4 Nis 2013

YAHYA KEMAL "RİNDLERİN ÖLÜMÜ" ŞİİR TAHLİLİ

Reklamlar

UFUKLARIN ŞAİRİ: YAHYA KEMAL BEYATLI

RİNDLERİN ÖLÜMÜ

Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle;
Gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve senin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Yahya Kemal

YAHYA KEMAL'İN EDEBİ KİŞİLİĞİ MADDELER HALİNDE TIKLAYINIZ
Son dönem edebiyatımıza, klasik şiirimizin ruhunu, duyuşunu, inceliklerini ve ritmini taşıyan Yahya Kemal, modern şiirimizde 19. yy. Fransız klasiklerinin etkisiyle hassas bir şiir estetiği oluşturmuştur. Şiire bir aşkla başladım.(1) Yahya Kemal, gerçekten de bir aşk ve İstanbul şairidir. Ancak gerek aşk, gerek İstanbul, gerekse İstanbul’un ihtişamlı dönemlerini anlatırken Yahya Kemal, tam bir şair duyarlılığı, titizliği ve ayırdediciliği içindedir. O, şiirin alelade bir sanat dalı olmadığını bilir ve şiire mümkün olduğunca hassas yaklaşır.

Ona göre, “Şiir: Kalbden geçen bir hadisenin lisan halinde tecelli edişidir, hissin birden bire lisan oluşu ve lisan halinde kalışıdır.”‘Düşündüklerimizi vezinle ve lisanla ifade edişimiz şiir değildir. Bir mısraın şiir olup olmadığı aşikardır. Deruni ahenkle ifade edilmişse şiirdir. Fakat duyulmaksızın, yalnız vezin ve lisan mümaresesiyle söylenen söz şiir olmaz. Şiir bir nağmedir. Lakin, frenklerin kuğu nağmesi dedikleri çok nadir ve halis bir cevherdir.”(2) Yahya Kemal’in şiirleri, bu hassasiyetle şiire ve dile yaklaştığı için, edebiyatımızda adeta kuğunun son şarkıları olmuştur.
O, seçkin bir şiir dili ve söyleyişi içerisinde öyle bir sanat meydana getirmiştir ki, bu yaklaşımıyla onun eserleri adeta sonsuzluğun bestesi olmaya adaydır. Tanpınar’a göre Yahya Kemal’in sanatı, Orphee’nin sazı gibi bütün bir geçmiş zaman zevkini ahiretin kapısından geri çağırır.(3) Bu seçkinliği ve titizliğiyle Yahya Kemal, yaşarken bir ara güçlü ve velud bir şair olmamakla, şiirlerinin sayısının çok az olmasıyla suçlanmıştır. Oysa şiirlerinin üzerinde bir sarraf titizliğiyle duran şair, çok şiir yazmak için değil, öz şiire ulaşmak için çaba sarfetmiştir.

İşte Fransız şairlerinin sanat anlayışının etkisiyle Yahya Kemal’in şiirde vardığı nihai nokta: Öz şiirdir. Yani deruni ahengin yakalanabildiği, fazlalıktan, pürüzlerden, ayrıntılardan kurtulmuş, süzülmüş, haddeden geçirilmiş şiir. Yahya Kemal’in birçok şiirinde bu özelliği az çok görebiliriz. Bütün şiirleri öz şiir kimliğini tam anlamıyla taşımasa bile, hepsinde bu kaygının titizliğin seçiciliğini görmek mümkündür. Fakat şurası muhakkak ki, Rindlerin Akşamı, Rindlerin Ölümü gibi şiirlerinde şair bu öz şiiri tam anlamıyla yakalamış, deruni ahenge ulaşmıştır.
Gerek Rindlerin Akşamı’nda:
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç”
Gerekse Rindlerin Ölümü’nde;
“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde” derken, şairin kuvvetle üzerinde durduğu ve şiirin tamamında ağırlığı hissedilen kavram ölümdür. Yahya Kemal’in bu şiirinde görülen ölüm anlayışı rindane bir anlayıştır. O ölüme Cahit Sıtkı gibi “Ölüm kapımda kişner, sabırsız bir at oldu nihayet” diyerek yaklaşmaz. Cahit Sıtkı’nın bütün şiirlerine sirayet eden ölüm korkusu ve tedirginliği Yahya Kemal’in bu şiirinde bir “asude bahar ülkesi” olarak algılanır.
Yahya Kemal, ölümü rindlerin uykusu kabul eder(4) Ne var ki, rind olmak, bir noktada fıtrat işidir. İstemekle olunmaz. Hele ölüm gerçeğini rindane bir kabullenişle kabullenmek, her fıtratın uyabileceği bir yaklaşım değildir. Her insan, ölüm gerçeğine ister istemez bir tedirginlik, ürkeklik, bir çıkar yol bulma kaygısıyla yaklaşır. Nitekim Necip Fazıl’ı inançlı bir şair olmaya iten, ona derin nefis muhasebesi yaptıran, hatta Çile’yi yazdıran, bu ölüm kavramı ve bir çıkar yol bulma arayışıdır. Şiirinde ölüme rindçe yaklaşan Yahya Kemal, gerçek hayatta bu kadar cesur değildir bu kavram karşısında, “Rindlerin Hayatı’nı yazdım, Rindlerin Akşamı’nı yazdım, Rindlerin Ölümü’nü yazdım ama bir türlü rind olamadım.(5) sözleri, şairin bu gerçeği kabullenmesidir.
Osmanlı’nın ihtişamlı günlerini anlatmaktan zevk duyan, hayatı boyunca “Byron’u bedbaht eden melal”le yaşayan, Türk Milleti ve onun değerlerine saygı duyan şair, Türk insanının hayatını belirleyen İslamiyet karşısında oldukça duyarlıdır. O, İslam dinine hürmet eder çünkü, bu din, Türk insanının yüzyıllarca inandığı bir dindir. Ve bu yüce milletin inandığı dine inanmamak Yahya Kemal’e, göre büyük bir saygısızlıktır. Peyami Safa, şairin hayatını üç devreye ayırıyor. Rindlerin Ölümü vb. şiirlerin yazıldığı üçüncü ve son devre olan olgunluk devresini şöyle tanımlıyor: “Bu devrede Yahya Kemal, kelimelerin en dolgun manasıyla Osmanlı şairidir. Hafız’ın kabriyle, gülleri ve bülbülleriyle, Itri’siyle, alaturka müziğe bayılmasıyla, Osmanlı seferlerine ve fetihlerine hayranlığı ile, tam bir konak efendisi zevki, sofra yarenliği ve hazım rehavetiyle Osmanlı.” Ve devamla şiir hakkında da: “Yahya Kemal’in şiiri, onun çağdaşı olduğu sembolizmin ve saf şiiri (poesie püre) telakkisinin reddettiği vasıflara sahiptir. Vuzuh, sadelik, küçük burjuva hissizliği ve lirizm”(6) diyor.
Şiirde ölüm korkusuyla bağlantılı ve iç içe alınması gereken bir başka kavram da rinddir. Yahya Kemal, her ne kadar bir türlü rind olamadığını söylemişse de, şiirlerinde rindane havayı çok başarılı bir şekilde yaşatmıştır. Rindlerin Akşamı’nda bu yaklaşım, Nedim’in söyleyiş kolaylığını andıran, bir kolaylık, şuhluk, rindlik ve sehl-i mümteni içerisinde görünmektedir.
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç,
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.”
Ölüme bu rindane yaklaşımı, Nihat Sami şöyle tesbit ediyor: “Büyük şairin şiirlerinde yer alan ölüm temi de dikkate değer bir ehemmiyettedir. Ömür ve Dönüş gibi rubailerinde Eylül Sonu gibi terennümlerinde, Sessiz Gemi gibi şiirlerinde işlenen ölüm, Yahya Kemal için en çok vatandan ayrılışın ıstırabıdır. Yoksa bu ölümsüz şair;
“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde,
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve senin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.”
gibi rindane söyleyişleriyle ölümü de sonsuz bir şiiriyetle birleştirip, munisleştirmesini bilmiştir. Gerçekten yine onun şiirlerindeki rind duygular tarihi Şark Rindlerinin hayat ve ölüm üstüne yükselmesini bilen; yüce ve beşeri duygularıyla örülüdür. Müslüman Türk milletinin, bilhassa Müslüman Osmanlı medeniyeti çağlarında, mezarlarına kadar bütün mimari eserlerinde, ölümün korkutucu perdesini sıyırarak, onu munis bir şekle sokan inanç ve dünya görüşü, Yahya Kemal’in şiirlerinde kemalini bulmuş birer terennüm halindedir.”(7)
M. Kaplan, Yahya Kemal’in şiirlerinde insan tipi üzerinde dururken, şairin şiirlerinde ağırlıklı olarak iki tipin öne çıktığını söyler: “Akıncı ve Rind.” Yahya Kemal’in şiirlerindeki insan tipleri, Yahya Kemal’de biraz da kendine göre biçimlendirdiği. Eski Türk Edebiyatı’na ve medeniyetine hakim olan iki insan tipidir. Akıncı ve Rind. Bu ikisi birbirinden farklı olmakla beraber, bir noktada birleşirler.
Dünyayı aşma… Akıncıda da, rindde de ufukları aşma, sonsuzluk duygusu hakimdir.
“Rind, Yahya Kemal’e göre hayatın ve kainatın boşluğunu derinden hisseden fakat, yine de sükunetini bozmamaya çalışan, duyduğu hiçlik duygusunu zevk ve neşe ile karşılayan bir insandır. Yahya Kemal birçok şiirinde bu hayat felsefesini anlatmıştır.
‘Her rind bu bezmin nedir encamı bilir.
Dünyamızı nagah zalam örtebilir.
Bir bitmeyecek şevk verirken beste,
Bir tel kopar, ahenk ebediyen kesilir.’
Buna rağmen rind, zevk ve neşesine devam eder. Çünkü ona göre hayatın boşluğu ve ölümün aşikarlığı karşısında yapılacak başka bir şey yoktur.”(8)
Gerçekten de Rindlerin Ölümü şiirinde, hayatı boşluk olarak gören ve ölümün aşikarlığı karşısında yapacak bir şey bulamayarak, “Ulvi olan sükuttur, maadası zaaftır” diyen şair Vigny gibi, Yahya Kemal de, bağırıp çağırmadan sükut eder.
Her şeye rağmen ölüm temi, Yahya Kemal’in şiirinde karşımıza, bu kadar ağırlıklı ve başlıca tem olarak çıkmaz. “Şurası muhakkaktır ki, şarap ve Cemşit bezmi şairi kadar ölüm şairi de olan Yahya Kemal, pek çok şiirinde ölümü yalnız başına bir macera gibi alır. Şiir terbiyesinin mühim tarafını sembolizmde yapan bu idealist ve mutlakçı şairde ölüm, hayatın perde ardında devam eden kısmıdır. Orada sevgisiyle, şarabıyla yahut bütün dostlarıyla, bazen de ‘Yol Düşüncesi’nde olduğu gibi vatan ve kültürle, yani kainatıyla beraber olacaktır. Ancak ‘Eylül Sonu’, Sessiz Gemi gibi şiirlerinde biz ölümün realist çehresine rastlarız”.(9)
Rindlerin Ölümü’nde dikkat çeken bir başka unsur, gül ve bülbül mazmunlarıdır. Divan şiirimizin ruhunu şiirlerine taşıyabilen Yahya Kemal, divan edebiyatının en çok kullanılan ve yıpranmış gül ve bülbül mazmununu modern şiirimizin kalbine ustalıkla yerleştiriyor. Eski Şiraz’la, Hafız’la birlikte kullanılan bu gül ve bülbül mazmunları, şairin ruhuna önderlik eden, anısını, hatırasını yaşatacak olan, şairin ölümünden sonra da onun anısını yadedecek olan birer vefalı dost gibi işlenmiştir şiirde:
“Ve senin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.”
Şair, bu mısralarıyla hem duygunun, hem şiiriyetin, hem de hayat unsurlarının zirvesini tutmayı başarmıştır. Bu noktada Yahya Kemal’in şiir dilini bir kere daha burada zikretmeye ve hatırlatmaya ihtiyaç vardır. ‘Türk şiir tarihinde kelimelerin yaşama kabiliyetlerini, hakiki Türkçe’yi ilk defa idrak eden Yahya Kemal olmuştur.” (1°) O, tam bir dil ustası, dil mimarıdır.
“Yahya Kemal’e göre şiirin özü harftir. Bu bakımdan sese büyük değer verir. Kelimelerin seçimindeki hassasiyeti ve dilimize verdiği önem, en belirgin yönüdür.”(11)
Şekil olarak ele alındığında da, Yahya Kemal’in Rindlerin Ölümü şiirinde ayrıntıdan, fazlalıktan kurtulmuş öz şiiri yakaladığını görürüz. Şiirin tamamı iki dörtlükten oluşmuştur. Dil oldukça sade, akıcı, ritmik ve musiki yüklüdür. “Şiiri, bir nazım parçasından ayıran hususların başında ritim ve armoni başarısı gelir.” (12) Denebilir ki, Rindlerin Ölümü tam bir ritim ve armoni harikası, bir öz şiir örneğidir.
“Ritim, mısraı oluşturan hecelerin, hecelerin oluşturduğu kelimelerin kulağa hoş gelecek şekilde ve düzenli aralıklarla arka arkaya gelmesi manasını taşır. Ritmi sağlayan unsurlar vezin, kafiye ve rediftir.”(13) Bu unsurlar Rindlerin Ölümünde başarıyla kullanılmıştır. Aruzun Fa-ilatün / Feilatün / Feilatün / Fa’lün kalıbını kullanan Yahya Kemal bu kalıbı Kendi Gökkubbemiz’de yer alan on altı şiirde kullanmıştır. Rindlerin Ölümü, Hayal Şehir, Bir Başka Tepeden, İstanbul Fethini Gören Üsküdar, Ziyaret, Hayal Beste, O Rüzgar, Koca Mustafa Paşa, Süleymaniye’de Bayram Sabahı, Ric’at, Bahçelerden Uzak, Deniz Türküsü, Aşk Hikayesi, Viran Bağ, Mehlika Sultan, Nazar.”(14)
Söyleyiş üzerinde ısrarla duran ve yıllar sonra şiirde düzeltmeler, olgunlaştırmalar yapan Yahya Kemal, “Benim için mısra üzerinde günlerce, haftalarca durmak zarureti hasıl olmuştur. Bu tarz uğraşma, bana, gittikçe şiirin keşfedilmesi güç bir cevher olduğu duygusunu verdi.”(15)
Aruzu şiirde başarıyla kullanan şair, Rindlerin Ölümü’nde aruzun yanında ritmi sağlayan bir başka unsur olarak ulamaları kullanmıştır.
“Eski Şiraz’ı hayal ettiren -ahengiyle
Ölüm- asude bahar ülkesidir bir rinde;
Her seher bir gül-açar; her gece bir bülbül öter.”
Şiirde ritmi sağlayan bir başka unsur kafiyelerdir. Şiirde abab cdcd şeklinde çapraz kafiye ve tam kafiyelere yer verilmiştir. Burada kafiye ile uyum içindeki redifleri de unutmamak gerekir.
varmış/ağlarmış, tam kafiye
rengiyle/ahengiyle, zengin kafiye
rinde/kabrinde, zengin kafiye
tüter/öter, yarım kafiye
Şair, bu şiirinde ahengi, ritmi sağlamak için “deruni ahenk” dediği bir başka tekniğe de büyük önem vermiştir. Bir iç kafiye gibi görünen deruni ahenk, aynı zamanda şiirdeki kelime seçimi, dizimi ve kelimelerin anlamlarıyla yakından ilgilidir.
……. varmış
……. açarmış ……. rengiyle
……. vakte ……. ağlarmış
……. ahengiyle
……. rinde
……. yerde ……. tüter
……. serviler ……. kabrinde
……………. öter
Şair, şiirde ritmi ve ahengi sağlamak için alliterasyon ve asonanslara da yer vermiştir. Şiirin ahenk ve şekil özelliği hakkında daha geniş bir değerlendirme için Sadık Tu-ral’ın (Mehmet Kaplan İçin, Ankara, 1988, adlı kitaptaki) “Rindlerin Ölümü Şiirinde Ahenk” adlı makalesine bakılabilir.

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

1 yorum var

" senin serviler" değil "serin serviler" olacak.

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!