2 Tem 2013

SERGÜZEŞT ROMANIN ÖZETİ,KONUSU,KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ,ZAMAN,MEKAN,BAKIŞ AÇISI(AYRINTILI TAHLİLİ)

Reklamlar


                                                   

Bu yazımızda Sergüzeşt romanının konusunu, özetini, temel çatışmalarını, temel iletisini, roman kişileri ve özelliklerini, zihniyet unsurlarını, dil ve anlatım özelliklerini kısaca ayrıntılı incelemesini bulabilirsiniz...


Kitabın Adı: Sergüzeşt
Yazarı: Sami Paşazade Sezai

ROMANIN KONUSU:
Eserde vurgulanan en önemli konu esarettir. Hayatı boyunca satılan, ezilen, oradan oraya fırlatılan bir taş misali görülen, bir insan olarak duygu ve düşüncelerine değer verilmeyen bir esirin dramı konu edilir.
Yazar insanın hayvan gibi alınıp satılamayacağını, esir dahi olsa her insanın duyguları hayalleri ve en önemlisi de bir kalbi olduğu gerçeğini ön plana çıkarır.
Romanda Osmanlının batılılaşmış burjuva sınıfının eleştirili esaret kurumuna bakış açısı ve yaşlı kuşakla genç kuşağın çatışması verilir. Asaf Paşa ve Zehra Hanım, sosyal münasebetlerde ve evlilikte zenginliği öne çıkarır. Oğulları Celal Bey ise zenginliğin önemli olmadığını, asıl olanın güzellik, namus olduğunu belirtir.

Günümüz genç kuşağının ilgi çeken bir yönünü ele alan eser o günkü toplumda da bugüne bilgi vermektedir.
Konusu gerçek hayattan alınmış bu romanda genel manada esir ticareti, sosyal sınıflar arasındaki dengesizlik, terbiye meselesi, geleneklerin sosyal hayata tesirleri başlıca unsurlardır. Ayrıca kader fikri Sergüzeşt romanında çok öne çıkmaktadır.

TEMEL ÇATIŞMASI: Esaret X Hürriyet

TEMASI: Romanın teması "esaret sorunu"dur.

TEMEL İLETİSİ: Eserde mal gibi alınıp satılan köle gibi çalıştırılan esir kızların büyük acılar yaşadıklarını vurgulayıp esaretin ne büyük bir kötülük olduğunu, bundan vazgeçilmesi gerektiği iletisi veriliyor. edebiyatfatihi.net

ROMAN ÖZETİ:

Kafkasya’nın bir köyünde Dilber adında küçük bir kız esircilerin eline düşer. İstanbul’a getirilir. Dokuz yaşındaki güzel kız, Mustafa Efendi adında bir memura satılır. Evin hanımı serttir, kötü huyludur. Dilber’e çok eziyet eder. Kızcağız bütün ağır işleri yüklenir, gücünün üstünde çalışır, böyle olduğu halde  sık sık dövülmekten, aşağılanmaktan kurtulamaz.

Mustafa Efendi Erzurum’a bağlı bir ilçeye atanır. Dilber’i götürmek istemediğinden bir esirciye satar. Dilber sıkıntılı yıllar geçirir. Ona müzik, okuma, ev işleri öğretilir. Dilber bir süre sonra Asaf Paşa konağına satılır.

Asaf Paşa’nın ailesi görgülü ve bilgilidir. Dilber burasını çok sever, ilk kez rahat eder. Ailenin oğlu Celal Avrupa’da okumuş, resim çalışmış, kültürlü ve yakışıklı bir gençtir. Neşeli ve iyi kalpli bir insandır.  Dilber’i model olarak kullanır, iki genç zamanla birbirlerine yakınlık duyarlar. Sevişirler. Anne baba durumu sezince telaşa kapılırlar. Çünkü bir halayık parçasıyla oğlunun evlenmelerine asla razı değillerdir. Oğullarının haberi olmadan Dilber'i  bir esirciye satarak konaktan uzaklaştırırlar. Celal olup bitenleri öğrenince üzüntüden yatağa düşer.

Dilber’in yeni sahibi Mısırlı bir zengindir. Kızı haremine kapamak amacındadır. Bunun için onu Mısır’a götürür.

Genç kız hareme girmek istemediğinden üst katta karanlık bir odaya kapatılır. Harem ağası Cevher kıza acır, onu kurtarıp İstanbul’a kaçırmak ister. Geceyarısı odaya ip atarak yukarı tırmanır, önce Dilber’i aşağı indirir. Arkadan kendisi de inerken dengesini kaybeder, düşerek ölür. 

Dilber yalnız ve çaresiz kalır. Tek başına İstanbul’a gidemeyeceğini anlar. Kendini Nil ırmağma atarak intihar eder.


ROMANIN ŞAHIS KADROSU:

KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ:

Romanda şahıs kadrosu olarak karşımıza iki grup çıkar: Köleler ve asiller. Dilber, Cevher Ağa, Teravet kölelik kavramını vermek için seçilmiş tiplerdir. Celal Bey, Hacı Ömer, Mustafa efendi ve karısı ise aydın ve varlıklı kesimi temsil eder.

DİLBER: Dönemin trajik bir sahnesini yani esirliği anlatmaya çalışan ve bu çalışmasında güzel bir eser ortaya çıkararak çalışmasında başarıyı yakalayan Samipaşazade Sezai, Dilber karakterini yazıya iyi bir biçimde dökmüştür.
Dilber’in küçük yaşında esirciye satılması, yaıılar sonra güzelleşip alımlılaşması akıcı bir dille anlatılmıştır.
Bu güzel ve talihsiz kız kendisi için imkansız bir sevdaya tutulmuş ve sonu hüsranla biten bir yaşam sürmüştür. Romanın asıl kahramanıdır. Merkez şahıs ve devrini temsil ettiği için önemli bir tiptir.
Namusuna düşkün, ölümü pahasına da olsa namusu için, odalık olma gibi kötü bir şeyi reddetme cesaretine sahip ulvi bir insandır. O, hayatta en fazla namusuna önem verir. Ve namusu için yaşar. Güzeldir ve bu güzellik onun başına hep sorunlar açmıştır.

CELAL BEY: 
Romanın ikinci önemli şahsiyetidir. Paris’te yurt dışı eğitimi gördükten sonra ressam olarak ülkesine döner ve model olarak kendisine Dilber’i seçer. Bu sırada da Dilber'in namusuna aşırı düşkünlüğü dikkatini çeker ve elinde olmadan Dilber’e aşık olur.
Zenginlik içinde bir yaşam süren Celal Bey rahat bir ortamda yetişmiştir. İstediği zaman istediği şeyi yapabilme rahatlığı ona verilmiştir. Bu zenginliği onun için bir şey ifade etmez çünkü, önemli olanaın maddi zenginlik deği, gönül zenginliği olduğunu savunan nadide insanlar arasındadır.

ZEHRA HANIM: Celal Beyin annesidir.  Oğlunun evdeki bir köleyle evlenmesini kabullenemez. Kötü kalpli bir insandır.

ASAF PAŞA: Celal Beyin babasıdır, o da eşi gibi oğlunun Dilber'le evlenmesini istemez. Varlıklı bir adamdır. 
Hacı Ömer: Bir esircidir merhametsiz, duygusuzdur.

Mustafa Efendi: Memurdur. Görevini kötüye kullanan ve rüşvet yiyen bir adamdır.

Teravet: Mustafa Efendi ve eşinin evinde Arap bir halayıktır. Kötü yürekli ve gaddardır. Dilber'e yaptığı işkenclerle ön plana çıkar.

Latife ve annanesi: Latife Dilber'in dert ortağı iyi ve merhametlidir. Anneannesi de aynı şekilde iyi ve merhametlidir.Yaşlı kadın ve latife yardımseverdir.

Cevher Ağa: Harem ağasıdır. Cesur, iyi yürekli, Dilber'i seven ve onun için ölümü göze alan bir kişidir.

MEKÂN VE ÖZELLİKLERİ:

İlk olarak anlatıma esirciye sayılacağı yerin tasviri ile başlanır. Buralar ise: Tophane Meydanı, Çakmakçılar Yokuşu, Beyazıt Meydanı, Aksaray gibi.
Daha sonra yazar Dilber’in satıldığı evin tasvirine geçer. “odada bir hücrenin içinde bir küçük şilteden ve bundan 50–60 yıl evvel yapılmış bir hücrenin içinde Çanakkale testisi ile bir bardaktan başka bir şey yoktu.”
Asaf Paşa’nın Moda’daki konağı da bir hayli geniş bir tasvirle anlatılmıştır. “Avrupai binanın deniz tarafındaki manzarayı göstermesine karşılık kara tarafındaki çınarı kestane, zeytin gibi insanı düşündüren ve esirlik içindeki hayale, lacivert göğü gösteren yüksek ışıkları, güneşin ışığını dalgalandırarak uzun gölgeleri ve hoşlukları hiçbir tarafla bağlantısı olmayan bahçeye ruhun aradığı rahat ve huzuru veriyordu…” (15 s)
Bu mekân tasviri Halid Ziya’dan önce Türkçe’de rastlamadığımız en güzel örnektir. Sezai’nin bütün ömrü Avrupai tarzda dekore edilmiş köşklerde geçtiğinden yazar, güzel ve rahat bir üslupla okuyucuyu sıkmadan en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmez.
Dekor para ve yaşayış tarzı ile yakından ilgilidir. Avrupai bir hayat tarzını, bütünü ile benimsemiş olan Asaf Paşa ailesi, dekorda da Batılı tarza önem vermiştir.



ZAMAN: 

Roman Dilber'in Kafkasya'dan yedi yaşında kaçırılmasıyla başlar Nil Nehri'ne kendini atarak boğulmasıyla son bulur. Romanda kronolojik bir zaman sıralaması gözlenmiştir.
Olaylar 19. yüzyılda geçmektedir. Yaşanam zamanı bilinmemekle birlikte yazıldığı dönemde yaşanmış olabilir.

BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI:

Roman müşahit anlatıcıya ait bakış açısı ile kaleme alınmıştır. Yazar, esir ticareti yapanlar ve Dilber gibi esarete mahkûm olanlar arasındaki tutumunu dengeleyememiş. Her iki tipteki insana belli bir mesafeyle bakamamıştır.
Yazar romanda kendi kimliğini gizleyememiş, zaman zaman araya girerek kendi düşüncelerini de eklemiştir. Ara sıra konu dışına çıkmış. Esirlik kurumunu acındıracak etki sağlamaya çalışmıştır. Yazar kendi düşüncelerini belirttiği bir bölümde “ Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır.”(s.31) diyerek yorumda bulunmuştur.
Dram öğelerini yer yer kullanarak eserin coşumcu bir yapıta çevirmiş. Mesela eserin 23. sayfasının ikinci paragrafında; “Aferin! Bu Kafkasyalı küçük çocuğun muzdarip kalbine ki kendisine ait olanlardan başka bir şeyi kabul etmeyerek ve bohçasını koltuğun altına alarak oda kapısından dışarı çıktı.” Demiştir.
Yazar yine başka bir bölümde de okurun acındırma duygularını uyandırmak ister: “Zavallı Çocuklar! Sizin o mini mini elleriniz, eski Asya vahşetini kullandığı ve birkaç yüzyıldan beri insanlığın zorbalık yükü altında inlediği esirlik zincirlerini kırmak için değil, belki kendiniz gibi küçük kuşları, güzel çiçekleri okşamak içindir.” Der.

YAZARIN SÖZÜNÜ EMANET ETTİĞİ KİŞİ

Sergüzeşt romanı 1889 yılında yazılmıştır. Bir insanın hemcinsi olan başka bir insanı kul edinmesi, hiçbir şekilde tasvip edilecek bir durum değildir. Ancak tarih boyunca doğuda ve batıda bir realite olarak yaşanmıştır. Dolayısıyla romanın gerçeği ile hayatın gerçeği birbirine yakındır. Eserde o dönemin esaret anlayışına ait birçok iz bulabiliriz. Mesela eserde eserlerin duygularına yer verilmemesi, bir insan olarak değil de iş yapmak için yaratılmış bir mahlûk olarak bakılması gibi bölümlere rastlarız.

Dilber ve cevahiri romanda yazarın sözünü emanet ettiği kişilerdir. Geçmişinde esirlerin bulunduğu konaklarda bulunan Sezai, bu gerçekleri Dilber ile yaşamıştır.

Dilber, tip olarak bir Çerkez kızıdır. Karakter olarak da devrin ve dönemin yaşantısını yansıtır.
Romanda bir sınıfın trajik durumu Dilber ile öne çıkarılmıştır. Ferdi, sosyal konulara değinilmiştir. Bu konuları çok etkili, vurgulu ve eleştirel bir biçimde anlatılmıştır. Romantizminde konu edildiği bölümlere rastlamak mümkündür.
Eserde yazarın sözünü emanet ettiği kişi Dilber’dir. Söylemek istediklerini onun ağzı ile bize aktarmıştır. Dilber yazarın düşünce ve fikirlerinin sembolüdür.
Vakanın gözleme dayanması, ruh çözümlemelerinin tabiiliği, mekân tasvirlerinin olayın gelişmesine paralel ve kahramanların ruh halleriyle ilişkili olarak realist akımı benimser. Ancak Sezai’nin zaman zaman Namık Kemal ve Ahmet Mithat romantizminden gelen bir tavırla kahramanlarına karşı duygularını gizlemediği görülür. Mesela Cemil Bey’i beğenir; Dilber, esir kızlar, Cevher gibi kahramanlara acır; esirci Hacı Ömer, Harputlu Mustafa Efendi’nin Hanımı gibi kahramanlarına kızar. Bütün bu duygularını saklama ihtiyacı duymaz.
Tanzimat dönemi Türk romanının “asıl örgüsünü teessüri mevzuların yaptığını” belirten Tanpınar, bunu on dokuzuncu asır sonlarında , “romantizmin serpintisi” olarak değerlendirir. Sergüzeşt ‘te de “ bu hissi unsura henüz çok mütereddit bir realizm arzuyla, kibar ve satkarene hatta Avrupalıca bir hayatı aksettirmek endişeleri karışır”der. Sergüzeşt ‘ten önce romantizm tecrübesini yaşayan Türk romanı Sergüzeşt’le realist tavrın örneğini sunar. Tanpınar “henüz çok müterreddid bir realizm “söz grubuyla bu tavrın, edebi eserde yansıması biçimine işaret eder. Ancak Sezai, bir taraftan realist tavrı benimserken, bir taraftan da Namık Kemal ‘in üslubunu sürdürür.

DİL VE ÜSLUP

Sergüzeşt’in dili ve üslubu sade ve tabiidir. Kuş ve renk isimleri her fırsatta kullanılmıştır. Kuş, özgürlüğün sembolüdür. Mekan tasvirleri çok iyidir. Okuyucunun hayal dünyasına uygundur. Samipaşazade Sezai’nin ilk ve son romanı olması itibariyle diğer romanlarıyla karşılaştırma gibi bir şansımız bulunmamaktadır.
Başarılı bir eser ortaya çıkaran Sezai, okuyucun bir solukta bitirebileceği bir kitap vücuda getirmiştir. Anlatım akıcı ve sürükleyicidir. Kısa ve öz olması da okuyucu için bir avantajdır.
Sergüzeşt romanını esas kahramanı olan Kafkasyalı esir kız Dilber’dir. Romandaki diğer şahısların hepsi ya ona eziyet eden veya onu koruyan ve seven kimselerdir. Romana bütün olarak Dilber’e ıstırap veren insanlar hâkimdir. Romanda, Dilber hemen daima kendisine zıt kimselerle karşılaştığı ve bu kimseler Dilber’le münasebetlerine göre tasvir edilmiştir. Başta Dilber’i Batum’dan İstanbul’a getiren Çerkesler’in insani duyguları yoktur. Kendi ırklarından olan kızları İstanbul’a getirir ve satarlar. Onlara göre insan, değeri para ile ölçülen bir varlıktır. Esir kızları satın alan adam, Hacı Ömer adındaki esirci, Dilber’le taban tabana zıt “iriyarı, çirkin, vahşi, merhametsiz bir insandır. Hayatta iki şeye önem verir: biri duvarda asılı kırbacı, öteki ise evine gelen zayıf mahlûkların kimsesizliğidir. Dilber’i satın alan Harput sabık Mal Müdürü Mustafa Efendi’nin karısı da kendisi gibi çirkindir. Harputlu çirkin, merhametsiz ve saygısız bir adamdır. Sosyal bakımdan Dilber ile aynı durumda olan Harputlu’nun hizmetçisi Arap cariye Taravet de hanımı gibi çirkin ve merhametsizdir. Bunlara karşılık Dilber’i sokakta baygın halde bulan ve gece evine götüren ona annesi gibi bakan yaşlı kadın asil bir çehre ve şahsiyete sahiptir. Edirnekapısı civarındaki harap, korkunç konakta Dilber ile diğer esir kızları çalgı çalan, kitap okuyan ve dertleşirken gösterir. Yazar onları tasvir ederken tatlı çocukluk hatıralarına, acı hayat tecrübelerine yer verir. Dilber Asaf Paşa’nın konağına gele kadar masum, hassas, ezilmiş bir çocuk olarak karşımıza çıkar fakat bu köşkte, ressam Celal Bey’e derin hayranlık, aşk duyguları uyandıran bir genç kız hüviyetine bürünür. Dilber ‘den sonra romanın ikinci mühim kahramanı Celal Bey’dir. Celal Bey, refah içinde büyümüş Paris’te resim tahsili yapmış, sıhhatli, neşeli bir delikanlıdır. Bu romanda Celal bütün dikkat ve ihtirasını sanatına gömmüş gibidir. Bu yüzden sağlıksız bir tiptir. Celal Bey türlü kıyafetlere sokarak Dilber’in resmini yapmaktan hoşlanır.”Asaleti zenginlik ve sosyal mevkide değil güzellik ve kalp saflığı”nda arayan Celal Bey, bu düşünceleriyle geleneksel yapıya tezat teşkil eder. Dolayısıyla sahip olduğu sosyal statüye aykırı bir tablo çizer. Alışılmış olanı değiştirmeye yönelik tavrı, karşısında geleneksel yapıyı şiddetle korumaya kararlı bir güç bulacaktır. Onu değiştirmeye gücü yetmeyecektir. Celal Bey, Dilber’in aşka eğilimli hassas yönünün ortaya çıkmasına hizmet ederken aynı zamanda mevcut sosyal yapıya karşı çıkışında örneğini gösterir. Asaf Paşa ve ailesi son dönem Osmanlı toplumunun tüketim tarzını temsil eder. Celal’in anne ve babası, toplum kurallarını gözetme çabası yüzünden kısıtlı kişilerdir.
Sergüzeşt ‘i üstad-ı has Ekrem’in nihayetsiz kalbine ithaf ile i’lâ etmek istemiştim. Bu eserin bir meziyeti varsa onu da şimdi zir-i zeminde durmuş, fakat bâlâ-yı sermediyette ebedîü’l-halecan olan kalpten almıştır.
Romanın “baştan sona kadar ezilen masum insan ile ezen kötü, anlayışsız insanlar tezadına dayandığını” belirten Mehmet Kaplan “ Sergüzeşt romanında eşya ve mekân tasvirleri, içinde yaşanılan dünyayı kurmada; şiir ve estetik duyguları telkinde önemli rol oynar. Bu bakımdan o, Namık Kemal ve Ahmet Midhat Efendi’den ayrılır” der.

ZİHNİYET UNSURLARI:

Artikel Terkait

98 yorum

helal lo çok eyi

elinize saglık

Elinize sağlık tam performans ödevimin ölçütlerine göre olmuş çok iyi

güzel rabia senı sevıyorum

abi çok iyi yaa

çok teşekkürler

adamsınız :)

adamsınız :)))

Kralsın abi

Kralsın abi

ASD:SAD:AS:D:SDFHD:

zuhahaahhahaa

mükemmelllllllll perfect :D

çk güzel olmuş kitap okuyup özet çıkarmaktan daha kolay ve daha rahat verilen

offfffffff süper.d

daha iyisi yok

:P mükemmel olmasada iş görür (güzelllii)

FEVKALADENİNDE FEVKİN DE :)

sağolun gerçekten benim performans ödevimdi

tamda ödevime göre çok teşekkür ederim

çok sağolun ödevimin %90 ını bu kısımdan yaptım elleriniz dert görmesin :)

Serenay senden nefret ediyom

Okuyun bu kitabı 1 gununuzu almaz be

Guzel ve heyecanliydi

tam bi profsnz helal

Ei olmuş ei

Sınavım vardı bu kitabı okuyamamıştım çok sağolun...

@Adsız

katılıyorum helal sana!!!

Tebrikler...

güzel bir özet

@Adsızharika çoook sağolun

@Adsızben okudum romanı neffis bir roman, herkese tavsiye ederim,Dilberin sonu cidden çok acıklı...

Çok iyi odevi

seni seviyorum ya anla artık.

yorumumu onaylamayın istemiyom

nasılsınız

ben de iyiyim

görüşürüz sağolun

beni boş bi insan sanmayın da bu sergüzeşt ödev olmasa hayatta okumazdım çok zayıf basit bi kitap zaman kaybı

Cok iyi ama yine okunmasinden yanayim

Emeğe saygı ;)

ya çok saolun yarına sınavım vardı bu kitaptan çok işime yaradı teşekkür ederim :))

cok tesekkürler:)))

çok iyi teşekkürler

Aynen benimde sınavım ın en az kırk puanı

Ooo çoğ süfer

Ooo çoğ süfer

Yav daha acik inceleme verdi hoca bize ama burda az sey var yavv

Gercekten cok guzel bayildim cok isime yatadi helel sizeeeee dd.

Ya yarin sinavim var kitabı okumuştum ama fazla özeti aklimda kalmamisti bu cok iyi oldu tsk mukemel

hakkınızı helal edin sınavlardan dolayı ödevi burdan yaptım ve gayet yeterli yazmışsınız teşekkürler..

Cok guzel bi ozet olmus yarin sinavim var kitabi bitirememistim burdan tamamladim cok sagolun ellerinize saglik.

Performans odevimdi tesekkur ederim :)

Tam da sınav zamanı helalsiniz :-d

Yarına ödev çok teşekkür ederim size ya çok isime yaradı.

abi harikasınızz emeğinize sağlık yarına da ödev vardı Allah razı olsun

IAFL TEAME SAYGILAR

Ödevime yardımcı oldu. TEŞEKKÜRLERRR (h) tabi daha yapmam gerekn çoook ödev var ;-(

9. sınıf edebiyat sınavından biri ise kitap sınaviydi iki kitaptan birisi buydu . okudum ama burada daha iyi anladım . ellerinize sağlık 😊

Diğer sayfalara baktim da bu sayfa kadar aciklayici bir sayfa değildi.. teşekkürler.

Ck ii saolun :-)

10 numara 5 yıldız :) :) :) :) :) sağolun

Allah razı olsun!

Ne tatlısın, amme hizmeti resmen!

Iyi Olmus Bide Intibahla Araba Sevdasina Bakcan Simdi Sinav Var Helal Olsun!!

tek kelimeyle harika

Cevher iple değil merdivenle tırmanıyor o yanlış olmuş

Çok iyi sağolun

tesekurler sagolun cok isime yaradi elleriniz dert gormesin

tesekurler sagolun cok isime yaradi elleriniz dert gormesin

tesekurler sagolun cok isime yaradi elleriniz dert gormesin

Esma , İlginize içten teşekkürler :)

abi bişey diyim mi siz efsanesiniz ^^ çok iyi

Çok iyi tebrikler.

Cok güzel ve ayrıntılı. Harika

Bu Romanı Okudum bitirdim biraz karışık tı sanki ama özeti daha ayrıntılıymış ellerinize sağlık ( Bizde Afiyet olsun)

Bende seviyorum Rabia i😘😘

Bende seviyorum Rabia i 😘😘

çok teşekkürler çok işime yaradı

Çok beğendim herkese tavsiye ederim

Bu romanın türü nedir ?

çok iyi bir özet hali profilinde neden kız fotosu var

Merhabalar.Benim birkac sorum olacak bilgi verirseniz cok sevinirim.
Iki Şehrin Hikayesi,Genc Werterin Acilari ve Siddhartha romanlarinin bakis acilar ve kacinci agizdan yazildiklari hakkinda bilgi verebilir misiniz cok acil.

İlahi bakış açısıyla yazılmışlardır bence

Uzun yerleri kısaltsanız iyi olur

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon