Bu yazımızda içinde yazım yanlışı olan bir metin örneğini ve bu yanlışların düzeltilmiş halini bulabilirsiniz... Yazım yanlışı olan sözcükler metnin altında koyu olarak gösterilmiştir.

www.edebiyatfatihi.net


Kütüphaneler

Eskişehir’de, şimdi yerine büyük bir okul dikilmiş, bahçe içinde ki tek katlı beyaz kütüphane,  lise sıralarında saadeti duyduğum en güzel yerlerden biriydi. Uzak, hayali seyahatlerin, içlerinde
Goethe ve Nietzsche'de bulunan büyük adamların, gazete ve dergilerde okunan sayısız bilgi ve  haberlerin, kafamı Nuhun  gemisi gibi doldurduğu ve benim her akşam yeni bir ruhla yüklü parkta
dolaştığım saatleri hiç unutmam.



Hayatta hiç bir işte başarı kazanamamış olan babam, bir daha geri dönmemek üzere, bütün
evi Sivrihisar’dan Eskişehir’e taşımıştı. Porsuk nehrinin ötesinde, demiryolu  istasyonuna yakın,
tek katlı kerpiç bir evde oturuyorduk. Evin kerpiçini  bütün aile biz kırmış, kesmiş ve kurutmuşduk.
Gece yarıları istasyona gider, süt, simit, ekmek veya köpük taşı satardım. Evde okul kitabı, Kur’an ve bir rüya tâbirnamesinden başka bir kitap yoktu. Kışın mangal kömürü ile ısınırdık. Bilmiyorum beni şehir kütüphanesine hangi arkadaş götürmüştü. Soba gürül gürül yanıyordu. Masalarda düğmesine basılınca yanan ampüller… ve istediğim her kitabı saygı ile getiren ciddi çehreli yerli memurlar. Yaşadığım hayat ne kadar fakir ve ıstırap verici ise, bu güzel kütüphanede geçirdiğim saatler o kadar geniş, zengin ve mesutedici idi. Ben hayal kurmasını, düşünmesini, sevmesini orada öğrendim, diyebilirdim.

O zamanlar caddeler böyle gürültülü vasıtalarla dolu değildi. Kütüphane çarşı ve pazardan 
uzak bir yerde, büyük bir bahçe içindeydi. Biraz ötesinde Temyiz Mahkemesi  vardı. Saat beşte bu 
ciddî binadan yaşlı, hürmet telkin eden adamlar çıkar, yolda bastonlarına dayanarak uzun uzun 
konuşurlardı. Onların, bende uzak bir memleket izlemini  uyandıran bu hâllerini severdim.

Sonradan içime, kitaplardan geldiğini farkettiğim bir memleket hayali, bana yıllarca arkadaşlık 
etti. Kendimi uzak bir diyarda hisse diyordum. Bir gün asıl vatanıma dönecektim. O asıl vatanın 
neresi olduğunu bilmiyordum. Bazı kitaplarda ben oranın tatlı havasını hissediyordum. O ıstıraplı 
yıllarda benim için asıl hayat dışarda değil, kitaplarda idi.

Allah’ım, orada neler okudum! Bütün romanları, felsefe ve psikoloji kitaplarını, dergileri elden 
geçirdim. Bu ben de bitmez tükenmez bir keşif izlenimini uyandırıyordu. Kitapların içinde neler var-
dı, uzak, gidilmedik diyarlar, acayip insanlar, yabancı dinler, örf ve âdetler, çok eski çağlar, ruh ve 
kâinatın sırları...

Mehmet Kaplan

( Metin yeniden düzenlenip yazım yanlışlarına uygun hale getirilmiştir.)

www.edebiyatfatihi.net

Metindeki Yazım Yanlışların Düzeltilmiş Hali

Eskişehir’de, şimdi yerine büyük bir okul dikilmiş, bahçe içindeki tek katlı beyaz kütüphane,  lise sıralarında saadeti duyduğum en güzel yerlerden biriydi. Uzak, hayali seyahatlerin, içlerinde
Goethe ve Nietzsche de bulunan büyük adamların, gazete ve dergilerde okunan sayısız bilgi ve  haberlerin, kafamı Nuh'un gemisi gibi doldurduğu ve benim her akşam yeni bir ruhla yüklü parkta
dolaştığım saatleri hiç unutmam.

Hayatta hiçbir işte başarı kazanamamış olan babam, bir daha geri dönmemek üzere, bütün
evi Sivrihisar’dan Eskişehir’e taşımıştı. Porsuk Nehri'nin ötesinde, demir yolu istasyonuna yakın,
tek katlı kerpiç bir evde oturuyorduk. Evin kerpicini bütün aile biz kırmış, kesmiş ve kurutmuştuk.

Gece yarıları istasyona gider, süt, simit, ekmek veya köpük taşı satardım. Evde okul kitabı, Kur’an ve bir rüya tâbirnamesinden başka bir kitap yoktu. Kışın mangal kömürü ile ısınırdık. Bilmiyorum beni şehir kütüphanesine hangi arkadaş götürmüştü. Soba gürül gürül yanıyordu. Masalarda düğmesine basılınca yanan ampuller… ve istediğim her kitabı saygı ile getiren ciddi çehreli yerli memurlar.

Yaşadığım hayat ne kadar fakir ve ızdırap  verici ise, bu güzel kütüphanede geçirdiğim saatler o kadar geniş, zengin ve mesut edici idi. Ben hayal kurmasını, düşünmesini, sevmesini orada öğrendim, diyebilirdim.

O zamanlar caddeler böyle gürültülü vasıtalarla dolu değildi. Kütüphane çarşı ve pazardan 
uzak bir yerde, büyük bir bahçe içindeydi. Biraz ötesinde temyiz mahkemesi vardı. Saat beşte bu 
ciddî binadan yaşlı, hürmet telkin eden adamlar çıkar, yolda bastonlarına dayanarak uzun uzun 
konuşurlardı. Onların, bende uzak bir memleket intibaı uyandıran bu hâllerini severdim.

Sonradan içime, kitaplardan geldiğini fark ettiğim  bir memleket hayali, bana yıllarca arkadaşlık 
etti. Kendimi uzak bir diyarda hisse diyordum. Bir gün asıl vatanıma dönecektim. O asıl vatanın 
neresi olduğunu bilmiyordum. Bazı kitaplarda ben oranın tatlı havasını hissediyordum. O ızdıraplı 
yıllarda benim için asıl hayat dışarıda değil, kitaplarda idi.

Allah’ım, orada neler okudum! Bütün romanları, felsefe ve psikoloji kitaplarını, dergileri elden 
geçirdim. Bu bende bitmez tükenmez bir keşif izlenimini  uyandırıyordu. Kitapların içinde neler var-
dı, uzak, gidilmedik diyarlar, acayip insanlar, yabancı dinler, örf ve âdetler, çok eski çağlar, ruh ve 
kâinatın sırları...

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

أحدث أقدم

Reklam

Reklamlar