Safahât’ta Akif’in kendi hayatından izler taşıyan bir diğer şiiri “Seyfi Baba”dır.
Şair, Seyfi Baba şiirinde yakından tanıdığı Dülger Hasan Baba’yı anlatmıştır. Fevziye
Abdullah Tansel, bu şiirle ilgili olarak şu tespitleri yapar:
“Mehmet Âkif’e, mevzûunu hayatından aldığı en güzel hikâyelerinden birini ilham
eden Dülger Hasan Dede’dir; hatta Âkif, çok sevdiği bu ahbâbıyle daha sık
görüşebilmek için, Sarıgüzel’deki evini bırakarak, onun bulunduğu semte,
Yüksekkaldırım’ın ötesindeki Yaylâ semtine taşınmıştır. Âkif’in de en çok sevdiği bu
şiirinde, Seyfi Baba adı ile yaşatılan, işte bu Dülger Hasan Dede’dir.”

Seyfi Baba şiiri de Akif’in çoğu manzum hikâyesinde olduğu gibi bir karşılıklı
konuşma ile başlar:
“Geçen akşam eve geldim. Dediler:
—Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş
—Nesi varmış acaba?
—Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
—Keşki ben evde olaydım… Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin… Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin… Zira yol
Hem uzun, hem de bataktır…
—Daha âlâ kalınız
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.”(S., s.68)
Bu konuşmalardan sonra Âkif, karanlık ve kaldırımları paramparça olmuş
sokaklardan sağ elinde sopa, sol elinde fener ile Seyfi Baba’yı ziyarete koşar.
Dostunun ziyaretine sevinen Seyfi Baba, biraz kendine gelir. İlerleyen mısralarda iki
dostun hasbihâli başlar:
“-Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun
Hele dinlen azıcık, anlaşılan yorgunsun.
(…)
—Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
—Mehmet Ağa’nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem! desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktarmıyayım… Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası.”(S., s.70-71)
Âkif, karşılıklı konuşmalarla kurguladığı bu manzum hikâyesinde de fakirliği
ele almıştır. Sabah uyandığında Seyfi Baba’ya para bırakmak için kesesini karıştırırsa
da mühründen başka bir şey bulamaz. Şiirini kendi kendisiyle giriştiği iç
konuşmaların neticesinde şu acı mısra ile sonlandırır: “Ya hamiyetsiz olaydım, ya param
olsa idi!”

Yazıya Tepkini Göster!

Bir Yorum Yaz

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.

Daha yeni Daha eski

Reklam

Reklamlar