerinde parıldayan altından  yapılma bir yuvarlaktır. Bu top zaferin işareti, hâkimiyetin veya fethedilmek üzere seçilmiş yerin  sembolü olarak kullanılmıştır. Kızılelma motifi Türklerde çok eski inançlara ve töreye dayanır. Yenisey Yazıtları’na göre, Barlık suyu boyunca oturan Oğuzları, buradan hep batıya doğru yürüten güç Kızılelma olmuştur. Bu bakımdan Kızılelma çok güçlü bir fetih idealinin sembolü
olmuştur. Örneğin, Ergenekon Destanı’nda Kızılelma, Ergenekon’dan çıkma ve eski yurda yeniden sahip olma idealidir. Ulaşılması gereken, ülkeleri ele geçirmek için fetihleri amaç hâline getiren bir semboldür. Türkler hangi yöne giderlerse gitsinler ulaşacakları zafere, ulaşmadan önce Kızılelma adını vermişlerdir.

Hazar Denizi’nin doğusundan gelen Oğuzlar, Hazar kağanının çadırının üzerinde bulunan ve hâkimiyetinsembolü olan altın topu ele geçirmeyi amaç edinmişlerdir. Kızılelma ideali buradan Đran’daki Türklere, onlardan da Osmanlılara geçmiştir. Osmanlıların fethetmek istedikleri yerlerde bir Kızılelma’nın varlığına inandıkları ve bunu ele geçirmek için çabaladıkları görülmektedir

"KIZIL ELMA NERESİ?" ÖYKÜSÜNÜN ÖZETİ:
Kanuni Sultan Süleyman, "Kızıl elmaya kızıl elmaya, kızıl elmaya dek gideceğiz!" naralarını günlerce haftalarca duyduktan sonra günün birinde kendisinde bir merak başlar "Nedir bu kızıl elma?" diye. Kazaskerden, defterdara, nişancıdan, bölükbaşına ve zabitlere kadar herkesi huzuruna çağırıp, şehzadeliğinden beri duyduğu Kızıl Elma’nın neresi olduğunu onlardan öğrenmek ister.

Tüm ahaliye dönüp, “Kızıl Elma neresidir, bilen var mı?” diye soran padişah, çeşitli cevaplar alır bu sualine. Kimi Viyana, kimi Roma, kimi Çin, kimi Maçin, kimi Hint diye yanıtlar; fakat kimse hemfikir olamaz Kızıl Elmanın neresi olduğuna dair...

Padişah, anlamak istediği şeyi kimsenin bilmediğini görünce canı çok sıkılır ve kazaskerlere dönüp,
"Yazık sizin ilminize! " diyerek öfkelenir.

İçlerinden bir fâkih sonunda bu horlanmaya dayanamaz ve cesurca öne atılarak,

"Padişahım" der. "bu kızıl elma, halk kullarının uydurduğu bir efsanedir, ne aslı vardır  ne de faslı, bir hakikat değildir ki, biz bilelim. halk ise padişahım, bilmez söyler."

Fakat hakim süleyman buna cevaben şöyle der:
"Halkın dediği! Hakk'ın dediği!"
Fâkih bu sözden anlamaz ve padişah devam eder:
"Bu bir hakikattir! Mademki halk söylüyor; halktan gelen ses, hakkın sesidir, mutlaka bir aslı vardır ama siz bilmiyorsunuz."

Bunun üzerine mahcup olan ahali önüne bakarak mahcubiyetlerinden susmaktan gayrı bi şey diyemez. Sonunda padişah, İskender Paşaya halkın yani ordunun içine girerek " kızıl elma, kızıl elma" diye bağıran kişilerden üçünü rastgele seçip, padişahın otağına getirmesini emreder.

İlki, el pençe padişahın huzuruna yeri öperek çıkar. padişah sorar:
"kızıl elma, kızıl elma dersin, neresidir burası?" diye. gariban korkarak,

"Herkes bağırır padişahım, ben de bağırdım." der. Padişah öfkeyle tekrar sorar:
"Neye bağırdığını sormam, kızıl elma neresidir? onu söyle" der. garip, tereddütsüz cevap verir:

"-Padişahımızın bizi götüreceği yer!
-Orası neresi?
-Padişahımız bilir" diye yanıtlar.
ikinci kişi de suali yine,
"önümüze düşüp, bizi götüreceğin yer padişahım!
-orası neresi?
sen bilirsin padişahım." diye yanıtlar.
Üçüncü kişiye sorulur:
-Atınızın gittiği yer padişahım!
-Orası neresi?
-Neresi olduğunu ancak padişahım bilir." der.
Üçünün cevabında da bir fark yoktur ve padişah bu cevaplardan memnun olarakherbirine hediyeler verir. sonra padişah,
"Gördünüz ya der, kızıl elma benim gitmek istediğim yer işte, Hakk'ın beni
göndereceği yer!"

OLAY ÖRGÜSÜ MADDELER HALİNDE... 
  • Sultan Süleyman'ın seferberlik ilanı için Divan'ı toplaması ve Divan toplantısının ardından vezir­lerin, komutanların "Kızıl Elma'ya!" diye bağır­maları 
  • Padişah'ın "Kızıl Elma neresi?” diyerek düşün­mesi, yorumlar yapması 
  • Devletin ileri gelenlerini tekrar çağırarak bu soruyu onlara sorması, hiçbirinden tatmin edici bir cevap alamaması 
  • Ordu içinden rastgele seçilmiş üç askeri huzuru­na çağırıp aynı soruyu onlara da sorması ve bu askerlerin “Padişahımızın bizi götüreceği yer.” şeklinde aynı cevabı vermesi 
  • Padişahın "Kızıl Elma"nın ne demek olduğu ko­nusunda bir fikir sahibi olması (Kızıl Elma, bir ülküdür.) 
KİŞİLER:

 Kanuni Sultan Süleyman
 Mahmut
Ahmet Paşa
 Hadım Ali Paşa
 Sokullu Mehmet Paşa
 Haydar Paşa
 Ayas Paşa
 İskender Paşa
 Fakih
 Garip
 Yeniçeri askeri
 Bostancı


Ömer Seyfettin’in bu kişileri seçmesi milli bir konuyu dönemin zihniyetine uyarak anlatmak istemesidir.Bu kişiler olay örgüsüne bağlı olarak yapıyı oluşturan ve metnin temanın somutlaşmasında birer araç olarak kullanılan kişilerdir.

Hikâyedeki kişilerin özelliklerini ve olay örgüsündeki işlevleri
Kişiler
Özellikleri
Olay Örgüsündeki İşlevi
Padişah (Kanuni Sultan Süleyman)
Heybetli, vakur, bilgili, adaletli bir hükümdar.
Bilgili, deneyimli bir hükümdar olarak “Kızıl Elma” sözünün anlamını bilgi ve sezgileriyle ortaya çıkarmıştır.
Ahmet Paşa
Temeşvar Fatihi
Padişahın sorusunu ilk cevap veren kişidir. Ancak yanlış cevap vermiştir.
Hadım Ali Paşa
Ordu komutanı
Soruya cevap veremez.
Mehmet Paşa
Ordu komutanı
Soruya cevap veremez.
Haydar Paşa
Alim kazaskerlerden
Soruya cevap veremez.
Ayas Paşa
Alim kazaskerlerden
Soruya cevap veremez.
İskender Paşa
Alim kazaskerlerden
Padişaha üç asker getirilmesi ve sorunun onlara sorulması önerisinde bulunur.
Askerler
Sıradan askerler
Soruya üçü de aynı cevabı vererek padişahı düşüncelerinde haklı çıkarmışlardır.
Hikâyedeki kahramanların birbirleriyle ilişkileri
Hikâyedeki sadrazam, vezirler, kazaskerler padi­şaha en yakın kişilerdir. Padişah aklına takılan bir soruya yanıt bulmak için önce onlara danışmıştır. Onlar­dan bir cevap alamayınca "halkın mutlaka bir bildiği vardır” düşüncesiyle sıradan askerlere danışır. Bu asker­ler, halkı temsil ederler.

TEMEL ÇATIŞMA VE TEMA:
Çatışma : Hikayedeki temel çatışma halk-devlet üzerine kurulmuştur.

TEMA: Kızıl Elma’nın neresi olduğudur.

ANLATICI: Her şeyi bilen olaylardan haberdar olan HAKİM anlatıcı tarafından anlatılmıştır.

ÜSLUP: Anlatıcı anlatımda betimleme ve çözümlemelerde doğal dili edebi dil haline getirerek kullanmıştır.

HİKAYE TARZI: “Kızıl Elma Neresi?” adlı hikaye klasik vak’a (Maupassant) tarzı kaleme alınmıştır.Çünkü yazarın amacı bir olayı anlatmak ve olay üzerine kurmaca bir metin oluşturmaktır.

www.edebiyatfatihi.net



Yazıya Tepkini Göster!

11 Yorumlar

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Yorum Gönderme

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar