Ne şekilde görüyoruz?

Büşra TOPAL

Dünyaya gözlerimizi ilk açtığımız andan itibaren evrendeki güzellikleri/çirkinlikleri eğer görüntümüzü engelleyecek bir mani yoksa, 576 MP netlikte her şeyi görüyoruz. Ağaçları, gökdelenleri, binaları, kedileri, aynadaki kendimizi bile. Bir fotoğraf makinesinin doldurabildiği karenin çok fazlasını görüyoruz. Üstelik her ayrıntıyı fark edebilecek kadar netlikte. Her anı beynimize kazıyabilecek kadar güzelliklerin içinde.

Kendimizi aynada çok net bir şekilde görüyoruz da yaptığımız çirkinlikler, geçmişimiz, kırdığımız/ kırıldığımız anlar hep bulanık hep buzlu camın ardına gizleniyor?

Kendimizi ne şekilde görüyoruz?
Kibrimiz, masumiyetimiz, bencilliğimiz, vurdumduymazlığımız, kalpsizliğimizi dışarıdaki birinin görüp size söylemesi işe yarıyor mu? Hiç size bencilsin denilince bencilliğinizden vazgeçtiğiniz oldu mu? Olmadı çünkü olmaz... Bazen bencil olun. Kırıldığınız şeyleri gerekirse sizde kırın. Sizi kıran kişileri siz de üzün demiyorum intikam iyi bir şey değildir intikam almak yerine unutmayı deneyin. Kendini yere serip onlara göğüs gerecek kadar iyi olma. Günün birinde iyiliğin bir teşekküre bile sığmayacaktır çünkü. Kendi değerini kimseye ezdirme. SENDEN BAŞKASI DEĞERLİ DEĞİL.

Acı geçmişini neden unutmak istiyor insan anlamış değilim. Ne kadar üstünden zaman geçerse geçsin bugüne seni getiren şey acıların değil mi? Evet çok ağladın hiçbir hayalin gerçek olmadı çok canın yandı ama şimdi bunlar sayesinde istediğim kişiyim demeyi bil. Ne olursa olsun geçmişe teşekkür et.

Kendimizi diğer canlılardan üstün gördüğümüz oluyor çoğu zaman. Belki ondan daha fazla kitap okuduğumuzda, bir işe o alınmazken sen alındığında, ondan daha zayıf olduğunda, daha şık giyindiğinde, daha iyi yemek yaptığında... Bizi diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan tek şey kendimiz olmamız. Benliğimiz ve düne göre bugün daha başarılı olmamız. Gün geçtikçe kendimize ne katıyorsak bir o kadar da çok şey kaybediyoruz. İnsan eksikleriyle de fazlalarıyla da insandır. Bir ağaç yapraklarını döktüğünde ağaç olmaktan çıkmadığı gibi. Kendine buzlu camların ardından bakmaktan vazgeç geçmiş de gelecek de senin ellerinin arasında şekillendi. Pişman olmak için artık çok geç bir sürü yarın var yarının elinden tutmayı dene.

Karşımızdakini ne şekilde görüyoruz?
Şu an tam karşında ne var? Belki bir dolap belki bir duvar çok sevdiğin arkadaşın, sevmediğin biri, sevgilin, eşin, annen, ya da kitaplarla dolu bir raf… Her neyse. Hiç, odanın da yaşadığını düşündün mü? İnsanlar gibi gün aldığını hatta yaşlandığını. Koca odayı kaplayan ve içine dünyanın eşyasını alan o dolap karşısına geçip bir insan gibi onun da içinin dolup taştığını ama derdini asla söyleyemediğini düşünsene, ya da kitapların kimsesiz biri gibi ona hiç dokunulmadığını aslında iki kapak arasında ne hayatlar var. Her gece başını koyduğun yastığının da acılarının dindirilmesine ihtiyacı var belki. Annenin bir derdi var belki sahi en son annene ne zaman sarıldın ben daha az önce çünkü benim olan geç olmadan sevdiğimi söylediğim çok insan yok. Zaman hâlâ benimken beni ben yapan her şeyi seviyorum.

Sana içini açan kaç insan var etrafında? Bir elin parmağını geçmiyor çünkü insan artık yalnız yaşamayı seviyor birini küçücük bir hatasında hayatında yok ediyor. Özür dilemeyi unuttuk. Bir özür bin bir şeyi silecekken biz bu kelimeye bir zehir gibi bakıyoruz. Sevmediğin o kişiyi neden sevmiyorsun? Sana bir kötülük mü yaptı, hayır!  Muhtemelen ya çok başarılı ya çok güzel ya senin tarzın değil. Bunlar bir insanI sevmemek için çok çirkin şeyler. İnsan insanı sevmeyi beceremiyor artık.

Bugünü ne şekilde görüyoruz?
Bugün kaç kişiye günaydın dedik?  Buna köpek ve kediler de dahil. Bu akşam bir köpeğe iyi akşamlar dedim ve kafasını sevdim ve kendini sevdirdiği için teşekkür ettim. Bir adamın bana bakışı ve yanından geçtikten sonra deli galiba bu diye güldüğünü fark ettim. 

Dünya öyle bir hale gelmiş ki hayvanla insanın hiçbir farkı olmadığını bilmeyen tonlarca insanla aynı havayı soluyoruz. İnsan için sevmek ve sevilmek ne denli önemliyse dünyadaki her canlı için bu duygu geçerli değil mi? Sevginin iyileştirmediği hiçbir yara yok. Ne olmuş yani karanlık onca insanı seviyorken aydınlık ve masum hayvanları severken deli mi oluyoruz? Bugün her şeyi kendimiz için değil de herkes için yapmayı denesek. Bir tek bugün varken neden hep dünün pişmanlığını yarının kaygısını düşünüyoruz? Bugünü telaş içinde görüyoruz hep bir koşuşturma çabası durup ben ne yapıyorum sorusunu sormayı unuttuk nefes almayı kendimiz olmayı unutuyoruz. Bir baba oğlunun ona benzemesini istiyor. Bir anne kızının istediklerini yapmasını istiyor. Okunan okulların, çalınan enstrümanların, giyilen kıyafetlerin, yenen yemeklerin dahi en güzel şekilde olması gerektiği söylenip duruyor kimse kimsenin ne isteyip istemediğini düşünmüyor. Kendimiz olmaktan çıkıp olunması gereken kişi haline geldik. Dünya öyle bir yer ki şımarabilme imkânı yok. Tek düze hayata mahkûm yaşıyoruz. Her sabah alarmla uyandığımız sürece olmak istediğimiz yerde değilde olunması gereken yerde olduğumuz sürece bugünün bir değeri yok. Sen bugünü ne şekilde görüyorsan o kadar yaşıyor olursun.

 Zaman insana şımarma fırsatı vermiyor. Bazı kuralları bozup kendine bir şans ver dışarda hayat var.

Film Önerisi;

Siyah Kuğu (Black Swan)


Hem şizofreniyi hem de bir sanatçının eseriyle özdeşleşmek uğruna hangi uçlara gidebileceğini bizlere anlatabiliyor. Bu yazıda anlatılanları destekleyecek güzel bir film.


Büşra TOPAL


Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar