ROMANIN İNCELENMESİ
a) ESERİN ADI: Taaşşuk-u Tal’at ve Fitnat
b) ESERİN YAZARI: Şemseddin Sami
c) ŞEMSEDDİN SAMİ HAKKINDA KISA BİLGİ TIKLAYINIZ (1850-1904 )
ROMANIN KONUSU: Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanının konusu, Talat Bey ile Fıtnat Hanım’ın sonu hüsranla biten aşklarının acıklı hikâyesidir.
ROMANIN ÖZETİ:
Talat, bir kalemde çalışmaktadır, işe gider gelirken tütün almak için uğradığı Hacı Babanın dükkanında onun üvey kızı Fıtnat'ı görür ve ona aşık olur. Fıtnat da kafes aralıklarından gördüğü Talat'a aşık olmuştur.
Titiz ve huysuz bir adam olan Hacı Babanın, evlatlığının dışarıya çıkıp kimseyle görüşmesine izin vermediğini öğrenen Talat, tek çareyi Fıtnat'a nakış gösteren Şerife Kadınla tanışmakta bulur. Bunun için de kız kılığına girerek ve Ragıbe adını alarak Şerife Kadının evine nakış öğrenmeye gider. Şerife Kadın, Fıtnat'la Ragıbe'yi tanıştırır.
Talat, Fıtnat'ın da kendisine aşık olduğunu anlayınca, ona kendisini Talat'ın kız kardeşi olarak tanıtır. Talat her gün kıyafet değiştirerek Fıtnat'ın evine gitmektedir.
Şerife Kadın, Üsküdar'da Toptaşı'nda bir konak sahibi zengin ve dul bir adam olan Ali Bey'le Fıtnat'ı evlendirmeyi düşünür. Fıtnat ise bu haberi duyunca çılgına döner. Ragıbe'ye bu haberi verdiği gün gerçek ortaya çıkar: Ragibe, Talat'ın kendisidir. İki genç şayet evlenemeyecek olurlarsa intihar etmeye karar verirler.
Fıtnat'a evdekiler bir hile yapar ve onu Ali Beyle nikahlarlar ve yazlığa gidiyoruz diyerek düğün evine götürürler. Gerçeğin farkına varan Fıtnat, kendini Ali Bey'e teslim etmez. Aralarındaki tartışma esnasında Ali Bey, Fıtnat'ın boğazından kopan ve elinde kalan muskayı açıp okuduğunda onun öz kızı olduğunu öğrenir. Ali Bey telaşla Fıtnat'ın odasına geri döndüğünde vakit çok geçtir, genç kız bir çakıyla intihar etmiştir. Bu arada Talat da gelir. O da sevgilisini kanlar içinde görünce dayanamaz ve ölür. Şuur kaybı geçiren Ali Bey de sadece altı ay yaşar.
Talat, bir kalemde çalışmaktadır, işe gider gelirken tütün almak için uğradığı Hacı Babanın dükkanında onun üvey kızı Fıtnat'ı görür ve ona aşık olur. Fıtnat da kafes aralıklarından gördüğü Talat'a aşık olmuştur.
Titiz ve huysuz bir adam olan Hacı Babanın, evlatlığının dışarıya çıkıp kimseyle görüşmesine izin vermediğini öğrenen Talat, tek çareyi Fıtnat'a nakış gösteren Şerife Kadınla tanışmakta bulur. Bunun için de kız kılığına girerek ve Ragıbe adını alarak Şerife Kadının evine nakış öğrenmeye gider. Şerife Kadın, Fıtnat'la Ragıbe'yi tanıştırır.
Talat, Fıtnat'ın da kendisine aşık olduğunu anlayınca, ona kendisini Talat'ın kız kardeşi olarak tanıtır. Talat her gün kıyafet değiştirerek Fıtnat'ın evine gitmektedir.
Şerife Kadın, Üsküdar'da Toptaşı'nda bir konak sahibi zengin ve dul bir adam olan Ali Bey'le Fıtnat'ı evlendirmeyi düşünür. Fıtnat ise bu haberi duyunca çılgına döner. Ragıbe'ye bu haberi verdiği gün gerçek ortaya çıkar: Ragibe, Talat'ın kendisidir. İki genç şayet evlenemeyecek olurlarsa intihar etmeye karar verirler.
Fıtnat'a evdekiler bir hile yapar ve onu Ali Beyle nikahlarlar ve yazlığa gidiyoruz diyerek düğün evine götürürler. Gerçeğin farkına varan Fıtnat, kendini Ali Bey'e teslim etmez. Aralarındaki tartışma esnasında Ali Bey, Fıtnat'ın boğazından kopan ve elinde kalan muskayı açıp okuduğunda onun öz kızı olduğunu öğrenir. Ali Bey telaşla Fıtnat'ın odasına geri döndüğünde vakit çok geçtir, genç kız bir çakıyla intihar etmiştir. Bu arada Talat da gelir. O da sevgilisini kanlar içinde görünce dayanamaz ve ölür. Şuur kaybı geçiren Ali Bey de sadece altı ay yaşar.
ROMANIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ:
1. Kız çocuklarının okutulmaması.
2. Osmanlının son dönemlerinde devlet dairelerinde çalışan memurların kafalarına göre izne çıkmaları.
3. dönemdeki iç güveysi korkusunun annelerde hakim halinde olması.
4. Küçük yaştaki kızların kaçırılarak köle olarak satılması.
5. İnsanların hasta olduklarında devayı başka yerde aramaya çalışmaları.
6. Kızların çok küçük yaşta evlendirilmesi.
1. Kız çocuklarının okutulmaması.
2. Osmanlının son dönemlerinde devlet dairelerinde çalışan memurların kafalarına göre izne çıkmaları.
3. dönemdeki iç güveysi korkusunun annelerde hakim halinde olması.
4. Küçük yaştaki kızların kaçırılarak köle olarak satılması.
5. İnsanların hasta olduklarında devayı başka yerde aramaya çalışmaları.
6. Kızların çok küçük yaşta evlendirilmesi.
ŞAHIS KADROSU VE ŞAHISLARIN ÖZELLİKLERİ:
1) TAL’AT BEY
Annesi Saliha Hanım , babası ise Rifat Bey’dir. Babasını 6-7 yaşlarında iken kaybetmiştir.18-19 yaşlarında , henüz sakalları çıkmamış bir gençtir. Bir hükümet dairesinde görev yapmaktadır. Terbiyeli ve çok kibar bir kişiliği vardır. Daima güler yüzlü biri olan Tal’at Bey’in huyları arasında kibir , kıskançlık, çapkınlık ve hovardalık yoktur. Arkadaşları ve dostları tarafından da çok sevilen bir kişidir.
2) FİTNAT HANIM
Babası roman başlarında bilinmemekle birlikte babası Ali Bey’dir. Annesi ise Hacı Babanın evlendiği ve daha sonra ölen dul kadın Zekiye Hanım’dır. Fiziki yapısı ince bir bedene sahip olan kahramanımız orta boylu , gözleri ve kaşları kapkara, beline kadar uzanan saçları olan , bembeyaz bir teni olan , burnu düzgün küçük ağızlı , güzel bir kızdır. Ve 15 yaşındadır. Yumuşak huylu ve nezaketli birisi olan Fitnat Hanım öfke ve kızgınlık gibi kavramları bilmeyen bir kızdır. 7 yıl boyunca sokak kapısından dışarı çıkmamış ( Ara sıra pencereye çıkan ) , evde dikiş diker, nakış işleyen ve çok güzel ahlakı olan bir kahramanımızdır.3) SALİHA HANIM
50-55 yaşlarında , Talat Bey’in annesidir. 13 sene önce dul kalmıştır. İleri görüşlü olan Saliha Hanım okuma yazma bilmektedir. Talat Bey’den başka bir yakını yoktur.
4) HACI BABA
Gerçek adı Mustafa’dır. İstanbul- Beyazıt civarında tütün satmaktadır. Kısa boylu, şişman, 60 yaşını aşmış, beyaz sakallıdır. Sinirli , açıkgöz ve titiz bir insandır. Eşini kaybetmiştir.
5) EMİNE KADIN
Hacı Babanın analığıdır. Çerkez soyundan 70 yaşını aşmış bir ihtiyardır. Saçı bembeyaz, ağzında bir tek dişi olmayan , burnu ağzını kapamış ve zayıftır. Pek çok masal bilen , cinlerden , cadılardan bahseden , önüne gelen herkese masal anlatan bir ihtiyardır. Bu kadının görevi ; yemek yapmak ve Hacı Babanın odasını toplamaktır.
6) ŞERİFE KADIN
Fitnat Hanım’ın dikiş, nakış hocasıdır.
7) ALİ BEY
Fitnat Hanım’ın babasıdır. 40-45 yaşlarında Üsküdar-Toptaş’tadaki büyük konağın sahibidir. Öfkeli, inatçı ve titiz bir insandır. 15-16 yıl önce eski eşini ( Fitnat Hanım’ın annesi) kaybetmiştir.
8) RAGİBE HANIM
Talat Bey’in kendisidir.
9) AYŞE KADIN
Arap olan ve fazla yaşlı olmayan evin dadısıdır. Küçük yaşta iken kaçırılmış ve hizmetçi olarak satılmıştır. 20 yıldan beri Saliha Hanım’ın evindedir.
10) GÜLİZAR
RİFAT Bey’in gençliğinde cariyeymiş. Rifat Bey ile Saliha Hanım evlenmeden önce mektuplarını taşıyan 11 yaşında bir kızdır.
11) KAMİLE
Rifat Bey’in annesidir. Akıllı ve çok güzel bir bayanmış.
12) RİFAT BEY’İN BABASI
Kumarbaz, sarhoş, hayırsız, savurgan bir insandır.
1) TAL’AT BEY
Annesi Saliha Hanım , babası ise Rifat Bey’dir. Babasını 6-7 yaşlarında iken kaybetmiştir.18-19 yaşlarında , henüz sakalları çıkmamış bir gençtir. Bir hükümet dairesinde görev yapmaktadır. Terbiyeli ve çok kibar bir kişiliği vardır. Daima güler yüzlü biri olan Tal’at Bey’in huyları arasında kibir , kıskançlık, çapkınlık ve hovardalık yoktur. Arkadaşları ve dostları tarafından da çok sevilen bir kişidir.
2) FİTNAT HANIM
Babası roman başlarında bilinmemekle birlikte babası Ali Bey’dir. Annesi ise Hacı Babanın evlendiği ve daha sonra ölen dul kadın Zekiye Hanım’dır. Fiziki yapısı ince bir bedene sahip olan kahramanımız orta boylu , gözleri ve kaşları kapkara, beline kadar uzanan saçları olan , bembeyaz bir teni olan , burnu düzgün küçük ağızlı , güzel bir kızdır. Ve 15 yaşındadır. Yumuşak huylu ve nezaketli birisi olan Fitnat Hanım öfke ve kızgınlık gibi kavramları bilmeyen bir kızdır. 7 yıl boyunca sokak kapısından dışarı çıkmamış ( Ara sıra pencereye çıkan ) , evde dikiş diker, nakış işleyen ve çok güzel ahlakı olan bir kahramanımızdır.3) SALİHA HANIM
50-55 yaşlarında , Talat Bey’in annesidir. 13 sene önce dul kalmıştır. İleri görüşlü olan Saliha Hanım okuma yazma bilmektedir. Talat Bey’den başka bir yakını yoktur.
4) HACI BABA
Gerçek adı Mustafa’dır. İstanbul- Beyazıt civarında tütün satmaktadır. Kısa boylu, şişman, 60 yaşını aşmış, beyaz sakallıdır. Sinirli , açıkgöz ve titiz bir insandır. Eşini kaybetmiştir.
5) EMİNE KADIN
Hacı Babanın analığıdır. Çerkez soyundan 70 yaşını aşmış bir ihtiyardır. Saçı bembeyaz, ağzında bir tek dişi olmayan , burnu ağzını kapamış ve zayıftır. Pek çok masal bilen , cinlerden , cadılardan bahseden , önüne gelen herkese masal anlatan bir ihtiyardır. Bu kadının görevi ; yemek yapmak ve Hacı Babanın odasını toplamaktır.
6) ŞERİFE KADIN
Fitnat Hanım’ın dikiş, nakış hocasıdır.
7) ALİ BEY
Fitnat Hanım’ın babasıdır. 40-45 yaşlarında Üsküdar-Toptaş’tadaki büyük konağın sahibidir. Öfkeli, inatçı ve titiz bir insandır. 15-16 yıl önce eski eşini ( Fitnat Hanım’ın annesi) kaybetmiştir.
8) RAGİBE HANIM
Talat Bey’in kendisidir.
9) AYŞE KADIN
Arap olan ve fazla yaşlı olmayan evin dadısıdır. Küçük yaşta iken kaçırılmış ve hizmetçi olarak satılmıştır. 20 yıldan beri Saliha Hanım’ın evindedir.
10) GÜLİZAR
RİFAT Bey’in gençliğinde cariyeymiş. Rifat Bey ile Saliha Hanım evlenmeden önce mektuplarını taşıyan 11 yaşında bir kızdır.
11) KAMİLE
Rifat Bey’in annesidir. Akıllı ve çok güzel bir bayanmış.
12) RİFAT BEY’İN BABASI
Kumarbaz, sarhoş, hayırsız, savurgan bir insandır.
ROMANIN MEKAN VE ÖZELLİKLERİ:
Mekân
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanında
anlatılan olay, İstanbul’da geçmiştir. Romanda geçen yer adlarını Aksaray,
Laleli, Bayezit, Murat Paşa, Odabaşı, Beyoğlu, Şehzadebaşı ve Üsküdar olarak
sıralayabiliriz. Bu dış mekânların yanında, Talat ve Hacı Baba’nın evi ile Ali
Bey’in konağı da okuyucunun gözleri önüne serilmiştir. Olayın akışı boyunca bu
mekânların tasvirleri yapılmakla beraber, bunların başarılı tasvirler olduğunu
söylemek zordur. Sadece bir fikir vermek için Hacı Baba’nın evinde Fıtnat’ın odasının
tasvirine bir göz atmakla yetinelim:
“Bu kapıların
sağ koldaki açıldıkça temizce döşenmiş bir oda görünür. Bu odanın bir köşesinde
bir sepet sandık ve üzerinde daha bitmemiş, iğnesi üzerinde bir entari ve diğer
köşesinde bir ince bez ile örtülmüş bir gergef ve duvarın bir tarafında bir
ayna ve diğer bazı böyle alâmetler görünmekle vehle-i ûlâda bir kız odası
olduğu fark olunur. Evet, yukarıda ima olunduğu gibi Hacı Baba’nın bir emeksiz
kızı var idi. İsmi Fıtnat idi. İşte bu oda, Fıtnat Hanım’ın odasıdır.”
Mehmet Kaplan,
bu romanda mekânın “çok dar” olduğunu, “dış âleme ve tabiata çok az yer”
verildiğini belirttikten sonra, yalnız, Hacı Baba’nın evinin “... batılı,
realist romanlardaki tasvirleri hatırlatır şekilde ayrıntılı olarak” ele
alındığını ifade eder. “Şemsettin Sami’nin romanında Hacı Baba’nın evini,
içinde yaşayanların hayatlarıyla olan münasebete de işaret ederek tasvir
etmesi, basitlik ve acemiliğine rağmen yeniliktir. Burada biz, romanın baş
kısmında tasvir edilen Saliha Hanım’ın Aksaray’daki küçük odasından daha gerçek
bir dünyanın içine gireriz”
Bakış Açısı
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanı,
yazar-anlatıcı bakış açısı ile yazılmıştır. Buna göre romandaki anlatıcının
bakış açısı, çevremizdeki nesneleri ve olayları çıplak gözle görüldükleri gibi
tasvir etmek ve anlatmaktan ibarettir. Şahısların portrelerinin çizilmesinde,
mekân tasvirlerinde ve olayın akışının anlatımında dil, tabiî olarak
kullanılmıştır. Eşya ve olayların tabiî görünüşlerini değiştiren abartmalı
benzetmeler ile mecazlı ifadelere iltifat edilmemiştir. Şüphesiz çevremizdeki
nesnelere ve olaylara böyle bakmak, hele onları böyle yalın bir dille anlatmak
edebiyatımızda yeni bir tavırdır. Bu tavır, daha romanın başında kendisini
gösterir.
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanı, İstanbul’da
Aksaray’da bulunan Talat ile annesine ait evlerinin bir odasının tasviri ile
başlar:
“Aksaray’da
ufacık bir oda. Tantanalı değil, lâkin pek temiz döşenmiş bir odada, yüzünde
bir hüsn ü ânın harabeleri nümayan, elli-ellibeş yaşında bir kadın minder üstüne
oturup bir şey dikiyordu.”
Bu cümlelerin
devamında, odada bulunan Talat ile Arap Kadın’ın durumları anlatılır:
“Şemsettin Sami bizi burada eski mesnevi ve halk hikâyelerinde olduğu gibi uzak
ve ihtişamlı bir masal âlemine değil, İstanbul’da, Aksaray’da yaşayan, orta
halli bir ailenin içine sokuyor. Dekor, insanlar ve onların konuşmaları günlük
hayatta rastlanabilecek, alelâde bir sahneyi hatırlatır.”
Romanın başında görülen bu “alelâdelik”, iki
sevgilinin mektuplarında karşımıza çıkan çok hissî ifadelerin dışında roman
boyunca devam eder. Olay, mekân ve şahısların göründükleri
gibi anlatılmak istenmesi, şüphesiz, yazarın dil ve üslubunu da etkilemiştir.
Romanda konuşmalara geniş yer verilmiştir. Aynı endişeyle bu konuşmalar,
kahramanların eğitim ve sosyal durumlarına uygun bir dil kullanılarak
gerçekleştirilmiştir. Buna göre romanda, eşya ve olaylara gerçekçi açıdan
bakmak ve bunları tabiî ve sade bir dille anlatmak endişesinin hâkim olduğunu
görüyoruz.
Dil ve Üslup
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat romanını değerlendiren
araştırıcılar, onun dil ve üslubuna dair tesbitlerini de yazmışlardır.
Agâh Sırrı
(Levend), “Eserde en önce göze çarpan hususiyet, üslubunun, hikâyeciliğe
elverişli bir sadeliği haiz olmasıdır.” demiştir.
Mustafa Nihat
Özön, “Yazıldığı zaman itibarıyla, bunun benzerlerinden farkı”nın, “ifadesinin
daha düzgün, plânının daha muntazam” olduğu kanaatindedir.
Cevdet Kudret,
romanı değerlendirirken, “Üslupta da yer yer ‘meddah ağzı’ kullanılmış, ancak
sözlü anlatımda geçebilecek olan ‘Haaa!...’, ‘Yağma yok” vb. gibi sözlere”
rastlandığını belirttikten sonra “Yabancı sözcük ve dil kurallarına yer
verilmekle birlikte, eser; genel olarak süssüz bir anlatımla ve o zamana göre
sade sayılabilecek bir dille yazılmış; özellikle kişilerin konuşmalarında konuşma
dili kullanılmaya çalışılmış, hatta -Arap Dadı’nın konuşmasında olduğu gibi-
şive taklidi dahi yapılmıştır” demiştir.
Mehmet Kaplan
da, Şemsettin Sami’nin üslubunun “basit’ olduğunu söyler: “O, konuşma dilinin
dar kelime kadrosu ve sentaksı içinde kalmıştır. Onun bu tutumu, Divan
edebiyatının son derece süslü ifade tarzına karşı şuurlu bir reaksiyon olarak
izah edilebilir. Eserini 21-22 yaşlarında kaleme alan yazarın, şahsî bir üslup
yaratmasına da imkân yoktu. En büyük edebiyatçıların bile ifade zenginliğine
uzun bir çalışmadan sonra ulaştıkları ve kendilerinden önceki denemelerden
istifade ettikleri göz önüne alınırsa, Türk edebiyatındaki bu ilk roman
tecrübesinin basitlik ve acemiliği mazur görülebilir.”
Günlük
konuşma diliyle yazılmış olan romanda, karşılıklı konuşmalara geniş yer
verildiğini görüyoruz. Romanın başında Talat, annesi ve dadıları Ayşe Kadın
aynı odada otururken, elindeki kitabı okumakta olan Talat bir ara dalar. Bunu
gören annesi konuşmaya başlar:
“– Oğlum Talat, ne
oldu sana bugün? Âdetin üzre okuduğun şeylerden bize bir şey söylesene.
Baksana, Dadı onun için bekliyor. Hem de Dadı çok merak etti o hikâyenin sonunu
dinlemeye... İşte bir saat var ki, bir sana bakıyor ki başlayasın, bir bana
bakıyor ki sana söyleyeyim. Lâkin kendisi söylemeye utanıyor, dedi.”
‘‘Dadı sandalye
üzere bir hareket ederek:”
“– Ha ha, buyuk
hanım iyi soyler, ben şok ister o hikaaye dinlemek. Şok güzel hikaaye... amma
bakar ki, hanım dıkmağa dalmış, bey duşunmağa varmış, ben de sukut eder durur.
Kuşluk işun hazır yemak var. Ahşama yabacak, amma vakıt var bende?... diyerek
sözü uzatır.”
“Talat Bey,
Arab’ın manasız sözlerini dinlemeyip:”
“– Ah anneciğim,
bilmem ne oldum, bugün keyfim yok, dedi.”
“– Allah’a emanet,
oğlum nen var?”
“– Bir baş ağrısı,
bir sersemlik, bir...”
“– Vah vah!...
oğlum, hastalık şakaya gelmez, kendini bir hekime göstermelisin.”
“– Aman buyuk
hanım, bu hakımlar! Baş agrısi hakim iyi yabmaz, okutmali ha? Baş iyi olmak
ister, baş agrısi gıtmak ister, okutmali, ha ne ya hanim. Gaşan sene bana nasil
sitma galdi! Uş ay sitma... Hakım gelir gıdar, hab verir, hem de ne hab!
Zehir!...”
Burada kelime ve
cümle seviyesindeki anlatım unsurları, günlük dilden, dolayısıyla sokaktan
alınmıştır. Arap Dadı’nın şivesinin taklidi de şüphesiz onu daha da canlı duruma
getirmiştir. Belli ki romanda dil, asıl görevi olan duygu ve düşüncelerin
aktarımında bir vasıta olarak kullanılmak istenmiştir. Şüphesiz üslup, dilin bu
noktadan çok daha ileri seviyede ustalıklı bir şekilde kullanılmasıdır. Bu
açıdan baktığımızda bu romanın güzel bir üslupla yazıldığını söylemek zordur.
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, olay örgüsü,
kahramanları, dil ve üslubu bakımlarından başarılı bir roman sayılamaz. Roman
sanatının temel unsurları olan bu kavramların bu metinde yerli yerinde,
dengeli, uyumlu ve inandırıcı bir şekilde kurgulandığını söylememiz mümkün
değildir. Ancak bu romanla, anlatma esasına dayalı edebiyat geleneğimizde iki
tutumun değişmeye başladığını söylememiz uygun olur. Bunlardan birincisi gerçek
hayatta yaşanabilecek olayların anlatılmaya başlanmak istenmesidir. Artık,
mesnevilerde gördüğümüz tabiatüstü varlıkların başından geçen olağandışı
olayların anlatımıyla edebiyat eserleri ortaya koyma geleneği bırakılmak
isteniyor. En azından “gerçek hayat” öne çıkarılmaya çalışılıyor. Bu roman, bu
arzunun ilk denemelerinden biridir. İkincisi de dil, -özellikle nesirde- asıl
görevinde kullanılmağa başlanıyor. Dilin asıl görevi, nesne ve olaylara dair
duygu ve düşüncelerimizi anlatmaya yarayan bir vasıta olmasıdır. Bu metinde
eski nesrimizin hâkim özelliklerinden biri olan seci hemen hemen yok gibidir.
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat, sanat
bakımından değil, ama edebiyatımızın soyuttan somuta yöneldiği dönemde “roman”a
doğru giden yolda atılmış bir adım olduğu için önemli bir roman denemesidir.
Şemseddin Sami'nin roman alanındaki tek
eseri olan eser, Türk edebiyatının ilk romanı olarak kabul edilir. Dili, hayata
bakış açısı ve vakanın tanzim edilişi bakımından Avrupai anlamda romanla ortak
noktaları bulunan eser, tesadüflerin çokluğu ve sık kullanılan motiflerle halk
hikayesini de hatırlatmaktadır. 1872 yılı sonralarında, cüz cüz yayınlanmaya
başlamış ve üç cüzde tamamlanmıştır. Romanın dili o zamanki kullanılan dile
göre sade olup, yazar eserin genelinde
süslü anlatımdan kaçınmıştır. Ayrıca
eserde yer yer konuşma diline de yer
verilmiştir. ( Arap dadının ifadelerinin kendi şivesiyle yazıya aktarılması gibi.) Romanda, görmeden evlenme geleneği gibi
önemli bir toplumsal sorun ele alınmıştır. Şemseddin Sami, eserde bu sorundan
bahsedip toplumsal bir ders vermek istemiştir.
Romanın
işlediği ana konu olan eski
örflerin birbirine aşık iki genci nasıl bir bunalıma sürüklediği , eserin
başında Talat’ ın annesi Saliha Hanım ‘la babası Rıfat Bey’in yaşadıkları
anlatılarak okurlara aktarılmaya başlanıyor. Onların yaşadığı büyük aşk ve birbirlerine kavuşmak için verdikleri
mücadele konusu üzerinde duran yazar, Saliha Hanım’ın ailesi tarafından başka
birisine verilmesinin istenmesiyle
sevgililerin nasıl bir bunalımdan-ikisinin birden intihara kalkışması-
tesadüf eseri döndüklerini okurlara sunuyor. Evlilik konusunda roman
kahramanlarının görüşleri de o zamanki genel görüşü ve Şemseddin Sami’ nin bu
genel görüşe zıt olan görüşünü ortaya
koyması bakımından önem taşıyor. Cahil , toplumun çoğunun o dönemde evlilik
konusundaki görüşünü ortaya koyan diye karakterize edilen Ayşe Bacı’ nın ‘Heb
alem nasıl yabar, biz de öyle yabar. Sen farcayi al, ben de başortisi alur,
bugun bir mahalle,yarın bir mahalle gazer, gorur; kız bagandi,alur.’ İfadesine
karşın belli bir eğitim almış ve yazarın
doğruyu bilen bir toplum üyesi olarak gösterdiği Saliha Hanım şiddetle bu
görüşe karşı çıkar ve ‘ … Sonra, benim beğendiğimi, senin beğendiğini oğlum
beğenir mi bakalım? Hep alem nasıl yaparsa biz de öyle yapalım, diyorsun. Lakin
görmez misin ki halkın çoğu bugün evlenir, yarın kocası karısını, yahut karısı
kocasını bırakır. Bin türlü rezalet olur. ‘ sözleriyle o dönemdeki evlilik
anlayışını ve bunun yarattığı sorunları dile getirir.
Yazarın günümüzden yaklaşık 130 sene
önce ele aldığı sorun, tüm gelişmelere, modernite çalışmalarına rağmen hala
devam ediyor. Bu sorunun çözülememesinin
birçok nedeni var aslında: Türk toplumunda geleneklerin kırılmaz yapısı,
ailenin özellikle ailenin reisi konumunda bulunan babanın aileyi ilgilendiren
her konu hakkında karar merci olması, toplumun eğitim seviyesinin düşüklüğü ve
vb . Bu etmenler yüzünden görücü usülü evlenme,
eş seçimin birincil şahıslar yerine üçüncül şahıslar tarafından
yapılması olayları devam ediyor.
Kitapta dikkat çeken bir başka nokta da,
kitabın yazıldığı dönemle günümüz arasında toplumda kadına bakış açısının nasıl
değiştiğidir. Dönemin muhafazakar Osmanlı toplumda kadın ikinci sınıf vatandaş
konumundadır. Eğitim, çalışma gibi en
temel hakları elinden alınmıştır. O dönemde kızların on- onbir yaşından sonra
okula gitmesi kabul edilemez olarak görülmektedir. Saliha Hanım’ ın babası
kızına onu okuldan aldıklarını ‘ …Bu adettir: Kız on-onbir yaşını geçtiği gibi
yaşmaksız,feracesiz sokağa çıkamaz.Biz adetin haricinde nasıl hareket
edebiliriz? Herkes sonra bizimle gülecek… Ne yapalım? İşte hala kızlar için
mahsus mekteplerimiz ,kadın hocalarımız yok ki… Erkek mektebine onbeş yaşında
bir kız nasıl gidebilir?’ diyerek açıklıyor. Bu ifadeden de anlaşılacağa üzere
o dönemde toplumda kadın üzerinde çok yoğun bir baskı vardır. Aileler
çocuklarını okutmak isteler bile toplumun baskısından çekindikleri için bundan
vazgeçmektedirler. Kız çocukları yeterli eğitimi alamadıkları için toplumda
erkeklerle kadınlar arasında eğitim seviyesi bakımından derin uçurumlar
bulunmaktadır. Sadece zengin ailelerin kız çocukları evlerinde özel hocaları
sayesinde eğitim alabilmekteydiler. Bunun yanında aile içinde babanın tartışılmaz bir iradesi
vardır. Ataerkil bu yapı içinde kadının aile içinde ve toplumda söz sahibi
olmasını beklemezdi zaten. O dönemde kadın adeta bir köledir. Evde çalışan
‘bedava işçi’ konumundaki, hiçbir konu hakkında söz söyleme hakkı olmayan
kadınlar erkeklerin mutlak egemen oldukları bir toplumda yaşam mücadelesi
vermekteydiler. Romanda kadın kılığına girip sevgilisi Fıtnat’a ulaşmaya
çalışan Talat’ın peşine sokakta aynı kalemde çalıştığı mesai arkadaşlarından
birinin düşmesi ve onu rahatsız ederek tavlamaya çalışması dönemde toplumun
kadına bakış açısını okurlara sunması
açısından önemlidir.
Taaşuk-I Tal’at ve Fitnat romanında
imparatorluğu etkisi altına alan Batı etkisinin sonuçları eserde yer
almaktadır. Avrupai düşünce tarzının hayatımızın her sahasına giridiği on
dokuzuncu yüzyılın sonlarında, yaşadığımız toplumsal çelişkiler romanda
anlatılmaktadır. Muhafazakar bir insan olan Hacıbaba yenileşme hakkındaki düşüncelerini ‘ Gidenlerden
sorabilirsin,madamlar çıkarlar,erkeklerin meclislerine girerler, kahvelerde
otururlar. Fakat bir madama, kocasını yahut biraderini ya babasını kolundan
alıp kemal-i vekarla
yürüyerek ,ırzına halel
getirmeyecek bir yere gidip kemal-i
edeple oturur. Hiç kimse yüzüne bakmaya cesaret edemez.Halbuki
bizimkiler öyle değil… Biz kapılarımızı ,kızlarımızı bir arabacıya teslim edip,
Allaha emanet …Nereye götürürse götürsün…’
ifadesiyle açıklıyor. Hacıbaba’ nın görüşleri halkın genelinin Avrupai
düşünceye bakış açısını yansıtması bakımından önemlidir. Bir alaturka- alafranga
çatışmasının yaşandığı açıktır. Toplumda bir aydın-halk çatışmasının
yaşandığını söylemek yanlış olmaz.
52 yorum
Tam tetamiyla :))
Çok güzel bir kitap benim çok hoşuma gitti
ellerinize sağlık çok teşekkürler
Zamanıda lazımdı aslında ama bunlar bile fazlasıyla yetiyor ve artıyor bile
ellerinize sağlık. tam manasıyla anlatıyor...
@Adsızaynen öyle valla, teşekkürler edebiyat fatihi :)
@Adsızbenim de
@Adsızbenim de
Bana Facebookdan Ulaşın Arama Bölgesine Habipbey76 Yazın Cıkar Önceliklee Bna Ulaşın Lütfen Bu Kitabla İlgli SOrularım Olck Performans Ödevim Yeminlee Bna Yardımcı Olun Lütfen ? Bekliyorum Ama Tahlil Yapcaz Kitapı Sizlerle Beraber ;3
Off sadece Dil ve Anlatım Öğretmen'inin zoru ile okudum bu ne sıkıcı kitap ya gel bide bundan 4 sayfalık bir gelecek çıkar :P nerde bayılıyor ayrıca bu Fitnat.
Allah razı olsun bunu hazırlayandan
Bu yazdığınız yazı son gün yetiştirdiğim kitap inceleme ödevime okadar yardımcı oldu ki ... ne kadar teşekkür etsem azdır yazanın ellerine aklına sağlık
tam bi aşk romanı arkadaşlar okumanızı tavsiye ederim :)
Romandan hiç bir şeyi atlamadan çok güzel ve bilgi dolu işimi gördü sa-ol :)
Romanı çok güzel biçimde ele almışsınız işimi gördü yeterince emek veren insanlara teşekkürlerimi sunuyorum...
Saçma sapan bir roman hiç beğenmedim ayrıca beni hiç sarmadı
Çok güzel olmuş emeğinize sağlık
Hakikaten çok başarılı Teşekkür ederiz
Kitabı okumaya hiç gerek yok aslinda
Cokk guzel olmus hocamizin ellerine saglik gercekten kitabin hakkini vermis;-)
Cokk guzel olmus hocamizin ellerine saglik gercekten kitabin hakkini vermis;-)
SANA KATILIYORUM ARKADASIMM
Sayin yazarim bunun ana fikri nedir cokk acillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll lutfennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnbnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
ya bu romanın zihniyeti nedir öğrenebilirmiyim.
Sinavda cikcak ins. İse yarar... Saol admin
saolun lan sınav için aldm :D
Cok teşekürler allah razı olsun
Arkadaşlar,,, kısa ve öz olarak yazılmış Tanzimat döneminde yazılmış olan ilk Türk romanı olma sebebiyle bence özel bir kitap. Elbette bazılarına sıkıcı gelmiş olabilir . Toplumsal sorunlardan biri olan "görücü usulü ile evlilik" konusuna değinilmektedir. Bu görücü evliliK neticesinde yaşanılan talihsiz olaylar ve durumlar anlatılmaktadır. Yani kısa ve öz olarak ana fikir... GÖRÜCÜ USULÜ EVLİLİK, ERKEK BASKISI VE ZULMÜNE DAYALI AİLE ŞARTLARI VE KADINLARIN ESARETİDİR....
Yek kelimeyle müthiş
Onu okuyarak sen bul artık
Senin sordugun soru nedir ögrenebilirmiyim
Kitap okumaktan nefretedrdim ama bu kitabı cok sevdim
Guzel bir kitapti...):):)
Cok guzel çerigi var
aynen ben de çok beğendim...
Yorumunuz için teşekkür ederiz...
Gerçekten çok işime yaradı saol'un
Kitaptan bir iki cümle ile görücüye usulüne karsi geldiğini kanıtlayablir misiniz
ben bu kitabı ilk okuduğumda Türkçe öğretmenimin zoruyla okumuştum ama okumaya başladığım da kitabı elimden düşürmez oldum çok ama çoooooooook güzel bir kitap beğenmeyenleri anlamıyorum ama saygı duyuyorum sonuçta zevk meselesi. herkesin okumasını şiddetle tavsederim
% 1500 katılıyorum
Geçen sene okutmuşlardı bu sene de istiyorlar fakat hafızamdan biraz silindi özeti tazeledi teşekkürler
Gamze ilk yerli roman olması sebebiyle ayrı bir önemi olup tekrar hatırlamakta fayda var , biz teşekkür ederiz ziyaretiniz için :)
Sırfedebiyat hocası sinavda soracak diye okudum ama guzelmissssss
Harika olmuş ellerinizi sağlık çok tesekkur ediyorum
Harika olmuş ellerinizi sağlık çok tesekkur ediyorum
Gerçektende güzel bir roman mış çok sağolun çok yardımcı oldu TEŞEKÜR EDERİM
romanın yazıldığı dönemle ilişkisi bu yazıda geçiyor mu?
Evet. Zaten dönemi yansıtan bir eser olduğu için verilmese olmazdı bence. Ama zaten dönemle bağlantısı da verilmiş, yazı müthiş gerçekten.
Başarılar Teşekkürler
Çok güzel olmuş yapanın ellerine sağlık.
WALLA GEYET GÜZEL
KARDEŞİM EYVALLAH COK İSİME YARADİ ELLERİNE SAGLİK
YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...
1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.
EmoticonEmoticon