"Acaba Ne İdi" Hikayesi, Ömer Seyfettin


Milli Edebiyat'ın öncüsü, klasik vak'a hikayeciliğinin önemli ismi Ömer Seyfettin'in I.Dünya Savaşı'nın yıkıcı tesirlerini anlattığı pek çok hikayesinin yanı sıra savaştan sonra özellikle 1918 sonrasında yazdığı önemli öyküleri de vardır. Bu hikayelerde Ömer Seyfettin savaşın toplumda meydana getirdiği yıkımı, ahlaksızlığı, onun tabiriyle  "saygısızlık salgını"nı, haksız menfaat sağlayan savaş zenginlerini, halkı daha da çok yoksulluğa ve açlığa iten karaborsacı fırsatçı tipleri, değerlerini kaybetmiş, yozlaşmış üst sınıf züppe takımını eleştirir. 

"Acaba Ne İdi" hikayesi de savaş sonrası toplumun içinde bulunduğu durumu, açlığı, yoksulluğu, birtakım kimselerin ahlaksızlığını, hiçbir vasfı olmadığı halde hak etmediği makamlara, mevkilere gelen ahmak insanları, çok fakirken birden dillere destan bir zenginliğe kavuşan tipleri eleştirdiği bir küçük bir hikayesi...

"Acaba Ne İdi" hikayesinin kahramanı Cabi Efendi'dir. Cabi Efendi Toptaşı Tımarhanesi'nden dört yıl kaldıktan sonra İstanbul'da yaşadığı semtine ve ailesinin yanına döner. İstanbul'un çeşitli semtlerinde dolaşır, tekkelere gider, viranelerdeki çaresiz, yemek için ot toplayan kadınlarla konuşur. Kendisi de bu insanlar gibidir, bir zaman sonra açlığa, fakirliğe alışır. (edebiyatfatihi.net)

Aradan geçen zaman içinde Cabi Efendi'nin kaldığı semt ve semt sakinlerinin çok değiştiğini fark eder.  Tanıdıklarından bir kısmı Şişli'ye göç etmiş,  bir kısım eski cahil, sefil, esrarkeş diye nitelediği  tanıdıkları çeşitli yollarla çok zengin olmuş, hiçbir niteliği olmayan budala, ahmak tipler de birer mevki sahibi olmuşlardır. Semtteki "fazilet" sahibi iyi insanlar ise ya Anadolu'ya göç etmişler ya da verem olup yataklara düşmüşlerdir. Her yerde "ar dünyası değil kâr dünyası" diyen ahlaksız, fırsatçı, ne idiğü belirsiz tipler türemiştir. Bunları gören, işiten Cabi Efendi tüm bu olup bitenlere çok şaşırır. O tımarhanedeyken sanki korkunç bir "kötülük salgını" bir "fazilet kıranı" tımarhanenin dışını yakıp kavurmuştur. 

Bu olumsuzlukları gören Cabi Efendi iyice yoksullaşan ailesiyle Anadolu'ya göç etmek ister ama bunun için parası yoktur. Toplumun ahlaksızlığından, terbiyesizliğinden kaçıp İstanbul civarında kırsal bir yerde yaşamak ister. Ekecek bir dönüm yer, barınacak bir ev aramaya koyulur. O gün trenle Bostancı'ya gider. Burada dolaşır, ortamı gözlemler ve tenha bu yeri çok beğenir. Türlü hayallere dalmışken  bir otomobilin kendisine yaklaştığını görür. Otomobilin şose yolda önünde hiçbir şey olmamasına rağmen acı acı ses çıkararak üstüne doğru geldiği görür. "Acaba boru bozuldu da susturamıyorlar mı?" diye düşünür. Otomobil Cabi Efendi'nin yanında durur, içindeki şık giyimli bir genç Cabi Efendi'ye neden yolun sağına geçmediği için hakaret etmeye başlar, Cabi Efendi de bunu karşılıksız bırakmaz ve tartışmaya başlarlar. Gencin yanındaki uşak efendisini sakinleştirir ve araba  bu kez hiç ses çıkarmadan oradan uzaklaşır, Cabi Efendi daha önce görmediği bu özellikteki arabanın ne olduğunu düşünmeye başlar. 



Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar