Esir Şehrin İnsanları romanıyla Kemal Tahir'in hayatı arasındaki ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Esir Şehrin İnsanları romanıyla Kemal Tahir'in hayatı arasındaki ilişki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mar 2017

Esir Şehrin İnsanları romanıyla Kemal Tahir'in hayatı arasındaki ilişki

Esir Şehrin İnsanları romanıyla Kemal Tahir'in hayatı arasındaki ilişki

inceleme ve derleme : www.edebiyatfatihi.net

Esir Şehrin İnsanları romanının yazarı Kemal Tahir 1910 yılında İstanbul'da doğmuştur. Babası, II. Abdülhamit’in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit’in kızı Naile Sultan’ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım’dır (Saraydaki adı “Hubser” idi).
Ailenin en büyük çocuğu idi. Babasının görevleri nedeniyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. Ailenin 1923’te İstanbul’a yerleşmesinden sonra eğitimine Galatasaray Lisesi’nde devam etti. 


 Kemal Tahir'in önemli bir kısım romanı  konularını doğrudan doğruya tarihten alır. Yakın tarihe ait çeşitli olayları ele alır.


Kemal Tahir romanı, tarihsel ve sosyolojik incelemelere dayanan, hatta biraz sosyolojik metoda dayanan bir roman olma özelliği taşır. Türk tarihinin yeniden gözden geçirilmesi için kullanılması gereken bir alandır roman Kemal Tahir’e göre. Cumhuriyet tarihini ve Osmanlı tarihini konu edecektir romanlarının çoğunda. Bu romanların ilki 1956’da yayımlanan Esir Şehrin İnsanları’dır. Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal edilen İstanbul’u çeşitli kesimlerden insanlarla birlikte bir çerçeve gibi ele alarak cumhuriyete geçiş dönemini irdeler Kemal Tahir, daha sonra iki cilt daha yazacağı Esir Şehir üçlemesinde.

Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı adlı romanlarla bütünlenen bu seride Kemal Tahir, bir paşa çocuğu olan ve istemediği takdirde canını ve malını tehlikeye düşürmeden yaşamını sürdürebilecek konumda bulunan Kâmil Bey’in Anadolu’daki kurtuluş hareketine katılması ile başlayan olayları aktarır okuyucuya. 



Bu romanda, Kurtuluş Savaşı yıllarında sivil aydınların işgaller karşısında tutumu anlatılır. Başkahraman Kamil Bey'in şahsında, aydın bir Türk'e düşen görevler dile getirilir. Kamil Bey'in iç dünyasındaki çatışmalar, benliğini bulmasına zemin hazırlar ve onu yazarın idealize ettiği bir aydın tipine çevirir. Kamil Bey'in, kimliğini hatırlayıp Anadolu'nun kurtuluşu için mücadeleye katılması, yazarın vermek istediği tezin bir göstergesidir. Eserde, Türk tarihinin son derece önemli ve karışık bir dönemi seçilmiş, savaşın ve işgallerin birey ve toplum üzerindeki etkisi anlatılmıştır.