ESER : ESRAR-I CİNAYAT 
TÜRÜ: ROMAN
YAZARI: AHMET MİTHAT EFENDİ
derleme :www.edebiyatfatihi.net
GENEL BİLGİ:

Ahmed Mithat Efendi'nin yazınımızda polisiye romanın ilk örneği sayılan Esrâr-ı Cinâyât (Cinayetlerin Sırrı) romanı, hem sürükleyici konusu, hem de yazarın kendisine özgü anlatımlarıyla dikkati çekmektedir. Bir gazetenin cinâyet haberiyle başlayan zekî ve becerikli müstantik (polis dedektifi) Osman Sabri, kılık değiştirme ustası olan yardımcısı Necmi ve kendisini halkın sesi olarak gören *** gazetesi yazarının çabalarıyla, yüksek düzeydeki bir görevlinin koruduğu kalpazan çetesinin ortaya çıkarılmasıyla sonuçlanan yapıt, yayımlandığı dönemde olduğu kadar bu gün de ilgiyle okunacak bir ustalıkla kaleme alınmıştır. 

ÖZETİ: 
Edebiyatımızda ilk yerli polis romanı olmasına rağmen başarılı eserde olay, 1870 yıllarına doğru İstanbul'da geçer. Boğaz'ın bitiminde Öreke Taşı denilen kayalıkta bir temmuz gecesi genç bir kızla iki adam öldürülmüştür. Beyoğlu mutasarrıflığı komiserlerinden Osman Sabri ve taharri memuru Necmi, katili aramaktadırlar. Bir ay sonra da Halil Sûrî adında bir zengin, Beyoğlu'ndaki evinde tavana asılı bulunur. İki polis bunun da bir intihar olmayıp ilk olaya bağlı ikinci bir cinayet olduğu sonucuna varırlar. Şüpheler 35-40 yaşlarında zengin ve çok güzel bir kadın olan Hediye Hanım üzerinde toplanır. Sorguya çekilen, sıkıştırılan kadın, cinayetlerin Kalpazan Mustafa tarafından işlendiğini söyler. Birkaç gün sonra Kalpazan Mustafa'nın Tercüman-ı Hakikat gazetesinde Avrupa'dan yolladığı mektuplarla cinayetlerdeki sırlar yavaş yavaş aydınlığa çıkar. Kalpazan' Mustafa, eli her işe yatkın, dürüst çalışkan bir genç iken, asıl adıyla bir Hezarfenzade Mustafa Çelebi iken, yirmi yaşında, Hediye Hanım'a tutulmuş, onun kulu kölesi olmuştu. Hediye Hanım, Halil Sûrî ile birlikte, Avrupa'ya kıymetli eşya kaçırmaktadır; Mustafa'ya da konağında gizli bir atölyede sahte altınlar bastırtır. Mustafa, Hediye'den soğuyup konaktaki cariyelerden Peri'ye âşık olunca Hediye, kızı onunla evlendireceğine söz verdiği halde Halil Sûrî'ye peşkeş çekmek ister. Peri'nin Öreke Taşı'na sözde mehtap seyrine götürüleceğini öğrenen Mustafa düzenbazları orada bastırmış, iki Kefalonyalı'yı öldürmüş, yaralanarak ölümden kurtulan Halil Sûrî ise, Mustafa'nın olmasın diye, Peri'yi orada kendisi öldürmüştür. Kalpazan; Mustafa, sağ kalan adamlarıyla kaçan Halil Sûri'yi bir süre sonra evinde kloroformla bayıltarak boğar, olaya intihar süsü vermek için de cesedi tavana asar. Avrupa'ya kaçar. Avrupa'dan gönderdiği mektuplarla olayların ayrıntılarını gazeteye bildirmiş olan Kalpazan Mustafa, Adliye, Nezareti’nce affa uğrayacağı ilân edilince İstanbul'a gelmek isterse de, vapur beklemekte olduğu Kalas kentinde bir kazada ölür. Beyoğlu mutasarrıfının, Hediye Hanım'ın yardakçısı ve ortağı olduğu da anlaşılmıştır, ama Mutasarrıf, Avrupa'ya kaçar, kurtulur. Kötülüklerin kaynağı Hediye ise, romanın sonunda iki gözü akmış bir dilencidir.

ROMANIN AKADEMİK İNCELEMESİ İÇİN TIKLAYINIZ

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar