Kitap Cevapları

23 Ara 2012

GAZETE VE GAZETECİLİĞİN GELİŞİMİ

Reklamlar



(11.sınıf Dil ve Anlatım "haber yazıları" konusuyla ilgilidir...)
1. BASININ DOĞUŞU VE GELİŞİMİ
Geniş anlamda basın; her çeşit haberi ve fikri, belirli periyotlarda basarak, topluma
ulaştıran tüm yayın ürünleridir. Günlük basın ürünlerine gazete, haftalık, on beş günlük, aylık
vb. basın ürünlerine de dergi denir.
Tarihin kaydettiği dönemlere kadar uzanabilen bilgimiz, bize insanların toplum içinde
yaşadıklarını, insan hayatının toplum hayatıyla birlikte süregeldiğini göstermektedir. En ilkel
toplumlardan en ileri toplumlara kadar her zaman ve her yerde insanlar aileleri ve çevreleri
ile iletişim halinde olmuştur. Toplumun bireyi olan insan, daima çevresinde olup bitenleri
öğrenmek, kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak, bunlar üzerinde düşünmek ve
düşündüklerini de başkalarına iletmek ihtiyacını duymuştur. İşte bu ihtiyaç ;yani yaşanan anda
olup bitenleri öğrenme merakı haberleşme eylemini yaratmıştır.
Biri alıcı, diğeri verici olarak nitelendirilen iki kişi, iki taraf arasında, herhangi bir aracı
olmadan yapılan bu tür haberleşmeye, doğrudan doğruya haberleşme denir. Bu tür
haberleşmenin başlıca özelliği sözlü oluşudur. İki taraf arasında ani ve karşılıklı bir diyalog
kurulmakta, haberin yayılma alanı gerek zaman, gerekse mekân yönünden çok sınırlı
olmaktadır.

Bir haberlerin diğer kişilere ;yani üçüncü şahıslara da aktarılması mümkündür. İşte bu
haberleşme eyleminin en eski, en etkin ve en yaygın aracı, özellikle yazının icadından
günümüze kadar çeşitli aşamalar geçiren ve yirminci yüzyıl dünyasında dördüncü kuvvet
olarak nitelendirilen basındır.
Basını kısaca haberleri toplama ve bu haberleri yayma aracı olarak tanımlayabiliriz.
Konuya bu açıdan bakınca basının ilk insan topluluklarıyla yaşıt olduğunu görmekteyiz.
İnsanlar birbirleriyle haberleşme ihtiyacındadır ve insanlar arasındaki ilk haberleşme
işaretleşme ile başlamıştır. İlkel toplumlarda yüksek tepeler üzerinde ateş yakarak ,(Bazı
Kızılderili kabilelerinde bu gün hâlâ görüldüğü üzere) uzaklardan belirlenecek şekilde duman
çıkartarak, Afrika yerlilerinde olduğu gibi tam tam çalarak, işaretler ve seslerle doğrudan
doğruya yapılan bu kişisel haberleşme yanında, haberlerin ulaştırılmasının mekânla ilgili
olduğu, araya uzun mesafeler girdiği zamanlar, doğrudan doğruya haberleşmenin sosyal bağın
devamlılığını sağlamaktaki yetersizliği anlaşılarak, yaya veya atlı haberciler gönderilmesi
zorunluluğu doğmuştur.
Marka Polo’ya göre, Moğol İmparatorluğu haber ulaştırma işinde iki yüz bin attan
yararlanmıştır. Yunanlıların Persleri yenilgiye uğrattığı haberlerini kırk iki kilometrelik bir
koşudan sonra Atina’ya ulaştıran bir yaya habercidir.
Ancak haberlerin yaya veya atlı haberciler aracılığıyla ve kişiden kişiye aktarılmak
suretiyle iletilmesinde bazı sakıncalar ortaya çıkmış, iletilen haberin anlamının değiştiği, çoğu
kez söylenti haline geldiği, habercilerin haberleri genellikle kendi ihtiyaç ve amaçlarına göre
dönüştürdükleri görülmüştür. Bu sakıncaları ortadan kaldırmak amacıyla bazı toplumlarda
insan hafızasına ağırlık ve önem verilmiş, haberlerin ezberletilmesi yolu seçilmiştir. Örneğin,
İnkaların ülkesi olan Peru’da haberlerin ezberlenerek ulaştırıldığı, habercilerin buluştuğu
haber konaklarının bulunduğu, birbirleriyle bir konakta buluşan habercilerin birlikte diğer
konağa koşana dek haberleri ezberledikleri, tarihi bir gerçektir.
Yazının icadına kadar bu şekilde biçimlenen doğrudan doğruya haberleşme eylemi,
yazının icadından sonra dolaylı haberleşme şekline dönüşmüş, insanlar arasındaki sosyal
ilişkilerin içeriği değişmiş, bu ilişkiler daha karmaşık bir durum kazanmış, yazı haberin
kaynağına dönebilmeyi sağlayan sağlıklı bir araç olmuştur.
Yazının icadından sonra haberleşme eylemi de birçok aşama geçirmiş, daha ileri
toplumlarda uygarlığın evrimine paralel bir gelişim göstererek önce basını, sonra da teknik,
ekonomik, sosyal, hukuki ve kültürel olanaklardan yararlanarak, çağdaş basını oluşturmuştur.
1.1. İlk Çağ’da Haberleşme
İlk Çağ haberleşmesinde karşımıza gazetelerin ataları sayılan elle yazılan duvar
gazeteleri çıkmaktadır;
İsrail tarihçisi Flavius Josephe, Babilonyalılarda kamu ile ilgili olayları günü gününe
yazan vakanüvislerden ve bunları duvar gazetesi halinde şehrin çeşitli yerlerine asan
görevlilerden söz etmektedir. Flavius’a göre bu duvar gazeteleri sonradan fırınlanmış çamur
tabletler olup bu tabletlere doğal ve sosyal olaylar kaydedilmiştir.
Louvre Müzesi’nde saklı bazı Mısır papirüslerinden, İsa’dan 1750 yıl önce III.
Thoutmes’in bakanlarından birinin bir gazetede çıkan yazıyı tekzip ettiği anlaşılmaktadır.
Başka bir papirüs, Firavun Amarsis’in gazetelerin taşlamalarına dayanamayıp kahrından
öldüğünü yazmaktadır. Türen Müzesindeki bir diğer papirüste III. Ramses’e hücum eden
gazetelerden söz edilmektedir. Çinlilerin 4000 yıl öncesinden beri bir çeşit gazeteye sahip
oldukları Voltaire tarafından iddia edilmektedir.
Eski Yunan sitelerinde günlük olaylarla ilgili haberleşmenin nasıl yapıldığı hakkında
kesin bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Agora denilen meydanlarda öğrenilen haberleri halka
bağırarak bildiren ve bunların tartışmasını yapan görevlilerin varlığı bilinmektedir. Bu
sitelerde tarihi olayların yazıldığı Oriler ile günlük olayların yazıldığı Efimeritler ilkel gazete
niteliğindedir. Atina’da Solon, Sparta’da Lykurgos yasalarıyla tanrılara sövülmesi
yasaklanmış, ahlaka, dine ve siteye zarar verici nitelikte yayın yapanlara cezalar
uygulanmıştır.
Eski Roma’da bir yıllık olaylar rahipler tarafından beyaz levhalar üzerine yazılır, sonra
bu yıllıklar başrahip tarafından tapınağın duvarlarına asılarak halka duyurulurdu. Ancak Roma
İmparatorluğu genişleyince bu yıllıklar ve levha usulü, ihtiyacı karşılayamaz olmuş,
eyaletlerde yaşayan insanları da aydınlatma zorunluluğu duyulmuştur.
 Julius Sezar zamanında (M.Ö. 100-44) imparatorluk ölçüsünde bir kamuoyu
yaratmak amacıyla Senato oturumlarına ait tutanakların (Acta Senatus) adıyla
yayımlanması emredilmiş, böylece siyasal olaylar ve haberlerin halka
duyurulması yolu açılmıştır.
 Bir süre sonra gayet çabuk bir gelişme olmuş, bu günkü resmi gazetelerin ilk şekli
olan (Acta Publica) adlı bir sayfalık bültenler ortaya çıkmıştır. Sezar’ın
Konsüllüğü zamanında (Acta Urbis) ve (Acta Urbana) adında bir çeşit resmi
gazete yayımlanmıştır.
 M.Ö. 59 yıllarında yine Sezar’ın buyruğuyla halkı ilgilendiren günlük önemli
olayları kapsayan (Acta Diurna) adıyla bildiriler yayımlandığına dair kesin
bilgiler mevcuttur. Elle yazılan bu bültenlerde önemli sosyal ve siyasal olaylar,
evlenmeler, iflaslar, idamlar, cenaze törenleri, yangınlar, çok yaşayanlar,
seçimler, plebisit ve kamuoyunu ilgilendiren anlaşmalar, kanunlar ve yabancı
devletlerle yapılan ittifaklar, denizcilikle ve askeri savunma ile ilgili konular yer
aldığı gibi, bir göktaşının düşmesi ve ya benzeri afetlerden spor gösterilerine,
gladyatör oyunlarına, ikiz ve ya üçüz doğuranlara kadar çeşitli günlük olaylarla
ilgili haberlere de değiniliyordu. Acta Diurna’daki haberleri toplayan özel
görevliler vardı. Toplanan haberler de yetkili makamların resmen verdiği bilgilere
dayanıyordu.
Bir çeşit duvar gazetesi olan Acta Diurna’lar halkın görebileceği şekilde, kentin belli
başlı yerlerine asılıyor, evlere gönderiliyor, diğer eyaletlere yollanıyordu. Ayrıca gerektiğinde
başvurulmak üzere, tarih sırasıyla koleksiyonları yapılarak saklanıyordu. Acta Diurna’lar bu
günkü gazetelerin atası sayılmaktadır. Bu bakımdan genel anlamda haberleşme sanatını
düzenleyenlerin Romalılar olduğunu söyleyebiliriz.
Bunlardan sonra Epistolier denilen, resmi veya yarı resmi mektup yazarları ortaya
çıkmıştır. Bunlar haberleri önce yazıyor, iletiyor, bazen de mektuplarında nükteli fıkralar
anlatıyorlardı. İlkel olmakla birlikte Epistolier’ler gazeteciliğin her türünü yaratmışlardır.
Bunlar bazen övücü, bazen yerici yazılar yazmışlar, bazen de sadece haber vermekle
yetinmişlerdir.
Acta Senatus’ler, Roma İmparatoru Tiberius (M.S. 14–37) zamanına kadar devam
etmiştir. Tiberius şüpheci ve evhamlı olduğundan senatoda konuşulanların halk tarafından
öğrenilmesini sakıncalı görmüş ve bu yayınları durdurmuştur.
Acta Diurna’lar ise Roma’nın Cermenler tarafından istilasına kadar birkaç yüzyıl yayımlanmıştır.
1.2. Orta Çağ’da Haberleşme
Orta Çağ’da düzenli haber yayan ve gazete niteliğinde olan bir yayının Çin’de
yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz. Dünyanın en eski gazetesinin M.S. 911. yıllarda
Pekin kentinde kurulan ve günümüze kadar yıllardır yayımını sürdüren (King Pao) gazetesi
olduğu eskiden beri savunulmaktadır. Aynı tarihlerde Avrupa kıtasında böyle bir yayın
organından söz edilmemektedir.
Çin’de yayımlanan bu en eksi gazetenin geçirdiği aşamalar hakkında, Ensyclopaedia
Britanica’da ilginç bilgiler vardır.(sh.235) Bu bilgilere göre, özel görevlilerce çıkarılan, bir
nevi saray bildirisi olan bu ilk gazete, rapor anlamına gelen Pao adını taşıyordu.
İlk Çağ’da Yunan sitelerinde ve özellikle Roma İmparatorluğu döneminde yazılı haber
bültenleri olmasına rağmen Orta Çağ Avrupa’sında yazılı haber yerine, çevresi sularla çevrili
kentler ve şatolar arasında haber taşıyan sözlü haberciler vardır. Bu dönemde haber taşıma işi
önceleri gezgin saz şairleri ve gezgin satıcılar tarafından yapılmaktadır. Bunlar öğrendikleri
haberleri, hatta dedikoduları başka kentlere ve şatolara ulaştırmaktaydılar.
Artık büyük ve merkezi imparatorluklar yıkılmış, yerlerine küçük derebeylikler
kurulmuştur. Orta Çağ’da devlet idaresinin temelleri, derebeylik sistemine dayanmaktaydılar.
Hür düşüncenin yerini taassubun alması sonucu bazı okullar kapatılmış, okuma yazma
bilenlerin sayısı azalmıştır. Yalnız halk değil, senyörler bile okuma yazma bilmekten
yoksundur. Örneğin, Şarlken bile okuma yazmayı, imparator olduktan sonra sarayında
çocuklar için açtırdığı okulda öğrenmiştir. Bu nedenle, İlk Çağ’da Yunanistan’da, özellikle
Roma’da düzenli haber bültenleri mevcut olduğu hâlde, Orta Çağ’da düzenli ve yazılı haber
bültenlerine pek rastlanmamaktadır.
Orta Çağ’da Haber Mektupları
İşte bu koşullar altında ilk haberleşme, haber mektupları ile başlamıştır. Batıda basın
tarihinin gerçek başlangıcı XIII. Yüzyılda Nouvelle A La Main (Elde dolaştırılan haber)
denen, küçük haber mektuplarının ortaya çıkışıyla olmuştur. Artık Avrupa’da yaşayan
insanlar olup bitenleri öğrenmek, fikir, sanat ve ticaret çevrelerinde geçen olayları haber
almak ihtiyacını duymaya başlamışlardır. Bu arzu ve ihtiyaç, yeni bazı müesseselerin
doğmasına olanak sağlamıştır. Haber mektupları da bunlardan biridir. Bu bakımdan haber
mektupları gazetenin öncüleridir. Haber mektupları sosyal, siyasal, ticari ve ekonomik
nedenlerle uyanan merakın etkisiyle doğmuş belgelerdir. O zaman bu mektuplar Venedik’te
hükümetin emriyle yazılıyor, kopyaları memleketin çeşitli bölgelerine gönderiliyordu.
İlk haber mektuplarının ne zaman yazıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ülkeler arası
ticaret yapanlar, savaşlar hakkında bilgi almak isteyen devlet adamları, din ve sanat
hareketlerini izleyen kilise görevlileriyle, aydınlar, haber mektuplarının doğmasında etkili
olmuştur.
Gazetenin öncüleri sayılabilecek ilk örnek, elle yazılan haber mektuplarıdır. Politik,
ticari bilgileri kapsayan bu mektuplar, Orta Çağ’ın sonlarına doğru, özellikle büyük ticari
kuruluşların çeşitli dallarında çalışanlar arasında elden ele dolaşmıştır.
Haber mektuplarının XII. ve XIII. Yüzyıllarda önemli bir ticaret ve kültür merkezi olan
Venedik’te doğduğu, Müslüman ve Hıristiyan ordularının çarpıştığı İspanya’da rağbet
gördüğü bilinmektedir. Ancak el yazması haber mektupları en çok Almanya ve İtalya’da
önem kazanmıştır. Bu iki ülkede, asiller ve zenginler haber mektuplarına yüksek ücretler ödüyorlardı.
Bu haber mektuplarının örneklerinden biri, Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki
Osmanlı-Venedik Savaşları sırasında yazılan ve savaş haberlerini veren Venedik
mektuplarıdır.(1536)
Haber mektuplarını hazırlayıp satanların özel habercileri, yazıcıları, dağıtıcıları vardı.
Venedik’te özellikle Avvisi adı verilen haber mektupları bir ticaret konusu haline gelmişti.
1440 yıllarında matbaanın icadı, haber mektuplarının geniş ölçüde yayılmasına ve
çoğalmasına olanak sağlamıştır. Bu nedenle XV. Yüzyıldan sonra basılı haber mektupları
ortaya çıkmıştır.
Basma haber mektuplarıyla birlikte, resmi makamların bunları denetlemesi söz konusu
olmuş, bu suretle ilk sansür diyebileceğimiz bir denetim ortaya çıkmıştır. Sansürün kolu el
yazması haber mektuplarına yetişemediğinden bu tür mektuplar değer kazanıyor ve çok pahalı
satılıyordu. Basma haber mektupları çok ucuz satıldığı halde, yazılı haber mektuplarının satışı
ile rekabet edemiyor ve onları ortadan kaldıramıyordu.
İtalya’da, özellikle Venedik’te Avvisi adı verilen haber mektuplarının alınıp satılması
bir ticaret konusu haline gelmiştir. Avvisi’ler Gazzetta denen bakırdan, en küçük Venedik
parası karşılığında satıldığından, sonraları haber toplayan ve bu haberleri yayan basın
ürünlerine Gazete denmiştir.Basılı haber mektuplarının geliştirilmesi sonucu gazete
doğmuştur. Ancak bu uzun bir evrimin sonucunda gerçekleşebilmiştir. Haber mektupları
gelişigüzel zamanlarda yayımlandığı, her hangi bir düzene tabi olmadan yazıldığı, sadece
basit haberler verdiği, bir yorumdan yoksun olduğu için bunları gazete olarak nitelendirmek
mümkün değildir.
Haber Kitabı veya Haber Broşürleri
Öncü yayınların bir başka türü de baskı makinesinin icadından sonra ortaya çıkan haber
kitabı veya haber broşürüdür. Haber broşürleri, ister politik, ister skandal, ister şaşırtıcı
nitelikte bir konuyu içersin, genellikle bir tek olayı anlatan haber araçlarıdır. Bunun ilk örneği
ise, İngiltere’de Richard Faukes tarafından dört yaprak halinde yayımlanan The True
Encounter (gerçek savaş)’ dir. Flodden savaşında görgü tanığı olarak bulunan Faukes, savaşta
yararlık gösteren İngilizlerle ilgili konuları, savaşı izleyen 1513 yılında broşür halinde
yayımlamıştır. Daha sonraları bu tür yayınlar çoğalmıştır.
1.3. Basını Oluşturan Teknik Olanaklar
Basının gelişmesinde, bazı önemli teknik olanakların sağlanması çok büyük rol
oynamıştır. Bu teknik olanaklar ise sırasıyla; yazının icadı, kâğıdın icadı ve matbaanın icadıdır.
1.3.1. Yazının İcadı
Yazı, düşüncelerimizi, duygularımızı, isteklerimizi başkalarına iletmek ya da
unutulmaktan kurtarmak için kullanılan işaretler sistemidir.
Yazı sayesinde düşünce ve söz maddi şekil kazanmış, bir kişiden diğerine ulaştırma
olanağına kavuşmuştur. Yazının icadıyla düşünce ölümsüzleşmiş, unutulmaktan, hafızalarda
silinip kaybolmaktan kurtulmuştur. Yazı, olayları resimlerle anlatmak; yani bir haberi
başkalarına iletmek isteğinden doğmuştur.
İnsanlık tarihi yazının icadı ile başlar ve bu araç ile bilgi “toplanabilir, iletilebilir,
saklanabilir” hale gelir. Beş bin yıl sonra matbaanın icadı ile biriken bilginin “yayılması”
gerçekleşir. Bilginin “işlenmesi” için ise beş yüzyıl daha beklenecek, bilgisayarın icadı
gerekecektir.
Yazı ve matbaadan sonraki dünyalar, bir öncesine hiçbir şekilde benzemez ve bu
süreçte toplumdaki değer ölçüleri, sosyal ve politik yapı, sanat, edebiyat, mimarlık vb. bütün
temel kurumlar, geri dönülmeyecek şekilde değişir. Tıpkı, bilgisayarın icadından sonraki
dünyanın, bir önceki dünyaya benzemeyeceği gibi…
İlkyazı benzeri işaretler için İ.Ö. 8000 yıllarına kadar iniliyorsa da yazının icadında İ.Ö.
3500 yılları genel olarak kabul gören tezdir.
Çağımızdan sekiz bin yıl önce Mısır’da önce Cilalı Taş, sonra da Bronz Çağı
uygarlıkları kurulmuş, bu uygarlıklar resim-yazı’nın tipik örneklerini icat etmişlerdir.
Mısırlılarla çağdaş olan Sümerler yazı için ince kilden yapılmış levhalar kullanmışlar,
heceleri belirten işaretlerden yararlanarak resim-yazıdan, şekil-yazıya geçmişlerdir.
Sümerlerin bu yazısına çivi yazısı denir. Yazı önce demir çubuklarla kil tabletler üzerine
yazılıyor, daha sonra bu tabletler fırında pişiriliyordu. Sümerlerin çivi yazısını daha sonra
Akadlar ve Babilliler öğrenmişler ve bu yazı bütün Önasya kavimlerince benimsenmiştir
Mısır hiyeroglifleri
Mısırlıların Hiyeroglifi de buna benzer değişikliklere uğramıştır. Daha sonraki çağların
alfabeleri Sümerlerin çivi yazısı ile Mısırlıların Hiyeroglif yazısının karışımından oluşmuştur.
Yunan, İbrani, Arap, Habeş, Arami, İran, Uygur, Hint yazıları gibi…
Kadeş Antlaşması'nın bir parçası. MÖ XIII. yüzyıla ait bu anlaşma, dünyanın bilinen ilk yazılı
barış antlaşmasıdır.
Alfabenin evrimi ve bugün kullandığımız Latin alfabesine ulaşılması ise, Semitik bir ırk
olan Fenikeliler’in, Sümerler’in yazı sistemi üzerine geliştirdiği sembollere dayanır.
Mezopotamya’nın kuzey batısında ve bugünkü Lübnan çevresinde yaşayan deniz ticaret ile
ünlü Fenikeliler İÖ 2. milenyumda Fenike (Semitik) alfabesini icat etmişlerdir.
Afrika-Asya dil grubunun bir parçası olan Semitik Fenike dili, ticaret rüzgârlarını
arkasına alarak batıya doğru uzanmıştır. O dönemin en önemli ticaret merkezi olan
Akdeniz’de, Fenike alfabesi Yunan uygarlığına ulaşmıştır. Yunan Alfabesi ise belli bir
süreçten geçerek İÖ 1000 – 900 yıllarında son şeklini almıştır. Alfabeye Yunanlıların en
önemli katkısı ünlü (sesli) harfleri de alfabenin içine almaları olmuş ve bugünkü yazı
sisteminin temelini oluşturmuştur.
Romalılar ise Yunan Alfabesini, Yunan kültürü ile birlikte almışlardır (En fazla
yaptıkları mitolojik tanrı adlarını değiştirerek, Afrodit’e Venüs, Zeus’a Jupiter demişlerdir).
Etrüskler tarafından geliştirilen 26 karakterli sistemden, bir evrimle 21 karakterli Latin
alfabesi, İÖ birinci yüzyılda son şeklini almıştır. Latin alfabesi ortaçağların sonuna kadar,
Avrupa’nın tek ortak alfabesi olmuş ve tüm tıp, hukuk, fen ve güzel sanatlar Latin alfabesi ile
yazılmıştır. Ancak, el yazması ile çoğaltma dışında bir mekanizma olmayışı, bilginin
yayılmasını engellemiş ve bilim, din ve saray çevresinde kalmıştır.
1.3.2. Kâğıdın İcadı
Basının başlıca hammaddesi kâğıttır. Kâğıt, üzerine yazı yazmak, resim, işaret ve
şekiller yapmak amacıyla, türlü bitkisel maddelerden imal edilen ince bir yüzeydir. Kâğıdın
kullanıldığı alanlar sayılamayacak kadar çoktur. Ancak en önemli kullanım alanı basındır.
Kâğıt, düşünceleri yazı haline kaymakla başlayan uygarlıkların yeryüzündeki yayılışında en
önemli etken olmuştur.
Kağıdın ilkel şekli Papirüs’tür. Eski Mısırlılar MÖ 2000 yılından itibaren “Cyperus
Papyrus” denen kamış cinsi bitkiden, üzerine resim-yazı yazılan ince tabakalar yapmışlardır.
Papirüs kağıdı devrini, Batı Anadolu’daki Bergama şehri uygarlığının bir ürünü olan
Parşömen izlemiştir. Pergament veya parşömen, hayvan derilerinin terbiye edilmesi,
parlatılması ve mürekkep kabul edecek hale getirilmesiyle elde edilen bir yazı malzemesidir.
Orijinal parşömen
(Büyük İskender’in ölümünden sonra kurulan Ptolemaios Hanedanı döneminde Mısır’dan dışarı
papirüs çıkartılması yasaklanınca, Bergama kütüphanesine yeni kitaplar kazandırmak isteyen
kral II. Eumenes’in emriyle Bergamalı ustalar tarafından Papirüs’ün yerine kullanılabilecek
malzeme olarak icat edilmiştir.)
Bugünkü anlamda ilk kâğıt, İsa’dan 200 yıl önce Çin’de görülmüştür. Keten ve
pamuklu paçavralar ıslatılıp önce hamur haline getiriliyor, özel bir dibekte iyice dövüldükten
sonra keçeler arasına yayılıp kurutularak bir nevi kâğıt elde ediliyordu.
Kâğıdın diğer uluslar tarafından öğrenilip yapılmasına ancak VII. yüzyılda başlanabilmiştir.
Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kâğıda olan ihtiyaç gittikçe büyüdü. Yeterli ham madde bulmakta
zorlanıldı. Kâğıt yapımı için başka ham maddeler arandı ve ilk maddesi odun olan kâğıt bulundu.
İlk kâğıt makinesi 1798 yılında yapıldı. Ancak bu geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve
ince kâğıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kâğıt
yapabilen basit bir makine idi. Silindirli makine çok geçmeden 1809 yılında John Dickinson
tarafından icat edildi.
Günümüzde kâğıt üretimi yüksek teknoloji ile ve tam otomatik olarak yapılabilmektedir
;ama işlemin aslı esas olarak değişmemiştir. Kâğıtların arasındaki kalite farkını kullanılan lifin
türü, lapanın hazırlanışı, içine katılan malzemeler, kimyasal veya mekanik metotlar belirler.
Her ne kadar liflerin elde edilmesinde ağaçlar ana kaynak ise de özellik taşıyan kâğıtların
yapılmasında günümüzde sentetik lifler de kullanılmaktadır.
1.3.3. Matbaanın İcadı
Matbaanın icadı, basın ve yayın tarihi yönünden olduğu kadar, uygarlık tarihi yönünden
de çok önemli bir olaydır. Bu sayede insanlık derin bir uykudan uyanmış, siyasal ve sosyal
alanda yeni bir dönem başlamıştır. Tüm insanlığın uyanıp aydınlanması, bilim ve sanat
eserlerinin tüm dünyaya yayılması, matbaa sayesinde olmuş, insanlar cehaletin korkunç
ağırlığından sıyrılarak daha aydın hedeflere yönelmişlerdir.
Matbaanın İcadından Önceki Baskı Yöntemleri
Basım, el veya makineyle basınçta bulunmak, bir veya birkaç renkte mürekkep veya
boya kullanmak yoluyla yüzeylerin üzerine suret çıkarmak ve bunları çoğaltmak sanatıdır.
Baskı işinde kullanılan yüzeyler kâğıt, karton, deri, madeni levha, muşamba olabileceği
gibi suretler de yazı, şekil, resim, harita vb. olabilir.
Matbaanın icadından çok önce bazı ülkelerde mekanik baskı ve çoğaltma usulleri
kullanılmakta olduğundan, basımın evrimini buna göre dönemlere ayırmak gerekmektedir. Bu dönemler ise;
 Damga dönemi
 Blok dönemi
 Müteharrik harf dönemi
Daha sonra XV. yüzyılda Gutenberg’in matbaayı icadıyla, modern basım döneminin temelleri atılmıştır.
Damga Dönemi
Yazının ortaya çıkışıyla Mezopotamya’da (Sümer, Elam, Akad), eski Mısır’da, Girit,
Anadolu, Hitit, Çin ve Hint sitelerinde kil, taş ve maden diskler kullanılmıştır. Bunlar önce
papirüslere, daha sonra hayvan derisinden yapılmış parşömenlere basılarak meydana
getirmiştir. Ayrıca, ağaçtan ve madenden yapılmış aletlerle tuğlalar oyularak damgalar
meydana getirildiği, tuğlalar üzerine yazı yazmakta damga sisteminden yararlanıldığı
saptanmıştır. Ninova’da 1842’de yapılan kazılarda (MÖ VII. yy.) oyulduktan sonra pişirilmiş
tuğlalardan oluşan kitaplık bulunmuştur.
Hayvancılıkla geçinen göçebe kabilelerin kullandıkları damgaları da bunlar arasına
katmak mümkündür. O dönemde her oymak hayvanlarını kendi damgasıyla dağlardı. Bazı
Türkologlar Göktürk yazıtlarındaki alfabenin bu hayvan damgalarının geliştirilmesinden
oluştuğunu ileri sürmektedirler. Üzerinde yazı bulunan damgalar zamanımızda da
kullanılmaktadır. Resmi mühürler, soğuk damgalar, imza mühürleri gibi…
Blok Dönemi (Krilografi)
Bloklar, yani tahta kalıplarla basma ve çoğaltma yapma, genellikle kâğıdın icadından
sonra görülen bir basım şeklidir. Basılacak yazılar önce bir tahta plakanın üzerine kazılıyor,
sonra da mürekkeplenerek kâğıda basılıyordu. Bu tür baskı, basım tarihinin ilk bölümünü
oluşturmaktadır.
Blok baskı denen bu sistemin esası, basılacak harflerin veya şekillerin, ayrı ayrı
kesilmiş bir halde düzenlenmeden, tek parça olarak bir yüzey üzerine kazılmasıdır.
Çoğaltılacak olan bir metin önce bir veya birçok tahta, fildişi ya da madeni levha üzerine
negatif olarak kazınmakta, bugünkü klişeyi andıran bu negatif bloktan da daha sonra pozitif
kopyalar yapılmaktadır.
Bütün eski uluslar, mühür tarzındaki bu baskı sistemini biliyorlardı. Blok baskı denen
bu sistem, asıl baskıdan teknik yönden farklıdır. Gerçek baskı sisteminde her işaret veya harf
için ayrı ve özel bir negatif kullanılmaktadır.
Blok baskı tekniği ile kitap basımı MS 600 yılından sonra Çin’de, 770 yılından sonra da
Japonya’da yapılmıştır. Blok baskılı en eski kitap, 1900 yılında Çin Türkistan’ının Kansu
ilinde bulunmuştur. Bu kitabın 11 Mayıs 868 tarihinde Wang Chieh tarafından basılmış
olduğu üzerindeki yazıdan anlaşılmaktadır.
Kâğıt yapma sanatı Araplar kanalıyla Avrupa’ya geçince, XIII. yüzyıldan itibaren
Avrupa’da kazılı tahta kalıplarla basım başlamıştır. Bu teknikle her sayfa ayrı ayrı tahta
kalıplara kazınmakta, sonra kâğıda basılmakta, kâğıtlar bir araya getirilerek ciltlenip kitap
oluşturulmaktaydı.
Avrupa’da bu teknikle basıldığı bilinen ilk eser XIV. yüzyılda Hollandalı Laurens
Coster tarafından basılmış olan sekiz sayfalık bir kitaptır.
Müteharrik(Oynar) Harf Dönemi
İlk müteharrik (oynar) harfler tahtadan yapılmıştır. Bu tekniği ilk uygulayanlar IX.
yüzyılda Uygurlar olmuştur. Bu tekniği Çinliler geliştirmişler ve 1041–1049 yıllarında Pi-
Sheeng adlı bir demirci, demirden oynar harflerle ilk baskıyı yapmıştır. Ancak Çin harflerinin
sayısı çok fazla olduğu için (50.000 kadar), bu yeni teknik, eski blok sistemini ve el
yazmacılığını ortadan kaldıramamıştır.
Çeşitli araştırmalar sonunda birçok Uygur el yazısı bulunmuştur. Bunların çoğu kâğıt
üzerine Uygurlara has, sade alfabe ile yazılmıştır.
Ayrıca Çin’in batı eyaleti Kan-Su’da Tun-Huang mevkii yakınında üstü duvarla örtülü
bir mağara bulunmuştur. Arkeolog H. Bossert’e göre, bu mağarada tahtadan yapılmış birkaç
Uygur matbaa harfi bulunması çok önemlidir. 1209 yılında Cengiz istilası dolayısıyla bu
mağara hazinesine duvar çekildiği sanılmaktadır. Eğer durum böyle ise, burada bulunan
matbaa harflerinin 1209 yılından daha öncesine ait olması gerekmektedir.
Mağarada Uygur el yazıları yanında, tarihleri kesin olarak VIII. yüzyıldan X. yüzyıl
sonuna kadar giden bir hayli Çince kitabeler de bulunmuştur. Bu suretle mağaradaki Uygur
eserlerinin ve bunlar arasındaki tahtadan Uygur matbaa harflerinin X. yüzyıldan biraz daha
önceki döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Böylelikle hem Çinli demirci Pi-Sheng’in maden harflerine takaddüm eden tahta
harflerin, hem de alfabenin Uygurların malı olduğu ortaya çıkmakta ve Uygur Türklerinin IX.
yüzyılda matbaayı tanıdıkları ve bu konuda Çinlilere aktardığı ispatlanmış olmaktadır. Ancak
Çinliler bu sistemi XI. yüzyılda geliştirmişler ve tahta harfler yerine maden harfler
kullanmışlardır.
Yine Prof. Helmouth Bossert’in tezine göre, daha sonra Moğollar Uygur kültürünü
aldıklarından, Moğolların 1241’de Almanya’yı istilaları sırasında beraberlerinde basılı
kitaplar getirdikleri ve Ortaçağ Almanya’sına baskı sanatının ürünlerini gösterdikleri, tahta
kalıplarla baskı tekniğini Almanlara öğrettikleri anlaşılmaktadır. Ancak Gutenberg’in icadına kadar
geçen 200 yıllık zaman bu baskı tekniğinin biraz daha olgunlaştırılmasını sağlamıştır.
Böylece IX. yüzyıl Uygur baskı sanatıyla XV. yüzyıl Alman baskı sanatı arasında bir ilişki
kurulmaktadır. Uygurlar, baskı sanatını bilmelerini gerektiren üç niteliğe sahiptiler. Çünkü:
 Uygurların bir alfabeleri vardı.
 Uygurlar kâğıdı tanıyorlardı.
 Uygurlar çok sayıda el yazması kitap
meydana getirdiklerinden, o zamanki baskı için bir hayli nüsha basımını koruyacak
kadar, ekonomik güce sahiptiler.
Johann Gutenberg
Bugünkü anlamıyla oynar maden harflerle dizginin yapılması ve baskı makinesinin
icadı şerefini, İtalyanlar Milanolu Pam-Filio Castaldi’ye, Hollandalılar Haarlemli Laurence
Coster’e maletmek isterler. Fakat bu şeref, 1400’de basım sanatının beşiği olarak kabul edilen
Almanya’nın Mainz şehrinde doğan ve 1440’da modern basımın temelini atmış olan Alman
Johann Gutenberg’e aittir.
Rhen Nehri kıyısındaki Mainz şehrinde doğan Alman asıllı Johann Gutenberg 1436
yılında şehirde çıkan bir isyan üzerine ailesiyle birlikte Strasburg’a kaçmıştır. Babasının
ölümü üzerine hayatını kazanmak için bir kuyumcunun yayında oyma işlerinde çalışmaya
mecbur kalmıştı. Kuyumculuktan eline az para geçtiğinden, kafasında doğan ve insanların
hayatına yeni bir yön veren fikirlerini uygulama alanına koymak için olanaklar arıyordu.
Kafasındaki fikir, ayrı ayrı harf şekillerini yan yana getirerek sayfa yapmak, bu sayfayı
bastıktan sonra dağıtılacak harfleri yeni sayfanın düzeninde tekrar kullanmaktı. İşte bu
kuyumcu çırağı bugün çok basit görünen bu fikri ile matbaacılığın esasını keşfetmiştir.
Gutenberg bu buluşunu uygulama alanına koymak için çok sıkıntı çekmiştir. Bu işi
gerçekleştirmek amacıyla Strasburg şehrinde üç ortaklı bir şirket kurmuştu. Gutenberg ve
ortakları şehir dışındaki boş bir manastırda çalışmalarına başlamışlar, önce harflerin
kalıplarını hazırlamışlar, bu kalıplara göre demirden harfler dökmüşlerdir. Fakat demir harfler
çok sert olup kâğıdı deldiğinden, bunu önlemeyi düşünmüşler ve daha yumuşak bir maden
olan kurşun harflere yönelmişlerdir. Ancak kurşun çok yumuşak olduğundan baskıya
dayanıklı görülmemiştir.
Çalışmalar bu şekilde gelişirken ortaklardan biri ölmüş, bunun yerine gelen mirasçı,
Gutenberg’i gizli çalışmalarla suçlayarak mahkemeden şirketin feshi kararını almıştır. Bu
nedenle Gutenberg’in bütün emekleri boşa gitmiş ve araçları elinden alındığından Mainz
şehrine dönmek zorunda kalmıştır. Burada zengin bir kuyumcu olan Johann Faust’u tanımış,
Faust’un damadı olan el yazmaları üstadı Peter Shöffer ile birlikte üçlü, yeni bir şirket daha
kurmuştur.
Bu kez kurşuna antimuan karıştırarak, kurşundan daha sert ve demirden daha yumuşak
bir karışım meydana getirmişlerdir. Basım sanayinin kuruluş esprisi böylece gerçekleşmiştir.
Taneler halinde harfler dökülüyor, baskı deneyleri olumlu sonuçlar veriyordu.
Ancak ortaklar arasında yine anlaşmazlık başlamış, sermaye sahipleri Gutenberg’i
ekarte etmek ve bütün kazanca sahip olmak istemişlerdir. Bu maksatla işe yatırdıkları paraları
geri istemişler, Gutenberg parayı iade edemediğinden, mahkemeye başvurarak elinden
araçlarını almışlardır.
Bundan sonra, tarihteki diğer mucitler gibi Gutenberg’in hayatı da yoksulluk içinde
geçmiş, 1468 yılında 68 yaşında ölmüştür.
Gutenberg ilk eserini 1440’da basmıştır. Bu basımda kullanılan harfler basit karakterli gotik harflerdir.
1.4. Yeni Çağ’da Basın Yayın Hareketleri
1.4.1. Matbaanın İcadıyla Değişen Avrupa

Matbaa kısa zamanda gezici Alman basım ustaları aracılığıyla bütün Avrupa kentlerine
yayılmıştır. Bu yayılma sonucu çok sayıda İncil basılmış ve o günün insanı tarafından bu
kitaplar aranır ve satın alınır olmuştur.
Halkın din kitaplarına karşı gösterdiği bu büyük ilgi ve istek sonucu Katolik kilisesi
yavaş yavaş sarsılmaya başlamış, din sorunlarından ortaya çıkan anlaşmazlıklar, din
savaşlarının başlamasına neden olmuştur. Tarihte, “reform” adıyla nitelendirilen, dinde
yenilik hareketleri basım sanatı sayesinde büyük ölçüde başarıya ulaşmıştır.
Diğer yandan basımın gelişmesi sonucu bilgi kitapları ucuzlamış ve halka geniş ölçüde
okuma olanağı sağlamıştır. O güne kadar yalnız soylularla papazların yararlandığı kitaplar,
artık halkın da okuyabileceği hale gelmiştir. Bu atılım sonucu ulusal diller gelişmiş, ulusal
dilde yazılmış eserler ortaya çıkmıştır. Düşünce hayatı küçük bir seçkinler zümresinin
tekelinden kurtulmuş, bilim, sanat, düşünce ve felsefe, yüz binlerce zekânın katıldığı geniş bir
çalışma alanı bulmuştur.
Matbaanın icadına, ulaşım alanındaki icatlar ve denizaşırı keşifler eklenince,
dünyamızın problemleri biraz daha büyümüş fakat mesafeler küçülmüştür. Özellikle
pusulanın icadı uzak sanılan ülkeleri yakınlaştırmıştır. Bu uzak ülkelere yapılan gezilerde
görülenler, edinilen çeşitli bilgiler, basımevleri sayesinde çoğalmış ve posta örgütünün
kurulmasıyla halka hızla ulaştırılmıştır. Bu gelişme sonucu Avrupa insanı, yıllardan beri içine
çekildiği kabuğundan çıkarak bütün dünya ile ilgilenmeye başlamış, Augsburg, Viyana,
Venedik, Anvers, Köln en önemli yayın merkezleri halini almıştır.
Baskı sanatının gelişmesi sayesinde eski Yunan eserleri hızla basılıp inceleniyor, insan
kişiliğine ve özgür araştırmaya değer veren antik ruh uyanıyordu. Hümanizma dediğimiz bu
ruh Avrupa’da Ortaçağ’ın skolastik ve tutucu düşüncesini, dogmatik dünya görüşünü yıkarak
pozitif bilimlerin gelişmesi için gerekli ortamı hazırlıyordu.
Diğer yandan toplumlar arası kavgada top ve barutun kullanılması, feodalite
hükümranlığına son veriyor, senyörlerin alınmaz sanılan şatoları bu silahlar sayesinde
yıkılıyor, bunun sonucu feodalite önemini yitiriyor, Avrupa’da monarşik krallıklar çağı başlıyordu.
1.4.2. XVI. Yüzyılda Süreli Yayınların Doğuşu
Avrupa’nın sosyal, kültürel hayatı ve coğrafi bünyesi köklü değişikliklere uğrarken, bu
bölgede haber ve haberleşme büyük önem kazanıyordu. Halkın haber alma ihtiyacını sağlayan
basılı haber mektupları yavaş yavaş gazeteleşme yoluna girmişlerdi. Yeni doğmaya başlayan
ve belirsiz zamanlarda yayınlanan risaleler daha çok rağbet kazanıyor ve büyük ölçüde halkın
ilgisini çekiyorlardı.
Bu dönemde belirli zamanlarda yayınlanan ilk periyodik basın ürünleri XVI. yüzyılın
başlarında görülen yıllıklardır. Bir panayır dolayısıyla yayımlanan altı aylık dergi büyük
rağbet görmüştür. Bunu, Alman İmparatoru II. Rudolph döneminde ayda bir yayımlanan
haber dergileri izlemiştir.
Avrupa şehirlerine posta arabasının haftada bir defa gitmesi bu yayınların bir süre sonra
haftalık olmasını sağlamıştır. Bu şekilde yayınlanan ticari nitelikte ilk haftalık bültene
1597’de Floransa’da rastlanmaktadır.
Bu dönemde en önemli nitelik olan belirli zaman aralıklarıyla çıkma ilkesi uygulandığı
için, gazetenin XVI. yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Ancak içindeki yazıların
içeriği ve toplumu etkileme niteliği itibariyle bunlara tam manasıyla gazete demek yine de mümkün değildir.
1.4.3. XVII. Yüzyılın Genel Görünümü
Bu yüzyılda bilim skolastik düşünceden tamamen kurtulmuş, XV. ve XVI. yüzyıllarda
Avrupa’nın sahne olduğu büyük ve önemli olaylar okuyucu sayısının artmasına neden
olmuştur. Örneğin:
 Osmanlının Avrupa’nın çeşitli ülkelerini yer yer istila hareketleri, zaptedilen
topraklarda askeri ve sivil teşkilatıyla, resmi ve dini kuruluşlarıyla yerleşmeleri,
halkın büyük bir heyecanla bu olayları izlemesi.
 Martin Luther’in dinde reform çabaları nedeniyle çeşitli mezhepler arasında
çatışmaların başlaması,
 Edebiyat ve güzel sanatlar alanındaki Rönesans,
 Denizaşırı keşifler, yeni ülkelerin bulunması,
 Fen ve teknik alanındaki büyük gelişmeler vs.
Bütün bu olaylar Avrupa’da şehirlerin büyümesini, büyük ölçüde yayılmasını
sağlamıştır. Bu yüzyılda sistemli bilim, sanat, kültür çalışmaları yapılması ve bunların
yayımlanması sonucu Avrupa’nın sosyal, kültürel, ekonomik bünyesinde belirli değişmeler
olmuştur. Rönesans hareketi sayesinde, skolâstik düşünce yerine akıl, nakilcilik yerine deney
ve müşahede, teokrasi yerine laiklik hâkim olmuştur.
Çağımızdaki bütün bilimlerin temelleri bu yüzyılda atılmış, Descartes, Kepler,
Kopernik, Galile, Harvey, Francis, Bacon, Hobbes, Locke, Newton, Spinoza, Pascal bu
dönemde birçok eserler vererek, insanlığın fikir ve düşünce alanında ileriye doğru büyük
atılımlar yapılmasını sağlamışlardır.
1.4.4. XVII. Yüzyılda Avrupa’nın Genel Görünümü
XVII. yüzyılda sadece Avrupa’ya özgü siyasal koşullar da basının oluşumunu büyük
ölçüde etkilemiştir.
Bu yüzyılın başında (1609) Hollanda, İngiltere’den yardım görerek İspanya Kralı
Filip’in egemenliğinden kurtulmuş ve bağımsızlığına kavuşarak, krallık halinde yönetilmeye
başlanmıştır. Kısa sürede sömürgeci bir devlet haline gelmiş ve Avrupa’nın zengin bir ülkesi
olmuştur.
Fransa’da XIV. Louis zamanında soylular, değişen dünya koşullarına karşı direnmek
istercesine ve İngiltere’dekinin aksine kralı desteklediklerinden, monarşik idare güçlenmiştir.
Almanya Otuz Yıl Savaşları (1618–1648) nedeniyle küçük devletler halinde bölünmek
zorunda kalmıştır. Çünkü II. Ferdinand Katolik olduğundan Alman prenslerini Katolik olmaya
zorlamaktaydı. Otuz Yıl Savaşları bu nedenle önce Almanya’da başlamış, giderek Danimarka,
İsveç, Fransa, Hollanda, İspanya bu savaşlara katılmışlardır. Ekonomik koşullar aşırı derecede
ağırlaşmış, geçim sıkıntısı çeken ve yarınından emin olmayan insanlar hem kendi ülkelerinde,
hem de komşularında cereyan eden olayları öğrenmek ihtiyacını fazlasıyla duymaya
başlamışlardı. İşte bu siyasal ve ekonomik koşullar Almanya’da gazeteciliğin ortaya
çıkmasında ve kökleşmesinde en önemli etken olmuştur. Savaşçılar olayların akışını
kamuoyuna istedikleri biçimde yansıtmak için basını araç olarak kullanmışlardır.
Otuz Yıl Savaşlarında başrolü oynamış bulunan İsveç, bu savaş nedeniyle basının hızla
gelişmesine sahne olmuş, Gustav Adolf ele geçirdiği yerlerde yayımlanan gazetelere kendi
övgüsünü yaptırmış, parasal yardımlar yapmış, bu sebeple bu ülkede de birçok gazete
kurulmuş, bunlardan bazıları günümüze kadar yaşayabilmiştir.
1.4.5. İlk Gerçek Gazeteler
Bu yüzyılda çeşitli ülkelerde ilk gazeteler yayımlanmıştır. Değişik konulara ait
bilgilerle beraber, düzenli, periyodik bir görünümü yansıtması bakımından ilk gerçek gazete
diyebileceğimiz yayınlara 1605–1610 yıllarında rastlamak mümkündür.
Bugünkü anlamda ilk gazete 1609’da Strasbourg’da haftalık olarak Almanca
yayımlanan (Avisa, Relation oder Zeitung)’dur. Bu gazete genel olarak dış politika ve
savaşlarla ilgili haberler vermekteydi. Bu haberler herhangi bir ayrım, açıklama veya analize
tabi tutulmadan gelişigüzel veriliyordu. Aynı başlığı taşıyan diğer bir gazete yine 1609’da,
Augsburg ve Strasburg’da, Gedenck Wurdige Zeitung adlı gazete ise 1610’da Köln’de,
yayınlanmıştır.
Bundan sonra 1619’da Anvers’de Nieuwe Tijdinghe adlı Hollanda gazetesi çıkmaya
başlamıştır.
14 Mayıs 1622’de Londra’da ilk İngiliz gazetesi The Weekly News From Italy and
Germany ve 1631’de Paris’te ilk Fransız gazetesi La Gazete adıyla haftalık olarak
yayımlanmış, bunları 1640’da Roma’da yayımlanan ilk İtalyan gazetesi Gazete Publica
izlemiştir. Polonya’da ise ilk gazete 1661’de yayımlanmıştır.
XVII. yüzyıl, basının gelişmesi yaygınlaşması bakımından da başlı başına bir özelliğe
sahiptir. Çünkü ilk dergiler de bu yüzyılda kurulmuştur. Dergi niteliğinde ilk edebi ve ilmi
gazete 1665 yılında Paris’te yayınlanan Journal des Savants’dır. Aynı yıl İngiltere’de Phılo-
Sophıcal Transactions adında ilk İngiliz dergisi yayın hayatına girmiştir. Bunları diğer
ülkelerde kurulan çeşitli dergiler izlemişse de dergilerin önem kazanması daha çok XVIII. yüzyılda mümkün olmuştur.
2. MODERN BASIN DÖNEMİ
XVIII. yüzyılda sosyal düzende köklü değişiklikler olmuştur. Din, devlet, hukuk, ahlak
müesseseleri yeni nitelikler kazanmış, eğitime büyük önem verilmiştir. Avrupa uygarlığının
kesin çizgilerle kurulduğu bu çağ Aydınlık Çağ olarak nitelendirilmektedir.
Aslında aydınlanmanın ilkelerini Rönesans ortaya koymuştur. XVII. yüzyılda bunlar
düzenlenip sistemleştirilmiştir. XVIII. yüzyıl insanı ise bu sistemleri enerjik biçimde işleyip
yaymış ve hayata uygulanmasını sağlamıştır. İşte bu uygulama sonucu İnsan Hakları, Hukuk
Devleti ve Demokrasi kavramları ile çağdaş Avrupa kültürü kurulmuştur.
İngiltere’de basına konan sansüre karşı ilk tepkiyi gösteren ve başarı sağlayan John
Locke, Avrupa insanının aydın olması hareketini başlatan düşünürdür.
İngiltere’de gelişip filizlenen bu fikir ve düşünce hareketinin Amerika’ya sıçraması,
bağımsızlık savaşlarının başlamasına etken olmuş, özellikle 4 Temmuz 1776’da yayımlanan
bağımsızlık ve insan hakları bildirisiyle tescil edilmiştir.
Fransa’da ise monarşinin ve soylular egemenliğinin direnmesi büyük bir patlamaya,
1789 İhtilaline neden olmuştur.
2.1.XVIII. Yüzyılda Basın Hareketleri
1071’den 1789 Fransız Devrimi’ne kadar geçen dönemde Avrupa basını genellikle
XVII. yüzyılın devamı izlenimini uyandırmaktadır. Ancak basın hareketleri yönünden
İngiltere yine öncü durumundadır. 1753’de İngiltere’de toplam gazete satışı 7 milyon iken,
1760’da 9 milyona, 1777’de de bu sayı 11 milyona yükselmiştir. Bu dönemin yenilik olarak
nitelenen özelliklerini önemli altı olay halinde özetlemek mümkündür. Bunların beşi önce
İngiltere’de doğup gelişmiş ve daha sonra diğer ülkelere yayılmıştır. Bu olaylar:
 Gündelik gazetelerin kurulması,
 Muhalefet gazeteciliğin doğması,
 Gazetelere ilanın girmesi,
 Edebi gazeteciliğin başlaması,
 Amerikan basınının kurulması ve hızla gelişmesi,
 Gazetelere damga resminin uygulanmasıdır.
2.1.1. Günlük Gazetelerin Kurulması
İngiltere’de
İngiltere’de XVII. Yüzyılın sonlarında Sansür Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve bu
nedenle gazete sayısı artmıştır.
1691’de denizyoluyla ulaşım ve posta hizmetlerinin ilerlemesiyle, günlük gazetelerde
gelişme kaydedilmiş, haftada iki veya üç günde bir çıkan gazetelerin yerini, günlük gazeteler almıştır.
Partilerin kurulması ve siyasal hayatın önem kazanması dolayısıyla İngiltere’de ilk
sürekli günlük gazete 11 Mart 1702’de Elizabeth Mallet tarafından 34X18 boyutlarında, tek
sayfa olarak yayımlanan The Daily Courant’dır. 1735 yılına kadar yayınını sürdüren bu
gazetenin özelliği, dış basından aldığı haberleri hiç yorum yapmadan yayımlamasıdır.
Kraliçe Anne’ın İngiltere’sinde tam bir özgürlük havası egemen olduğundan yetenekli
gazeteciler yetişmiştir. Stuart’larla Hanovre hanedanı arasında taht sorunu ile ilgili siyasi
mücadelenin şiddetlenmesi sonucu gazetelerin önemi iyice anlaşılmış, Daniel Defoe, Joseph
Addison, Jonathan Swift ve Richard Steele gibi yetenekli kişiler gazetecilik mesleğinin
onurunu yüceltmişlerdir.
Aktüel politik olaylar üzerinde düzenli yazılar yazma geleneği Daniel Defoe ile
başlamıştır. Nesir ve nazım alanındaki çeşitli yergi yazılarıyla ve romanlarıyla ün yapan
Daniel Defoe (1660–1731) tarafından 10 Şubat 1704 tarihinde The Review adlı gazete
çıkarılmıştır. Siyasi konulara ilişkin fikirlerin açığa vurulması ve belli başlı makalelerin
okuyucuya sunulması, Daniel Defoe’nun The Review’i yayımlamasıyla mümkün olmuştur.
The Review yerli ve yabancı politik olaylar hakkında kamuoyu oluşturmak amacındaydı.
İkişer sütunluk dört sayfa halinde çıkan gazetenin dörtte üçünü kendisi yazıyordu. Daniel
Defoe, ayrıca The Tattler (Geveze) adıyla, önlü arkalı iki sayfadan ibaret bir gazeteyi
geliştirmiş, gazetesinde eğlendirici konulara, sosyal meselelere, sanat eleştirilerine, özellikle
yabancı haberlere, geniş yer vermiştir. Fakat kısa süre sonra gazete denemelere daha çok yer
vermiştir. Daha sonra Tattler, Sir Richard Steele’nin yönetiminde haftada üç defa
yayımlanmaya başlamıştır. O tarihte Richard Steele, aynı zamanda hükümetin resmi
gazetesinin yayın müdürlüğünü yapmaktaydı.
Kraliçe Anne öldükten sonra Stuart ve Hanovre hanedanları arasındaki mücadele
şiddetlenmiş, Liberal partili iki yazar olan Steele ve Joseph Addison, politik gazetelerin
yanında ılımlı bir basının kurulmasını sağlamışlardır. 1711 yılında ikisi birlikte günlük bir
gazete olan The Spectator (Seyirci)yi çıkarmışlar. Ucuz fiyata satılan Tattler ve Spectator
gazeteleri sosyal, artistik ve eğlendirici yönleriyle basına yenilik getirmişler ve halkın büyük
beğenisini kazanmışlardır. Özellikle The Spectator Londra basınının en başarılı örneği olmuş,
1712’den önce bazı sayıları 20–30 bin nüsha basılmıştır. 1712’de çıkarılan bir yasa ile
gazetelere uygulanan pul vergisine karşı, bu gazetenin bulduğu, ilanla vergiyi hafifletme yolu,
daha sonraları diğer ülkelerde benimsenmiştir.
Halkın Spectator’u beğenmesi, magazin kavramının gelişmesine büyük ölçüde etkili
olmuş; ancak basının gittikçe büyüyen gücü hükümeti tedirgin etmeye başlamıştır. Bu nedenle
1712 yılında gazetelere sayfa başına bir peni pul vergisi konulmuş, bu sebeple gazete fiyatları
yükselmiştir. Birçok gazete de yok olmuştur.
Richard Steele, 1713’de Liberal parti yanlısı politik bir gazete olan Guardıan’ı çıkarmıştır.
1710 yılında Examıner, 1726’da Craftsman gazeteleri kurulmuştur. Muhafazakâr
basının temsilcisi olan bu gazeteler önem kazanmıştır.
The Daily Advertiser (1730–1807) o zamanın Londra’sında yayımlanan birçok gazete
arasında en ciddi ve oturaklı bir gazete olarak dikkat çekmektedir. Politik, sosyal ve ticari
haberleri en iyi şekilde okuyucuya sunmasını bilen bu gazete, aynı zamanda büyük ölçüde
reklamdan yararlanmıştır.
Henry Sampson tarafından çıkarılan Public Advertiser gazetesinde, 1769–1772
yıllarında önemli politik kişiler tarafından gönderilen ve politik yergileri kapsayan 69 açık
mektup (Junius) takma adıyla yayımlanmış ve bu mektuplarda Kral’a ağır eleştiriler
yapılmıştır.
Bu dönemde İngiltere’de yayın özgürlüğü zaman zaman çeşitli baskı ve
kovuşturmalarla büyük ölçüde kısıntıya uğramış, bazı yazarlar ve yazıları basanlar ağır
mahkûmiyetlere maruz kalmıştır. Bu dönemde hoşa gitmeyen bir konuya değinen gazeteler
için hükümetin tutuklama emri ve para cezası uygulama yetkisi aşırı şekilde kullanılıyor,
kişileri rencide etmeyecek biçimde yayın yapılmasını öngören kanun yürürlükte bulunuyordu.
1702 yılında Daniel Defoe da hapsedilmiş ve işkence görmüştür.
Gazetelere ve yazarlara uygulanan bu baskılara rağmen İngiliz halkı, gazeteleri
tutmasını ve yazarları takdir edip yüceltmesini bilmiştir. Basın özgürlüğü için verilen
kavganın öncüleri arasında Avam kamarasında milletvekili olan yazar John Wilkes vardır.
Wilkes hükümete karşı çıkan yazılarını yayımlamak üzere 1762’de North Briton’u kurmuştur.
Şiddet ve ceza uygulamasına rağmen, bu tür yayınlar durdurulamamış ve 1771’de kabul
edilen bir yasa ile basına, parlamento görüşmelerini yayımlama hakkı tanınmıştır. Gazetelerin
Avam Kamerası müzakerelerini izlemek için tribünlerde yer almalarına ancak 1803’de izin
verilmiştir.
Bir süre sonra İngiliz gazetelerinde tiyatro haberleri ve piyes analizleri verilmeye
başlanmış, ancak 1780’den sonra gazetelerde gerçek eleştiri makaleleri yer almıştır.
En uzun ömürlü gazetelerden olan Morning Post 1772’de yayın hayatına girmiştir. Yüz
elli yıl İngiltere’nin en önemli gazetesi olan Morning Post, daha sonra 1937’de Daily
Telegraph ile birleşmiştir. 1855’de yayın hayatına başlayan Daily Telegraph, Londra’da o
tarihte yarım peniye satılan ilk gazetedir.
1 Ocak 1785’de John Walter tarafından The Daily Universal Register adıyla kurulan ve
üç yıl sonra adı The Times olan İngiltere’nin en ünlü gazetesi de bu yüzyılın ürünüdür.
Fransa’da
XVIII. yüzyılda Fransız basını özgürlükten yoksundur. Hükümetin gazetelere
uyguladığı baskılar ve gazete yayınlamak isteyenlere karşı çıkarılan çeşitli güçlükler yanında,
birkaç gazetenin basın tekelini ellerinde bulundurmaları nedeniyle, gazeteler sayıları ve
nitelikleri yönünden canlılık gösterememiştir.
Renaudot ailesince yayınlanmakta olan La Gazette 1 Ocak 1762’de Gazete de France
adını almıştır. Bu gazete siyasal haberlerin tekelini elinde bulundurmuştur (1631–1914).
Bilimsel haberlerin tekeli ise 1792 yılına kadar yayınını sürdüren Journal des Savants’a
ait olduğundan, yeni gazetelerin kurulması çabaları daima engellenmiştir. Ancak Fransız halkı
gazetelerde güncel haberler, özellikle tarafsız eleştiriler aramakta, artık resmi nitelikteki
yayınlara karşı bıkkınlık duymakta ve bu tür gazetelerin verdikleri haberleri yetersiz
bulmaktadır.
1757–1762 yılları arasında, örneğin 1757’de Le Havvres’da, 1758’de Bordeaux’da ve
1762’de Rouen’de bazı gazeteler yayımlanmış; fakat nitelik ve tirajları yönünden çok sönük kalmışlardır.
XVI. Louis döneminde, aydın zümrenin istek ve baskılarıyla basın biraz canlanmış ve 1
Ocak 1777’de Journal de Paris adıyla ilk günlük gazete yayın hayatına girmiştir. Bu gazete,
1819 yılına kadar yayımını sürdürmüştür. 1779’da Paris’te 14’ü yabancı olmak üzere 41
periyodik satılmaktaydı.
1789 Devrimi’nden önceki dönemde, Fransız basınının yarı resmi, hatta resmi bir
kimliğe sahip olduğu söylenebilir.
2.1.2. Muhalefet Gazeteciliğinin Doğması
XVIII. yüzyılda İngiltere’de demokratik kurumlar gelişmiştir. Bu nedenle ülke parti
çatışmalarına ve hareketli seçim mücadelelerine sahne olmuştur. Liberal ve muhafazakâr
partiler arasında sürekli mücadele vardır. Bu iki parti arasında, özellikle genel seçim hakkı
etrafında sürdürülen şiddetli tartışma ve mücadeleler halkı geniş ölçüde etkilediği için siyasal
eğilimlere göre gazetecilik doğmuş ve bu suretle muhalefet gazeteciliği gelişmiştir.
Whigler iktidarda olduğundan, muhalefetteki Torylar mücadele amacıyla yeni gazeteler
çıkarma yolunu seçmişlerdir. Sürdürülen tartışmalar muhalefet gazetelerinin satışlarını iki
misline çıkarmıştır. En ünlü muhalefet gazeteleri, Public Advertiser ile Spectator’dür. Muhalif
basının en ünlü yazarı da, Gulliver’in Gezileri adlı eserin yaratıcısı olan, Jonathan Swifft’tir.
Bu dönemde Almanya, Fransa ve Avusturya’da çok şiddetli sansür uygulandığı için bu
ülkelerde muhalefet gazeteciliği gelişememiştir. Ancak ihtilal düşüncelerini yayma amacıyla
Londra’da ve Amsterdam’da basılan Fransızca gazeteler gizlice Fransa’ya sokulmakta
olduğundan, gizli muhalefet basınının da bu yüzyılda doğmuş olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
2.1.3. Gazetelere İlanın Girmesi
Birçok yeniliklerle birlikte gazetelere ilan konulması, XVII. yüzyılda ortaya çıkmış,
ancak XVIII. yüzyılda önem kazanmış ve ileri bir düzeye ulaşmıştır: Avrupa’da ilk gazeteler
basımevi sahipleri tarafından çıkarıldığından, basımevlerinde basılan kitapların reklâmları da
bu gazetelerde yapılıyordu. Daha sonraları çok verimli bir gelir kaynağı haline gelecek olan
ilanların önemini geniş ölçüde anlayan ve sayfalarında ilanlara yer veren yine İngiliz
gazeteleri olmuştur.
İlanlarla ilgili ilk ciddi yayın XVII. yüzyılda başlamış, 26 Mayıs 1657’de 16 sayfa
halinde haftalık basılan Puplic Adviser bir peniye satılmıştır.
XVIII. yüzyılda İngiliz gazeteleri çok ağır damga vergisine tabi tutulduklarından,
satışları dışında yeni bazı gelir kaynakları aramak zorunda kalmışlar, kurtuluş yolunu, ülkeye
ticaret yönünden refah sağlayan ve iyi bir gelir kaynağı olan ilanlarda bulmuşlardır.
İngiltere’de endüstri kurulmuş ve ülkelerarası ticaret çok gelişmiştir. Üretilen malların
sürümü için, niteliklerinin halka duyurulması gerektiğinden 1730’da yalnız ilanlara yer veren
Daily Advertiser yayınlanmaya başlamıştır. Daha sonraları haber gazeteleri de sayfalarına
ilanlar koymaya başlamışlardır. Ticari ilanların konması, gazetelerin daha ucuza satılmasını
sağlamıştır.
1697 yılında mali nedenlerle kâğıt üzerine konan vergiler, 1712’de gazetelere siyasi
nedenlerle uygulanan Stamp Taks Pul Vergisi, gazeteleri pahalı hale getirmişti. Bunun sonucu
her gazete ilan avına çıkmış, ilancılık gazeteyi yaşatan, ekonomik baskıyı hafifleten, en
kuvvetli etken, vazgeçilmez bir kaynak olmuştur.
Avrupa’nın diğer ülkelerinde yayımlanan gazetelerde de aynı durum görülmüş, önce
ilan gazeteleri çıkmış, daha sonra haber gazeteleri de ilan almaya başlamışlardır.
2.1.4. Edebi Gazeteciliğin Doğması
XVIII. yüzyıl düşünce, kültür ve bilim alanında büyük ilerlemeler çağıdır. Siyasal
alanda ise monarşik yönetimlerin egemen oluşu sonucu, basın tamamen baskı rejiminin etkisi
altındadır. Avrupa ülkeleri basınında sansür bütün şiddetiyle devam etmekte, basın
özgürlüğünü kısıtlayan tedbirler uygulanmaktadır. Baskı rejiminin en tipik örneğini
Almanya’da görmekteyiz. Bu nedenle Almanya’da siyasal haber gazeteciliği alanında bir
gelişme kaydedilememiş, yazarlar daha çok edebi yazılara ağırlık vermek zorunluluğu
duymuşlardır. İşte bu nedenle siyasal haber gazeteciliğinin ilkel görünümü yanında, edebi
gazetecilik doğmuş ve gelişmiştir.
Almanya’da bu tür basının temsilcisi olan Nicolai’nin 1765’te kurduğu Allgemeine
Deutsche Bibliothek dergisi bünyesinde 154 yazar bulunuyordu.
Giderek diğer Avrupa ülkelerinde de edebi gazetecilik yaygınlaşmış, bu gelişim
karşısında sansürün şiddeti daha da artmıştır. Örneğin İtalya’da, tıpkı Almanya’da olduğu
gibi, siyasal gazeteler halka sadece ülke ile ilgili iç haberler, özellikle askeri haberler
vermekle yetinirken, daha canlı ve ilginç haberlerle okuyucunun dikkatini çeken bir edebi
basın oluşmuştur. Özellikle Fransız gazetelerini model olarak seçen, Floransa’da Nouvelle
Litterarie, Venedik’te Frusta Litterarie İtalyan edebi gazeteciliğinin belli başlı ürünleri olmuştur.
2.2. Haber Ajanslarının Doğuşu
Kitle iletişim araçlarına ve gereksinim duyan kamu ve özel sektör kuruluşlarına ortak
hizmet götürme işlevini yerine getiren kuruluşlara haber ajansı denir.
Haber ajansları 19. yüzyılda kurulmaya başlamıştır. İlk aşamada ajans niteliği
taşımamalarına karşın, zaman içinde gelişerek ve değişerek gerçek kimliklerine
kavuşmuşlardır. Ajansların doğuş nedenleri üç noktada toplanmaktadır:
 Olayların gelişmesi
 Haber maliyetlerinin artması
 Teknik gelişim ve değişimler
Olayların Gelişmesi
Fransız ihtilaliyle birlikte, özellikle Avrupa’da 18. yüzyılın sonuna doğru büyük bir
hareketlilik göze çarpmaktadır. Bu dönemde devlet ve milliyetçilik anlayışında önemli
değişiklikler meydana gelmiş, ortaçağın kendisine özgü otoritesi yıkılmış, derebeylikler birer
ikişer ortadan kalkmış, skolastizm yerini reform ve Rönesanslara bırakmış, Alman ve İtalyan
birliklerinin kurulması diplomasiyi de ön plana çıkarmıştır.
Bu gelişmeler ister istemez, olayları da etkilemiş, diplomatik gelişmelerle birlikte,
toplumlar artık sadece kendi bölgesi ve ülkesinden değil, bütün dünyadan haberdar olmaya
yönelmişlerdir.
Olayların sürekli gelişmesi, bakış açısının tek düzelikten kurtulması ve kaynakların
artması, habercilik hizmetlerini de çeşitlendirmiştir.
Haber kaynaklarına dar kadrolarla ulaşmadaki zorluklar, değişik olaylara ve ortak
çalışma bilincinin doğmasına yol açmıştır.
Haber Maliyetlerinin Artması
Kaynakların ve olayların çeşitlenmesi; toplumların sadece bölgelerinden değil, bütün
dünyadan haberdar olma eğilimi, basın-yayın organlarının geniş çapta örgütlenmesini de
gerektirmiştir.
Bu nedenle, yurt içi ve dışı yapılanmalar ön plana çıkmış, çalışanların sayılarındaki
artış gider faturalarını da etkilemiştir. Olaylara en kısa sürede ulaşma çaba ve çalışmaları
ayrıca fotoğraf ve görüntünün ön plana çıkması, masrafların katlanmasına yol açmıştır.
Girdi fiyatlarındaki yükselmeler, basın organlarını işbirliğine yönlendirmiş, böylece
ajansların doğmasına bir başka neden oluşturmuştur.
Haber maliyetleri, olay yerinin merkeze uzaklığına ve önem derecesine göre
değişmektedir. Basın organlarının da bir işletme olduğu dikkate alınırsa, giderleri düşürücü
önlemlere başvurmaları doğaldır.
Teknolojik Gelişmeler
Haber ajanslarının doğmasının bir başka nedeni de teknolojik gelişmelerin hızlı biçimde
birbirini izlemesidir.
Telgrafla başlayan kitle iletişim araçlarında gelişme süreci telefon, telsiz, haberleşme
uyduları, bilgisayar ve internetle devam etmiş, bu arada telefoto, radyofoto, lifakslar da
devreye girmiştir. Tekniğin gelişmesi, kuşkusuz habercilikte hız olgusunu daha da
güçlendirmiş, basın-yayın organlarının yeni birimler oluşturmalarını gerektirmiştir.
Yapılanmadaki çok yönlülük, yeni maddi yükler getirmiş, harcamalar sürekli artış göstermiştir.
Çağdaş araç ve gereçleri sağlamadaki zorluklar da haber ajanslarının kurulmasına ve
yaygınlaşmasına ivme kazandırmıştır.
2.2.1. Avrupa Haber Ajansları
Haber ajanslarının vatanı genelde Avrupa’dır. Hemen hemen her ülkenin bir ulusal
haber ajansı vardır. Bazı ajanslar devletin resmen organı olmamakla birlikte yardım
almaktadırlar. Kimi ajanslar ise özel sektörün elindedir. Genelde gazete tröstlerinin kuruluşlarıdır.
Uluslararası düzeyde, Paris kaynaklı AFP ve Londra kaynaklı Reuters’in dışında da
güçlü olanları vardır. Çoğu iş birliği içinde çalışmakta, uluslararası dört büyük ajansla da bulunmaktadır.
Havas
Dünyanın uluslararası anlamda beş büyük haber ajansından biri kısa adı AFP olan
Agence France Press’tir. Agence France Press’in atası Agence Havas’tır; daha doğrusu
AFP’nin temelini Agence Havas oluşturmaktadır.
Dünyanın ilk haber ajansı Havas, 1835 yılında Gazette de France’in ortaklarından
Charles Luis Havas tarafından kurulmuştur. Charles Havas, ekonomik haberleri izlemek için
kişisel sermayesi ve çabalarıyla işe başlamıştır.
Sınır ötesi etkinliğe sahip ekonomik haberler 19. yüzyılda iş adamları tarafından da
ilgiyle izlenmekteydi. Bu nedenle, 1830 yılının başında Paris’te yerli ve yabancı gazeteleri
inceleyerek, en önemli haberlerin çevirisini yapan, daha sonra bunları litografi ile basarak
Fransa ve Almanya’da piyasaya veren en az 5–6 muhaberat bürosu vardı.
Charles Havas adlı tüccar da 1832 yılında, önce böyle bir muhaberat bürosu kurmuş,
çevirileriyle ünlenmiştir. Havas Bürosu, iş çevreleri, borsa ajanları ve gazetelere ulaşmış,
1835 yılında da Ajans Havas adını almıştır. Seçtiği hedef, çalışma biçimiyle diğer muhaberat
bürolarını geride bırakmış, kısa sürede başarıya ulaşmıştır.
Paris’te, 1936 yılında ucuz fiyatlı gazeteler, bol haber vermeye başlayınca Ajans
Havas’ın durumu daha da iyileşmiş, iletişim ağını yavaş yavaş Fransa dışına taşımıştır.
ABD ve İngiltere’de habercilikte ‘güvercin uçurma’ yöntemi, Ajans Havas tarafından
da uygulanmıştır. Havas, bu yöntemle, yurt dışından aldığı haberi, başka ülkelere de
göndermiştir. Bu çalışmalar için de 1846 yılında Anvers’de 25 bin güvercinin bulunduğu
saptanmıştır.
Havas Haber Ajansı, 1845’te Orta Avrupa ve Batı Avrupa ülkelerinde temsilcilikler
açmış, 1860’lı yıllara gelindiğinde de Avrupa’nın bütününde abone yöntemiyle haber hizmeti
vermeyi gerçekleştirmiştir.
Atılımlarını sürdüren Havas, 1869 ve 1870 yıllarında da Alman Wolf ve İngiliz Reuters
ajanslarıyla anlaşmış, haber yaymayı ülkelere göre paylaşarak birlikte tekel oluşturmuşlardır.
Bu bağlamda Havas, Fransız İmparatorluğu, İtalya, İspanya, Portekiz ve Güney
Amerika; Reuters, İngiliz İmparatorluğu ve Uzak Doğu; Wolf da Almanya, İskandinavya ve
Rusya’yı etki alanına almıştır.
İkinci Dünya Savaşının başlarında, Fransa’yı işgal eden Almanlar, Ajans Havas’ı alarak
adını “Nazi Haber Ajansı”na dönüştürmüşlerdir. Savaş sonrasında ise diğer Fransız
Ajanslarıyla birleşerek Agence France Pres adını almış ve Fransa’nın ulusal ajansı olmuştur.
Wolf Ajansı
1849’da Prusya devlet telgraf hattının Berlin’den Aachen’e bağlanmasıyla, daha önce
Havas’da çalışan memurlardan Bernhard Wolf tarafından, Berlin’de ilk telgraf bürosu
kurulmuştur. Ticari haberleri, Borsa-Kambiyo rayiçlerini, piyasa hareketlerini izlemek bu
büronun başlıca görevi olmuştur. Wolf Haber Ajansı kısa sürede gelişmiş ve Avrupa’nın pek
çok ülkesine haber dağıtmıştır.
1865’de komandit ortaklık şeklini alan, 1874’de anonim ortaklık hâline gelen Wolf
Ajansı nasyonel-sosyalizm olayına kadar çalışmalarını sürdürmüş, daha sonra Nazi
yönetimince D.N.B (Alman Haberler Bürosu) kurulmuştur.
Reuters Haber Ajansı
Alman asıllı Paul Julius Reuter tarafından 1850 yılında kurulmuş, önce adı, “Reuter”
olmuş, daha sonra da “Reuters”e dönüştürülmüştür.
Reuter işe, haber taşıyıcı güvercinlerle başlamış, Paris’te Havas Haber Ajansıyla
rekabete girişmiş, başarılı olamayınca Aachen’e yerleşmiştir.
Manş Denizine ilk telgraf kablosu döşeyince de 1951 yılında İngiltere’nin başkenti
Londra’ya taşınmıştır. Paris’le Londra arasında borsa bilgilerini finans örgütlerine satmaya
başlayan Reuters, bugünkü ajans haberciliğinin ve gazeteciliğinin biçimlenmesi ve
profesyonelleşmesinde etkili rol oynamıştır.
Kuruluş yılında tamamen özel bir konumda olan, ekonomik haberlere ağırlık veren
Reuters Haber Ajansı, daha sonra kooperatif statüsüne kavuşmuş, siyasal haberler de
yoğunluk kazanmaya başlamıştır.
Reuters’in hisseleri Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda gazeteleri ile Birleşik
Emirliğin elinde bulunmaktadır. Gazeteler, ajans üzerindeki haklarını İngiliz Gazeteciler
Derneği, Avustralya Basını ve Yeni Zelanda Basın Derneği aracılığıyla kullanmaktadırlar.
Reuters, Avrupa, Asya, Avustralya, Yeni Zelanda, Kuzey ve Latin Amerika ile
Afrika’da haber dağıtımını uyduyla birbirine bağlanmış bilgisayarlar aracılığıyla
gerçekleştirmektedirler.
Reuters’ın hizmetleri genelde, “Dünya Haberleri” (Dünya kadrosunda 570 gazeteci
binden fazla part-time muhabiri vardır), röportaj ve ekonomi haberleri servisleri ile yerine
getirmektedir. Ekonomik ve mali konularda Reuters’in verdiği haberler birçok ülkede
endüstri, bankacılık ve ticaret sektöründe büyük ilgi görmektedir. Özellikle de ekonomi servisi ünlüdür.
2.2.2. Amerikan Haber Ajansları
Associated Pres (AP)
Kısa adı AP olan Associated Press, uluslararası düzeyde haber dağılımının büyük bir
bölümünü elinde tutan ve gazeteciler tarafından yönetilen dünyanın ilk haber ajansıdır.
Süreklilik açısından da dünyanın en eski ajansı olan AP, Amerikan gazetelerinin sahibi
bulunduğu bir kooperatif statüsünde yapılandırılmıştır. ABD içinde giderler, belirlenmiş bir
tarifeye göre ortak gazeteler arasında bölüşülmekte, söz konusu yayın organları kendi
imkânlarıyla sağladıkları haber ve fotoğrafları da ajansa vererek, iletişim ağını ve çeşitliliğini
daha da güçlü konuma getirmektedirler.
AP’nin Temeli
New York’da yayımlanan altı büyük gazetenin sahipleri The Sun gazetesinde
toplanarak 1848 yılında Avrupa’dan gelecek haberleri sağlayacak bir düzen oluşturulması
konusunda anlaşmaya varmışlardır. Söz konusu altı gazetenin ortaklığında Harbour Press
Association Haber Ajansı, kooperatif statüsünde kurularak faaliyete geçmiştir.
Kuruluşundan bir yıl sonra 1849 yılında Boston’da yayımlanan gazeteler de ajansa
katılmış, böylece o yıllarda pahalı olan telgraf masrafları, pay sahipleri arasında
bölüşülmüştür. Ortaklık 1857’de New York Associated Press adını almış, giderlerini azaltmak
için haberlerini başka eyaletlerde yayınlanan gazetelere de satmaya başlamıştır.
Zamanla Ajansın haber sattığı eyaletlerdeki gazeteler de aralarında toplanarak
kendilerine özgü haber ajansları kurmuşlardır.
Bu ajanslar, Western Associated Press, New England Associated Press, Southern
Associated Press, Philidelphia Associated Press’tir. Bunlarda Western Associated Press, New
York Associated Press’in kendilerine haberlerin önemli bir bölümünü vermediğini öne
sürerek 1885 tarihinde bağımsız bir kooperatif kurmuş, 1892 tarihinde de adını Associated
Press olarak değiştirmiştir. Merkezini İllianis Eyaletine taşıyan ajans, Reuters, Havas, Wolf ile
anlaşmalar yapmıştır. ABD’de haber dağıtımının büyük bir bölümünü elinde tutan AP, 1848
yılında Harbour Press Association’la başlayan başarı grafiğini, günümüze değin yükselterek
sürdürmüştür.
AP, 1900 yılından itibaren dış bürolar kurmaya ve kendisini geliştirmeye devam etmiş,
merkezini New York’a taşıyarak, 1977’de bütün dünya ülkelerine ulaşmayı başarmıştır.
United Press International (UPI)
Kısa adı UPI olan United Press International, önceleri uluslararası haber ajansları içinde
yer almasına karşın ekonomik çıkmazlar nedeniyle 1980’li yıllardan itibaren sürekli güç
yitirmeye başlamıştır. Hisselerinin tamamına yakınını 1990 ılında Infotechnology adlı şirket
tarafından denetim altına alınmış, bu arada New York Times Gazetesi başta olmak üzere
önemli abonelerini kaybetmiştir.
UPI son dönemlerde, yeniden canlanmaya başlamış, uluslararası kimliğine kavuşmasa
bile ABD’nin en saygın ulusal haber ajansı konumuna gelmiştir. Özellikle, ekonomi ağırlıklı
haber ve yorumlarıyla dikkati çekmektedir.
ABD akşam gazetelerinin sahibi olan Edward Wyllis Scripps tarafından 1907 yılında
kurulan United Press Association (UPA) UPI’nin temelini oluşturmuştur.
UPI, 1909 yılında William R. Hearts tarafından yaşama geçirilen International Mews
Agency (INS) ile United Pres Association (UPA) haber ajanslarının 1958 yılında
birleşmeleriyle oluşmuştur. UPI’nin ABD Başkanı John Foster Kennedy’nin 22 Kasım 1963
tarihinde Dallas’ta bir suikast sonucu öldürülmesi haberini dünyaya ilk duyuran Ajans olması
kariyerinde önemli bir yer tutmuştur.
UPI, 1972 yılından itibaren haberlerin işlenmesi ve dağıtımında bilgisayar sistemine geçmiştir.
2.3. XX. Yüzyılda Kurulan Haber Ajansları
2.3.1. Agence France Press
Kısa adı AFP olan Agence France Press 1944 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te
faaliyete geçmiştir.
Ajans Havas’ın geçirdiği sarsıntı ve siyasal durumu nedeniyle statüsünde değişiklik
yapılarak kamulaştırılmış ve Agence France Press adını almıştır. Fransa’nın ulusal ajansı
kimliğini kazanan AFP, 1957 yılına kadar devlet yardımıyla ayakta durabilmiştir.
Uluslararası haber ajansları içinde seçkin ve güçlü bir yeri olan AFP, 1957 yılında
kabul edilen yasa uyarınca özerk kamu kuruluşu haline getirilmiştir. AFP, 1974 yılında
teknolojik gelişmelere de ayak uydurarak haberin hızlı biçimde redaksiyonunu ve gönderimini
sağlamıştır. Fransa’da 18 bürosu, 100 dolayında da dış temsilciliği bulunmaktadır.
Haberin yanında, fotoğraf, röportaj, radyo-tv bülteni hizmetleri de veren AFP, 46
değişik ülkedeki ulusal ajanslarla da işbirliği içindedir.
2.3.2. Tass-Itar
Kısa adı Tass olan Telegrafnoje Agenstwo Soxjetskowo Haber Ajansı, Sovyetler
Birliği’nin dağılma sürecine girmesinden önce, 1991’e kadar, dünyanın uluslararası anlamdaki
haber ajanslarından birini oluşturmuş ve 2001 yılında da adını Tass-Itar olarak değiştirmiştir.
Bu bakımdan söz konusu haber ajansının Tass ve Tass-Itar dönemi olmak üzere iki ayrı süreci vardır.
Tass Haber Ajansı
Sovyet Hükümeti tarafından 1917’de önce bir haber bürosu kurulmuş, daha sonra bu
büro 1918’de haber ajansına dönüştürülmüştür. Kimi kaynaklar, Tass Haber Ajansı’nın
kuruluş tarihini, haber bürosunun faaliyete geçtiği 1917 yılı olarak kabul etmektedirler.
Merkezi Moskova’da olan Tass, Sovyetler Birliği döneminde, devletin ideolojik
görüşünü yansıtan bir anlayışla habercilik yapan Tass, dünyanın birçok yerinde örgütlenmiş,
yapılanması da hayli gelişmiştir. Özellikle Sovyetler Blokunda yer alan ülkelerdeki
örgütlenmesine daha çok önem verilmiş, bu ülkelerdeki lokal ajanslar, Tass’ın alıcı ya da
verici istasyonları şeklinde çalışmışlardır.
Tass Haber Ajansı, devlet tekeline tipik bir örnektir ve SSCB Bakanlar Kuruluna
bağlıdır. Genel Müdür ve yardımcıları Bakanlar Kurulunca atanmışlardır. Ülke ve ideoloji
aleyhine hiçbir habere bültenlerinde yer vermeyen, merkezi haber ajansı niteliğindedir.
Sovyetler Birliği içinde yer alan 14 cumhuriyetin hepsinin ayrı ayrı kendi haber ajansları
olmakla birlikte, Tass bunların tümü için merkezi işlev de üstlenmiştir.
Tass, 60 dolayında ülkeden haber toplamış, yaklaşık 40 ülkeye haber geçmiştir. Yurt içi
bültenlerinde Rusça, yurt dışı yayınlarında ise Rusça, Almanca, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca dillerini kullanmıştır.
Tass-Itar Haber Ajansı
Tass-Itar Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan Rusya Federasyonunun
haber ajansı niteliğindedir. Birleşik Devletler Topluluğunun haber ajansı olarak da işlevini sürdürmektedir.
Tass-Itar, bugün Tass kadar etkili değildir. Adı yine dünyanın dört büyük uluslararası
haber ajansları içinde geçmektedir. Yapılanma, güç ve etkileme sırasındaki yeri dördüncüdür.
Tass-Itar haber alış-verişi açısından Reuters, AP ve AFP ile anlaşmalıdır.

Artikel Terkait

Yorumları Göster
Yorumları Gizle

YORUM YAPARAK SORU SORABİLİR veya KATKIDA BULUNABİLİRSİNİZ...

1) Yaptığınız yorum biz onayladıktan sonra görülecektir.
2) Yazım kurallarına mümkün olduğunca dikkat ediniz.
3) Kullandığınız üslubun kişiliğinizi yansıttığını unutmayınız.
4) Yorumunuza emoji eklemek için "Emoticon" butonuna tıklayın.
5)Yorumunuza gelecek cevabı takip etmek beni bilgilendir kutucuğunu işaretleyebilirsiniz.


EmoticonEmoticon

Edebiyat yazılılarında başarınızı artırın, kanalımıza abone olun!