9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları, Şiir Ünitesi Konu Anlatımı 



Sevgili takipçilerimiz,

Bu yazımızda 9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı "şiir ünitesi"  özet konu anlatımı yer alıyor. 

2020-2021 Türk Dili ve Edebiyatı müfredatına %100 uyumlu olarak hazırladığımız şiir ünitesi ders notu aşağıdaki konulardan oluşuyor:
  • Şiir (Nazım) Nedir? 
  • Şiirde Yapı (Nazım birimi, nazım biçimi ve türü, Türk edebiyatı nazım biçimleri ve türleri şeması) 
  • Şiirde Ahenk Unsurları (ölçü, hece ölçüsü, aruz ölçüsü, serbest şiir, örnekler) redif, kafiye, kafiye çeşitleri, kafiye düzenleri
  • Manzume nedir, manzume ve şiir farklılıkları nelerdir?
  • Konularına göre şiir türleri (lirik, epik, satirik, didaktik, pastoral, dramatik şiir)
  • Edebi sanatlar (söz sanatları)
  • Şiirde İmge ve imge örnekleri...
  • Şiirle ilgili bazı önemli kavramlar
$ads={1}
Şiir ünitesiyle ilgili tüm konular örneklerle açıklanmıştır. Pratik ve hatırlatıcı bilgi kutularına da yer verilmiştir. 

UYARI: Bu ders notunu aynen veya değiştirerek hiçbir yerde yayınlamanıza iznimiz yoktur. 
9. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI
ŞİİR ÜNİTESİ
www.edebiyatfatihi.net 

ŞİİR (NAZIM) NEDİR?

Ortak bir tanıma ulaşılamayan türlerden biri olan şiir, genel olarak “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım…” şeklinde tanımlanmaktadır. 

ŞİİRDE YAPI 

Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan birimlerin bir düzene bağlı olarak birleşmesiyle şiir meydana gelir.
Anlam ve ses kaynaşmasından oluşan birimlere, “beyit, bent, kıta, şiir cümleleri” denir. Ve bunlar nazım şekillerini ortaya çıkarır.
Şiir birimleri bir tema etrafında birleşerek yapıyı oluşturur. Nazım şekilleri bir düzen gereksinimi çerçevesinde oluşur. Her dönemin, her şairin tercih ettiği şiir düzenlerinin de nazım şekillerinin oluşmasında etkisi vardır.

Nazım Birimi: Bir şiirde, anlam bütünlüğü taşıyan en küçük parçaya “nazım birimi” denir.

Nazım birimi, şiiri oluşturan yapı taşıdır. Şiir içindeki mısraların kümelenmesinden meydana gelen nazım birimi; kümede bulunan mısraların sayısına göre ad alır:

(Dize, beyit, bent, dörtlük)

PRATİK YOL: Nazım BİRimi sorulunca dizeler "Bir'lik mi iki'lik mi üç'lük mü dört'lük mü?" diye düşünürseniz nazım birimini kolayca bulabilirsiniz…

Dize (Mısra): Şiirde yer alan her bir satıra dize ya da mısra denir. En küçük nazım birimi dizedir. Dize kendi başına bağımsız bir bütün de olabilir. Genellikle dize bir şiirin parçasıdır.

Beyit: Anlam bütünlüğü olan iki dizelik bölümlere beyit denir. Beyit, özellikle divan edebiyatında çok yaygın bir şekilde kullanılır.

Bent: Birbirine ölçü ve uyakla bağlanmış ikiden fazla dizeden oluşan dize kümelerine denir. 3-30 dize arasında olabilir.

Dörtlük: Anlam bütünlüğü taşıyan dört dizelik bölümlere dörtlük denir. Genellikle halk şiirinde yaygın bir şekilde kullanılır.

NAZIM BİRİMİ UYGULAMASI

Hâlini bilmez perîşânın perîşan olmayan.
(Ahmet Paşa)

DİZE
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

BEYİT
Yeşil pencereden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
DÖRTLÜK
N'eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
BENT


NAZIM BİÇİMİ (ŞEKLİ) NEDİR?

Nazım birimi, ölçü ve uyak örgüsüne göre şiirin biçimsel adlandırılmasıdır. Edebiyatımızda farklı dönemlerde farklı nazım şekilleri kullanılmıştır.

Örnek: Koşuk, mesnevi, koşma, gazel, murabba… Türk edebiyatında kullanılan nazım şekilleri aşağıdaki şemada gösterilmiştir.

Nazım Şekilleri

Nazım Türü Nedir?


Bir şiirin işlediği konuya aldığı ada “nazım türü” denir. Aşağıdaki şemada Türk edebiyatı nazım türlerini görüyorsunuz.

Nazım Türleri

UNUTMA!!! Bir şiirin nazım birimi, ölçüsü ve uyak örgüsü nazım biçimini oluşturur,
Nazım türü ise şiirin konu bakımından sınıflandırılmış halidir.

ŞİİRDE AHENK UNSURLARI

Ahenk kelimesi uyum anlamına gelmektedir. Nasıl ki müzik, notalar arasındaki uyumla ortaya çıkıyorsa şiir de kendine özgü ahenk unsurlarının varlığıyla hayat bulur.

Şiirde ahengi sağlayan ses ve ritim unsurları şunlardır:
  • Söyleyiş Tarzı (Vurgu - Tonlama)
  • Armoni (Aliterasyon - Asonans)
  • Ölçü ( Hece Ölçüsü - Aruz Ölçüsü)
  • Uyak
  • Redif
  • İç Uyak
Vurgu ve tonlama: Bir şiirde bazı sözcükler diğerlerine oranla daha baskın okunur. Buna vurgu denir. Tonlama ise sesin alçalıp yükselmesidir. Böylece sesin rengi değişir. Ses tonu ile sesimiz sertleşir, yumuşar veya incelir. Vurgu ve tonlama, şiire ahenk yanında anlam gücü katar, duygu değeri kazandırır.

Aliterasyon: Aliterasyon, bir söyleyiş sanatı olup bir sesin ya da ses öbeğinin bir dizede, cümlede sık sık tekrarlanmasıdır. Böylece söyleyişe “ahenk” katılır.

Örnekler:

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü (b harfi)
Canımdan canına nice can aksın ey can (c harfi)

l dedi büllle/Gülmedi gitti büllle (l harfi)

Dest-bûsı ârzûsuyla ölürsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su. (s harfi)

Asonans:
Ünlü seslerin art arda tekrar edilmesiyle elde edilen uyumdur.

Örnekler:

Ayağın sakınarak basma aman sultanım (a harfi)

Neyzen sen, nefes sen, neylersin neyi,
Neyzensen, nefessen neylersin neyi. (e sesiyle asonans oluşturulmuştur)

Ses Akışı: Bir şiirde seslerin içeriği yansıtacak şekilde kullanılmadır.

Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden;
Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden.

Yukarıdaki dizelerde “ç, t, k, f, h, s, ş” gibi sızıcı, sert sesler kullanılarak âdeta savaş meydanındaki ok, kılıç, kalkan, at kişneme sesleri hissettirilmiştir. Şiirde bu şekilde temaya uygun seslerin kullanılmasına ses akışı denir.

Nakarat: Şiiri oluşturan üçlük, dörtlük vb. bölümlerin her birinin sonunda aynen tekrarlanan dizelerdir.

Örnek:

Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun
Sılaya dönmeye yemin mi ettin

Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı  (Nakarat)

Yârim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar meyveye durdu
Seninle gidenler sılaya döndü

Gayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı (Nakarat)


ÖLÇÜ (VEZİN)

Şiirde ölçü, ahenk özelliğiyle ilgilidir. Bir şiirde dizelerin birbirine uygun kalıplarına ölçü denir.

Türk şiirinde bugüne kadar “hece ölçüsü” ve “aruz ölçüsü” olmak üzere iki tür ölçü kullanılmıştır. Bu ikisi dışında kalan şiirler ölçüsüzdür.

1) HECE ÖLÇÜSÜ


Dizelerdeki hece sayılarının eşitliğine dayanır.

Türk şiirinde yüzyıllardır kullanılan ulusal (millî) ölçüsüdür. Doğallığı, dil yapımıza uygunluğundan kaynaklanır:

Bırak beni haykırayım susarsam sen matem et 15
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet 15
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir. 15

Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde hece sayısı beş ile on beş arasında değişir. Saz şairleri, bunlardan en çok 7, 8 ve 11’li olanları kullanmışlardır. Anonim halk edebiyatında farklı sayılarda hece ölçülerine de rastlanır. Hece sayısı arttıkça durak gereksinimi doğar.

PRATİK YOL➠Hece sayısını hızlı bulmak için dizelerdeki ünlü harfleri sayman yeterli… Her ünlü harf bir hece oluşturur.

ÖRNEKLER

ÇOCUKLUK
Affan dedeye para saydım, 9
Sattı bana çocukluğumu. 9
Artık ne yaşım var ne de adım; 9
Bilmiyorum kim olduğumu. 9
Hiç bir şey sorulmasın benden; 9
Haberim yok olan bitenden. 9

(Cahit Sıtkı Tarancı)
  • Bu şiir 9’lu hece ölçüsüyle yazılmıştır.

SEMAİ

Gönül gurbet ele varma 8
Ya gelinir ya gelinmez 8
Her güzele meyil verme 8
Ya sevilir ya sevilmez 8
(Karacaoğlan)
  • Bu şiir 8’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
DURAK: Hece ölçüsünde uyumu pekiştirmek amacıyla dizelerin belli bölünmesini önler.
Kısa dizeler duraksız olabilir. Uzun dizelerdeki durak sayısı 1 ile 4 arasında değişir.
Edebiyatımızda en çok kullanılan hece ölçüleri şunlardır:

1. YEDİLİ (duraksız ya da 4+3 duraklı)

Sana kim baktı yarim (duraksız)
Güzellerde / naz olur ( 4+3 duraklı)
4 + 3
En çok mani, türkü, ninni, ilahi ve nefeslerde görülür.

2. SEKİZLİ ( duraksız ya da 4+4 / 5+3 duraklı)
Yaradan güzel yaratmış (duraksız)
İncecikten / bir kar yağar. (4+4 duraklı)
4               +       4
En çok türkü, semai, varsağı, ilahi ve nefeslerde kullanılır.


3. ON BİRLİ (4+4+3 ya da 6+5 duraklı)

Ağır ağır / giden iller / bizimdir. (4+4+3 duraklı)
Kalktı göç eyledi / Avşar illeri. (6+5 duraklı)

Çok kullanılan bir ölçüdür. Koşma, destan, türkü, ağıt, ilahi ve nefeslerde görülür.

4. ON DÖRTLÜ (7+7 duraklı)

Bir gemi yelken açtı / hayat iklimlerine (7+7 duraklı)

Gerek eski gerekse yeni edebiyatımızda çok kullanılmıştır.

2) ARUZ ÖLÇÜSÜ
Hecelerin sayısına değil, “açıklık – kapalılık” ya da “uzunluk – kısalık” temeline dayanır. Arap edebiyatına özgü bir ölçü olan aruz, önce İran edebiyatına, oradan da 11. yüzyılda Türk edebiyatına girmiştir.
  • Aruz ölçüsünde hecelerin değerlerini belirleme işlemine takti denir.
  • Kısa ünlü ile biten heceler kısa (açık) hece kabul edilir: "a-ra-ba" sözcüğündeki hecelerin üçü de kısadır.
  • Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun (kapalı) hece kabul edilir: "bayrak, gönlüm, mahrem" sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.
  • Bu ölçüde açık heceler “·, v” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını oluşturur.
Örnek:
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
  . – – – / . – – – / . – – – / . – – – –
Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün / Me fâ î lün

3) ÖLÇÜSÜZ (SERBEST) ŞİİR
Aruz ya da hece ölçüsüne göre yazılmayan şiirlerdir. Serbest şiir, Türk şiirinde 1940'lardan sonra Orhan Veli Kanık (Garip Akımı) ile yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest ölçüde yazılmaktadır. Bu tarz şiirlerde ahenk; söyleyiş, ses akışı ve özenli sözcük seçimi ile sağlanır.

Örnek:
DALGACI MAHMUT

İşim gücüm budur benim, 
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken. 

Uyanır bakarsınız ki mavi. 
Deniz yırtılır kimi zaman,
 Bilmezsiniz kim diker; 
Ben dikerim. 
(Orhan Veli Kanık)

REDİF NEDİR?

Dize sonlarında, görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına “redif” denir.

Redifler daima dizenin sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.
UNUTMA: Redif ve kafiyeyi doğru bulmak çekim ve yapım eklerini çok iyi bilmek gerekir.
UYARI: Redif olan ekler aynı görev ve anlamda olmak koşulu ile ünlü uyumlarından kaynaklanan bazı ses değişikliklerine uğrayabilir. Bunun ne demek olduğunu aşağıdaki örnekten anlayabilirsiniz...
REDİFLER BEŞ ŞEKİLDE OLABİLİR:
Redifler yapılarına göre “ekler ile yapılan redifler”, “sözcük ile yapılan redifler”, “sözcük grubu ile yapılan redifler”, “hem ek hem söz ile yapılan redifler”, “dize ile yapılan redifler” olmak üzere beş grupta toplanabilir. Hepsini örneklerle açıklayalım:






KAFİYE ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)
Şiirlerde kafiyelerin sıralanışına (diziliş) göre ortaya çıkan şemaya denir.

1) DÜZ UYAK ÖRGÜSÜ
Bu kafiye örgüsüne “mesnevi uyak“ da denir. Divan edebiyatı için her beyit kendi arasında kafiyeli olursa (aa,bb, cc…) düz uyak olur.
Halk edebiyatında ise dörtlüğün ilk üç dizesi kafiyeli ( aaab,cccb…)son dize serbest olursa düz uyak olur.
Örnek:
Vara vara vardım ol kara taşa           --a
Hasret kodun beni kavim kardaşa    --a
Sebep gözden akan bu kanlı yaşa     --a
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm   --b

2) SARMAL  UYAK ÖRGÜSÜ
Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü dizesi kendi arasında, ikinci ve üçüncü dizesi de kendi aralarında kafiyeli olursa sarmal kafiye olur. Yani (abba) şeklindedir.

Örnek:Biliyorum gölgede senin uyuduğunu            --a
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin       --b
Nazların âleminde yumulmuş kirpiklerin      --b
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu       --a

3) ÇAPRAZ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir dörtlüğün birinci ve üçüncü, ikinci ve dördüncü dizeleri kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye olur.Yani (abab) şeklindedir.

Örnek:
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;     --a
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır. --b
Ormanlar koynunda bir serin dere,     --a
Dikenler içinde sarı gül vardır.           --b   


4) MANİ TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir şiirin birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri kendi aralarında üçüncü dize de serbest olursa mani tipi kafiye olur. Yani (aaxa) şeklindedir.

Örnek:

Her yalana kanmışım --a
Her söze inanmışım --a
Ben artık sevgiden de --x
Bıkmışım, usanmışım --a

5) KOŞMA TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

“abab, cccb, dddb” şeklinde oluşan kafiye örgüsüne denir.

Örnek:
Bülbül ne yatarsın bahar erişti     --a
Ulu sular göl olduğu zamandır     --b
Kat kat oldu gül yaprağa karıştı    --a
Gene bülbül kul olduğu zamandır --b


Gene bahar oldu açıldı güller           --c
Figana başladı gene bülbüller          --c
Başka bir hal olup açtı sümbüller     --c
Aşıkların del'olduğu zamandır         --b

(Karacaoğlan)

MANZUME NEDİR?

Ölçü ve kafiye gözetilerek nazım biçiminde yanı dizeler şeklinde metinlere manzume denir. Edebiyatımızda Mehmet Akif ve Tevfik Fikret’in ünlü manzumeleri vardır.

Manzume ile Şiir Arasındaki Farklar
  • Şiirde anlatılanları düz yazıyla ifade edemeyiz, manzumede anlatılanları düz yazıyla ifade edebiliriz.
  • Şiir sanatsal yönden daha kuvvetlidir, manzumelerde sanat arka plandadır.
  • Şiirde olay örgüsü yoktur, manzumede olay örgüsü vardır.
  • Şiirde bireysellik duygu ve çağrışım ön plandadır; manzumede toplumsal konular yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar işlenir.
  • Şiirde çok anlamlılık ve imge ağır basarken manzumede sözcükler genellikle gerçek anlamında kullanılır.
  • Manzumeler genellikle didaktik metinlerdir, şiir ise daha çok duygu ve heyecana seslenir.
ÖRNEK MANZUME

KOCA KARI İLE ÖMER

Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın.
«Açız! Açız! » diye feryâd eden çocuklarının,
Karıştırıp duruyorken pişen nevâlesini;
Çıkardı yuttuğu yaşlarda çırpınan sesini:
— Durundu yavrularım, işte şimdicek pişecek...
Fakat ne hâl ise bir türlü pişmiyordu yemek!
Çocukların yeniden başlamıştı nâleleri...
Selâmı verdi Ömer, daldı âkıbet içeri.
Selâmı aldı kadın pek beşûş bir yüzle.
— Bu yavrular niçin, ey teyze, ağlıyor, söyle?
— Bugün ikinci gün, aç kaldılar...
— O halde, neden biraz yemek komuyorsun?
— Yemek mi? Çömleği sen tirid mi zannediyorsun? İçinde sâde su var;
Çakıl taşıyla beraber bütün zaman kaynar!
Ne çâre! Belki susarlar, dedim. Ayıplamayın.
… 

(Mehmet Akif Ersoy)

KONULARINA GÖRE ŞİİR TÜRLERİ

1. Lirik Şiir:
Aşk, sevgi, özlem, ayrılık, yalnızlık gibi duyguları coşkulu bir söyleyişle aktaran şiirlerdir.

Ben sana mecburum bilemezsin
Aԁını mıh gibi aklımԁa tutuуorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum. (Attila İlhan)
2. Epik Şiir: Kahramanlık, savaş, yiğitlik, yurt sevgisi gibi konuları işleyen coşkulu şiirlerdir.

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
(Yahya Kemal Beyatlı)

3. Didaktik Şiir: Bir şeyler öğretmek ya da ders vermek için yazılan şiirlerdir. Bu tür şiirlerde duygudan çok düşünce ağırlıklıdır.

DİNLE VATANDAŞ
Kulak ver sözüme dinle vatandaş
Uyma laklak edip gülüşenlere
Meşgul eder seni işinden eyler
Karışırsın tembel perişanlara


Adım at, ileri geriye bakma
Bir sağlam iş tut da elinden bırakma
Saçma sapan sözler hep delip takma
Allah'ın yardımı hep çalışanlara
Aşık Veysel
4. Satirik (Yergisel) Şiir: Toplumun aksayan yanlarını, insanların hatalarını eleştiren şiirlerdir. Bu tür şiirlere divan şiirinde hiciv, halk şiirinde taşlama denir.

Tutar isen her bir şeyin ucundan,
Çıkar isen her bir işin içinden,
Alır isen hırsızların elinden
Dava ederler unutma sakın seni.

5. Pastoral Şiir: Doğa ve tabiat güzelliklerini, köy ve çoban hayatını anlatan şiirlerdir.

BİNGÖL ÇOBANLARI

Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebanced buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.

6. Dramatik Şiir

Acıklı veya korkunç bir konuyu anlatan şiire denir.
Acıklı ve korkunç bir olayı insanın gözü önünde tiyatro gibi canlandıran şiirdir.
Eski Yunan’daki tragedyalar ile başlayan dramatik şiir, günümüzde manzum tiyatrolarla varlığını sürdürmektedir.
Batı’da Cornille, Shakespeare vardır. Türk edebiyatında şiir ile yazılan tiyatro Tanzimat edebiyatında başlar. Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Faruk Nafiz dramatik şiirin ilk örneklerini verirler.

EDEBİ SANATLAR (SÖZ SANATLARI)
1) TEŞBİH (BENZETME)

Sözün anlamını kuvvetlendirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan zayıf olanın güçlü olana benzetilmesine denir.

 Kazancın ana sütü gibi tertemiz olsun.
 Senin gibi yakışıklı bir çocuktu gelen.

Benzetmede dört unsur bulunur:
a) Benzeyen
b) Kendisine Benzetilen
c) Benzetme Yönü
d) Benzetme Edatı

Adam aslan gibi kuvvetliydi.
Benzeyen K.B B.E B.Y

Örnekler:


 Kömür gibi kapkara gözleri vardı kızın.
 Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.
 Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu.
 Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

2) TEŞBİH-İ BELİĞ (GÜZEL BENZETME)
Benzetme ögelerinden sadece “kendisine benzetilen ve benzeyen” ile yapılan teşbih çeşididir.

Örnek: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?


3) İSTİARE (EĞRETİLEME)

Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır.

a) Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.
b) Kapalı İstiare: Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.

Örnekler:

 Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. (A.İ)
 Ay, altın ağaçlardan yere damlıyordu. (K.İ)
 Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ)
 Bugün gökten inciler yağıyordu. (A.İ)
 Genç adamın sözleri, kızın yüreğini yakıyordu. (K.İ)
 Kurban olam, kurban olam,
    Beşikte yatan kuzuya. (A.İ)

4) TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME)
İnsana ait özelliklerin insan dışı varlıklarda kullanılmasına denir.

Örnekler:
 

 Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın
 Telli turnam selam götür.
 Güller yârin kokusunu kıskanır.
 O çay ağır akar, yorgun mu bilmem,
     Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem.

5) KİNAYE

Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.

Uyarı:
Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.

Örnek:
"Bulamadım dünyada gönle mekân
              Nerde bir gül bitse etrafı diken"

Bu dizelerde kinaye vardır. “Gül” ve “diken” sözcükleriyle kinaye yapılmıştır. Gerçekte her gülün etrafında diken de vardır. Bu gerçek anlamdır; ama kastedilen bu değildir. Bundan hareketle mecaz anlam anlatılmak istenmiştir: Nerede bir iyilik, güzellik varsa onun etrafında kötülükler de vardır.

6) MECAZ I MÜRSEL (AD AKTARMASI)
Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.

Örnek:

“Ah efendi bize karşı İstanbul
Neden böyle bir yalçın taş gibi”

“İstanbul” ile kastedilen bu şehirde yaşayan insan topluluğu kastedilmiştir.

7) İNTAK (KONUŞTURMA)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. 

UNUTMA! Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.

Örnek: Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?

8) TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZDEN GELME)
Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır.

Örnek: Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz.

9) İSTİFHAM (SORU SORMA SANATI)
Sözü, cevap beklemeksizin anlamı güçlendirmek için soru soruyormuş gibi kullanma sanatıdır.

Örnekler:

"Hani o, bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda busemi
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Şair, birinci dörtlüğün ikinci ve dördüncü, dizesinde soru sorma yoluna gitmiştir. Ancak bu sorular cevap gerektirmemektedir.

10) HÜSNÜ TA’LİL (GÜZEL SEBEBE BAĞLAMA)

Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene bağlamadır.

Örnek:

Gök masmavi bu sabah,
Güzel şeyler düşünelim diye.
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar,
Bulutlara hasretinden.

11) MÜBALAĞA (ABARTMA)
Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.

 Bir ah çeksem dağı taşı eritir,
   Gözüm yaşı değirmeni yürütür.

 Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
    Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın…

12) TEZAT (KARŞITLIK)

Aralarında ilgiden dolayı, birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır.

 Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
 Neden böyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

13) TEVRİYE (İKİ ANLAMLILIK)

İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır.

Örnek:

Bu kadar letafet çünkü sende var,
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.

Bu beyitte geçen "ben" sözcüğü, tevriye sanatının olduğu kısımdır. Yakın anlamı "vücut derisindeki siyah ben" iken uzak anlamı "I. tekil kişi"dir. Şair, burada asıl kendisini kastetmiştir.

14) TELMİH (HATIRLATMA)

Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatıdır.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

(II. dizede Peygamberimizin katıldığı savaşlardan olan Bedir Savaşı’na telmih yapılmıştır.)

15) TARİZ (İĞNELEME)
Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.

Örnek:

Her nere gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söz söylerse inanma


16) TEKRİR


Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.

Örnek:
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam! 

(Ahmet Haşim)

17) TENASÜP (UYGUNLUK)
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.

Örnek:

Arım, balım, peteğim,
Gülüm, dalım, çiçeğim,
Bilsem ki öleceğim,
Yine seni seveceğim,

18) İRSALİMESEL

Anlatıma güç kazandırmak için söz, yazı veya şiirde özdeyiş ve çok bilinen yaygın bir atasözünü kullanma sanatıdır.

Örnek: 

Deme olmaz küçüktür büyük
Damlaya damlaya göl olur zira.


19) NİDA (SESLENME)
Şiddetli duyguları, heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır. Daha çok ay, ey, hay, ah ünlemleriyle yapılır.

Örnekler: 

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
Ey benim sarı tamburam!

ŞİİRDE İMGE NEDİR? NASIL YAPILIR? ÖRNEKLER
Şiir dili mecazlar, yan anlamlar ve çağrışımlar bakımından zengindir. Şiir dilinde imge, alışılmamış bağdaştırmalar ve söz sanatları vardır. Günlük konuşma dilinden farklı bir dille oluşturulur şiir dili...

İmge, dinleyici ya da okuyucunun zihninde oluşturulan, üretilen, çizilen görüntü ve duygulardır.

İmgelerin ortaya çıkış sebebi:
 Dil göstergelerinin (kelime, kavram ve deyişlerin) sayılı ve belirli olması;
 İnsan hayali ve düşüncesinin ise sınırlı olmaması sonucunda, sınırlı olanla sınırsızı ifade etme arzusu...
 Yeni karşılaşılan bir durumu ya da olayın yeni bir söyleyişle karşılanması.

UNUTMA: İmge yapılırken söz sanatlarından ve mecazlardan yararlanılır.

İMGE ÖRNEKLERİ:

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
(Attila İlhan)


Açıklama: Bu dizelerde şair, sevgilisine duyduğu tutkulu aşkı ve ona sımsıkı bağlılığını sevgilisinin adını mıh gibi aklında tutması imgesiyle ifade etmiştir. Bu imgeyi yaparken teşbih (benzetme) sanatından yararlanmıştır.

“İkiz hayaletler gibi yürüdük
Puslu aydınlıkta o bahar günü.”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)

Açıklama: Bu dizelerde şair bir bahar günü sevgiliyle gezintisini "ikiz hayalet" imgesiyle ifade etmiştir.

Yeşil pencerenden bir gül at bana
Işıklarla dolsun kalbimin içi
Geçiyorum işte mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ
(Ahmet Muhip Dıranas)

Açıklama:

Bu dizelerde şairin sevgilisinin yeşil penceresinden kendisine gül attığını hayal etmesi bir imgedir. Kalbin ışıklarla dolduğunu düşünmek de bir imgedir. Şairin gözlerinde bulut ve saçlarında çiğ olduğunu hayal ederek ve kendisini bir mevsim gibi sevgilinin kapısından geçtiği görüntüsü de bir imgedir.

ŞİİRLE İLGİLİ BAZI ÖNEMLİ KAVRAMLAR

Söyleyici:
Şiirde konuşan, şairin sesini ve söyleyişini emanet ettiği kişi veya varlığa “söyleyici” adı verilir. Söyleyici kavramı “şiirin öznesi”, “şiirsel ben” veya “lirik ben” olarak da adlandırılır.

Örnek:

UÇUN KUŞLAR

Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır. 
Ormanlar koynunda bir serin dere, 
Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem? 
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
 Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem? 
Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim;
 O demleri anıp bugün inlerim. 
Destan-ı ömrümü okur dinlerim, 
İçimde oralı bir bülbül vardır.

Şiirdeki Söyleyici:

Bu şiirde söyleyici,  hasret ve özlemle yad ettiği vatan toprağını tabiatın güzel unsurlarıyla canlandıran, çinde bulunduğu kederin  vatanını da kederlendirdiğini düşünen biridir.

Nazire: Sevilen şairlerin şiirlerine özellikle gazellerine başka şairler tarafından vezin, kafiye ve redifi aynı olmak şartıyla yazılan şiirlerdir.

Mahlas:
Divan edebiyatı şairlerinin kullandıkları takma ada mahlas denir. Örneğin tam adı Mehmet bin Süleyman olan divan edebiyatının en büyük şairi, Fuzûlî mahlasını kullanmıştır. 

Tapşırma: Halk edebiyatı şairlerinin şiirlerde kullandıkları takma ada denir.

Örnek:

Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Tema: Bir konuşmada ya da yazılı metinde işlenen genel konuya veya temel duygu ve düşünceye “tema” denir. Tema, yalnızca birkaç sözcükle ifade edilir. Örneğin; aşk, ayrılık, kahramanlık, vatan, özgürlük, hoşgörü, vb. ifadeler temadır.

Tema Örnekleri

Affan Dede'ye para saydım, 
Sattı bana çocukluğumu. 
Artık ne yaşım var, ne adım; 
Bilmiyorum kim olduğumu. 
Hiçbir şey sorulmasın benden; 
Haberim yok olan bitenden. 

 Bu bahar havası, bu bahçe; 
Havuzda su şırıl şırıldır. 
Uçurtmam bulutlardan yüce, 
Zıpzıplarım pırıl pırıldır. 
Ne güzel dönüyor çemberim; 
Hiç bitmese horoz şekerim!

Cahit Sıtkı Tarancı

TEMASI: Özlem
KONUSU: Şairin çocukluğuna duyduğu özlem 

************************************************

TEMA ÖRNEĞİ-2
...
Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde;
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana 'su yok' desin de!
(Kemalettin Kamu)

TEMASI:  Yalnızlık
KONUSU: Yalnızlığın verdiği hüzün 

Çağrışım: Sözcüklerin, düşüncelerin, hayallerin aralarında bulunan benzerlik, birlik, yakınlık ya da karşıtlık gibi bağlantılarla birbirlerini anımsatması.

Eglog: Batı edebiyatlarında birkaç çobanın kır hayatı, aşk gibi konular üzerinde karşılıklı konuşmaları tarzında yazılan pastoral şiirlere eglog denir. Eglog, Türk edebiyatında hemen hemen hiç kullanılmamıştır.

İdil: Batı edebiyatlarında doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa pastoral şiirlere idil denir. Bu şiirlerde şair, doğa karşısındaki duygulanmasını anlatır.

Hazırlayan: www.edebiyatfatihi.net 

UYARI: Bu ders notunu aynen veya değiştirerek hiçbir yerde yayınlamanıza iznimiz yoktur. 



Yazıya Tepkini Göster!

6 Yorumlar

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Yorum Gönderme

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar