Ahmet Mithat’ın Natüralist Romanı:
Müşahedat
Dr. Özlem Nemutlu
Ahmet Mithat Efendi, fikrî ve ahlâkî
endişelerle reddettiği Emile Zola’nın natüralist roman anlayışına tepki olarak
1891’de Müşahedat romanını kaleme
alır. Berna Moran’ın da ifadesiyle bu roman, yazarın bizzat Ahmet Mithat Efendi
olarak esere dahil edilmesi ve roman kişilerinin yazma sürecine katılmalarıyla
oldukça iddialı bir romandır. Jale Parla’ya göre ise Ahmet Mithat Efendi, Zola
gibi natüralist bir roman yazmamıştır ve böyle bir iddiası da yoktur. Bununla
birlikte yazarın kendi yazma eylemini esere konu etmesi ve bunun bir kurgu
oyunu olduğunu sürekli okura da hissettimesiyle Friedrich Schlegel’in
tanımladığı “romantik ironi”ye iyi bir örnektir.
Günümüzde çeşitli vesilelerle tekrar kendinden
söz ettiren Müşahedat romanını şöyle
özetleyebiliriz:
Ahmet Mithat Efendinin Beykoz’daki
evinden işine gitmek için her gün bindiği Şirket-i Hayriye vapurunda şahit
olduğu bir olay, zaten yazmayı düşündüğü romanına başlangıç olur. Vapurda
karşılaştığı ikisi genç (Siranuş ve Agavni), biri ihtiyar (Vartov Dudu) üç
Ermeni kadının konuşmaları sırasında bahsettikleri bir mesele ve ardından esmer
kadın Siranuş’un yolculardan birini dövmesi, her yerde çalışmayı ve yazmayı
seven romancı Ahmet Mithat’ın dikkatinden kaçmaz. Vapurdan inince Mektep
Sokağı’nda kaldıkları pansiyona kadar onları takip eder. Siranuş’la tanışır.
Siranuş da Ahmet Mithat’ı Ermenice gazetelerde de tefrika edilen Felatun Bey ile Rakım Efendi romanından
tanımaktadır. Böylece konuşup sohbet etmeleri daha kolay olur. Ahmet Mithat’ın
amacı, kadınların vapurda konuştukları meselenin aslını ve dövme hadisesinin
sebebini öğrenmek ve bunlardan yola çıkarak şahit olduğu bir olayı roman haline
getirerek natüralist romana bir örnek vermektir. Zamanla Siranuş’la ve hadiseye
karışan diğer kişilerle ilişkilerini yoğunlaştırır. Siranuş’un babası Tunuslu
bir Müslüman gemici olan Ali Osman Topuz’un, sarışın güzel Agavni’nin, onları
himaye eden Arap tacir Seyyit Mehmet Numan’ın, ilk başta Agavni’nin sevgilisi
iken onun ölümünün ardından Siranuş’la evlenecek olan Refet’in, Refet’e deli
gibi âşık olan ve Agavni’nin ölümüne sebep olan Feride’nin hayat hikâyelerini
ya kendilerinden ya da birbirleri hakkında anlattıklarından öğrenir. Böylece
roman, okuyucuya bir nevi bunların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş
izlenimi verir.
Müşahedat,
Ahmet Mithat Fendinin “mucib-i letafet olacak renkler” ifadesiyle
nitelendirdiği gayrimüslimlerin yoğun olarak bulunduğu bir romandır. Bu
bağlamda romanın baş kişisi Siranuş’tur. Siranuş, Tunuslu Ali Osman Topuz ile
onun İstanbul’a geldiği sıralarda ilişki kurduğu Ermeni cemaatinden bir kadının
kızıdır. Siranuş, bir Ermeni olarak büyütülür. Babası her tür maddi desteği
sağlar. Annesinin ölümünden sonra bir Fransızın işlettiği pansiyonda kalır,
öğrenimini özel bir okulda tamamlayarak iyi bir eğitim alır. Okul hayatı
tamamlanınca patrikhanenin uygun gördüğü bir Ermeni çifti olan Vartov Dudu ve
Bogos Ağanın yanlarına yerleştirilir. Zaten son derece akıllı, zeki, iffetli ve
ağırbaşlı olan Siranuş, gelenek ve göreneklerine düşkün bu Ermeni ailenin
yanında çok mutlu olur. Bir ara arkadaşı Agavni’nin üvey kardeşi Karnik’le
evlenmeye karar vermişse de onun hiç de iyi niyetli olmadığını farkeder. Yerli
Ermenilerden farklı olarak bir nevi alafranga züppe olan Karnik, Siranuş’u
kandırarak bütün mal varlığını üzerine geçirir, onu da kendisi gibi dejenere
bir Ermeni olan Kirkor’un metresi yapmaya çalışır. Siranuş’un vapurda dövdüğü
kişi de, Siranuş’u çevresindekilere metresi diye anlatan Kirkor’dur. Siranuş,
belli bir yaşa geldikten sonra okuldan arkadaşı Agavni ile Beyoğlu’nda bir ev
tutar. Sonunda Refet’le tanışarak onunla evlenir. Onunla evlenmesi, Müslüman
olmasını gerektirmez ancak babasının Arap tüccar Seyyit Mehmet Numan’a teslim
ettiği ve ancak yirmi yaşına girince açabildiği mektupta, Müslüman olmasını
arzuladığını öğrenince din değiştirir.