Türk ve Dünya Edebiyatında DENEME Türünün
Tarihsel Gelişimi, Önemli Temsilcileri )
1. Tanımı
Bir
yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde kesin yargılara varmadan,
kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı yazılara deneme denir.
Kendisinden
önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını
ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne (Monteyn)'dir. Denemeler adını
verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı olmakla kalmamış, benzerlerinin de
yazılmasına yol açmıştır.
2. Özellikleri
Denemede
konu özgürce seçilir.
İnsanı
ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk,
töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu olabilir.
Deneme
yazarı kendisiyle konuşur gibi yazar.
Dili
doğru ve güzel kullanır.
Düşünce
ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine sahiptir.
Kendi
duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de saygı duyar.
Denemeci
ele aldığı konuyu içtenlikle anlatır.
Denemeci,
bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir
üslubu tercih eder.
Denemeci,
denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca varmak amacında değildir.
Deneme,
herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme
rahat okunan bir düşünce yazısıdır.
Denemecinin
öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı
yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle ayrılır.
Deneme
yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî, sosyolojik, tarihî tema ve olayların
yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin özdeyişleri olabilir. Yine de
denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla işler.
Denemenin Amacı;
Okuyucuyu
düşünmeye yöneltmek,
Hayatın
gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür
alanındaki değişme ve gelişmeleri fark ettirmek,
Birey-toplum
ilişkisini dile getirmek vb.
Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre Denemeler;
Klasik
deneme,
Edebî
deneme,
Felsefî
deneme,
Eleştirel
deneme olmak üzere gruplandırılır.
Deneme ile makale arasında ne fark vardır?
Denemelerde
kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz.
Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise
bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır. Düşünce yönü ağır basar;
kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca ulaşmak hedeflenir.
Dünya
edebiyatında:
Montaigne(zaten öncüsüdür),Bacon,Voltaire,J.J Roussesau'yu saymak mümkündür.
Türk edebiyatında ilk deneme
kitapları arasında Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahanei Laklakan (1928);
Ahmet Rasim’in pek çok yazısı; Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar (1912);
Refik Halit Karay’ın Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım
(1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet
(1944); Falih Rıfkı Atay’ın Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile
(1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970)
gibi kitaplarını saymak mümkündür.
Türk
edebiyatında deneme türü, genellikle şair, romancı ya da hikâyeci kimliği öne
çıkan sanatçılar tarafından ortaya konan ürünlerden oluşmaktadır. Birinci
derecedeki vasfı “denemeci” olan yazar sayısı oldukça azdır. Nurullah Ataç
(18981957), Sabahattin Eyüboğlu (19081973), Suut Kemal Yetkin (19031980),
Mehmet Kaplan (19151986), Nurettin Topçu (19091975), Salah Birsel (1919 ),
Vedat Günyol (1912 ), Enis Batur (1952 ), Cemil Meriç (19171987), Mehmet
Salihoğlu (1922 ), Uğur Kökden (1934 ), Nermi Uygur (1925 ) bunlardan
birkaçıdır.
Aşağıdaki örnek, çağdaş bir deneme yazarımız olan Vedat Günyol’un bir denemesidir.
Aşağıdaki örnek, çağdaş bir deneme yazarımız olan Vedat Günyol’un bir denemesidir.
--------------DENEME TÜRÜNE
ÖRNEK----------------
KÖRÜ
KÖRÜNE İNANMAK
Öyle
köylüler biliyorum ki; ayaklarının altını yakmışlar, bir tüfeğin tetiği altında
parmaklarının ucunu ezmişler, başlarını cendereye sokup gözlerini kan içinde
dışarı fırlatmışlar, yine de ağızlarından söz alamamışlar.
Birini
gözümle gördüm. Öldüğünü sanarak bir çıkıra atmışlardı; boynundaki ip hala
duruyordu; bu iple, onu bütün gece bir atın kuyruğuna bağlayıp
sürüklermişlerdi. Öldürmek için değil, eziyet etmek için, yüz yerine hançer
saplamışlardı. Kendisiyle konuştum; bütün bunlara katlanmış, sonunda da kendini
kaybetmiş; istedikleri sözü söylemektense, bin kez ölmeyi göze almış.
Çektiği acılar yanında ölüm hiç kalırdı. Hem de bu adam o semtin en zengin
çiftçilerinden biriydi. Nice insanlar kendilerinin olmayan inanışlar için,
başkarından aldıkları, ne olduğu doğru dürüt bilmedikleri fikirler için ses
çıkarmadan diri diri yanmışlardır.
Montaigne
ÖLÜM
ÜSTÜNE
Madem
ki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrates'e; "Otuz
zalimler seni ölüme mahkum ettiler," denildiği zaman: "Tabiat da
onları!" demiş.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de herşeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamıyacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamıyanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: "Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (İnsanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler - Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
"Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius."
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de herşeyin ölümü olacaktır. Öyle ise, yüz sene daha yaşamıyacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik, bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
Başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır, çünkü yaşamıyanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.
Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: "Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir. (İnsanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler - Lucretius).
Yaşadığınız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi, ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz, çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz, ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır.
Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.
"Niçin hayat sofrasından, karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak, yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius."
Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır, ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü, torunlarınızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir.
Montaigne
13 yorum
bence hhhhhhhhhhhhhhhhhhhhaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrriiiiiiiiiiiiiiiikkkkkkaaaaaa
Bece ssssssssssuuuuuuuuuuuuuuuupeeeeeeeeeeerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr
emeginize sağlık ALLAH razı olsun
eyw kank
bence kötüüüüü
bence kötüüü
ellerinize sağlık arkadaşlar
İlginiz için teşekkür ederiz...
hayır güzel sen kötüsün
güzelllllllllll
sen kotusun
tsk
saolun
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.
EmoticonEmoticon