DİVAN EDEBİYATI KONU ANLATIMI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DİVAN EDEBİYATI KONU ANLATIMI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Tem 2011

SINAV SORULARINDAN HAREKETLE DİVAN EDEBİYATI ÖZELLİKLERİ


ÜNİVERSİTE SINAVLARINDA ÇIKMIŞ SORULARDAN HAREKETLE DİVAN EDEBİYATI ÖZELLİKLERİ
Divan Edebiyatı:
Özellikleri:

Türk edebiyatının gelişimi içinde divan edebiyatı varlığını 13–19. yüzyıllar arasında sürdürdü. Bu edebiyatın başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Sanatta kurallara bağlı olmak,
2. Yüksek tabakaya seslenmek,
3. Belirli türlerin ve kalıpların dışına çıkmamak,
4. Arapça ve Farsçanın dil kurallarını benimsemek.
5. Ama konuşma dilinden yararlanmak, (Divan edebiyatının özelliklerinden değildir.) (2010)
6. Divan şiiri, özellikle gazellerde, bir bakıma en az yarar güden şiirdir.
7. Divan şairi, gazellerde salt söz ustalığına önem verir, bu ustalığı ile duygulandırır okuyucusunu.
8. Mesnevilerde Divan şairi halk hikayecisi ile birleşir.
9. Kasidelerde ise şiire yararın karıştığı daha belirgindir. (1976)
10. Mecaz ve mazmunlarla yüklü olması
11. Şekil güzelliği sağlamak için eşanlamlı sözlere yer verilmesi
12. Kişisel sevinçlere ve acılara çok az yer verilmesi
13. Tasavvufla ilgili terimlere geniş ölçüde yer verilmesi Divan şiirinin belirleyici özelliklerindendir.
14. Dış dünyaya yönelik somut konuların İşlenmesi Divan şiirinin belirleyici özelliklerinden biri değildir. (1977)
15. Bütün şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır
16. Yapıt, değişmez kurallara göre, güçlü bir düzen içinde ve çoklukla beyit beyit işlenir.
17. Söz ve anlam sanatlarına sık sık başvurulur.
18. Biçim ve söyleyiş kaygısı oldukça ağır basar.
19. İnsandan kopuk, insanı anlatmayan soyut bir dünyası vardır. (1981)
20. Divan Edebiyatında, şairlerin büyük bir çoğunluğu, şiiri, toplumsal amaçlardan, bilimsel içeriklerden uzak, salt şiirsel değerleri ön plana alarak yazmışlar ve ortak biçimler içinde kalıplaşmış ortak kavramlar kullanmışlardır? (1987)
21. Arap ve Fars edebiyatlarından alınan, kaside, kıta, mesnevi gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.
22. Beyit, başlı başına bir bütün sayılmış ve düşünceleri anlatan cümleler bir beyit içinde tamamlanmıştır. (1994)
23. Yabancı sözcüklerle ve kurallarla yüklü bir dil kullanılmıştır.
24. Ölçü olarak aruz kullanılmıştır.
25. Kavramlar, ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış söz­lerle anlatılmıştır.
26. Şiirler "divan" adı verilen kitaplarda toplanmıştır.
27. Konular genellikle gerçek yaşamdan alın(ma)mıştır, (soyut konular işlenmiştir.) (1997)
28. Divan şiirinde parça güzelliğine değil, bütün gü­zelliğine önem verilir. (Doğrusu tam tersidir.) (1998)
29. Divan şiirinin İran edebiyatından aktarılmış, şaire özgürlük tanımayan ---- bir estetiği vardır. Sevgilinin boyundan posundan başlayarak saçları, kaşları, gözleri, kirpikleri, ağzı, dişleri, dudakları, yanakları ---- mazmun adı verilen, hazır benzetmelerle anlatılır, övülür. (2009)


İşlenen Ortak Konular:

1. Aşk acısından duyulan mutluluk
2. Sevgiliye duyulan özlem
3. Aşk ıstırabının insanı olgunlaştıracağı inancı
4. Sevgilinin cefasının sürüp gitmesi için Tanrı’ya yakarış
5. Aşk derdine derman bulunamayışı (1981)

Nazire: Bir şairin, başka bir şairin şiirini konu ve biçim yönünden örnek alarak aynı ölçü aynı uyak ve aynı redifle yazdığı benzer şiire Nazire denir. (1997)

Divan Edebiyatı Halk edebiyatı Karşılaştırmaları:

(Divan Edebiyatı Halk edebiyatıyla;)


1. yaşamdan kopukluk - yaşamsallık
2. somutluk - soyutluk
3. gerçeğe uygunluk - düşçülük
4. öznellik - nesnellik
5. yerlilik – yabancılık (bakımlarından karşılaştırılır.) (1982)

Sanatın, yalnızca bir süs varlığı olarak ele alındığı Divan yazınında aşırı bir yabancılaşma görülür. Sanatın, yaşamın bir parçası olarak kabul edildiği halk şiirinde ise bütün örnekler, kuşlar, sevgililer, güzeller yerlidir. Anadoludur. Çünkü Halk ozanı, duyduğu değil gördüğü, tanıdığı kuşu işler şiirinde, bu şiirlerde Divan şiirindeki doğadışı varlıkları göremeyiz. Sözgelimi, halk şiirinde, atmaca tavuğu yer, pilici kapıp uçar. Divan şiirinde güzelin gözleri olan doğan, sevenin gönlünü avlar.” (1982)