Bir dönem neslinin "edebiyat dersi" denilince aklına  "Failâtün/Failâtün..." ile başlayan o meşhur aruz kalıpları gelir... Çoğunluğa çok karışık gelen ve belki de mantığı tam kavranmadığı için antipatiyle karşılanan  aruz ölçüsü edebiyatımızda 11.yüzyıldan sonra kullanılmaya başlamış ve edebiyat tarihimize damga vurmuştur. Aruz ölçüsü şiirde açık yani kısa) ve kapalı yani uzun olarak nitelenen hecelerin önceden belirlenmiş bir düzen içerisinde tekrarlanması esasına dayanan bir şiir ölçüsü ; daha doğrusu bir âhenk sistemidir. Aruzun şiirde müzikaliteyi sağlamada kullanılan önemli bir ahenk ögesi olduğu muhakkaktır. Sizi aruz ölçüsüyle yazılmış enfes dizelerle baş başa bırakıyoruz... (edebiyatfatihi.net)




FUZULİ -GAYRI REDİFLİ GAZELİ

Hâsılum yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı;
Garazım yok reh-i aşkunda fenâdan gayrı.


Senin yanında belâdan başka elde ettiğim (bir) şey ve aşkının yolunda fâni olmaktan (ölmekten) başka beslediğim bir niyetim yoktur.

Yetti bîkesliğüm ol gâete kim çevremde;
Kimse yoh çizgine girdâb-ı belâdan gayrı.

(Kimsesizliğim, o dereceye vardı ki, etrâfımda belâ girdâbından başka dönüp dolaşan yok.) 
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

(Bana gönlümdeki ateşten başka hiç kimse yanmaz;
bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.)
Fuzûlî

YAHYA KEMAL -SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.


3. Mehmet Akif Ersoy Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak...
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani, görsem de gözümle:
Îmânı olan kimse gebermez bu ölümle.
Ey dipdiri meyyit! “iki el bir baş içindir.”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki, süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa, ümidin mi yüreksiz?
Atiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan,
Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan
(…)

4.AHMET HAŞİM-MERDİVEN

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden 
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak 
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

 Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
 Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta 

 Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
 Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller 
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

 Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
 Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Merdiven / Ahmet Haşim


5. CENAP ŞEHABETTİN - HAKİKAT-İ SEVDA

Bir şüphe-i hissiyye ile dalgalanır dil;
Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde;
İnsan bütün ahzân ü meserrâta muâdil
Bir tatlı dönüş hisseder âvâre serinde

Her cevf-i hayâtî, sevilen şeyden ibaret
Bir lem'a-i nev, şaşaasıyla eder ihfâ;
Bir berk arkasından ederek ömrü temâşâ
Bin müddet için göz kamaşır... İşte muhabbet!

Pek boştur o his, lakin o boşlukla dolar dil;
Âfâk-ı hayatiyyedeki cevfi o örter;
Herkes hep o boşlukta arar bir tutacak yer
Pîrâmen-i ömründeki girdâba mukâbil

Sevdâya mukabil duyulur ruhta her gâh
Bir def-i peyâpey ile bir cezb-i peyâpey;
Bir istiyor insan onu, bir istemiyor... Âh
Sevmek bile doğmak gibi, ölmek gibi bir şey!


6. AVNİ
Kimsesiz kimse yok, herkesin var bir kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş, kimsesizler kimsesi
-Avnî-


7. MAKBER -ABDULHAK HAMİT TARHAN
(Ölen karısı Fatma Hanım için yazdığı şiir)
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.

Bildir bana nerde, nerde Yarab,
Kim attı beni bu derde Yarab?
Nerde arayayım o dil rübayı,
Kimden sorayım bi-nevayı?

Derler ki unut o aşnayı,
Gitti tutarak reh-i bekayı,
Sığsın mı hayale bu hakikat?
Görsün mü gözüm bu macerayı?

8. ZİYA PAŞA /  TERKİB-İ BENT
Seçme beyitler

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan


(Açıklaması: Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.)

....

Âsûde olam dersen eğer gelme cihâna
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan


(Açıklaması: Eğer mutlu ve rahat olmak istersen bu dünyaya hiç gelme; çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından -ızdırap verici dertlerden- kurtulamaz.)

....
İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah


(Açıklaması: İnsan hayatta ne kadar çok hile ve kötülükle karşılassa da Allah’a ve vatanına bağlılıktan vazgeçmemelidir; çünkü Allah doğruların yardımcısıdır.)

9.AHMET HAŞİM / BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

Yorgun gözümün halklarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi...sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema: Kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!


fecr olmak = tan yeri ağarmak
nümayan olmak = ortaya çıkmak
nalan = inleyen
kavs-i mutalsam = tılsımlı yay



Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar