MASALLAR HAKKINDA YAZILMIŞ İNCELEME YAZILARI,ÖRNEKLERİ
“Masallar sözlü halk edebiyatı türleri içinde ülkeden ülkeye, çağdan çağa en çok yayılan yaratmalardır; bunun için de masalların pek çoğu konularında ve anlatımların¬da ayrıntılara kadar giden yönleriyle, dilleri ve kültürleri farklı milletler arasında ortaktır.”1
Kısa bir deyişle, çoğu anlatı türü gibi masal da evrensel bir anlatı türüdür. Masalı, Pertev Naili BORATAV “hayali hikâye” olarak tanımlar. Masalı masal yapan da ola¬ğanüstülükler, hayali unsurlardır. Masallar, insanı özellikle çocukluk döneminden baş¬layarak hayata hazırlayan, içinde yaşadığı kültürel ortamda kendine güvenen birey olarak yetiştirme amacını taşır.
Masalların çoğunda yer-zaman ve mekân açık açık belli değildir. Ancak, derle¬menin yapıldığı bölge, anlatıcının yetiştiği yer, kullandığı yöresel kelimeler, anlatımın içinde yer alan geleneğe bağlı en küçük kesit olarak tanımlanan motifler, anlatıda ge¬çen mekânlar, kahramanlar bize anlatının aşağı yukarı tarihsel ve kültürel boyutunu göstermektedir.
Masalların kökenleri konusunda da değişik görüşler ortaya atılmıştır. Masalı, bu¬gün terk edilmiş bir takım ritlerin son izleri ve belirtileri olarak görenler, bastırılmış isteklerin düş biçiminde ortaya çıkması olarak açıklayanlar, insanın evrensel arzu ve korkularının ifadesi olarak yorumlayanlar vardır.
İnsanın bütün yaşamı, temelde, içinde yer aldığı dünyayı kavramak ve yeniden anlamlandırmakla geçer. Bu anlamlandırmayı yaparken de ilk olarak bir sınıflandırma yapar.
Bu düşünceyle, yola çıkarak inceleyeceğimiz masalı ilk olarak Vladimir PROPP’un “Masalın Biçimbilimi” adlı eserinde verdiği işlevsel dizisine göre ele aldık. Soma, masalda anlatıcının kullandığı yerel söylemleri, ünlemleri ortaya çıkardık. Daha sonra da kişilik özellikleriyle birlikte, masalın kahramanlıklarını, mekânı-zamanı, motifleri, etik-psikolojik-sosyolojik ve ekonomik iletileri ortaya çıkarmaya çalıştık.
Masal metnini, vermeden ve incelemeye geçmeden önce bazı açıklamalar yapmak uygun olacaktır.
İnceleyeceğimiz masal, İstanbul İli Çatalca İlçesi Elbasan Köyü’nde 2001 yılının mayıs ayında gerçekleştirilen alan araştırmasında derlenmiştir. Derleme yaptığımız bölge halkı 1924 mübadelesinde Yunanistan’ın Selanik bölgesinden gelen Türklerdir.
Geldikleri yerleşim yerinin adı “Patirya” olmasından dolayı kendilerine “Patriyot”. Konuştukları dile ise Rumca’nın bir şivesi olduğunu söyleyen “Patriyoça” denilmekte¬dir.
Masal, ilk olarak Patriyotça sonra da Türkçe derlenmiştir. Masalın adı olan “Lamya’nın Türkçe karşılığı “canavar, korkunç bir yaratık” olarak verilmiştir.
Anlatıda kaynak kişinin kullandığı fiil zamanlan olduğu gibi verilmiştir.
Masalın Metni:
LAMYA (CANAVAR)
Bir varmış, bir yokmuş, köyün birinde bir erkek kardeşle bir kız kardeş varmış. Çok fakir olduklarından ormandan odun kesip, satıyorlar. Bir gün ormana gitti, eşkıya¬nın biri yolunu kesti. Sen de, bir kız var, kız kardeş var, onu dedi, bana götüreceksin. Onu götürmezsen dedi, seni harcarım. Peki, dedi, korktu. Üzgün üzgün, ne oldu abe, ne yaptın? dedi. Dedi, böyle böyle, bir eşkıya dedi, ormanda yolumu kesti, seni istedi, ne yapacaz bilmiyorum, dedi. Ihh, dedi, onun kolayı var gitme o mıntıkaya, git başka mıntıkaya. Tamam dedi, öyle yapacağız. Gitmiş başka mıntıkaya, odun keserek eşkıya geldi. Ne dedik? Valla dedi, unuttum. Hele unutmaman için sana bu ipi bağlarım, bunu gördükçe hatırlarsın. Ertesi gün, gene başka bir mıntıkaya gitti, gene gördü, harcayaca¬ğım seni dedi. Aman der, ya unuttum. Ne olur, yarın burda bekle götüreceğim. Geldi, kurtuluş yok dedi, kız kardeşim kaçacağız, göç edeceğiz. Nereye gidelim, kalk yukarı Trakya’ya doğru gidelim. Yer değiştirelim, kaçmışlar, tabii uzak bir yere.
Bir ovada bir sürü güvercin otluyor. Aah dedi, bir dua etsekte, bunlar koyun olsa ne iyi olur. Edelim, bir dua ederler, hepsi koyun olur. Binlerce güvercin koyuna dönüştü. Oh tamam dedi, şimdi iyiyiz. Bi ara bir tilki geliyor kuzuyu kapıyor. Hop, tilki kardeş, ne oluyor, sende dedi, ne olacak sende binlerce var, bir tane ben alsam ne olur Yok, dedi, bir yavru vermezsen vermem. Tamam dedi, değiştirelim. Götürdü bi yavru O da aldı kuzuyu gitti. O giderken kurt, hop dedi, bölüşelim bunu, yok dedi, yukarda binlerce var, bre nasıl olur? Bi tane tilki yavrusu verdim, verdi bi tane kuzu, tamam. O da götürdü yavruyu aldı koçu gitti. Giderken bu sefer ayı çıktı. Hop dedi bölüşelim. Ne bölüşeceksin ya yukarda binlercesi var, dedi. Ama bir yavru götürmezsen vermez, dedi. Nasıl olur? Abe, bir kurt yavrusu verdim verdi. Ben de vereyim. Götürmüş o da ayı yavrusunu. Almış koçu kaçmış. Her gün bir tane koç kesiyor, besliyor. Büyüdüler.
Zaman geçti. Yabanî adam gene gelmiş, eşkıya geldi, eşkıya tabii buldu onu. Ben seni istemiştim abinden, beni dedi hep atlattı. Ben de istedim ama, götürmedi ne yapa¬yım. Ben onu harcayacağım. Gitme dedi, yanında bir şeyler var, dedi, o dedi, parçalar seni. O şimdi gelecek akşama, ben koyunları koyarım, bodruma, gidersin temizlersin ben de seninle gelirim. Tamam. Akşam geldi, ne oldu dedi. Ya dedi, çok sıkılırdım, sen gidersin dağda bayırda gezersin, bari köpekleri bırak bana, ben de onlarla eğleneyim iyi dedi, tamam. Sabahleyin oldu, koyunlara gitti bu. Eşkıya karşısına çıktı. Ben de zannettim bulamayacağım seni, nereye gitsen bulurum ben, şimdi ne yapacaksın demiş eşkıya. Sen bilirsin. Harcayacağım seni, demiş. Yav, dedi, son olarak bir şarkı söyleyeyim dedi, ondan sonra ne yaparsan yap. Tamam dedi. Çıkayım şu ağaca bir kaval çala¬yım, dedi. Çıkmış ağaca başlamış kavalla köpekleri çağırmaya. Tabii tilki duyuyor, bir omuz kapıya, yallah arkada kalınca kız kardeşi çekmiş maşayı, kırmış ayağını. Git¬mişler tabii, o başlamış tırmanmaya ağaca, indirecek onu orda, onlar geldi tabii parça¬ladılar adamı, eşkıyayı. Adam eve kız kardeşine geldi. Sen mi gönderdin o adamı dedi, köpekleri bağlamışsın. İşte dedi, korktum ne yapayım. Hayır dedi, burda yolumuz ay¬rılır, koyunları mı alacan, eşeği mi? Ne yapayım ben, koyunları, dedi, eşeği alayım, bineyim gideyim bi taraflara. Ee anca gidersin, tamam dedi. O başka istikamete, o başka istikamete yollan ayrılmış.
Kız kardeşi eşeğin üstünde gezine gezine Çatalca’ya gelmiş. Orda buradan gitmiş sarayda hizmetçi olmuş. Orda dolan burdan dolan gelmiş Çatalca panayırlarının orda çimende salmış koyunları adam. Dur demiş, orda pınardan bir su içeyim. Gidiyo bakıyo, orda bir kız ağlıyo. Ne ağlıyorsun bakim? Ya dedi, ben padişahın kızıyım ama, sıra bana düştü dedi, şimdi canavar beni yiyecek, suyu salması için. Öyle mi öyle. Ne zaman gelir? Birazdan gelir. Çekildi kenara, canavarın sesi gelir uzakta. Ağa çıktı tabii ordan haydi bre göreyim seni, saldı köpekleri, hemen parçaladılar tabii lamyayı, canavarı. Tabii kesiyor, dokuz dili varmış canavarın. Al şu dili, eğer sana sorarlarsa canavarın öldüğünü söylersin, bununla ispat edersin. Öbürlerini atmış cebine gitmiş. O sıralarda nasıl olsa suyu saldı bu saatlerde ben gideyim testiyi doldurayım, demiş kız. Ordan fiyakalı çingene geçiyormuş. Bi bakmış kız kaçıyor. Niye kaçtın. O dedi, cana¬var öldü, su dedi, geldi. Ee dedi nasıl olur? Bak ispatı, dili gösterdi. Ver şunu, sakın demiyesin canavarı o çoban öldürdü, ben öldürdüm diyeceksin yoksa keserim seni. Tamam dedi, doldurdu testiyi çingene aldı kızı da doğru saraya. Padişaha söyleyeyim, canavarı biz öldürdük, su serbest artık. Ee, padişah tabi hem su geldi, hem kızı geldi, ohh, hemen onu baş köşeye. Bütün herkes toplanmış tabii anlatıyor, nasıl öldürmüş canavarı. Vermişler bir de çıbık, iki metre, keyfi geldiği zaman kaldırıyor, indiriyor çıbığı, herkes ayağa kalkıyor, indiriyo çıbığı herkes oturuyor, kalk arap otur arap. Tabii bizim ağa duymuş bu alamete, gideyim bakayım ne anlatıyor, gitmiş orda kapının kenarına oturmuş. Çingene anlatıyormuş, böyle böyle yaptım diye. İşte dokuz tane dili kestim hepsi burada, diye gösterip hemen cebine koyuyor. Kim öldürdü canavarı, tabii ben öldürdüm. Sen öldürdüysen dokuz dili diz oraya bakalım. Cebinden çıkarmış, işte burada dokuz dil var. Öyle değil, hepsini sırayla koy göreyim ben. Sekiz tane dil atıyor, bir tanesi de sende bizi korkuttun aldın birini. Seni gidi çingene herif dedi, sen öldüre¬ceksin nerde o ciğer sende. Ama, höt dedi, bir insanın o canavar öldürme imkanı var mı, benim dedi hayvanatlarım var, onlar öldürdü, demiş, ben nasıl öldüreceğim, dedi. Atın şunu içeri, hep beraber baş köşeye oturdular çobanla. Ee artık ben seni damat edecem. Sen bana bu iyiliği yaptın, ben de sana ödül olarak kızımı verecem. Önce saraya nazire olursun. Ya benim, işim var demiş çoban, hayvanatlarım var. Onları biz hallederiz. Tabii mecbur oldu. Eeh, koyunlara çoban tuttular. Köpekleri kapattılar ço¬cuklara zarar vermesin diye. Kırk gün kırk gece düğün yaptılar. Neyse gerdek gecesi geldi. Yatağa yatar yatmaz, zehir atmışlar yatağına, bayılmış. Tabii, gelin daha yatağa girmeden, koşmuş baba dedi, damat dedi, öldü. Ya dedi, yastığa başını koyar koymaz öldü, dedi dondu. Babası ne yapalım, mukadderat böyleymiş. Başladı bu çalkalanmaya tabii. Tilki duyar, yav dedi, bir şeyler duydum dışarda çocuklar konuşurken, galiba dedi, bizim ağa öldü. Nasıl oldu hemen kapıyı kıralım. Tabii kırdılar kapıyı doğru sa¬raya, onları gören herkes kaçıyor. Ne bu, onlar doğru ağalarının odasına gittiler, buldular, başladılar yalamaya, yaladıkça başladı nefes almaya, yavaş yavaş canlandırdılar onu. Uyandı ne oldu dedi. Biraz daha gelmeseydik dediler, tamam zehirlendin. Yav nasıl olur kim zehirler beni. Kim yaptıysa yatağım o zehirledi. Hemen haber veriyorlar geliyor hizmetçiler. Akşam benim yatağımı kim yaptı bulun onu. Kim yaptıysa buldular, ben yaptım öyle mi, parçalayın şunu bakim. Onu orda parçaladılar. Tekrar düğün kırk gün kırk gece ve koydular tahta bizim ağa olmuş padişah. Masal da burada bitmiş.
Kaynak Kişi: Atilla ÇELİK
Doğum yeri-tarihi: Elbasan-1946
Öğrenim durumu-mesleği: İlkokul-Çiftçi
Derlemeyen: Elbasan-29.5.2001
Derleyen: Aysun Çobanoğlu
YB.01.0003.İst.Kül.Müd.Folk. Arşivi



Masalın V.Propp’un İşlevsel Dizisine Göre İncelenmesi
V.Propp’a göre işlev, kişinin eylemidir, ama bu eylem de olay örgüsünün akışı i-cindeki anlamına göre belirlenmiştir. Masallardaki kişilerin, birbirinden farklı olmalarına karşın, yaptıkları eylemler birbirine benzer. Bu eylemler, masalların sürekli olan öğeleridir. V.Propp, üzerinde çalıştığı masallarda 31 işlev saptar. Ancak, bütün masallarda bu işlevlerin hepsinde birden rastlanmayabilir.
Köyün birinde bir erkek kardeşle bir kız kardeş varmış (başlangıç durum). Bir gün ormana gitmiş erkek kardeş (uzaklaşma-çalışmaya gitme). Sen de, bir kız var, kardeş var, onu dedi bana götüreceksin (buyruk). Gitmiş, başka mıntıkaya (buyruğun yerine getirilmemesi). Ne dedik? (saldırganın bilgi toplaması). Yer değiştirelim, kaçmışlar tabii uzak bir yere (uzaklaşma). Aaah, dedi bir dua etsekte bunlar koyun olsa. Ne iyi olur (Bir yardımcının eksikliği). Binlerce güvercin koyuna dönüştü (bir dilekte yardımcı kahramana başvurulur). Yabani adam gene gelmiş, eşkıya geldi, eşkıya tabi buldu onu, ben seni istemiştim abinden, beni hep atlattı (saldırganın kurbanını aldası) Ben de istedim ama götürmedi, ne yapayım (kurban saldırgana boyun eğer). Ya dedi çok sıkılırım, sen gidersin dağda, bayırda gezersin bari köpekleri bırak bana. Onlarla eğleneyim (aldatıcı uzlaşma sırasında gerçekleşen ön kötülük). Sabahleyin oldu, koyunlara gitti bu (kahraman evden ayrılır). Eşkıya karşısına çıktı. Harcayacağım seni, demiş (saldırganın kurbanı tehdit etmesi). Yav, dedi son olarak bir şarkı söyleyeyim, dedi, sonra ne yaparsan yap (kurbanın saldırganla pazarlık etmesi) demiş, eşkıya (saldırganın kurbanın aldatmacılığına inanması). Çıkayım şu ağaca bir kaval çalayım demiş. Çıkmış ağaca başlamış kavalla köpekleri çağırmaya (kahraman özel bir işaretle çağrı yapar), tabii parçaladılar adamı, eşkıyayı (saldırgana karşı zafer Adam eve kız kardeşine geldi (kahraman geri döner).
O başka istikamete o başka istikamete yolları ayrılmış (uzaklaşma). Ne ağlıyorsun bakim (selamlama sorular). Ne zaman gelir? (kahraman saldırgan üstüne bilgi edinir. Salmış köpekleri hemen parçaladılar tabi lamyayı, canavarı (saldırgana karşı zafer). Çingene anlatıyormuş, böyle böyle yaptım diye. İşte dokuz tane dili kestim hepsi bura¬da diye gösterip hemen cebine koymuş (düzmece kahraman asılsız savlar ileri sürer). Seni gidi çingene herif, dedi, sen öldüreceksin nerde o ciğer sende (düzmece kahrama¬nın gerçek kimliği ortaya çıkar). Bir insanın o canavarı öldürme imkânı var mı demiş ben nasıl öldüreceğim, dedi (asıl kahramanın tanınması). Atın şunu içeri (düzmece kahramanın cezalandırılması). Kırk gün kırk gece düğün yaptılar (kahraman evlenir). Yatağa yatar yatmaz, zehir atmışlar yatağına, bayılmış (kahramanı yok etme girişimi). Ne bu, onlar doğru ağalarının odasına gittiler, buldular, başladılar yalamaya (kahrama¬nının yardımına koşulur). Akşam benim yatağımı kim yaptım, bulun onu (kahraman saldırganı sorgular). Kim yaptı, buldular, ben yaptı öyle mi, parçalayın şunu bakim (öldürme emri). Onu orada parçaladılar (öldürme).
Tekrar kırk gün kırk gece (yinelenen evlilik). Koydular tahta bizim ağa olmuş pa¬dişah (kahraman tahta çıkar).
Uzaklaşma işlevinin üç kere saldırgana karşı zaferin iki kere geçtiği Lamya (Canavar) masalında, V.Propp’un işlevsel dizisine göre 30 işlev saptadık. Daha önce de dediğimiz gibi V.Propp masallarda değişmeyen eylem olarak 31 işlev saptamıştır. Fakat bütün masallarda bu işlevlerin hepsinin var olması gibi bir kural yoktur.
Masalda Yer Alan Söz Kalıplan, Söylemler, Ünlemler
Söz Kalıpları: Masal anlatıcımız masala “bir varmış bir yokmuş” masal başı söz kalıbıyla başlıyor. “Zaman geçmiş” masal ortası söz kalıbıyla devam ediyor ve “masal da burda bitmiş” söz kalıbıyla masalın sonlandığını belirtiyor.
Söylemler: “Götürmek” fiilini incelendiğimizde masalda, Zonguldak, Kastamonu yörelerinde de kullanılan “getirmek” fiili anlamında kullanılmıştır (Bana götüreceksin onu). “Kaçmak” fiili yörede “gitmek” fiilinin yerine kullanılmaktadır. “Harcamak” fiilinin ilk anlamı “tükenmek, kullanmak ve sarf etmektir”. Burada ilk anlamı dışında argolaşmış bir söylem olarak karşımızdadır. “Yok olmasına, ölmesine sebep olmak” anlamında kullanılmıştır.
“Mıntıka”, Türkçe’si “bölge” olan Arapça bir kelimedir. “Yabani adam” ilkel du¬rumda yaşayan, dağda, lorda gezen eşkıya anlamında kullanılan bir söylemiştir.
Ünlemler: “Abe” daha çok Trakya bölgesinde kullanılan bir ünlemdir. Seslen¬melerde sıkça kullanılır. “Abe kızanım” gibi… “Bre” ey, hey anlamında yaygın olarak kullanılan bir ünlemdir. Seslenme dışında “vay” gibi şaşma, şaşkınlık ve coşku da an¬latır.
Masalın Kahramanları:
A) İnsanlar
a) Bir erkek kardeş (masalın ilerleyen bölümlerinde oduncu, çoban ve damat ola¬rak karşımıza çıkıyor). Kız kardeşini her türlü tehlikeye karşı korumakla görevli, doğru ve dürüst ve iyi bir karakter.
b ) Bir kız kardeş: Erkek kardeşinin ölümünü isteyecek kadar kötü niyetli, cinsellik isteğinde ve kimlik arayışı içinde olan, kötü bir karakter.
c ) Eşkıya: Kötü bir karakter.
d ) Çingene: Yapmadığı bir işi, bu iş büyük güç gerektiren, olağanüstü bir iş, üst¬lenerek ortaya çıkan bir karakter. Bu başka bir isimle de karşımıza çıkabilir.
e) Padişahın kızı.
f ) Padişah
g )Hizmetçi: Masalda net olarak belirtilmese de kahramanı zehirleyen, kız kardeş olduğunu düşündüğümüz bir karakter.
B) Gerçeküstü Varlıklar:
a) Dokuz dilli canavar: İnsanların temel gereksinimlerinden olan suyun başını tu¬tan, zulmeden bir güç.
C ) Hayvanlar:
a) Ehil hayvanlar:
-Köpek
-Koyun
-Eşek
D) Orman hayvanları
-Kurt
-Tilki
-Ayı
Ormancı ve aynı zamanda çoban olan erkek kardeşe yardım eden yardımcı kah¬ramanlar.
Masaldaki Mekânlar:
A ) Geniş Mekânlar: Türkiye hudutları içindedir. Masalda yerleşim yeri Çatalca ve bölge Trakya bölgesidir. Bu yerelleştirme, sadece mekânda değil, folklorun bütün alt dallarında masalın anlatıcısı tarafında değiştirilebilen anlatılan bölgede daha dikkat çekmesi ve sahiplenilmesi (benimsenmesi) bakımından da önemlidir.
B ) Dar Açık Mekanlar
- Orman
- Pınar
C ) Dar kapalı Mekânlar
- Saray
Masaldaki Zaman:
İncelediğimiz masalda olaylar genellikle yirmi dört saatlik zaman dilimleri içinde geçmektedir. Sabah-akşam, ertesi gün (yarın) ifadeleri olayların kısa sürelerde ger¬çekleşmiş olduğunu göstermektedir. Yalnız, yavru hayvanların büyümesi ve “zaman geçmiş” masal ortası kalıp sözü yirmi dört saatlik zaman sürecinden fazla bir zamanın geçtiğini belirtmektedir. Kırk gün kırk gece yapılan düğün de bir ay on günlük bir za¬manı kapsamaktadır.
Dönem açısından zamana baktığımızda ise padişahlığın ve sarayın olması anlatı¬nın cumhuriyetten önceki döneme ait olduğunu göstermektedir.
Masalda Tespit Edilen Motifler:
a) Dua; masalda büyüsel bir işlev olarak karşımıza çıkıyor.
b) Tür değiştiren hayvanlar; güvercinlerin koyun olması.
c) Kahramana yardım eden ve konuşan hayvanlar.
d) Vahşî hayvanlara yedirilerek cezalandırma.
e)Suyun başını tutan dokuz dilli canavarın ölümü. “Halka zulmeden ejderha simgesiyle anlatılır. O korkunçtur. Güç kuvvet yetmez. Subaşını tutmuştur. Halkı susuz bırakmıştır. Ancak bir kurban aldıktan sonra su vermektedir. Bu¬nun için halk bir kurtarıcı bekler. O yiğit kişi gelir, ejderhanın işini görür ve halkı esenliğe çıkarır.
f) Evlendirerek ödüllendirilen kahraman.
g) Evlenme töreni.
Masalda Tespit Ettiğimiz İletiler
İleti: Okuyucuya, dinleyiciye, eğitim amaçlı verilmek istenilendir.
A) Etik İletiler:
a) Yalan söylemek, insanın başına büyük sorunlar açar, her yalan yeni bir ya¬lan doğurur.
B) Psikolojik iletiler:
a) Korku ve baskı insanları yalana iter.
b) Kötülük, cezasız kalmaz, iyilik mutlaka kötülüğü yener.
c) İyiler, iyilik, kötüler kötülük bulur.
d) Bazen hayvanların dostluğunu, insanların dostluğundan daha güçlüdür.
C) Sosyolojik iletiler:
a) Her kötülüğün bir cezası vardır.
D) Ekonomik İletiler:
a) İnsanların temel gereksinimlerinden biri olan “su” bu masal da elindedir. İnsanoğlu buna ulaşmak için hep uğraş verir ve acı çeker.
Sonuç Olarak:
İncelemeye çalıştığımız masalda ana tema için, iyiliğin, doğruluğun ödüllendirilmesi ile onaylanmamış cinselliğin reddedilmesi, (eşkıya ve kız kardeşin karşı çıkılıyor) ve onaylanmış cinselliğin kabulüdür (erkek kardeşle padişah kızının evlenmesi) diyebiliriz.
Masalımızın iki kesitten oluşuyor. İnsan insana ilişkilerin geçtiği ilk kesitte daha güncel ve gerçekçi bir anlatım hakim. Tek olağanüstü özellik olarak güvercinlerin koyuna dönüştüğü, büyüsel bir olayın varlığı ve hayvanların konuşabilmelerini gösterebiliriz.
Masalın ikinci kesitinde ise masala adını veren canavar (masala adını verecek kadar öne çıkan bir unsur olmasa da) ortaya çıkıyor. Onunla girişilen mücadelede hayvanların güçleriyle öne çıkma olayı ve zehirlenen kahramanımızın yine hayvanlar tarafından iyileştirilmesi, ölümden kurtarılması, masalımsı özellikler taşıyan bölümlerdir
Bir diğer önemli konu ise; birinci kesitin sonunda yer alan erkek kardeşin yollarının ayrılmasından sonra, kız kardeşin saraya hizmetçi olarak gittiği açıkça söyleniyor. Ancak, ikinci kesitin sonunda, en mutlu gününde, sarayda zehirlenen damat (erkek kardeş) acaba hangi hizmetçi tarafından zehirlendi? Bu konuda masalımızda bir belirsizlik var. Bu durum anlatıcının masalı tam olarak hatırlamadığını göstermektedir.
Kahramanımız iyidir ancak çok güçlü-kuvvetli ve cesaretli değildir bir erkek olarak, ataerkil toplum düzeni gereği, kız kardeşinin namusunu korumakla görevlidir. Bunun için her türlü zorluğa göğüs gerer. Bir dua yardımıyla güvercinlerin koyun olması ve sonrasında orman hayvanlarının kendi yavrularıyla bu koyunları takas etmeleri sonucunda kahramanımızın
yardımcıları ortaya çıkmaktadır. Kahraman korumacılığına karşın en büyük kötülüğü canından, kardeşinden görmektedir. Bu durumun nedeni masalda baskı ve korku olarak veriliyor ancak bu kız kardeşin evlenme isteği, kendine ait bir ev, aile kurma isteği, ona bağlı olarak da cinsellik isteği şeklinde açıklanabilir.
Kahramanımıza yardım eden hayvanlar, yeri geldiğinde insanlardan daha dost olabileceklerini göstermektedirler.
İkinci kesitte, suyun kurtarılması bir can karşılığındadır ve bu can “genç bir kız” olmalıdır, burada da cinsellik ve ataerkil toplum yapısı öne çıkmaktadır. Özellikle kurbanın “kız” olması, güzel, el değmemiş bir armağandır.
Kahramanımız hayvanatlarının yardımıyla bir zulüm olan susuzluğu çözümlendirir ve “geneli” mutlu sonla biten masallarda olduğu gibi, iyiliğin karşılığı olarak bir kız” ile ödüllendirilir ve tahta çıkar.
Kısa bir değerlendirme ile son noktayı koyarken; masallar içinden çıktıkları top¬lumların gelenek-göreneklerini, yaşam felsefelerini, sosyo-kültürel ve ekonomik ya¬pılarını, kısaca bağıl oldukları toplumu bütün yönleriyle ortaya koyan, kimi zaman korkutan, kimi zaman güldüren, hayal dünyasında gezintiye çıkaran, eğiten, özlemleri, beklentileri dile getiren anlatı türleridir.
Toplumlar var oldukça ve onlara ihtiyaç duyulduğu sürece, belki şekil değiştirerek yine toplumların aynası olmaya devam edeceklerdir.
Yararlanılan Kaynaklar:BORATAV, Pertev Naili; 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul 1992, s. 96.
DEMİRAY, M.Güner; “Türk Halk Masalları Üzerine, Masal Araştırmala¬rı, Haz. Nuri Taner, İstanbul 1988, s. 44.
PROPP, Vladimir, Masalın Biçimbilimi, Çev. Mehmet Rifat-Sema Rifat, BFS Yayınları, İstanbul 1985.
RİFAT, Mehmet, Homo Semioticus, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1996.
SEYİDOĞLU, Bilge, Erzurum Halk Masalları Üzerine Araştırmalar, Atatürk
Üniversitesi Yayını, Ankara, 1975.
YAVUZ, Muhsine Helimoğlu, Masallar ve Eğitimsel İşlevleri, Ürün Yayınları, Ankara, 1997.
MİLLİYET Sanat Dergisi, Sayı 222, 1997.

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar