ANNE
Tuğçe BAŞ
Ah o hatıralarımın baş kahramanı annem ! Her başım sıkıştığında koştuğum ve beni asla geri çevirmeyen ilk kapım ...
Çaresizliğimin çaresi , hüznümün neşesi, yalnızlığımın yoldaşı...
Anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği eşsiz güzellikteki annelerimiz. Sevginin en masum , en temiz , en güzel hali... Her zorlukta kollarının altında bizleri koruyan kanatsız meleklerimiz ...
Peygamber Efendimiz boşuna "Cennet annelerin ayaklarının altındadır." dememiş. Çile çekip yavrusunu bütün zorluklardan koruyan, kol kanat geren, yavrusunun iyiliğini isteyen annelerdir. Yine annelerdir yavrusuyla ağlayıp yavrusuyla gülen. Hastayken sabahlara kadar yavrusunun başında karşılık gözetmeksizin bekleyen analar...
Ah o anaların hakkı nasıl ödenir? Bir anne on çocuğa bakarmış da on çocuk bir anneye bakamazmış. Günümüzde yapılan en büyük hata budur aslında .
Hastayken sabahlara kadar yavrusunun başında bekleyen analar , yaşlanınca yavruları onlara bakmak istemez. Nedenini pek anlamam. Anlamak da istemem zaten. Her evlat böyledir demiyorum tabii ki ama böylelerine çok şahit oldum.
Halbuki o kutsal varlıklar bizi karşılık beklemeksizin seven ilk insan ve zor günümüzde yanımıza ilk koşacak insan o değil midir ? Bizi en içten duygularla seven, bize sevmeyi , sevilmeyi öğreten de o değil midir aslında ? Sanırım birgün annelik duygusunu taddığımız anlayacağız onları.
Tüm yaşanılanlardan sonra bugünü milad olarak kabul edin. Gidin o saçının her teli bir ömre bedel olan analarınızın ellerinden öpün. Sımsıkı sarılıp ona , onu ne kadar çok sevdiginizi söyleyin , hissettirin. Sonra o nur cemalindeki gülümsemenin altında bir ömür sevin onları .
Çok geç olmadan , toprağın altına koymadan sevin ! Hem de çok sevin ...
TUĞÇE BAŞ