Ölümün Elinden Bir Şeyler Kurtarmak İçin

Büşra TOPAL

"Anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır." (Andre Gide)

Ünlü Fransız yazar Andre Gide'ye ait olan bu  sözü gelin biraz düşünelim.
İçinde bulunduğumuz şu an bir dakika sonrasının anısı olarak kalıyor. O yüzden her anın kıymetini bilerek anıya çevirmeliyiz. Geçen her saniyeyi gerçekten yaşayarak keyif alarak geçirdiğimizde boş bir ömrün önüne geçmiş oluyoruz.  Yazarın da burada anlatmak istediğini nesnel bir dille ifade edersek; gittiğimiz yerlerin, arkadaşların, o anda yanında bulunduğumuz kişilerin ortamın fotoğrafını çekip ölümsüzleştirmek gibi de algılayabiliriz. 

Çünkü fotoğraflar ne kadar gerçeği yansıttığını düşündüğümüz ama çoğu zaman bunun tam tersi olduğunu gördüğümüzde yıllar sonrasında o günü hatırlayıp anıları tazelememize yardımcı oluyor. 

Aslında bu dönemde hepimiz anı ölümsüzleştiriyoruz. Hepimiz bir öz çekimimizle, bir tweetimizle ölümün elinden çok şey kurtarıyoruz. Sosyal medya dünyamıza geldiğinden beri her saniye fotoğraflarda kendimizi mükemmel bir hayat yaşıyormuş gibi göstermek zorunda hissediyoruz.

 Şu aralar belki de tek düşündüğümüz şey herkes herkesin hayatından daha üstün olmalı kimse mutsuz olduğunu öz çekimlere yansıtmamalı. Kimse ileriyi düşünerek fotoğraf çekmiyor. Kimse mektup yazmıyor. Kimsenin elinde gelecekte tutunabilecek bir gerçeği yok. 

Yazmak kelimesini bu konuya dahil bile etmiyorum. Şu an geçirdiğimiz anın an diye kalmasını istediğimiz dahilinde yazma kavramını hayatımıza sokuyoruz. "Anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır"sözünde yazar bence ölümün elinden kurtarabileceğimiz tek şeyin yazı olduğunu anlamamızı istiyor. Çünkü yazmak ne fotoğraf çekmeye benziyor ne tweet atma ya kağıt ve kalemi eline alınca kimseye kanıtlamak istemediğimiz sahte maskeleri çıkardığımızda saf bir yüreğin temiz bir zamanın penceresinin ardından dökülüyor kelimeler. 

Yıllardır süregelen mektuplaşmaların o saflığı sıra sıra dizilen o anı kitaplarının sayfalarındaki sevinci de hüznü de şeffaf yansıttığı günler... Birçok yazarın da sevdiği  anı yazmak ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır sözü belki de burada yaşantıyı kayıt altına alabileceğimiz en güzel şeyin yazmak olduğunu anlatıyor. Yazmak, yazmak, yazmak...

Anı kitapları başka hayatlara açılan birer kapıdır bence.

Bir Dinozorun Anıları- Mina Urgan
Mina Urgan bu kitabında açık yüreğini, yalın bir dille kaleme alıyor. Kitabı okurken sadece yazarın yaşamını değil tarihten bir zaman dilimini okuyormuş gibi bir hisse kapılıyoruz.


Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu- Salah Birsel
Tamamen kendi anılarından yola çıkarak 1976 yılında yayınlanan deneme türündeki eseridir. Hepimizin de bildiği gibi Salah Birsel'in en ünlü kitabıdır. Yazarın kalemi özlem üzerine kurulmuştur. Beyoğlu sokaklarını, evlerinin tarihsel gelişimini bizlere sunuyor.

Bir Sürgünün Anları- Aziz Nesin
Bursa'da geçirdiği sürgün günlerini, yaşadığı zorlukları, dramı alaycı bir dille anlatır.

On Üç Günün Mektupları- Cemal Süreya
Ciddi bir ameliyat için hastaneye yatan eşi Zuhal Akkanat'a hastanede kaldığı 13 gün boyunca her gün mektup yazar. Kitap 13 mektup içerir.

Belki bugünden sonra biz de an dediğimiz bir saniyemizi anı olmadan yazmaya başlarız. Ölümün elinden kurtarabileceğimiz tek şey yazılardır.

Büşra TOPAL


Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar