26 Eyl 2015

METİN VE ŞAİR KONU ANLATIMI

Reklamlar

Ğ. METİN VE ŞAİR
METİN VE ŞAİR
Sanatçıların hayatlarını bilmek bazen şiiri doğru yorumlamamızı kolaylaştırır. Abdülhak Hamit Tarhan, Bombay'da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul'a dönmek için yola çıktı ise de, Fatma Hanım Beyrut'ta vefat etti. Abdülhak Hamit,Makber şiirini eşi için, bu ruh haliyle yazmıştır.
"ne şair kalmış ülkede ne şiir
divanlar unutulmuş
mesneviler parça parça
ey şairlerin sultanı ey bakî


inanılmaz kafiyeler düşürüp yıldızlardan
(mef'ûlü mefâîlü)
ruhunla söyleşirim"
Attilâ İLHAN
Yukarıdaki şiir, Attilâ İlhan’a ait, modern bir şiirdir. Mısraların ilk harfine küçük harfle başlamıştır. Şair, Divân şiirini ve şairlerini beğenmektedir, Bâki’ye hayrandır, divan şiirinin unutulmasından dolayı üzgündür, geçmişi özlemektedir. Şair,  serbest ölçülü, serbest birimli şiir tarzını benimsemiş, sade bir dil kullanmıştır. Dizelerdeki "mesnevi, şairlerin sultanı bakî, mef'ûlü mefâîlü" sözleri, Klasik şiirimizle ilgilidir. Şair, gelenekten faydalanarak, farklı ve zengin bir şiir yazmıştır.

METİN İNCELEME
Örnek Metin-1
CÜNEYD
bakanlar bana
gövdemi görürler
ben başka yerdeyim
gömenler beni
gövdemi gömerler
ben başka yerdeyim
aç cübbeni cüneyd
ne görüyorsun
görünmeyeni

cüneyd nerede
cüneyd ne oldu

sana bana olan
ona da oldu

kendi cübbesi altında
cüneyd yok oldu
                                           Asaf Hâlet ÇELEBİ

ZİHNİYET: Bu şiiri zihniyet açısından inceleyebilmek için öncelikle şiirde anlatılanları bilmek gereklidir. Şiirin de ismi olan “Cüney”, ünlü mutasavvıf ve âlim, Cüneyd-i Bağdadî'dir. Küçük yaşlardan itibaren dini bilgiler alan Cüneyd, yirmi yaşına geldiğinde tek başına fetva verecek bir olgunluğa erişmiştir. Yaşadığı çevrede sevilen ve tanınan bir din büyüğüdür. Binlerce öğrenci yetiştirmiştir.
Allah, insanları en güzel şekilde yaratmıştır. İnsan, onun emir ve yasaklarına uyar, haramdan kaçınır ve her şeyde helal olanı gözetirse, o kişi vahdet-i vücuda ermiş kabul edilir. Yani, o kişi, Allah'ın en sevgili kulu olur, Allah’ı bulur. Şiir, aslında bu sembol üzerinde durmaktadır.
Asaf Halet Çelebi de mutasavvıf ve Modern Gelenekçi bir şairdir. Bu şiirin yazıldığı devirde Türkiye'de tasavvufi anlayış yoğun bir şekilde yaşanmamaktadır. Ama şair, Türk şiir geleneğinde farklı bir yerde olduğunu gösterircesine, geçmişe ait bir olayı ele alarak onu modernize eder. Para, hırs, dünyaya önem verme konusunda, yaşadığı dönemin okurlarına, tasavvufun ne kadar huzur verici bir ekol olduğunu göstermek istemiştir. Şiirleri fazla kapalı olduğundan, devrinde çok fazla anlaşılamamıştır.
Şiirde geçen "bakanlar banagövdemi görürler" dizelerinde, dışta kalıp içlerini aydınlatamamış insanların düşünceleri anlatılır. Mutasavvıf, dünyaya neden geldiğini bildiği için, dış güzellik ve şekiller onu asla aldatamaz. Ama içi zengin olan olmayanlar, dıştaki şekillere bakıp aldanacaklardır. "gömenler beni/gövdemi gömerler" dizelerinde ise insanın etinin ve kemiğinin geçici, "ruh"unun kalıcı olduğu anlatılmak istenir. Mutasavvıflara göre ruh, insanın özüdür. "Aç cübbeni cüneyd / ne görüyorsun / görünmeyeni" dizelerinde, insanda, Allah'ın izlerini gördüğünü anlatır.
İnsan, tasavvuf inanışına göre, âlemin efendisidir. İnsanın yaratıcısını anlaması şeklinde kısaca anlatabileceğimiz vahdet-i vücut inanışına göre, "yaratıcısını tanıyan insan, kendini de tanır. "Kendini tanıyan insansa, dünyada neden bulunduğunun farkına varır. Şiirin son dizeleri, ruhun, bedenden ayrılarak öte dünyaya geçmesini yani ölümü anlatmaktadır. İnsanın bedeni yok olur, ruhu yaratıcısının yanına gider. Modern insan, kalıcı olan değerleri değil, geçici olan şeyleri sevdiği için, şair ruhun yüceliğini sembollerle anlatır.

RİTİM-AHENK: Şiir, serbest ölçüyle yazılmıştır. Ritmi sağlayan en önemli unsur, "-g,-c,-r" sesleriyle yapılan aliterasyon,  "-a,-e"  sesleriyle yapılan asonanslar ve bazı kelimelerin tekrar edilmesidir.

ŞİİR DİLİ: Şiirde günümüzde kullanılmayan, anlamı az bilinen hiçbir kelime yoktur. Bu yönden şiir çok sade bir dilde yazılmıştır. Şiir dilinde "imge" ön plana çıkmaktadır. Şair, şiirinin etkili olabilmesi için, sembollerle birlikte kendine özgü bir imge oluşturmuştur. Her okur, bu sebepten şiirden farklı anlamlar çıkarabilir.

YAPI: Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin kendine özgü yapısını oluşturmuştur. Şiir serbest ölçüyle yazılmasına rağmen, ikili dizelerin kullanıldığını görüyoruz. Şiirde aliterasyon, asonans ve tekrarlanan kelimelerle bir müzikalite yakalanmıştır.

TEMA: Şiirin teması, "tasavvufa göre ruh"tur. Şair, ruha, dolayısıyla da yaratıcının kalıcılığına vurgu yapmaktadır.

Örnek Metin-2
MANSÛR
renkler güneşten çıktılar
renkler güneşe girdiler
renkler güneşsiz öldüler
ne renk gerek bana
ne renksizlik

güneşler bir yerden çıktılar
güneşler bir yere girdiler
güneşler onsuz öldüler
ne aydınlık gerek bana
ne karanlık
şekiller bir yerden geldiler
şekiller bir yere gittiler
şekiller görünmez oldular
büyük köse vur
bütün sesler bir seste boğuldu
mansûr
mansûuur
Asaf Hâlet ÇELEBİ

ZİHNİYET: Şiirdeki zihniyet özelliklerini çıkarabilmek için “Mansur” ismiyle anlatılmak istenenleri bilmek gereklidir. Hallac-ı Mansur, İran'da doğmuştur. Basra yaşamıştır. Dini ilimler tahsil etmiştir. Bir önceki şiirde adı geçen Cüneyd-i Bağdadi'yle Bağdat'ta görüşmüştür.
Hallac-ı Mansur, bir toplantı esnasında, tasavvuf anlayışına göre yorumlandığında güzel olabilecek bir söz söylemiştir: "Ene'l Hak" (Ben Hakk’ım, Tanrı’yım). Ama bu sözü tasavvufa göre yorumlamayanlar onu dinsizlikle suçlamışlardır. Onu hapse atmışlardır. 8 yıl hapis yatan Mansur'un görüşlerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Bunun üzerine önce derisi yüzülmüş, daha sonra da kafası kesilmiştir. O, Tasavvuf edebiyatına göre, öleceğini bile bile gerçeği söylemekten çekinmeyen bir "şehit" gibi temsil edilmiştir. Yunus Emre, Nesimi gibi pek çok şair, onu din şehidi, dürüst bir ermiş olarak nitelemişlerdir.
Bu şiirde, şairin yaşadığı devrin zihniyetiyle ilgili çok fazla bilgi yoktur. Sadece dini hayatın bir yönü olarak niteleyebileceğimiz dini-tasavvufi bir hikâyenin, efsanenin modernize edilerek kullanıldığını söyleyebiliriz. Şiirin sembollerle anlatmak istediği fikir de Hallac'ın fikriyle alakalıdır:vahdet-i vücut.
Şiirde "renkler, güneşler, şekiller" kelimeleri tekrar edilmiştir. Şair, dünyanın nasıl yaratıldığını anlatır.
Birinci birimde renklerin güneşten çıktığı anlatılır. Yani, renklerin oluşabilmesi için mutlaka bir ışığa ihtiyaç vardır. Güneşten çıkan bu renkler, sonunda ortadan silinecektir.
İkinci birimde geçen “güneş” kelimeleri de onların bir varlık tarafından yaratılmış olduğunu gösterir. Güneş, bir yerden çıkmıştır, şaire göre yaratılmıştır. Yaratılmış olan bu nesne, bir yerde son bulacaktır.
Üçüncü birimdeki şekiller de yaratılmıştır. Onlar da eninde sonunda yok olacaktır. Bütün bu "renkler, şekiller, güneşler" kıyamet saati geldiğinde yok olacaktır.
Şiirin son bölümü bu sebepten çok önemlidir. "Büyük köse vur" ifadesi, kıyametin kopmasının işaretidir. Mansur'un derisi yüzülmüştür. Kös, hayvanların derilerinden yapılır. Şair, kıyamet ile Mansur'un derisinin yüzülmesi arasında bir ilgi kurmuştur. İsrafil meleği, kıyametin koptuğunu bir sura üfleyerek insanlara bildirecektir. Davulun çıkardığı sesler, kıyametin koptuğunu anlatırken, kâinattaki bütün sesler tek bir seste boğulacaklardır. Bu sesi vermek isteyen şair, Mansur kelimesinin seslerini uzatır. Şair, Mansur kelimesini yazarken "suuur" hecesini uzatarak İsrafil'in kıyameti bildireceği sur isimli boruyu hatırlatır. Bütün sesler, tek bir hakikatin varlığı olan Allah'ın sesi karşısında susmaya mahkûmdur.

RİTİM-AHENK: Şiir, serbest ölçüyle yazılmıştır. Ritmi sağlayan, aliterasyon, asonans ve “renk, güneş, şekil” kelimelerinin tekrar edilmesidir. “-ş,-k-l-r” sesleriyle aliterasyon, "-e,-i,-ü sesleri ile de asonans sağlanmıştır.

ŞİİR DİLİ: Şiir sade bir dilde yazılmıştır. Şair, şiirinin etkili olabilmesi için, sembollerle birlikte kendine özgü bir imge oluşturmuştur.

YAPI: Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin yapısını oluşturmuştur. Şiir serbest ölçüyle yazılmış, tekrarlanan ses ve kelimelerle müzikalite yakalanmıştır.

TEMA: Şiirin teması, "kıyametin kopacağına olan inanç"tır.

Örnek Metin-3
        ÖLÜMDEN SONRA
Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok.
Cahit Sıtkı TARANCI

Örnek Metin-4
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne hâlden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.


Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı TARANCI

Cahit Sıtkı Tarancı’dan alınan “Ölümden Sonra” başlıklı 3. örnek metnin incelenmesi
    ZİHNİYET: Şiirde İkinci Dünya Savaşının insan hayatlarında bıraktığı olumsuz izleri görmekteyiz. Bu savaşta, çok fazla insan ölmüş, savaşa girmeyen ülkeler bile bu savaştan çok fazla etkilenmiştir. O zamanın insanları, hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğuna şahit olmuşlar, insanların birbirlerini öldürmesinden etkilenerek, karamsarlığa kapılmışlardır. Çağın bunalımıdenilen bu zamanlarda insanının dünyadaki yeri, varlığı tartışılmıştır.
Cahit Sıtkı, Paris'te okurken İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Paris, Almanlar tarafından işgal edilmiştir. Şiirde, şairin yaşadıkları etkilidir.
Şiirin birinci biriminde geçen "Öldük, ölümden bir şeyler umarak" dizesi, adeta bu devrin hayat anlayışını özetlemektedir. Ölüm, o kadar sıradanlaşmış, bayağılaşmış ki insanlar ölümden bir şeyler umar olmuştur.
İkinci birimde ölen kişinin dünyadan yavaş yavaş silinmesi anlatılır. Ölenlerin ağzından yazılan bu bölümde, mezar içinde yapayalnız, karanlıklar içinde yatan kişinin, dünyada kendinden bir iz kalmadan yok oluşunu anlatır.

RİTİM-AHENK: Şiir 11'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Dize sonlarında bulunan redif ve kafiyeler, ahengin oluşmasını sağlamıştır. Şiir iki beşlikten oluşmuştur. Şiirin kafiye düzeni "abbba-cdddc” şeklindedir.

ŞİİR DİLİ: Şiirin dili sade, akıcı ve söz sanatlarından uzaktır. Şiirde günümüzde kullanılmayan, anlamı az bilinen hiçbir kelime yoktur. Şair, ölümün etkisini arttırmak için bu kelimeyle düşünebileceğimiz bazı kelimeleri kullanarak çağrışımlar yapmıştır. Şair, söylemek istediklerini rahat ve aynı zamanda günlük dilde görülemeyecek şairane bir söyleyişle dile getirmiştir.

YAPI: Nazım birimi olarak benttir. Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin kendine özgü yapısını oluşturmuştur. Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve şiirde kafiye ve rediflerin, imge ve söz sanatlarının ahenkli bir biçimde bulunması, yapıyı oluşturmuştur.

TEMA: Şiirin teması ölümdür.

Cahit Sıtkı Tarancı’dan alınan “Gün Eksilmesin Penceremden” başlıklı 4. örnek metnin incelenmesi
ZİHNİYET: Şiirde sosyal hayatta önemli bir değer olan yaşama sevinci ifade edilmektedir. Şair, şiirinde döneminin yaşama sevincinden çok, birey olarak insanın yaşama sevincinden bahsetmektedir.

RİTİM-AHENK: Ritim, 9'lu hece ölçüsüyle sağlanmıştır. Şiirin birinci biriminde "n" sesleri tekrarlanarak aliterasyon yapılmıştır. Şirin kafiye düzeni "abab-cdcd" şeklindedir.

ŞİİR DİLİ: Şiirin dili sade ve akıcıdır. Şiirde günümüzde kullanılmayan, anlamı az bilinen hiçbir kelime yoktur.

YAPI: Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin kendine özgü yapısını oluşturmuştur. Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve şiirde kafiye ve rediflerin, imge ve söz sanatlarının ahenkli bir biçimde bulunması, yapıyı oluşturmuştur.

TEMA: Şiirin teması "yaşama sevinci"dir.

Description: Description: C:\Documents and Settings\Administrator\Desktop\3-Fen_ve_teknoloji.tif
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1.  Aşağıdaki cümlelerde yargılar doğru ise karşısındaki “D”yi, yanlış ise “Y”yi işaretleyiniz.
Şairin hayatını, edebî kişiliğini ve dünya görüşünü bilmek şiirlerinin yorumlanmasında yardımcı olur.  (D)  (Y)
Şairin iç dünyası ve deneyimleri şiirlerine yansımamalıdır.  (D)  (Y)

2.    "Ben bir adam olamazdım
Gerçek dostlar olmasaydı
Gerçek şair olamazdım
Çiçek gözüm almasaydı."
                         Âşık Veysel ŞATIROĞLU
Yukarıdaki şiire göre aşağıdaki cümlede boş bırakılan yeri uygun şekilde tamamlayınız.
Âşık Veysel, iyi bir şair olmasını ………………………………………………………………………..……………………… bağlıyor.

3.  "İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir fakir Orhan Veli'yim
Bir fakir Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Tarifsiz kederler içinde
Urumeli Hisarı'na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
'İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor, konuyor aman martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım
Senin yüzünden bu hâlim'."
                                                              Orhan Veli KANIK
Yukarıdaki şiirden, şair ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisiçıkarılamaz?
A)  Şairin hayatı ile ilgili ipuçları olduğu
B)  Türküleri sevdiği
C)  İstanbul'da yaşadığı
D) Aşk acısı çektiği
E)  İstanbul'a hasretini dile getirdiği
 kaynak: Fen Bilimleri Dersaneleri 9.sınıf edebiyat konu anlatımı , tavsiye ederiz kaliteli bir yayın...

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!